Güncelleme Tarihi:
OKULLAR tatile girdi mi, sinemalar programlarını onlara göre düzenlerler. Bazı büyükler de iyi bir sinema seyircisi olduğumuzdan seyredecek film kalmayınca, onların arasında film seyrederiz.
Okurlarım hatırlar ben Jim Carrey'yi çok severim, yüzünü, vücudunu kullanışına hayranımdır.
Bu kez de Grinç'i (The Grinch) seyrettim.
Grinç denilen adam yamru yumru, kötü yürekli birisi. Durmadan insanların mutluluğunu kıskanıyor ve bu mutluluğu bozmak için elinden geleni yapıyor.
Film, 43 yıl önce yazılmış bir çocuk kitabının uyarlaması.
Masal havasındaki yapım bir süre sonra beni sıktı.
Sonu kolaylıkla tahmin edilebilecek konusu, çok çocuksu görüntüler belki Noel zamanı Batılı çocukları etkileyebilir.
Türk çocuklarının da bunu seveceklerini sanmıyorum.
Gelelim konuya:
Grinç'i güzel bir kız yılbaşı komitesinin başına seçtirir, onu inzivadaki mağarasından alır yaşadıkları kasabaya getirir.
Grinç bu durur mu? Gene kötülük damarı kabarır, Noel gecesi Noel Baba'nın armağanlarını getirmesini bekledikleri evlerini basıp Noel ağacının altındaki bütün armağanları alıp gidiyor.
Uzatmayalım, küçük kız onun kasabadan uzak dağ başındaki mağarasına tırmanıyor, onu ikna ediyor. İkisi birlikte şehre kayarak iniyor ve armağanları da iade ediyorlar.
Az daha unutuyorduk: Şehrin en güzel kadını da Grinç'e çocukluk yıllarından beri aşık. Belediye Başkanı'nın bütün çabalarına ve vaadlerine rağmen iki sevgili yılbaşı gecesi kavuşuyorlar.
Kıssadan hisse.
Grinç iyi kalpli oluyor. Sonuçta yılbaşının armağan demek olmadığı yaşanan mutluluğun satın alınamayacağı gibi bir mesaj veriliyor çucuklara.
Kimbilir kaç kere bu mesajı veren film seyrettik, kimbilir kaç kere çocukluğumuzda buna benzer masallar okuduk.
Filmin en hoş oyuncusu sevimli köpekti.
Orangutana benzeyen elbisesi içinde bir türlü Jim Carrey'in oyununu anlayıp tadına varamadım.
Okurlarıma başka filmleri görmelerini tavsiye edeceğim.
Çünkü bundan lezzet alacaklarını ummam.