bir yolculuÄŸun düÅŸündürdükleri:yasemin'in penceresi

Güncelleme Tarihi:

bir yolculuğun düşündürdükleri:yaseminin penceresi
OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 15, 2001 00:00

bir yolculuÄŸun düşündürdükleri:yasemin'in penceresi bayramın ilk günü. samsun' a gitmek için ankara terminalinden yola çıkıyorum. yolculuÄŸun ilk yarım saati henüz yaptığım yolculuÄŸun tam bilincine varmaya çalışırken geçiyor. ÅŸehir dışına çıkıyoruz sonra. bunu hostesimizin yolculuÄŸun ne kadar süreceÄŸi konusunda yolcuları bilgilendiren ve yolculuk boyunca uyulması gereken kuralları açıklayan anonslarından anlıyorum. iÅŸte, tam 420 km'lik ve normal hava ve yol koÅŸullarında altı buçuk saat sürecek olan yolculuÄŸumuza baÅŸlıyoruz. bir insanı tanımanın / onun kendini olduÄŸu gibi anlatmasını saÄŸlamanın üç yolundan birinin de onunla yolculuÄŸa çıkmak ve yolculuk sırasında konuÅŸmak (diÄŸerleri içki masası ve yatak) olduÄŸu söylenir. yanımda oturan adamın bunu benden önce keÅŸfetme ihtimalini düşünerek beni tanıma ya da bana kendini anlatma düşüncelerine önceden engel olmak için başımı pencereye doÄŸru çevirdim; ve yolu izliyormuÅŸ, hatta uyuyormuÅŸ gibi yaptım. çünkü hiç havamda deÄŸildim ve sessizlik istiyordum. neyse ki o da kendi halinde kalmayı beni tanıma giriÅŸimine yeÄŸ tuttu da rahatladım. otobüsün radyosunda hakan taşıyan'dan, son günlerin popüler ÅŸarkısı 'güz gülleri' çalmaya baÅŸladığında benim de asıl yolculuk serüvenim baÅŸlamış oldu. nerelere mi gittim?.. iki gün kadar önce televizyonda zap (türk dil kurumunun uzun araÅŸtırmalardan sonra yerine önerdiÄŸi sözcük: geçgeç!) yaparken hakan taşıyan'ın konuk olarak katıldığı "yasemin'in penceresi" adlı programa rastlamış ve bir süre izlemiÅŸtim. otobüsün penceresinden geçtiÄŸimiz yollara bakarken "yasemin'in penceresi" geldi aklıma. ikisi de pencere idi ve ikisi de arkamızda bıraktıklarımızı hatırlatıyordu bize. sonra, ya uyudum, ya da sürekli olarak yola baktığım için dalmış olacağım ki, kendimi "yasemin'in penceresi"nde buluverdim… hoÅŸ geldiniz, diyordu yasemin hanım. devam ediyordu sonra; bugüne kadar programıma hep kitlelerce tanınmış, popüler kiÅŸileri çağırdım. bugün ise bir deÄŸiÅŸiklik yapalım ve halktan, sıradan bir insanı çağıralım istedim. gerçi sizin baÄŸlama çalmaya çalıştığınızı, hatta bir tane de bestenizin olduÄŸunu, ayrıca çeÅŸitli yazılar ve ÅŸiirler yazdığınızı öğrendim. ama yaptığım incelemelerde önümüzdeki yıllarda, hatta hayatınız boyunca popüler olma ÅŸansınızın olmadığını da fark ettiÄŸim için kararım deÄŸiÅŸmedi. bizi kırmayıp buraya kadar geldiÄŸiniz için teÅŸekkür ederim. uyandım sonra. böyle bir düş ne kadar iyi giderdi bir yolculuÄŸa, bilmiyordum. "yasemin'in penceresi", çocukluk yıllarımdan zar zor hatırlayabildiÄŸim ve uÄŸur dündar'ın sunduÄŸu 'iÅŸte hayatınız' adlı programın bir kopyasıydı. çaÄŸrılan konukların hayatları boyunca yaÅŸadıkları anılar ve arkadaÅŸlıklar kendilerine bir kez de orada hatırlatılır, ortam mümkün olduÄŸunca duygusallaÅŸtırılmaya çalışılır, gelen konuÄŸun aÄŸlaması saÄŸlanarak, kamera göze 'zoom' yapar vs… yasemin bozkurt'un bu duygusallık iÅŸini uÄŸur dündar'a göre biraz daha abarttığını söyleyebilirim. galiba kadınlar daha bir duygusal açıyorlar pencerelerini. dolayısıyla hem hayata, hem de kendilerine karşı daha bir duygusal yaklaşıyorlar. yasemin bozkurt, açtığı 'kopya' pencerenin çok tutulmasından olacak, uÄŸur dündar'ın reklamı az siyah-beyaz televizyonuna nispet yaparcasına, renkli renkli izlediÄŸimiz pencere reklam filmlerinde bile oynadı. artık öyle bir reklam çağında yaşıyoruz ki, patentini aldığınız her ÅŸey, size artı yan gelirler de saÄŸlıyor. üstelik bunların hepsi fizibilite çalışmaları önceden yapılarak, planlı bir ÅŸekilde çıkıyor karşımıza.hostes ne içeceÄŸimi sordu bu arada. servise çıkmıştı ve yüzündeki ifade servisin bir an önce bitmesini ister gibiydi. dalgın olduÄŸum için ilk sözlerini duymamış, ikinci kere tekrarlamasına neden olmuÅŸtum. ona zaman kaybettirdiÄŸim için sanırım bana kızmıştı. kahve istedim ve bana plastik bir bardakla, kahve ve ÅŸeker poÅŸeti verdi. sıcak su için hostesin bir tur daha atmasını beklemem gerekiyordu. yine uzaklaÅŸtım konudan, ne anlatıyordum? yaseminin penceresi… yasemin hanım beni penceresinden bakmam için çağırmıştı programına. aklıma kendimi meÅŸgul edecek baÅŸka bir düş gelmediÄŸi için devam ettim pencereden bakmaya… güzel bir çiçek vardı masanın üstünde. yasemin hanım bana kısa hayat öykümü içeren kısa bir film gösterdi. âdet olduÄŸu üz're filmi izlerken ben de aÄŸladım ve bana uzattığı bir mendille göz yaÅŸlarımı silerken kamera da göz yaÅŸlarımı yakın çekimde gösterdi izleyenlere. sonra ben daha küçük bir çocukken birlikte top oynadığımızı söylediÄŸi iki kiÅŸi çağırdı içeriye. onların kim olduklarını anımsayamadım ama bozuntuya da vermedim. ne güzel top oynadığımızdan, yaptığımız maçlarda benim ne güzel goller attığımdan söz ettiler. çıktılar sonra. sırada gençlik yıllarıma damgasını vuran ilk aÅŸkım vardı. yıllardır görmüyordum, izini kaybetmiÅŸtim, ne iyi oldu diye düşündüm. benim iyi bir insan olduÄŸumu, ama beni peÅŸinden koÅŸturmanın daha eÄŸlenceli olduÄŸunu falan anlattı sanırım. pek dinlemedim. giderken ona, kapıdan çıkınca gitmemesini, kuliste beni beklemesini fısıldadım yasemin hanım'dan gizli gizli. bana çektirdiÄŸi acıların hesabını soracaktım ona. ardından yine uzun süre görmediÄŸim ve çok sevdiÄŸim bir arkadaşım girdi kapıdan. tâ diyarbakır'dan çağırmışlar ve o da çıkıp gelmiÅŸti. onun ne anlattığını da tam olarak anımsamıyorum ama akÅŸam için bir program yapmayı da ihmal etmemiÅŸtik hemen oracıkta. ardından ev sahibimi aldılar kapıdan içeri. o da, benim ne kadar dürüst bir kiracı olduÄŸumu, kirayı nasıl tam zamanında ödediÄŸimi anlattı durdu. "bu ay kira gecikebilir" dedim. "önemli deÄŸil" dedi, hangi kameranın onu çektiÄŸini anlamaya çalışarak en güzel görüntüyü vermek için uÄŸraşırken. sonra baÅŸka bir ÅŸehirden baÅŸka bir arkadaşım daha geldi. ama o hemen dönmesi gerektiÄŸi için akÅŸam bize katılamayacaktı. olsun, beÅŸ dakika bile olsa görmüştüm ya, bu da yeterdi. yasemin'in penceresi de olmasa nasıl görecektim bu arkadaÅŸlarımı. sonra asıl sürprize geldi sıra. sizin bir internet meraklısı olduÄŸunuzu biliyorum, dedi yasemin hanım ve devam etti; sizin için bir sürpriz hazırladık ve internette konuÅŸtuÄŸunuz chat ve icq arkadaÅŸlarınızı buraya davet ettik. kapıdan yakalarında nick'leri yazılı bir sürü insan girdi içeriye. Bir-ikisi dışında çoÄŸunun yüzünü ilk defa görüyordum. oysa hepsi sürekli konuÅŸtuÄŸum, hayatımı paylaÅŸtığım insanlardı. siz, dedi yasemin hanım, herhangi bir enstrüman çalmadığınız ve sesiniz de güzel olmadığı için, böyle bir ÅŸey düşündük… sonra hepimizin eline birer pc tutuÅŸturdu ve izleyenlerin huzurunda birbirimize mesajlar atmamızı istedi. kamera, yazdığımız mesajları yakın çekimde gösterdi izleyenlere. internet arkadaÅŸlarımı da uÄŸurladıktan sonra, bana, kravatımdan bir parça keserek anı olarak saklayacaklarını söyledi. nasıl da unutmuÅŸtum, kravat yoktu yanımda. baÅŸka bir yerimi kesmemesi için saçlarımdan bir tutamını kesmesine izin verdim. programın bitiminde, stüdyodan ayrılırken anı defterine bu yolculukla ilgili duygularımı yazmamı istedi benden: sevgili yasemin hanım, çok ünlü biri olmadığım halde beni programınıza çağırdığınız ve pencerenizi bana da açtığınız için ne kadar teÅŸekkür etsem azdır. bir çok arkadaşımı sayenizde yeniden görme, onlarla konuÅŸabilme fırsatı buldum. yoksa nasıl geçerdi altı buçuk saatlik bir yolculuk? sonra pencerenin perdesini çekerek, sürekli kara bakan gözlerimi biraz dinlendirmek için uyumaya çalıştım. Ali Hikmet EREN - 15 Ocak 2001, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!