Güncelleme Tarihi:
Bazı evliliklerde en büyük tartışma konusu eşlerin aile büyükleri ile yaşanan sorunlardır. Özellikle de gelin-kaynana çekişmeleri... Nitekim “Kaynana pamuk olup düşse gelinin başını yarılır” gibi atasözlerimiz de bu ilişkiye dair pek çok şey söylüyor.
Tabii ki sorunlar sadece gelinlerle kayınvalideler arasında yaşanmıyor. Kayınpederi ile sorun yaşayan gelinler ya da damadıyla sorun yaşayan kayınvalideler de var… Üstüne bir de aile büyükleri ile aynı evde yaşanıyorsa ya da aynı evin içinde çok fazla zaman geçirilmesi mecburiyse tartışmalar kaçınılmaz bir hal alıyor.
Elbette eşinin ailesi ile sorun yaşamayan hatta gayet güzel ilişkiler kuranlar da var. Ancak biz Bir Sorudan Fazlası serimizde bu kez eşinin ailesiyle aynı evde kalan ve sorun yaşayan kişilerin seslerine kulak verdik.
'SESİMİ ÇIKARMAYAYIM DİYE HEM BANA HEM ANNESİNE BAKICI TUTTU'
Banu A. (39)
90'lı yıllara damgasını vuran İnce İnce Yasemince programında 'Sürahi Nine' karakteri vardı. Her fırsatta gelinini iğneleyen, ortalığı karıştıran, 'Ben hasta ve yaşlı bir kadınım' sözleri ile sürekli kendini acındıran ve ‘Böyle kaynana düşman başına’ dedirten bu tiplemenin aynısından bizim evde de vardı. Sürekli oğlu ile evlendiğim için ne kadar şanslı olduğumu hatırlatan sevgili kayınvalideme tahammül edebilmek için tam bir sabır taşı olmak gerekiyordu. Benim yaşıtım arkadaşlarımdan kaynanası ile bu denli haşır neşir olan kimse yoktu. Bir tek biz hâlâ 90’lar hatta 80'lerdeki gibi yaşıyorduk.
Eşim bir evin bir oğlu olduğu için annesi üzerine titriyordu. Bir de çok erken yaşta babayı kaybettikleri için birbirlerine çok bağlıydılar. Eşimin kendinden küçük iki kız kardeşi vardı ama anne oğulun ilişkisi bir başkaydı. Biz evlenirken de böyleydi aslında ama evlendikten sonra düzelir sanmıştım. Yanılmışım...
Evliliğimizin ilk yıllarında 'Oğlundan ilk defa ayrıldı' diye empati kurup anlayışlı olmaya çalıştım. Aslında yalnız da değildi, kızları çok yakınında oturuyordu ama her gün oğlunu görmeden duramıyordu. Kimi zaman eşim akşam işten dönerken alıp getiriyordu, kimi zaman 'Ne yapıyorsunuz?' diye telefon açıyor, yalnız kalmasın diye alıp bize getiriyordu. Bu gelip gitmeler yavaş yavaş eve yerleşmeye kadar ilerledi. Önce koltukta uyuklama ile başladı, sonra 'Hastayım, yorgunum' gibi bahanelerle geceleri de bizde kalmaya başladı kayınvalidem.
Eşim boş odayı annesi için düzenlemeyi teklif ettiğinde bendenizin içinden bir canavar çıktı ve hiç söylenmediğim kadar söylendim. Ama bir faydası olmadı tabii... Kaynanam resmen iyi niyetimizi kullanıp evimize yerleşmişti. Yeni evlenen arkadaşlarım tatillere, akşam yemeklerine, partilere katılırken biz kaynanamla birlikte evde pinekliyorduk. Eşime, "Ben artık evde oturmak istemiyorum, sen çok istersen annenle otur" dedim ve arkadaşlarımla dışarıya çıkmaya başladım.
Resmen kendi evimden kaçıyordum. Eğer böyle bir çözüm bulmasaydım boşanmanın eşiğine gelmiştim çünkü. Evde olduğum sürede huzur vermiyordu ki... Hep eleştirecek bir şeyler buluyordu. 'Oğlum böyle yemez, o böyle istemez, çekmeceler çok dağınık, lavabo çok yüksek, halı çok kayıyor…' Şikayetleri bitmiyordu.
Eşim baktı ki çok kararlıyım ve resmen akşamları görüşemiyoruz, annesini evine gönderdi ve kendisi ziyaretine gitmeye başladı. Beş kere gidiyorsa sadece bir keresinde birlikte gidiyorduk. Olması gerektiği gibi ziyaretimizi yapıp dönüyorduk.
İnanın eşimle bu konu haricinde en ufak bir tartışma yaşamadık, gayet iyi anlaşıyorduk ama konu annesi olunca mantığı devre dışı kalıyordu. Ara sıra konuyu açıp 'Annem de yalnız, üzülüyorum' dediğinde, 'Kızları var onlara da gidebilir' diyordum, hemen susuyordu.
Hamile kaldığım zaman eşim, 'Annem çocuk bakımı konusunda yardım eder sana' diye yine söze girdi ama o oltaya bir kere geldim ben, bu bahaneyle tekrar yerleşecekti bize, buna emindim. Ne kendi annemi ne de kayınvalidemi istediğimi söyledim.
Doğum günü geldi çattı ve tabii ki kaynanam yine Sürahi Nine'liğini yaptı. Bana hastanede sinirim bozulmasın diye söylememişler. Kendi evinde düşmüş, ayak bileği kırılmış ve hem oğlu hem kızları tarafından bakımı için yeni doğum yapan gelinin evi münasip görülmüş. Ben önce bebeği görmeye geldi sandım ama ayağını sargılı görünce 'Vay başıma gelenler' diye dövünmeye başladım. Bebeğimle evimize geldiğim en mutlu günümde yine yapmıştı yapacağını. 'Ben lohusayım zaten, annenle nasıl ilgileneceğim?' derken eşim müjdeyi patlattı: Hem bana hem annesine bir bakıcı tutmuştu ama nedense o bakıcı sevgili kayınvalideme kendi evinde değil bizim evimizde bakacaktı.
Ben onu anlamaya çalışmayı çoktan bırakmıştım. Her yaptığını bilinçli yapıyordu, yeter ki oğlu ile birlikte olsun... Ben sinirlenirim, aramız bozulur, umurunda değildi. Ama eşimi bir türlü anlayamıyordum. 'Benim çok sinirleneceğimi bile bile neden böyle bir kararı kendin alıyorsun, neden annenin bakımını ablaların ile birlikte üstlenmiyorsun ve neden huzurunun bozulacağını bile bile bizi aynı ortamda tutuyorsun?' diyordum. Sinirden sütüm kesildiği ve eşime ‘Ya annen ya ben’ dediğim için kaynanam bakıcısı ile kendi evinin yolunu tuttu ve bir daha da yatılı olarak bizde kalamadı.
Şimdi geriye dönüp baktığımda hala kendime şaşırıyorum, 'O ilk yıllarda nasıl sesim çıkmamış ve bu kadar dayanmışım' diye düşünüyorum. İşte insan zamanla olgunlaşıyor.
'KENDİM ETTİM KENDİM BULDUM, GÜL GİBİ SARARIP SOLDUM'
Nermin R. (43)
Kayınvalidem kötü biri değil ama anlaşamıyoruz. Gerçi ben annemle de anlaşamıyorum ve sürekli kavga ediyorum ama aynı evin içinde olmadığımız sürece sorun yaşamıyoruz. Kayınvalidem çocuklarına çok düşkün ve iki çocuğuna da çok yakın oturuyor. Eşimin abisi bizden önce evlendi ve çocuk sahibi oldu. Genelde kayınvalidem de onların yanında oluyor ve yardım ediyordu. Ben de bizim çocuğumuz olunca yardım eder düşüncesi ile yakınlarda bir evde yaşama olayına çok sıcak baktım. Ama daha çocuk olmadan bohçasını kapıp geldi ve bizde kalmaya başladı. Kendi evinde kaldığı nadir günlerde arkadaşları ile gün yapıyor, onun haricinde ya bizde ya da büyük oğlunda kalıyordu.
Tamam çocukları büyütürken çok yardımcı oldu ama aynı evde kalmak çok büyük sorun. Özel hayat denen bir şey kalmıyor; zaten erkenden uyuyor, ne doğru düzgün TV izleyebiliyoruz ne de sesli konuşabiliyoruz. Mesela çocukları uyuttuktan sonra eşime sarılıp film izlemek istiyorum ama eşim 'Annem tuvalete kalkar, bizi görür, yanlış anlar' diye bana sarılamıyor. Kendi evimde kendi salonumda eşime rahat rahat sarılamıyorum, gerisini siz düşünün.
Her gün dilimde, 'Kendim ettim kendim budum, gül gibi sararıp soldum' şarkısı… Bir yandan da 'Çocuğumuza bakıyor, emek veriyor, çok mu tepki veriyorum?' diye kendime kızıyorum ama gerçekten ev üstüne ev olmuyor. Özel hayat, mahremiyet kalmıyor. Çocuklar biraz daha büyüsün daha uzak bir semte taşınma planım var ama bu sefer de gelince çok uzun süre kalır diye korkuyorum.
'Kaynana ile aynı evde yaşama', 'Bir eşin anne-babasının diğer eşi sürekli azarlaması', 'Kocanın, ailesinin kadına karşı sarf ettiği hakaretlere karşı sessiz kalması' gibi evlilik birliğinin gerektirdiği görevlerin yerine getirilmemesinin sebep olarak gösterildiği boşanma davaları, halk arasında şiddetli geçimsizlik olarak bilinir. 'Kayınvalide ile aynı evde yaşama' durumunun evlilik birliğini, ortak hayatı sürdürmelerini kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsmış olmasının genel boşanma sebebini oluşturup oluşturmadığı her somut olayda değerlendirilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu nezdinde; “Kayınvalidemle aynı evde yaşamak istemiyorum” diyen gelin tarafından açılan boşanma davası kabul edilerek, Türk Medeni Kanunu’na göre, kocanın ayrı bir konut açmaması “kusurlu bir hareket” olarak değerlendirilmiş ve boşanma kararı verilmiştir. Anılan kararda kocanın, karısının asgari yaşam olanaklarına sahip bir konutta oturma konusundaki isteğini karşılamada yeterli çabayı sarf etmediğine de vurgu yapılmış olup taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit kabul edilmiştir.
Avukat Sinem Rumeli'BOŞANMA YOLUNDAKİ EN GÜÇLÜ ADIM'
Yücel Ç. (24)
Ev sahibimiz yüksek bir zam yaptığı için eşimin ailesine yakın bir yerde yeni ve daha büyük bir eve taşındık. Daha evimize tam yerleşememiştik ki eşimin ailesi de yapılan zam yüzünden ev sahibi ile sorunlar yaşadı ve evden çıkma kararı aldı. Günlerce el birliğiyle ev aradık ama bulamıyorduk ve evden çıkmak için süreleri dolmak üzereydi. Son gün gelip çatana kadar asla bize yerleşmelerini dile getirmedim. Artık son raddeye gelince eşim bir süre bizde kalmalarını teklif etti ve pek istemesem de kabul etmek durumunda kaldım.
Eşyalarını bizim evimizin boşta kalan iki odasına yerleştirmelerine rağmen bu misafirliğin en fazla 15 gün süreceğine dair umudum tamdı. Ancak yaklaşık 3 ay kendilerine uygun bir ev bulamadılar ya da bulmak istemediler. Üç aylık süre sonunda kendilerine bir ev bulduklarında ise çalıştıkları için yavaş yavaş yerleştiler yeni evlerine. Ben de çok fazla bunaldığım için işi hızlandırmak adına kendi ailemi de yardıma çağırdım ve canla başla birkaç gün içinde evi yerleştirdik.
Ben 3-4 ay eşimin ailesi ile aynı evde sinir krizi geçirirken insanlar eşlerinin aileleri ile yıllarca nasıl yaşıyorlar, bunu sorgulamaya başladım. Eskiler hep bu şekilde yaşarmış ama bence hiç sağlıklı değil. Bana sorarsanız eşin ailesi ile aynı evde yaşamak boşanma yolunda atılan en güçlü adımların başında geliyor.
'ONCA YIL AYNI EVDE YAŞAMAK, BOŞANMAMIZA ZEMİN HAZIRLADI'
Mert K. (51)
Hem benim ailem hem de eşimin ailesi bizden farklı şehirlerde yaşıyordu. Evliliğimizin ilk yılları çok güzel geçti. Benim ailem de eşimin ailesi de bize çok nadir geldiler. Çocuktan sonra eşim işe geri döneceği zaman benim annem 'Ben bakamam' dedi, eşim de zaten onun bakmasına izin vermezdi. Eşimin anne babası emekli olmuştu ve çocuk bakımı için uygundular. Telefon açıp onlara bu teklifi sunduğumuzda hemen kabul ettiler. Tabii ki bizim yaşadığımız şehirde evleri olmadığı için bizde kalacaklardı.
Önceleri sorun etmedik ama sonra zorlanmaya başladık. Salonda yattıkları için ne televizyon izleyebiliyordum ne de başka bir şey yapıyordum. Resmen çocuk uyuduktan sonra yatak odasında hapis hayatı yaşıyordum. Onlara da kızamıyordum çünkü bizim çocuğumuza bakmak için şehir değiştirdiler, düzenlerini bozdular ve yaşadığımız şehirde evleri yoktu. Bizim de çocuk bakıcısına verecek paramız yoktu. Mecburen çocuk okula gidene kadar böyle yaşayacaktık.
Bu süre zarfında benim evde varlığımla yokluğum birdi. Çocuğun bakımı ile ilgili hiçbir konuda benim fikrim alınmıyordu, bu da beni çok sinirlendiriyordu. Evimin şekli şemaili, eşyası değişmeye başladı. Kavgalar gürültüler de o zaman çıkmaya başladı. Ben artık eşimin ailesini evimde istemiyordum. Eşime bu durumdan bahsedince, 'Parasını verebileceksen bakıcı tutalım' dedi. Resmen kendimi kapana kısılmış gibi hissettim. Her çocuk sahibi olan böyle eşinin ailesi ile mi yaşıyordu? Yok muydu bunun bir çaresi?
İte kaka 6 yıl kayınvalidem ve kayınpederim ile aynı evin içinde yaşadım. Bu süre zarfında benim ailem 2 kere misafir gibi geldi evimize.
Çocuk ilkokula başlayınca eşimin ailesi memlekete döndü. Biz de eski düzenimize döndüğümüz için düzeliriz diye düşündüm ama maalesef öyle olmadı. Bu süreçte o kadar yıprandık ki toparlamakta güçlük çektik ve boşandık. Eşimin ailesi ile bu kadar uzun süre aynı evin içinde olmak boşanmamıza neden oldu diyemem ama boşanmaya zemin hazırladı diyebilirim.
'ÖZEL OLARAK ARASAM BÖYLESİNİ BULAMAZDIM'
Banu W. (41)
Benim eşim yabancı uyruklu. Onlar oğullarına bizim Türk anneleri gibi çok düşkün olmaz diye düşünüyordum ama yanılmışım. Eşim de ailesi de birbirlerine o kadar düşkünler ki arasam böylesini Türkiye’de bulamazdım. Biz şehir merkezinde yaşıyoruz, ailesi ise şehir dışında ama her cuma bize geliyorlar ve pazartesi akşama kadar bizde kalıyorlar. Onların geldiği gün görümcelerim ve çocukları da geliyor ve 3 gün boyunca evimiz tam bir panayır alanına dönüyor. Eşim bu panayırda çok mutlu bense çıldırmak üzereyim.
Her pazartesi onlar gittikten sonra eşimle kavga ediyoruz. Resmen hafta sonu tatili yapamıyorum, eşimle, çocuğumla kaliteli zaman geçiremiyorum, arkadaşlarımla buluşamıyorum. Çocuğum doğduğunda 4 ay annem ve babam bizimle kaldı. Eşim onlara karşı da çok anlayışlıydı; ben kavga edince gelip beni susturuyordu ama ben onun gibi değilim. Çok çabuk sinirleniyorum.
Mesela kendi annem de olsa kimsenin benden izinsiz çamaşırlarımı yıkamasına, yatak odama girmesine ya da çekmecelerimi düzeltmesine tahammülüm yok. Eşim ise ‘Yardım etmeye çalışıyorlar, ne olacak, neden bu kadar abartıyorsun?’ diyor. Onun bu rahatlığı beni daha da sinirlendiriyor.
Haftanın 3 günü eşinin ailesi ile yaşayan kaç aile kalmıştır bilmiyorum ama böyle evlilik olmaz. En son geldiklerinde eşime, 'Bir sonraki sefere beni evde bulamayacaksın, sana ailenle mutluluklar dilerim' dedim. Tabii bu dediğimi hiçbir zaman uygulayamadım ama dayanacak gücüm de kalmadı. Aslında onları çok seviyorum ama geldiklerinde her hareketleri batıyor. Sonumuz ne olacak bilmiyorum ama bir gün fena patlayacağım.
'EŞİMİN AİLESİ İLE YAŞAMAMAK İÇİN SEVDİĞİMDEN AYRILDIM'
Berna K. (43)
Benim eşimin ailesi ile çok güzel ve seviyeli bir ilişkim var. Herkes sınırlarını biliyor ve kimse kimsenin özel alanına müdahale etmiyor. Ben özel hayatım konusunda çok hassasım ve bu benim kırmızı çizgim. Hatta bu nedenle yıllar önce çok sevdiğim bir adamdan ayrılmıştım.
20’lerin başından 28 yaşına kadar birlikte olduğum bir erkek arkadaşım vardı. Birbirimizi çok seviyorduk, resmen birlikte büyüdük ve ilişkimize dair hiçbir sorunumuz yoktu. Artık iş güç sahibi olunca evlilik için bir engelimiz kalmadı ve düğün gününü konuşmaya başladık. Böyle planlar yaparken bir gün konu evlendiğimizde nerede yaşayacağımıza geldi. Müstakil bir evleri vardı ve biz evlendiğimizde alt katlarındaki kiracıyı çıkaracaklarını, bizim de orada yaşayacağımızı söyledi. Böyle bir şeyi asla kabul edemezdim, bunu da anında söyledim. Ben ne kendi aileme ne de eşimin ailesine bu kadar yakın olmak isterim çünkü özel hayatımız olmaz diyordum ama onlar çoktan karar vermişlerdi bile. Sonradan birkaç kez konuştuk, ailesinin alt kattaki evine değil başka bir eve çıkmamız gerektiğini, bu şartlarda evlenmek istemediğimi söyledim. O hep beni ikna edebileceğini düşünüyordu ama öyle olmadı, ben buna asla ikna olmadım ve sonunda ayrıldık.
Şimdi ikimiz de evliyiz. Benim tam istediğim şartlarda bir evliliğim var. Eşimin ailesinden de çok memnunun. O tam da istediği gibi biri ile evlendi. Ortak arkadaşlarımızdan hâlâ bahsettiğim evde oturduğunu duydum. O dönem çok üzüldüm tabii ama verdiğim karardan asla pişman olmadım. O zaman 'evet' deseydim ve evlenseydim ya evliliğimiz çok kısa sürecekti ya da o evde mutsuz bir şekilde ben oturuyor olacaktım.
EN ÇOK EŞLER ZARAR GÖRÜYOR
Klinik Psikolog Beril Papuççuer Ceylan, eskilerin 'Ev üstüne ev olmaz' dediğini hatırlatarak ister kalıcı ister geçici olsun kayınvalide ile yaşamanın anne açısından da eşler açısından da çok zor bir durum olduğunu söyledi.
“Bu yüzden eşlerin de ilişkileri zarar görüyor. Aslında herkes kendi payına zarar görüyor ve kırılıyor. Her iki tarafta da değersizlik, hayal kırıklığı, üzüntü, öfke, kızgınlık gibi duygular ortaya çıkıyor” diyen Ceylan, bu durumdan en çok eşlerin zarar gördüğünü, annesi yanında olan kişinin annesi ile eşi arasında kalarak acı çekmeye başladığını, ne yapacağını bilemez hale geldiğini sözlerine ekledi.
Ceylan, hem eş hem de annelerin en çok sevilen ve önemsenen kişi olmak istediğini, bu durumun herkes açısından çatışma, gerginlik, küsme, alınganlıklara sebep olabileceğini söyledi ve böyle durumlarda ne yapılması gerektiğini anlattı.
-- Çocuğunun evinde sürekli kalan anneler için yeni bir ev düzeni oluşturulmalı.
-- Çocuk bakımı için eve gelen anneler için evin düzenine uyum konusunda anlaşmaya ve uzlaşmaya nezaket çerçevesinde varılmalı.
-- Annenin mutlaka kendi yaşam alanı ve odası olmalı.
-- Evin düzeni ile ilgili fikirleri ve önerileri alınmalı.
-- Kendini değersiz ve fazlalık gibi hisseden anne hem üzülür hem de öfkesi daha da yoğunlaşabilir. Buna dikkat edilmeli.
-- İletişim ve birliktelik duygusu oluşturulması gerekir. Bu durum zor olsa da başka alternatif yoksa kabul edilmesi gereken bir süreçtir.
-- Özellikle gelin-kaynana açısından ev işleri ve sorumluluklar adil bir şekilde bölüştürülmeli, kimse kimsenin hizmet edicisi gibi hissetmemeli.
-- Kişiler annesi ile eşi arasında zaman zaman köprü olmalı ancak eş ve kayınvalidenin birbirlerine dönük sağlıklı iletişim kurabildikleri bir etkileşimleri de olması önemli.
-- Herkesin birbirine karşı saygısı en üst derecede tutulmalı. Kişilerin şikayetleri olabilir, bu dedikodu gibi değil çözüm odaklı bir yaklaşım çerçevesinde dile getirilmeli
-- Eş gerek annesinin gerekse eşinin şikayet ve sıkıntılarını her daim dinlemeli, uygun bir üslupta dile getirmesi için eşini ya da annesini uyarmalı, düşmanca tutum sergilememeleri vb. için uygun ev ve sohbet ortamını yaratmada köprü olmalıdır.