Güncelleme Tarihi:
Sosyal medya karşı konulamaz bir salgın ve bunu herkes biliyor. Üstelik kurtulmak isteyenlerin de işi hiç kolay değil. ABD'de kendilerini ekran bağımlısı olarak tanımlayan birkaç genç, bu bağımlılıktan kurtulmayı başardı hatta bunun için bir kulüp bile kurdu.
Luddite Kulübü'nün kurucularından Lola Shub, geçtiğimiz günlerde Insider için kaleme aldığı yazıda kulübün amacını ve işleyiş biçimini anlattı:
“Hepimiz akıllı telefonlarımızdan, sosyal medyayı durmaksızın kullanmaktan, sonu gelmeyen aşağı kaydırmalardan, filtreli fotoğraflardan kısacası sosyal medyanın getirdiği yüklerden nefret ediyorduk. Hiçbirimiz ekran bağımlısı olmak istemiyorduk ama bundan uzaklaşmak da zordu. Biz de akıllı telefonlarımızı bir kenara bırakıp, hayatı onlarsız deneyimleyeceğimiz bir alan oluşturmak için bu kulübü kurduk.”
Kulübe katılmanın amacı ekran bağımlılığıyla mücadele etmek olsa da telefonlardan kurtulmak şart değildi.
“Ekipteki çoğu üye, ben de dahil, kapaklı telefonlara geçtik. Hâlâ akıllı telefon kullananlar da var ama telefonlarıyla daha az zaman geçirmeye çalışıyorlar. Kulüp bir araya geldiğinde tek kural şu: Birlikte olduğumuz sürede akıllı telefon ve sosyal medya uygulamaları kullanmak yok.”
Luddite hareketi ya da Ludizm, ilk olarak 19'uncu yüzyıl İngiltere'sinde ortaya çıktı. Tekstil fabrikalarında çalışan işçiler, iş gücünden tasarruf sağlayan makineler nedeniyle işsiz kalacakları korkusuyla makineleri kırararak eylem yaptı. Hareket adını bir tekstil işçisi olan Ned Ludd'dan aldı. Luddite günümüzde yeni teknolojilere ve iş yapma biçimlerine karşı duranları ifade etmek için kullanılan ve yergi içeren bir söz. Bu kelimeyi "eski kafalı" olarak Türkçeleştirmek mümkün.
‘BİRAZ İLERİ GİTTİM VE HİÇ TELEFON KULLANMADIM’
“Modern bir genç sosyal medya olmadan nasıl hayatta kalabilirdi? Kulübümüzün öncüsü Logan, akıllı telefonunu bıraktıktan sonra bir daha hiç kullanmadı ve hepimiz üzerinde büyük bir etkisi oldu. Beni akıllı telefonumdan kurtulmaya ikna ettiği ilk zamanlar biraz ileri gittim ve bir ay boyunca hiç telefon kullanmadım. Bu ailem için korkunç bir durumdu. Elbette beni bir arkadaşımın telefonundan arayabilirlerdi, aynı şekilde ben de onlara ulaşabilirdim. Ancak bu telefondan kurtulmanın amacına ters düşmek olurdu. Zamanla kendimi çok yalnız hissetmeye başladım ve bu yüzden kapaklı bir telefon aldım. Bununla birlikte anında bir rahatlama hissettim.”
‘TELEFONA SESSİZLİK ANLARINDA SIĞINIYORDUM’
Lola şöyle devam etti:
“Cebimde bir akıllı telefon olmadığından fark ettiğim bir şey var. Normalde refleks olarak telefonu çıkardığım tüm anlar, metroya bindiğim ya da mağazada sıra beklediğim sessizlik anlarıydı. Telefon olmadan bu anları yaşamak bazı insanlara zor gelebilir. Bense telefonsuz bu anları telefonsuz yaşarken kendimi o günkü planlarımı ya da beş yıl önceki bir anımı gözden geçirirken buldum. Daha çok okumaya başladım ve daha iyi konsantre olabildim. Genel olarak, sanki düşünme şeklim gelişiyormuş gibi hissediyordum.”
‘BAZILARI TOPLANTI BİTER BİTMEZ AKILLI TELEFONLARI ELİNE ALACAK’
"Etrafımıza baktığımızdan sosyal medyanın olumsuz etkilerinin arkadaşlarımızın hayatlarında nasıl ortaya çıktığını görmeye başladık. Kendilerini sürekli başkalarıyla kıyaslıyorlar ve sosyal medyadan kaçmak için uygulamaları sildikleri her seferinde birkaç gün sonra yeniden yüklüyorlardı. İşte bu yüzden haftalık toplantıları dört gözle bekliyorum. Bazı üyelerin toplantılar biter bitmez akıllı telefonlarını ellerine alacaklarını biliyorum. Ama bu arada gerçek bir insan etkileşimi yaşıyoruz.”
Kulüp üyelerinin gençlere tavsiyesi ise şu şekilde: Kendinizi tanımak ve etrafınızdaki dünyayı keşfetmek için zaman harcayın. Bu, akıllı telefonunuzun içindekinden çok daha tatmin edici ve çok daha gerçek.
Biz de kimi zaman mecburiyetten kimi zaman ise bilinçli bir tercihle akıllı telefonuna veda edenlerle yaşadıklarını konuştuk...
‘TUŞLU TELEFONUMA UZAYLI GÖRMÜŞ GİBİ BAKIYORLARDI’
Selin Y. (26)
Yaklaşık 6 sene önce sosyal medyanın büyüsünden uzaklaşma kararı aldığımda üniversiteye gidiyordum. Şimdilerde olduğu kadar sosyal medya kanalı olmasa da herkesin kullandığı bazı uygulamalar vardı. Ben de onları herkes kadar kullanıyor, çoğu zaman arkadaşlarımın sesini uzun süre duymuyordum. Ancak saatlerce mesajlaşıyor ve paylaştıkları fotoğraflardan her an ne yaptıklarını biliyordum. Zaman geçtikçe artık bir kafede oturduğumuzda konuşacak veya anlatacak hiçbir şeyimiz kalmadığını fark ettim. Çünkü zaten her şeye hâkimdim, onlar da benim her şeyime hâkimdi.
Ani bir kararla mesajlaşma uygulamaları da dahil tüm sosyal medya hesaplarımı kapattım. Arkadaşlarıma da önemli bir şey olduğunda bana arayarak ulaşmalarını söyledim. Ancak akıllı telefon elimde oldukça ara sıra kaçamak yapmaya başladım. Birkaç saatliğine sosyal medya hesabımı açıyor, biraz dolanıyor ve yeniden kapatıyordum. Bununla mücadele etmenin tek yolunun tuşlu telefona dönmek olduğuna karar verdim.
Otobüste, okulda, kafede beni gören herkes telefonuma sanki uzaylı görmüş gibi garip bir şekilde bakıyordu. Uzun yıllar tüm bu bakışlara maruz kalarak, tuşlu telefon kullanmaya devam ettim. Tabii iş hayatına kadar… İşe başladığım an beni sohbet gruplarına ekleyeceklerini söylediler ve telefonumun tuşlu olduğunu söylediğimde çok garipsediler. İşin ilerlemesi için bir akıllı telefonun şart olduğunu söyleyip, geçici olarak bir telefon verdiler. Her ne kadar tuşlu kullanmaya alışsam da akıllı telefona geri dönmek beni içten içe mutlu etmişti. İlk maaşımla derhal kendime bir telefon aldım ve sosyal medya hesaplarını da açmakta geç kalmadım. Artık ben de herkes gibiyim…
‘GÖZÜMÜZÜ TELEFONLA AÇIYOR, TELEFONLA KAPATIYORDUK’
Leyla D. (37)
Ailece sabah 7 sularında uyanıyor ve hızlı bir kahvaltıdan sonra kimimiz işe kimimiz de okula gitmek üzere evden çıkıyoruz. Sofrada geçirdiğimiz 20 dakikalık süre içinde neredeyse kimsenin konuşmadığının farkına vardım bir gün. Aynı şekilde daha uzun olan akşam yemeklerinde ve hafta sonu yemeklerinde de aynı sorun vardı. Başta çocuklar olmak üzere hepimizin elinde telefon vardı. Gözümüzü telefonla açıyor, telefonla kapatıyorduk. Zaten çok kısa olan birlikte vakit geçirebileceğimiz zamanlarda bile kafamızı telefondan kaldırmıyorduk.
Hem haberleşmek, hem de iş hayatımıza devam edebilmek adına telefonlardan tümüyle vazgeçmemiz mümkün değildi. Ancak birlikte olduğumuz bu kısa süreyi daha verimli hale getirebilirdik. Bu sebeple yeni bir kural koydum ve sofraya telefon getirmeyi yasakladım. İlk birkaç gün mızmızlanmalar olsa da zamanla birbirimizle sohbet etmenin ne kadar keyifli olduğunu anladık. Uzun süredir de bu yasak devam ediyor. Hatta aynı yasağı eve gelen misafirlerimizde de uyguluyoruz ve reddetmek mümkün değil.
‘AKILLI TELEFONUM OLMAMASINA DAYANAMAYACAĞIMI DÜŞÜNDÜM’
Nurcan D. (24)
Telefonum bozulmaya başladığında tamir ettirmek için bir servise götürdüm. Ancak işlemin biraz uzun süreceğinden dolayı yaklaşık beş gün telefonumun onlarda kalacağı söylendi. Sorun sadece aramayla ilgiliydi, zaten ben de çoğunlukla sohbet uygulamalarını kullandığım için biraz daha idare edebileceğimi düşünerek, telefonu tamire vermedim. Birkaç hafta geçtikten sonra telefonda farklı sorunlar çıkmaya başladı ve tamamen kullanılamaz hale geldi. Artık servise vermek zorundaydım ama annemin eski bir telefonu haricinde yerine kullanabileceğim yedek telefonum yoktu. Arkadaşlarıma sorduğumda onlarda da yoktu.
Mecburen birkaç gün annemin eski telefonuyla idare ettim. Telefon dokunmatikti ama o kadar eskiydi ki bırakın Instagram’ı, sohbet uygulamaları bile indirmek mümkün değildi. Beş gün direndikten sonra telefonuma kavuşmak için sabırsızlanırken, servisten aradılar henüz telefonumun hazır olmadığını söylediler. Artık akıllı bir telefonumun olmamasına dayanamayacağım düşüncesine kapılmıştım ama mecburiyetten üç gün daha bekledim. Bu süre sonunda telefonumu elime alıp sosyal medyada biraz gezindikten sonra aslında akıllı telefonum yokken de hiçbir şey kaybetmediğimi düşünmeye başladım. Yine de tekrar vedalaşmaya cesaretim yok.
Bu bağımlılığın sebebini ise Psikiyatrist Sabri Yurdakul ile konuştuk.
TIPKI MADDE BAĞIMLILARI GİBİLER
Gençlerin akıllı telefonlar ve sosyal medya olmadan hayatta kalamayacaklarını düşünmelerinin nedeninin bunların bağımlılık yapma potansiyellerinin yüksek olmasından kaynaklandığını söyleyen Yurdakul, “Derslerden bunalan gençler için akıllı telefon ve sosyal medya kurtarıcı gibi geliyor. Bunun dışında kişiliklerinin oluşma döneminde başka insanların onları beğenmesi önemli olduğundan, ilgi görmek için sosyal medyayı da kullanıyorlar. Aynı zamanda oyun oynayarak vakit geçiriyor, sosyalleşiyor, yaşıtları ile daha kolay bağlantı kuruyorlar. Bu yüzden yükselen bir trend olarak akıllı telefon ve sosyal medya kullanımı gençler için hayati önem taşıyor. Bir madde bağımlısı nasıl maddeyi bulamadığında yoksunluk duyarsa gençler de bunlara erişemediklerinde aynı sıkıntıyı duyuyorlar” ifadelerini kullandı.
AKILLI TELEFONSUZ KALMA FOBİSİ
İnsanların tüm yaşamlarını akıllı telefonlar üzerine kurmasının büyük sorunlar yarattığını söyleyen Yurdakul, “Hemen herkes alışverişlerini, haberleşmelerini, arkadaş ilişkilerini akıllı telefon üzerinden yürütüyor” diyerek, bazı kişilerin telefonsuz kalma fobisi yaşadığından bahsetti.
EKRAN BAĞIMLILIĞINDAN NASIL KURTULUNUR?
Yurdakul, bu bağımlılıktan kurtulmanın en iyi yolunun kullanımı sınırlamak olduğunu vurgulayarak, “Sınırsızca sosyal medya kullanımı bağımlılığı arttırırken, her gün birkaç saat ile sınırlanan bir kullanım bağımlılık riskini azaltmakta etkili olur. Gençlerin spor yapmaları, hobilerinin olması, arkadaş grupları ile vakit geçirmeleri, sosyal medya dışında kendilerine zaman ayırmaları da sosyal medya bağımlılığını engelleyebilir. Ailelerin çocukları ile zaman geçirmeleri, onlara zaman ayırmaları, kendilerinin rol model olmaları da oldukça önemli” dedi.