Güncelleme Tarihi:
Yetiştikleri ortam ve kültür çocukların karakterinde önemli farklılıklara yol açıyor. Kimi çocuk belirli kurallara uymak zorunda kalırken, kimi çocuk daha serbest yetişebiliyor.
Çocukların davranışları ebeveynlerin tutumlarını da eleştiriye açık hale getiriyor. Özellikle, çocuğun aile büyüklerinin yanında gösterdiği serbestlik çoğu zaman “saygısızlık” olarak görülüyor ve tansiyon yükseliyor.
Davranış bilimciler ise “saygısız” diye nitelendirilen çocukların akranlarına kıyasla bilişsel olarak daha gelişkin olduğunu ileri sürüyor. Uzmanlar, çocukların kendilerini aile ortamında güvende hissetmelerinin, ebeveynlerine karşı meydan okuma dürtülerini geliştirdiğini söylüyor.
Fakat bu durum ailelerin sıklıkla kendilerine, “Nasıl bir çocuk yetiştiriyorum?” ve “Çocuğumun kaba davranışları ve bana meydan okuması başarısız bir ebeveyn olduğumu mu gösteriyor?” sorularını sormasına yol açıyor. Peki ama itirazlarda bulunan ve ebeveynini karşısına almaktan çekinmeyen bir çocuk gerçekte ne istiyor?
'Bir Sorudan Fazlası' serimizde bu kez duygularını özgürce ifade eden ve bunun "saygısızlık" olarak değerlendirmesinden son derece rahatsız olan gençlerle ve ebeveynleri ile bu konuyu konuştuk…
‘SAYGISIZ DEĞİL AÇIKSÖZLÜYÜZ’
Çağan B. (18)
Bana yıllardır aile büyüklerim sivri dilli ve ukala olduğumu söylüyor ama ben öyle olduğumu düşünmüyorum. Büyüklerime saygılı olmam gerektiğini söylüyorlar. Ben de elimden geldiğince saygılı olduğumu düşünüyorum. Ama yaşımız küçük olsa da fikirlerimizi söyleme özgürlüğümüzün olması gerekiyor. Bana yanlış gelen bir şeyi sırf saygıdan dolayı yapmayı reddediyorum. İstemediğim şeyleri inatla yapınca çok sinirleniyorum ve ister istemez karşılık veriyorum.
Bence bu biraz da bizim kültürümüze özgü bir şey. Bizim ülkemizdeki ergenler daha agresif gibi çünkü aileler işimize daha fazla karışıyor, büyüdüğümüzü bir türlü kabullenemiyorlar. Bir de eleştiri kabul edemiyorlar. ‘Ben senin annenin babanım, bana saygı duymak zorundasın’ fikri hâkim. İyi de ben fikrimi söylediğim ya da sizinle aynı şeyi düşünmediğim için neden saygısız oluyorum?
Anne babamın çocukluğunu geçirdiği zamanlarda eleştiri kültürü pek gelişkin değilmiş. "Büyük ne derse o doğrudur" ya da "Karşı gelmek ayıptır" diye yetiştirilmiş onlar. Örneğin ben odamda olmak, yalnız kalmak istiyorum, annem, babam ya da anneannem sürekli gelip odadan çıkmamı, yanlarında oturmamı istiyor. Ne yapayım oturup sizinle? Dizi izlemek istemiyorum, oyun oynamak istiyorum. Israr eden anneme "Çekil git başımdan" diyebiliyorum ama annem ve onun yaşındakiler böyle bir durumda "Çekil başımdan" demeyi aklından geçirse bile söyleyemiyormuş. Yani aslında ailelerimizle yaşadığımız sıkıntılar aynı ama verdiğimiz tepkiler farklı. Biz daha açık sözlüyüz.
Mesela ben odama kapı vurulmadan girilmesinden aşırı rahatsız oluyorum. Kim yaparsa yapsın çok sinirleniyorum ve rahatsız olduğumu her seferinde dile getiriyorum. Şimdi bunu söylüyorum diye ben mi saygısızım yoksa benim özelime saygı duymayarak kapı çalmadan içeri giren ebeveynlerim mi? Bence benim yaptığım saygısızlık değil açık sözlülük. Rahatsız olduğumuz konuları özgürce dile getirmenin adı saygısızlık olamaz.
‘SÜREKLİ NASİHAT DİNLEYİP AZAR İŞİTİYORUZ’
Selda K. (41)
Benim oğlum yaklaşık 2 yıldır bize kök söktürüyor. 14 yaşına kadar oldukça sakin bir çocuktu ama son iki yıldır bir şey oldu. Bizim her yaptığımız her konuştuğumuz yanlış tek doğru onun bildikleri.
Mesela bizimle yemeğe oturması gerektiğini söylüyoruz asla masaya gelmiyor, "Buna mecbur değilim" diyor. Bazen babası tahammül edemeyip zorla masaya oturtuyor o zamanda ağzına tek lokma atmadan öylece duruyor. Sürekli bizi eleştiriyor ama öyle acı konuşuyor ki saatlerce ağlatıyor beni. Çok üzüldüğümü söylüyorum "O zaman benim istediğim gibi davranın” diyor.
Ona bizim yetiştiğimiz gibi değer yargılarımızı, görgü kurallarını, büyüklere saygılı olmayı öğretiyoruz, eski kafalı ve yobaz olmakla suçluyor. Kendisini bir birey olarak görmediğimizi ona küçük bebek ve evcil hayvanmış gibi davrandığımızı, ona saygı duymadığımız için böyle davrandığını söylüyor. Ne zaman konuşmaya çalışsak odanın kapısı yüzümüze çarpılıyor. Okulda öğretmenlerine, arkadaşlarına karşı çok saygılı bir çocuk ama bize gelince saygısızlık diz boyu. Dahası o bu durumu saygısızlık olarak görmüyor. Ona göre saygısızlık küfür edince ya da şiddete başvurunca olurmuş.
Geçenlerde anneannesi ve dedesi geldi. Rica minnet odadan çıktı selam verdi. Bu insanlar ona çok emek harcadı, minnet duysun, hak ettikleri sevgiyi göstersin, daha fazla vakit geçirsin istiyorum ama bunu söyleyince yine sesler yükseliyor, ‘Ben sizin kuklanız değilim’ler havada uçuşuyor.
Eşimle arada "Biz nerede yanlış yaptık?" diye sorguluyoruz kendimizi, arkadaşlarımızın çocukları ile iletişimlerine bakıyoruz bizimki gibisi yok. Tamam sessiz sakin her söyleneni yapan bir robot çocuk istemiyoruz ama biraz daha itaatkar, biraz daha söz dinleyen, her şeye itiraz etmeyen ve dili törpülenmiş bir çocuk olsaydı keşke. Sanki o bizim değil de biz onun çocuğuymuşuz gibi sürekli nasihat dinleyen hatta azar işiten biziz. Bu işte bir terslik yok mu?
‘BENİM ADIMA KONUŞULMASINA DAYANAMIYORUM’
Kerem A. (15)
Ben bazen ağzımdan kaçtığı için küfrediyorum ve bu saygısızlık biliyorum ama ailem beni her konuda eleştiriyor, çoğu zaman saygısız ve isyankâr buluyor.
Mesela bir restorana gidiyoruz. Yemek siparişi vereceğiz, annem hemen benim adıma "Şunu yer bunu içer" diye atlıyor. Arkadaşları ile konuşurken de yine aynı, “Hayır bizimki bunu yapmaz, şunu yapar, bunu sevmez”. Aynı şeyi babama da yapıyor aslında da babam öğrenilmiş çaresizlikten dolayı itaat ediyor. Ben ise acayip sinir oluyorum bu duruma ve sinirlerime hakim olamıyorum.
Geçenlerde AVM’ye gittik beraber, bana sürekli bir şeyler gösteriyor, "Bak şu çok güzel, bu sana çok yakışır’" diye. “İstemiyorum, beğenmedim” cevabını kabul etmiyor ve ben sürekli huysuzlukla suçlanıyorum. Kendi beğendiğim şeyi almak isteyince bin tane kusur buluyor, alacağım varsa da almak istemiyorum o saatten sonra.
Neden bizim kendi fikirlerimiz, beğenilerimiz olamıyor, biz insandan sayılmıyor muyuz? Fikrimizi söyleyince bize dayatılan fikirlere itiraz edince neden bizden kötüsü olmuyor?
Buradan hem kendi ebeveynlerime hem de tüm anne babalara sesleniyorum. Bizden saygılı olmamızı istiyorsanız sizin de bize saygı göstermeniz gerekiyor. Sırf yaşımız sizden küçük diye her dediğinize boyun eğmek zorunda değiliz ama birbirimize saygı duymak zorundayız.
-- Yeni neslin bazen kabalığa varan bir tavırla etrafındakilere meydan okuması ebeveynlerin hatası mı?
-- Rahatlığın sınırı ne olmalı?
-- Kendini özgürce ifade edebilme ve kabalık arasında o ince çizginin aşılmaması için çocuk yetiştirirken nelere dikkat etmeliyiz?
Uzman Klinik Psikolog Göksu Telmaç, 2010 yılından sonra doğan Alfa neslinin dünya düzeninde gözle görülür değişimler yapacaklarına tüm nesil bilimcilerin emin olduğunu söyledi.
Telmaç, bu kuşağın oldukça özgür olduğunu, bireyselliğe önem verdiğini, teknolojinin içine doğan çocukların uyaran alma hızlarının çok daha farklı olduğunu, düşünme becerilerinin bizden farklı olduğunu ve en önemlisi eleştirel ve basma kalıp otorite anlayışlarına karşı çıktığını belirtti.
Bu neslin üyelerinin, biri sadece yetişkin olduğu için ondan korkmak ya da çekinmek yerine, eleştirel bir gözlemle iletişim mesafesini koruduklarını vurgulayan Telmaç, “Ayıp çocuğum o senin büyüğün, öyle denmez, sana yaramaz derler, bak beni çok üzdün” gibi klişe cümlelerin tavır değişikliğine neden olmadığının altını çizdi.
ÇOCUĞUN “SAYGISIZLIĞININ” ALTINDA FARKLI BİR DUYGU GİZLİ OLABİLİR
Günümüzde birçok ebeveynin çocuklarıyla olan ilişkisi, birkaç kuşak önceki ebeveyn-çocuk ilişkilerinden çok farklı. Bugünlerde, “Büyüklerin önünde bacak bacak üzerine atılmaz”, “Büyüklere karşı çıkılmaz, ses yükseltilmez”, “Söz almadan konuşulmaz” vb. kalıplaşmış adetlerin yerinde yeller esiyor.
Yeni dönem çocuk gelişimiyle ilgili yaklaşımların baştan sona değişmesi olumsuz gibi görülse de pedagoglar, çocukların ebeveynlerine karşı “saygısız” olmasının sanılanın aksine olumlu bir gelişim olduğu görüşünde.
Çocuğu merkeze alan ebeveynliğin hızla yaygınlaştığı son yıllarda, etrafına emirler yağdıran ve bir disiplin metodu olarak cezalandırmayı seçen ailelerin sayısında düşüş yaşanması ile aile içinde empati ve diyalog kurma süreçlerinde gözle görülür bir iyileşme yaşanıyor.
‘ÇOCUKLARIN BİR MİKTAR DA TARTIŞMACI OLMASINI KÖTÜ BİR ŞEY DEĞİL’
Bir çocuğun kendine güvenmesi ve kendini rahat ifade edebilmesi, ebeveynlerinin yanında da huzurlu olmasını sağlıyor. Bu noktada, çocuğun meydan okuma ve karşı gelme dürtüleri gelişiyor. Bu durum, bir çocuğun kendisini ne kadar güvende hissettiğini, sevildiğini ve ebeveynlerine ne kadar güvendiğini gösteriyor.
Ebeveynliğin çocuk gelişimini nasıl şekillendirdiğini inceleyen ABD’deki Virginia Üniversitesi psikologlarından Dr. Emily Loeb, “Çocukların iddialı fikirlerini dik kafalılıkla aktarmasını ve bir miktar da tartışmacı olmasını kötü bir şey olarak değil, önemli ve gerekli bir süreç olarak yorumlamamız gerektiğini düşünüyorum” ifadesini kullandı ve ekledi:
“Bu süreç aslında kendi kişiliklerini, seslerini keşfettikleri ve dünyayı kendi anlam dünyalarından geçirdikleri bir dönem oluyor. Çocukların yetişkinlere karşı her zaman saygılı, kayıtsız ve itaatkâr olmalarının temelinde genellikle korku yatar. Çocuklarının ne kadar terbiyeli olduğuyla övünenlerin sıklıkla söylediği, ‘Dayak cennetten çıkmadır’ sözü ile saygıdan ne anlaşıldığı ortaya çıkar.”
Son günlerde, bir anne ve çocuğu arasında geçen diyalog sosyal medyada sıkça paylaşılıyor. Annesinin kafasındaki çocuk algısını eleştiren ve bu konuda onunla dakikalarca tartışan çocuğun videosu, sosyal medya kullanıcıları ikiye bölünmüş durumda. Bir kesim videodaki çocuğun büyüklerini örnek olarak ezberlediği konuşmaları saygısızca buluyor ve “ukalalık” olarak görüyor. Bazıları ise bir çocuğun fikrini ve düşüncelerini bu kadar rahat dile getirmesini takdir ediyor. Durumu değerlendiren Dr. Uzman Psikolog / Sosyolog Serap Duygulu ise “Hadsizlikle, hakkını aramak ve kendini ifade etmek arasında ince çizgi var. O çizgi çok ince ama çok keskin de. Muhtemelen evde bireylerin birbirlerine söylediklerini dile getiren ama aynı zamanda özgürlüğünü de savunmaya çalışan bir çocuk...” ifadesini kullandı.
KOŞULLU SAYGI ÇOCUKLARA CİDDİ ZARAR VERİYOR
Son yıllarda yapılan araştırmalarda, otoriter ebeveynlerin yetiştirdiği çocuklarda kaygı bozuklukları ve depresyonun daha sık görüldüğü ve ciddi öz saygı problemleri olduğu ortaya çıktı.
Erken çocukluk döneminde sosyal-duyusal gelişim ve ruh sağlığı alanında çalışmaları bulunan Klinik Psikolog Rebecca Schrag Hershberg, “Bilimsel araştırmalar, ebeveynlerinizden korkmanın zamanla öz güvenin azalmasına yol açtığını ve başkaları tarafından ‘onaylanma’ ihtiyacını artırdığını söylüyor” dedi.
Çocuk yetiştirmede yanlış yöntemler kullanan otoriter ebeveynlerin bazıları farkında olmadan “koşullu saygıyı” çocuklarının zihinlerine yerleştiriyor. Uzmanlar bunun da problemli bir davranış olduğu görüşünde.
Örneğin, direktiflerini dinleyen çocuklarına şefkat gösteren ebeveynler, bunun tam tersiyle karşılaştıkları anlarda daha az sevgi gösteriyor. Koşullanmalara alışan gençler arasında yapılan çalışmalarda, çocukların ebeveynlerine karşı daha fazla alıngan hissettikleri ve akademik alanda daha fazla başarısızlık yaşadıkları görüldü.
PSİKOLOJİK KONTROL ALTINDA TUTULAN ÇOCUK İLİŞKİ KURMAKTA ZORLUK ÇEKİYOR
Otoriter ebeveynlerin sıklıkla kullandığı bir başka yaklaşım modeli ise “psikolojik kontrol.” Bu durum ebeveynlerin çocuklarından bekledikleri davranışları elde edebilmek için geliştirdikleri manipülatif davranış biçimleri olarak açıklanıyor.
The New York Times'ın sorularını yanıtlayan Dr. Loeb, “Ebeveynler, farkında olmadan çocuklarının kendileri gibi düşünmesini veya olaylar karşısında kendileri gibi hissetmesini istedikleri anlarda sıklıkla bunu yapıyor” dedi.
Psikolojik kontrolü kullanan ebeveyn davranışlarını örneklerken sıklıkla kullanılan, “Beni gerçekten sevseydin uyurdun” gibi çıkışların çocuklara ciddi zararlar verdiği ileri sürülüyor. Öyle ki, ebeveynleri tarafından yoğun psikolojik kontrol altında tutulan gençlerin ilerleyen süreçlerde karşı cinsle ilişki kurmakta da ciddi problemler yaşadığını söyleyen uzmanlar, asosyal davranışlar ve kaygı bozuklukları gibi sorunların da gözlemlendiğini belirtiyor.
Dr. Loeb, “Psikolojik kontrolü kullanan ebeveynler genellikle iyi niyetlidir. Çocuklarını kontrol altında tutmanın onları daha başarılı kılacağını düşünürler. Ancak bunun geri tepeceğini kestiremezler. Çocuklar evdeki kontrolün dışına çıktığında kendilerini ifade etmekte genellikle zorlanırlar” diyerek olası sorunların altını çizdi.
‘SAĞLIKLI GELİŞİM İÇİN KURALLAR KOYULMASI SON DERECE ÖNEMLİ’
Çocuklara saygılı davranmanın, onların fikirlerine ve inançlarına saygılı olmanın önemine değinen Dr. Hershberg, “Çocuklarımızın kendi benliklerini keşfetmeleri, özgüvenlerini geliştirmeleri ve kendilerine inanmalarını gerçekten istiyoruz. Fakat ebeveynler her konu hakkında nihai karar verici olmaya devam ederse birçok şeyi de feda edeceğini göz önünde bulundurmalı” dedi.
Fakat, bu elbette ki çocuklara kurallar ve sınırlar belirlenmeyeceği anlamına gelmiyor. Hoşgörülü ebeveynliğin de yol açtığı sorunlar var. Kontrolsüz bir çocukluk geçiren bireyler daha “benmerkezci” hale geliyor.
Psikolojik kontrol ile davranışsal kontrol arasında ayrımların olduğunu söyleyen Dr. Loeb, ebeveynlerin kurallar koyması ve çocuklarının bu kurallara uyması için sınırlar belirlemesinin önemine vurgu yaptı.
Ailelerin kural koyması ile koydukları kuralların uygulanması için çocuklarını manipüle etmesi arasında ciddi bir fark olduğunu belirten Dr. Loeb, “Sağlıklı gelişim için kurallar koyulması son derece önemlidir. Ancak bunu yaparken çocuğun kişiliğini zedeleyici davranışlardan, sert cezalardan uzak durulması gerekir” ifadesini kullandı.
TATLI-SERT DİSİPLİN ÇOCUĞUN EBEVEYNLERİNE KARŞI DÜRÜST OLMASINI SAĞLIYOR
Çocuk yetiştirmede dengeli bir yol bulmanın oldukça önemli olduğuna değinen uzmanlar, disiplinli ebeveynlik yaklaşımını benimsemenin çocuklara onlara karşı sıcak ve saygılı davranmayı etkilememesi gerektiğini vurguladı. Zira sınırlar çizmenin yanı sıra gösterilen sıcak ilgi sonucunda çocukların ebeveynlerine karşı daha dürüst ve şefkatli olacakları belirtiliyor.
Çocuklarla belli düzeyde müzakere etmenin de onların kişilik gelişimleri için oldukça önemli olduğunun altı önemle çiziliyor. Bu tatlı-sert disiplinli ebeveynliğin çocuklar tarafından da bir süre sonra kabul gördüğünü belirten uzmanlar, böyle bir eğitimden geçen çocuğun okulda akranlarına göre daha iyi bir akademik performans sergilediğini söylüyor.
DEĞERLER VE SINIRLAR ÖNEMLİ
Telmaç, X ve Y kuşağı olan anne babaların kendi anne babalarını ataerkil beklentilerle mutlu ve memnun kılmak zorunda hissettiğini, şimdi de Z ve Alfa nesli çocuklarını memnun etmeye çalıştıklarını, yani hep başkalarını memnun etmeye çalışan ebeveynlerin, alfa nesli çocuklarına yanlış bir öz güven aşılayabildiklerini söyledi.
Eleştirel ve özgün fikirlerin, elbette dünya için çok gerekli olduğunu ancak değerler ve saygı sınırlarının da bir o kadar önemli olduğunu belirten Telmaç, ekranlarda ve sosyal medyada çok sık görülen üslupsuz tartışmaların, birbirinin giyimini, fikrini linç eden söylemlerin, dobralık ve cesaret adı altında övülen zorbalıkların yeni neslin normları olmaya başladığını, anne babalara ve eğitimcilere düşen en önemli görevin değerler eğitimi olduğunu söyledi.
“Çocuklarımıza düşünen, eleştirmekten korkmayan, fikirlerini ifade edebilen ama bunu yaparken diğerini aşağıya çekmeyen bir tarz göstermeliyiz” diyen Telmaç, "Örneğin çocuk ebeveynine ‘Beni izin istemeden öpmeni istemiyorum.’ demeli ama ‘Sana ne?’ dememeli. İşte bu sınırı tavırlarıyla, eğitimiyle, tutarlılığı ve bilinciyle anne baba ve eğitimciler başta olmak üzere toplumsal bilincimize de eklemek zorundayız" diye konuştu.