Bir zamanlar kanto vardı

Güncelleme Tarihi:

Bir zamanlar kanto vardı
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 1998 00:00

Direklerarası'nda yetişmiş son büyük kantoculardan Zarife Hanım, kantocu oluşunu şöyle anlatıyor: ‘‘Meşhur kantocu Peruz Hanım uzaktan akrabamız olur. Birgün kapısını çaldık. Beni dizlerinin dibine oturttu. 'Bildiğin bir şarkıyı söyle' dedi. Gam Çekme kantosu o yıllarda modaydı. Söyledim, çok beğendi. 'Yarın gel de seni Naşit Bey'e götüreyim' dedi. Sahne hayatımın ilk umut ışığı o gün yandı.’Zarife hanım kısa zamanda ünlenir. Direklerarası'nda, hem de Naşit'in tiyatrosunda kanto söylemeye başlar. Birgün bir dinleyicisi ayağa kalkar, 'Seni gidi kelebek zarife seni, aşkımı kabul etmezsin ha' diye nara atar, o gün adı Sahneler Kelebeği olur. Sermet Muhtar ise bir yazısında kantonun tarihini şöyle anlatıyor: ‘‘Güllü Agop'un Fasulyacıyan'ın devirlerinde bale heyetleri, alafranga tarzda şantözler, düettolar, kuvartettolar varmış, fakat kanto yokmuş. Peruz'un bu işin mucidi ve kantocuların piri olduğunu söylerler. Peruz'un ortada adı sanı yokken, Yoğurtçu Çayırı'nın nihayetindeki tiyatroda Aramik isminde kara kaşlı, kara gözlü, şirin ve tombalak bir kadın, 'Muhaciriz, biçareyiz, ama ne bahtı kareyiz' diye yanık yanık kanto söyledikten sonra bıldırcın gibi hoplar zıplarmış. Kantoyu Aramik ve Peruz Hanımların eğlence hayatımıza bir armağanı olarak görebiliriz.’’Ahmet Rasim Bey'in aktardıklarına göre, Peruz Hanım'a hayran olan çoktur. Onun çıkacağı tiyatroda salon, boş yer kalmamacasına dolar. Erkenden gelip sahne kenarında yer kapmak ayrı bir gönül işidir. Peruz'un en iyi söylediği kantolar, ‘‘Kalbi viranım yanıyor, yok bana rahmedecek’’ ve ‘‘Arap Kantosu’’dur. Tersane topçu neferinden kalem efendisine kadar her türlü hayran sahneye çiçekler, fiyonklu mektuplar hatta para bile fırlatır. Peruz'un kılık kıyafeti ise şöyledir, Sermet Muhtar'a göre: ‘‘Kaşta gözde bol rastık ve sürme, başta arkaya dökülmüş saç, sırtında göğüs ve kolları dekolte, dikapağı boyunda yavruağzı, kanarya sarısı, camgöbeği veya filizi, rengarenk pullu yanar döner kemerli bol saçaklı fistan. Çiğ pembe çorap, pomponlu ve sırmalı iskapinler... Kanto orkestrası, klarnet, trombon, keman, trompet ve bir zille trampetten oluşur. Kantolar basit ezgileri olan, kolay akılda kalan şarkılardır. Çoğunlukla da Şamram, Peruz, Amelya gibi kantocular kendi kantolarını kendileri besteler. ‘‘Çakırkeyiftim’’ kantosunu Şamram'ın beş dakikada bestelediği söylenir. Kantoların ana teması kadın erkek çekişmesidir. Kimileri de meslekler ve kişiler üzerine söylenmiştir.Kantonun ayrılmaz parçalarından biri de rakstır. Kıvrak ritmlere omuz titretmeler, sekme ve çark etmelerle oldukça erotik göndermeleri olan ve gerçekte seyircileri tiyatrolara asıl çeken kanto raksı...Kantocuların sonu aynıdır. Saltanatlı günler biter, elinden başka iş gelmeyen bu insanlar hiçbir sosyal güvenceye sahip olmadıklarından, son demlerine kadar sahnede kalır, yokluk içinde günlerini tamamlar.VEDA SAYISIYayınına bu ay süresiz olarak ara veren Albüm dergisi, son sayısında da birbirinden ilginç konulara yer veriyor: İstanbul Plajları'nı konu alan sayfalarda, İstanbul'un en önemli deniz hamamlarının yeraldığı kıyılardan sözediliyor. Soyağacı'nda Aliotti Biraderler var. Arşiv, ‘‘en fazla ilan konulan gazete’’ Hürriyet'ten sözediyor. Galatasaray Müzesi, Kısmet'le Devrialem, ressam-heykeltıraş İlhan Koman'ın portresi, diğer konulardan birkaçı.AİLECEK OYUNDALARNaşit tiyatrosu, geliniyle, kaynanasıyla, damadıyla, ‘‘Dondurmacı’’ oyununda. Soldan sağa: Naşit Özcan, Şamram, Küçük Verjin (Amelya'nın annesi), Avantia, Amelya Özcan, Bardebzayan ve Verjin.YÜZ YILLIK SANAT Kalan Müzik'in yayınladığı ‘‘Kantolar 1905-1942’’ CD ve kaset olarak piyasaya çıktı. Albüm dergisi de Cemal Ünlü'nün kaleminden, yüz yaşını aşmış bu popüler sanata sayfalarında hakettiği yeri verdi. Ana teması kadın erkek ilişkileri olan kantonun, güncel olayları alaya aldığı, meslekler, kişiler üzerine söylendiği de olmuş. Asıl cezbedici yanı ise kıvrak ritmlerle omuz titretmeler, sekmelerle yapılan erotik göndermeler...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!