Bir Türk Hollywood’un en büyük ÅŸirketini kurdu, dedirteceÄŸim

Güncelleme Tarihi:

Bir Türk Hollywood’un en büyük şirketini kurdu, dedirteceğim
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 27, 2002 00:00

Nesim Hason (38), Ä°stanbul seferadlarından, ailesinin 18. kuÅŸağına mensup genç bir iÅŸadamı. Büyükbabası Osmanlı döneminde hamalmış, babası ise Kuledibi'nde nalbur dükkanı sahibi. Hason'un da çıraklık yaptığı bu küçük dükkanın en ‘‘yaÄŸlı’’ müşterileri, bit pazarından gelip dört beÅŸ çivi alanlarmış.Yani KasımpaÅŸa'da doÄŸan, ÅžiÅŸhane'de büyüyen Hason ‘‘zengin çocuÄŸu’’ deÄŸil; harçlığını babasının yanında çalışarak ve hafta sonları yine babasının ayarladığı duvar kağıdı iÅŸleri yaparak çıkarmış hep. Ama daha 18 yaşındayken, babasından çok kazanmaya baÅŸlamış bile. OkuduÄŸu BeyoÄŸlu Lisesi'ni de bu yüzden bırakmış. Hason'un giriÅŸimci ruhu çok erken kendini göstermiÅŸ; baba dükkanına komÅŸu matbaadan topladığı kağıt kesiklerini, yapıştırıp yapıştırıp defter diye okulda sattığında daha 9 yaşındaymış. 13 yaşında, Yahudiler'in Bar-Mitsva adını verdiÄŸi erkekliÄŸe ilk adım kutlamasında babasının hediye ettiÄŸi pikap ve küçük teyp de ilk sermayesi olmuÅŸ. Plakları kasetlere kaydedip okulda satmaya baÅŸlamış. 15 yaşında, ‘‘Ya Sheraton'da DJ olurum ya da bu ülkeyi terk ederim’’ demiÅŸ ve Sheraton'ın Sultan 2000 adlı diskoteÄŸinde birkaç yıl sürecek DJ'liÄŸe geçiÅŸ yapmış. 18 yaşında da büyük bir firmanın video kasetlerinin ana dağıtımcısı. 1986'da telif hakları yasası çıktıktan sonra video kulüpler bir bir kapanırken, onun Videomarket'i pazarın yüzde 42'sinin sahibi. 1990'larda özel televizyonlar video pazarını iyice altetmeye baÅŸlayınca da televizyon için programlar, çizgi ve dizi filmler, yarışmalar satmaya baÅŸlamış Hason. Bugün merkezi Hollywood'da olan, Türkiye, Çekoslovakya, Bulgaristan, Kazakistan ve Romanya'da birer ofisi bulunan New Films International'in sahibi; kendisi gibi Amerikan olmayan sekiz-dokuz ülkenin küçük firmasıyla birlikte, büyük Hollywood yapımcılarına kafa tutmakla meÅŸgul. Bir yandan dünyaya film ve program satmaya devam ediyor, bir yandan da yapımcılığa soyunuyor. 22 yıl önce, giriÅŸimci ruhunun ‘‘olsun olsun’’ dediÄŸi ÅŸey; uluslararası iÅŸ yapan biri, canı istediÄŸinde dünyanın istediÄŸi yerine uçabilecek konumda olmakmış. Bugün hayal ettiÄŸi yerde olduÄŸunu söylüyor. Bundan sonraki hayali ise, sıkı durun, ‘‘Daha zamanım var ama kesinlikle Amerika'da Hollywood stüdyolarına rakip olacağım. İçlerine gireceÄŸim ve diyecekler ki bir Türk Hollywood'un en büyük ÅŸirketini kurdu, senede üç milyar dolarlık film satıyor ve artık Türkiye'yi de tanıtmaya baÅŸladı, filmlerinde hep Türkiye'nin adı var, sanı var, gölgesi var, görüntüsü var!’’Türk filmi sattırmadılarGenelde Hollywood filmi satıyorum. KeÅŸke Türk filmi de olsa. Ama, Türk filmcileri çok ilginç. Onlarla on yıldır görüşüyorum. Her seferinde geri çekiliyorum. Kimse bana demedi ki, ‘‘Filmin maliyeti 250 bin dolar. Gel 125'ini ver çekelim!’’ Deseydiler, 100 tane Türk filmi yapardım. Ama ne yapıyorlar, 200 bin dolara film çekecekken iki milyar dolar istiyorlar. Niye? Şöyle düşünüyorlar. Bu adamda para vardır, bir tokat atalım, köşe olalım. Euro Ä°mages'dan da böyle alıyorlar parayı. 1 milyona çekeceÄŸiz diyor, 330 bini alıyorlar, ama 330 bine çekiyorlar, ciroyu da 100 bin dolar gösteriyorlar. Yakıyorlar Türkiye'nin kredibilitesini. Halbuki 330 bin dolar aldığında 1 milyonluk film yaparsan Türk filmi dünyaya o zaman açılır. Ama bana hiçbir Türk filmini dünyaya sattırmadılar. Adı Aylin’i çekmek istiyorumEÄŸer bir Türk filmine girseydim, kesinlikle o filmi dünyaya tanıtır, satardım. Çok para alamazdım belki ama Türk filmini tanıtırdım. Alışkanlık yapardı. Avrupa'da, Amerika'daki küçük sanatçılara küçük roller verirdim. Åžimdi yapımcılığa giriyorum. Adı Aylin'i filme çekmek için görüşmeler yapıyoruz. O filmi yapsam Sean Connery'yi oynatırdım. AyÅŸe Kulin'in oÄŸluyla görüştük, senaryoyu bekliyorum. Samimi olurlarsa benimle, Amerika'da büyük bir ÅŸirketle bu filmi nasıl yapacağımızı tartışabilirim. BANA SEN DELÄ°SÄ°N DÄ°YEN ÇOK OLDUYıllar önce, Romanya'da bir televizyon filmini 100 dolardan satmaya baÅŸladım. Amerikalı ortağım ‘‘Sen delisin’’ dedi. Ama birkaç ay sonra, 300 film satmaya baÅŸladık ve yüz dolarlar bin dolarlar oldu. Ardından Bulgaristan, Polonya, Çekoslovakya, Ä°srail, Türki cumhuriyetler, 29 ülkeye film satmaya baÅŸladık. Hatta bir ara Japonya'ya. 1995'te New York'ta stüdyo kurduk. Derken sinema sektörüne girdim. Ä°lk denememi Romanya'da yaptım. Yine deli, dediler. Ä°lk filmim Life is Beautiful'dı, buna raÄŸmen yer bulamadım, büyük zarar ettim. Ertesi yıl dokuz film daha getirdim, yine zarar ettim. Olmadı demedim, 15 film daha. Yine büyük para kaybettim. Üçüncü yıl 42 filmle girdim ve iki yılda kaybettiÄŸim paranın dört mislini kazandım! Bu yıl 48 film hedefliyorum. BÄ°R ARAYA GELDÄ°K ADIMIZ DEVRÄ°M GRUBUHiç Türk yok Hollywood'da bu iÅŸi yapan. Türkiye'den gidip, filmlerin dağıtımının ve pazarlamasının nasıl yapılacağı konusunda fikri alınan ilk Türk'üm. Hollywood yapımcılarının, çağırıp, şöyle posterler yaptık iyi midir diye soru sorduÄŸu on kiÅŸiden biri. Bunun bir ilerisi, senaryoları gönderiyorlar, tamam bu iÅŸimize yarar, güzel film olur, diyoruz, öyle çekiyorlar. Biz bir grubuz. Sadece DoÄŸu Avrupa ve Türkiye yetmiyor, Güney Amerika. Ä°talya, sekiz dokuz ülkenin firmaları biraraya geldik. Grubun adı Revolution. Adımız devrim getirmemizden geliyor. Evvelce bağımsız ÅŸirketler yalnızca birkaç milyon dolarlık küçük filmler alıp satardı. Büyük stüdyoların 40-50 milyon dolarlık filmlerine yetiÅŸemezdi. Grubumuz, bağımsız yapımcının elindeki senaryoyu okuyor, bu kadını ve bu erkeÄŸi alırsan, biz sana bu sekiz ülke olarak 9 milyon dolar öderiz, diyor. Ä°ki tane daha müşteri buluyor 25 milyon oluyor. Böylece Harrison Ford gidip bağımsız yapımcıyla film yapıyor ve büyük yapımcı buna sahip olamıyor! BaÅŸardık bunu. Åžu anda ben Al Pacino'nun Silvester Stallone'nin, Michael Douglas'ın, Mel Gibson'un filmlerine oynuyorum. Mesela Hannibal'ı yapımcıdan sekiz dokuz ülke olarak aldık, daha yapılmadan önce! SEYÄ°RCÄ° SAYISINI ARTIRACAÄžIMFilm ne kadar iyi olursa olsun, reklamın çok önemi var. Romanya'da televizyonda reklama girdim. Bir filmi 50 defa reklam ettim. Yine delisin dediler. Ama insanların filmle ilgili iÅŸtahını kabarttık. Amacım, dışarıda da Türkiye'de de sinema salonlarına daha çok insan çekmek. Åžu anda da K-Pax filmiyle bunu ispatlamış durumdayım. Son bir yıl içinde Romanya'da sinemaya giden kitleyi yüzde 35 arttırabildiysem ve devlet bunu bana özel teÅŸekkürle bildirdiyse bir ÅŸeyler yapmışım demektir. Türkiye'de de bu oranı yüzde 20-25 arttıracağım, eminim.AMERÄ°KA’DA OYUNCUYU BANKA SEÇİYORAmerika'da senaryo kabul edilince yönetmen bulunuyor. Yönetmen oyuncuları seçiyor. Yapımcı bütün bunları alıp filmcilerle çalışan bir bankaya götürüyor. Banka diyor ki ÅŸu sanatçıyı çıkar, bunu koy, ben sana ÅŸu kadar vereyim. Mesela Harrison Ford, her bankada money maker (Para yapan) olarak bilindiÄŸi için onun olduÄŸu proje anında kredi alıyor. DiÄŸerleri Julia Roberts, Brad Pitt, Kevin Spacey, hepsi money maker, kredi banko! Adı Aylin'i çeksem, baÅŸrolde kesin Michelle Pfeiffer, Judy Foster ya da Nicole Kidman'ı oynatmak isterdim. Åžu anda bankalar açısından Kidman ön sırada. Dünya çapında bir film istiyorsak Amerikan yapımı olması gerekiyor. Amaç önce bir Türk kadınını Amerika'ya tanıtmak. Sonra Türkiye'yi, sonra Türk sanatçılarını... Türk oyuncuları henüz bankaların money maker listesinde deÄŸil!TÃœRK FÄ°LMCÄ°LER BÄ°RAZ BÄ°ZÄ° DÄ°NLESE...KeÅŸke Türk filmcileri bizi biraz dinlese, onların yaptığı pazarlamanın biz beÅŸ mislini yapsak da filmi dünyaya açılabilsek! Denedik de... Dedim ki onlara, bütün tanıtımlarını ben yapayım, kazandığımız parayı da yüzde 50-50 bölüşelim. GüvendiÄŸimiz birkaç film vardı, biri Güle Güle. Ä°zin verin bunu Cannes Film Festivali'ne sokayım. Tamam dediler, anlaÅŸtık, masraflar çıkacak kazanılan ikiye bölünecek. Aa dediler olmaz, yüzde 20 vereceÄŸiz, bize avans ödeyeceksin, filmi sana boÅŸuna mı vereceÄŸiz! BoÅŸuna olur mu, para harcayacağım. Ben ÅŸu anda dünyada 13 uluslararası festivale katılıyorum, orada tanıtacağım senin filmini. Kabul ettiremedim. Burada insanlar, 100 bin dolar harcayıp nasıl bir milyon kazanırız diye bakıyor. Amerika'da yüzde 10 kazanınca iyi kazandık deniyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!