Bir tek Kuzey Iraklılara kırgınım

Güncelleme Tarihi:

Bir tek Kuzey Iraklılara kırgınım
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2012 00:00

Ömer Taşlı, Pakistan'dan Bosna'ya kadar dünyanın dört bir yanındaki felaket bölgelerinde koşuşturduktan sonra genel müdürlüğe yükselmiş bir Kızılaycı. Bugün de dünyanın her tarafına dağılmış ekiplerinin başında operasyon yönetiyor. Bunca yardım kampanyası sonrasında bir tek Kuzey Iraklılara gönül koymuş. Neden mi?

Haberin Devamı

25 yıllık Kızılaycıyım. Üç ayrı Kızılay gördüm. Osmanlı'nın devirleri gibi. 1990'ların Kızılay'ı kendini yeniden yapılandıramadı ve dünyadaki teknolojik değişime entegre olamadı. 1999 Depremi'ne yakalandığımızda imkânlarımızın büyük kısmı Orta Asya, Kuzey Irak, Yugoslavya, Azerbaycan'daydı. O zaman yaşananları Kızılay'dan ayrılınca anlatırım. Türkiye ve dünya ayağa kalkmış, yardım yağdırıyordu. Bu yardımı yönetecek lojistik bir yapı değil Kızılay'da, kimsede yoktu. Kızılay'ın sıkıntılı bir özyapısı vardı. Ama medyada üzerimize gelindiği gibi değildi. Adapazarı'ndaki büyük çadırkentte koordinatördüm. Sabah 05.00'te kalkıyor, gece 21.00-22.00'ye kadar ölümüne çalışıyorduk ve sonra televizyon haberlerini izlerken ağlıyorduk. Bizim eksiğimiz vardı ama çok haksızlık yapıyorlardı.

Haberin Devamı

EKİPLERİMİN ÜZERİNDE GÜNEŞ BATMIYOR

Kızılay 1999'dan sonra istikrarsız bir dönem geçirdi. Aşırı muhafazakâr, öğrenmeye kapalı kurum, 1999'da neşteri yiyince ortalığa döküldük tabii. Dönemin yönetim kurulları Kızılay'ı üç-dört kere harmanladı. 2005'te genel müdür olduğumda Kızılay'ın 2 bin personelinin ortalama kıdemi sadece sekiz yıldı. Bu, Kızılay gibi bir kurum için ölümcüldü. Tekin Küçükali ile kurum istikrara kavuştu.

Türk Kızılay'ı hiç kimsenin yapamadıklarına da odaklandı. Mesela hiç kimse Mogadişu çadır kentlerinde hizmet üretemiyor. Hiç kimse Gazze'de ekip bulunduramıyor; biz oradayız. Genel müdür olarak bazen kendimi İngiliz İmparatoru gibi hissediyorum; çünkü ekiplerimin üzerinde güneş batmıyor. Somali, Filistin, Kırgızistan, Pakistan, Suriye hududu. Balkanlar'dan hiç elimizi çekmiyoruz, Libya'dan yeni geldik. Sudan'a yeni bir misyonla yeniden gideceğiz.

Arkadaşlarımızı şehit ettiler

TALABANİ VE BARZANİ

Hayatımda buruk olduğum tek toplum Kuzey Irak'ta yaşayanlar. 1994’te ekiplerimizle Erbil ve Dohuk'ta inanılmaz bir insani operasyon yaptık. Oradaki ailelere dört yıl boyunca üç ayda bir gıda verdik. Talabani ile yakındık, karargâhına davet ederdi bizi. Güzel yemekler sunardı, "Sayın Talabani, yine yöneten yönetilen çelişkisi. Biz aşağıda yardım dağıtıyoruz, siz burada bize yemekler, keklikler, ceylanlar ikram ediyorsunuz" derdim. Bana hep şunu söylemiştir: "Türkiye, İstanbul'u başkent yapsa biz de birleşsek, beraber yaşasak." O halkları ve Türkmenleri biz ayakta tuttuk dört yıl. Allahın izniyle bir şey olmadı bize. Ama sonradan yanlış hedef alınarak arkadaşlarımızı şehit ettiler. Onlar Kızılaycı'ydı, MİT görevlisi değildi. Ama esas kırgınlığım şuna: ABD'nin Irak'ı işgalinin beşinci günü Kerkük'e gittim, Türkmenler'in zulüm altında olduğunu gördüm. Hem de Talabani ve Barzani'nin adamları tarafından. Çok üzüldüm.

Haberin Devamı

Çocukken Kızılay koluydum

KÖYÜMÜZ

Düzce'nin Konuralp beldesinde geçti çocukluğum. Düzce tam bir mozaik. Türkiye'deki bütün etnik topluluklar var orada. Bir adama 'Kürt Mehmet' demek normal bizde. 'Laz Ömer' dediklerinde kendimi niye kötü hissedeyim? Bizim aile Rize Fındıklı'dan çünkü. Lazca bilirim. Bir toplantıda Ermeni Kızılhaç'ına, Hemşince birkaç kelime söyleyince "Bu dili nereden biliyorsun?" dediler. Aslında Türkiye'nin çözümü Düzce modelinde. Fakir bir aileydi benimki. Ama kasabada okumak çok güzel bir şey. Hiç unutmuyorum: Okulda öğretmen kolları dağıttı, beni unuttu. Ağlayacak gibiydim. Fark etti durumu, "Aaa sana bir şey vermedik Ömer. Kızılay kolu kaldı, onu da sana verelim" dedi. İlkyardım dolabı yaptık. Bir de ben 5 yaşındayken komşumuzun evi yandı. Evin kızlarının çeyizleri, tütünleri, her şeyleri.... O sırada bir minibüs geldi, paketlerle yiyecek yardımı getirdi. Kızılay ile öyle tanıştım.

Haberin Devamı

Kalaşnikof hemen ensemdeydi

TEHLİKE

Kızılay'a 1988'de girdim. Raporlarımı, notlarımı hâlâ saklarım. Anılarımı yazacağım. Çünkü tarih yazılırken hep oradaydım. İgman Dağı'nda sırtımızda un taşıdığım günleri, Darfur'da, Pencap Vadisi'nde yaşadıklarımı yazacağım. En büyük tehlikeyi Silopi'de yaşadım. Ateş edildi, biz de çadırlara kaçtık! Bosna'da da Sırp askerleri konvoyumuzu barikatta durdurdu. Beni dışarıda beklettiler. Çok da şiddetli kar vardı, bembeyaz oldum. O sırada kulübeden bakıp gülüyorlardı. Biri dışarı çıktı kulübeye çağırdı. Dedim ki, "Gelmiyorum. Ülkemde hayvanları bile bu havada dışarıda bırakmazlar. Onurum sıcağınızdan değerli." Bu sefer bir manyak çıktı Kalaşnikof'la. Enseme kadar yaklaştı, bir şarjörü havaya boşalttı. Sonra o ilk asker geldi yine. "Pasaportlarınızı sorduk, cevap bekliyoruz. Arabada bekle" dedi. O zaman arabaya geçtim, sonra o bariyerden geçip Saraybosna'ya girdik.

Haberin Devamı

Biraz BBG Evi gibiyiz

YAŞAM STİLİMİZ

Kızılay'ın içinden çıkan ilk genel müdürüm. Telefonum 24 saat açık. Özellikle 23.00'ten sonra telefon dıt dıt yapınca Kızılaycıların yüreği hoplar. Kızılaycılar iki temel stres altında yaşar: Birincisi hangi saatte afet haberi alacağımızı bilememenin stresi. İkincisi de şu: Biraz BBG evinde gibiyiz. Toplum bizi sürekli gözlüyor, bazen bizi inciten haksız tespitler de yapıyor. Kızılay bir dergâh. Burada derviş olursunuz. Hanımefendiler ve beyefendiler yetişir burada. Biraz da saraylıyız, Osmanlıdan geliyoruz.

Hafta sonları garsonluk yapıyorum

KAFE

Biraz geç evlendik. Ben 33'tüm, eşim İlksen 31'di evlendiğimizde. İki çocuğumuz var. Eşim çok cefakar. Çocukları büyüttü. İşini de hiç aksatmamak kaydıyla çalıştı. TEDAŞ'tan emekli olunca üç bayan bir araya geldiler, kuzenlerimle İncek'te bahçeli bir kafe açtılar. Hafta sonları Ankara'daysam orada garsonluk yapıyorum. Geçen hafta iki genç çift geldi, arabadan indiler. Biri bizim personel, dondu kaldı. Ben de elimde bir kova, bir bez masaları siliyorum. "Gelsene" diye çağırdım. "Oğlum maaş yetmiyor hafta sonları böyle idare ediyorum, kimseye söyleme" diye espri yaptım.

Haberin Devamı

Başbakan "Kafayı takma" dedi

VAN ELEŞTİRİSİ

Kızılay da bir değişim yaşamak zorunda. Manşet olan o eleştirimiz kurumdaki taktik ve stratejik hatalarla alakalıydı. Vali depo veremezse ne yapacaksın? Malını dağıtamayacaksın. En alta düşürüyoruz Kızılay'ı ve paspas oluyoruz, dediğim buydu. Fakat o konuşmada “Vali bizi paspas yaptı” demedim. Başbakan o manşetten sonra şöyle söyledi: "Her söylenene, her yazılana kafayı takma." Hükümetle çok yakınız. Başbakanımız Kızılay'a büyük destek sağladı. Ama işimize hiç müdahale etmedi. Van'da bizi eleştirmekte haklıydılar da. İyi ki eleştiriliyoruz, kendimizi başka nasıl geliştiririz? Van'da her şey harika mıydı? Asla. Sıkıntılarımız oldu ilk iki gün. Ama çadır getirememekle alakalı değil. Bizden hızlı ve daha çok götürebilecek babayiğit yok dünyada. Afet müdahale ve lojistik konusunda bir numarayız. Cenevre’deki konferansta bizi ayakta alkışladılar.

Tam sınıra paketler koyduk

SURİYE

Suriye'den gelenler, 18-25 bin arası gibi görünüyor. Maalesef Suriye’deki değişimde insanlar acı çekiyor. Türkiye'ye gelenler için kamplarda hizmet üretiyoruz. Ama başlangıçta hududun öbür tarafına yığılanlar için de hizmet ürettik. Dünyadan Kızılay ve Kızılhaççıları çağırdık. Paketlediler, kamyonları mühürledi bu gözlemci grup. Getirdik hudutta telin üstüne koyduk. Oradan alıp o tarafta yediler, içtiler. 'On the border' dediğimiz ve uluslararası hukuktaki bir maddeye dayandırdığımız çok özel bir hizmetti.

Tavuklarımın fotoğrafı eleştirildi

TWITTER

Twitter'da yazmaktan hoşlanıyorum. Düzce'de köyde evim var, bir seram var. İki limon, iki mandalina, bir portakal ağacım var. O ağaçların, tavuklarımın fotoğraflarını koydum. Her yıl 15 günlük tatili köyde geçiririz çocuklarımla. “Ooo Kızılay genel müdürü tatil yapıyor, Vanlılar ne yapıyor?” diye eleştiriler geldi. Yahu Kızılay Genel Müdürü hiç mi tatil yapmasın, hiç mi köyüne gitmesin? Zaten sorun olmayan yerlere gidemiyorsun. Mesela Londra'ya hiç gitmedim. Ama Gazze'ye 10, Mogadişu'ya 5, Pakistan'a 20 kere gittim.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!