Güncelleme Tarihi:
Yunanistan Ulusal Halk Sağlığı Örgütü'nün yaptığı açıklamada Batı Nil virüsü sebebiyle ülke genelinde 123 vakanın tespit edildiği ve 11 kişinin hayatını kaybettiği belirtildi. Batı Nil virüsünü ilk defa duymadık ama bu kadar yakınımızda can kayıplarının yaşanması ister istemez 'bizim ülkemizde de ölümler yaşanır mı ne kadar risk altındayız' gibi soruları akla getirdi. Biz de uzmanlara tehlikenin boyutunu, nasıl önlem almamız gerektiğini sorduk.
Akdeniz Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi, "Böcek Profesörü" olarak tanınan Prof. Dr. Hüseyin Çetin, dünya üzerinde 3500'den fazla türü bulunan sivrisineklerin, ülkemizde 60'tan fazla tür ile temsil edildiğini, sivrisinekler tarafından taşınan hastalıklar arasında Batı Nil virüsü enfeksiyonu, chikungunya ateşi, dung humması, sıtma, sarıhumma ve Zika virüs enfeksiyonun bulunduğunu belirtti.
1) SİVRİSİNEKLER EN ÇOK NERELERDE OLUR?
HER YIL 1 MİLYON İNSAN SİVRİSİNEKLER YÜZÜNDEN ÖLÜYOR
Prof. Dr. Hüseyin Çetin, dünyada her yıl milyonlarca insanın sivrisineklerin taşıdığı hastalıklara yakalandığını ve yaklaşık bir milyon insanın bu hastalıklar sebebiyle öldüğünü belirtti ve sivrisineklerin genel özellikleri hakkında bilgi verdi:
"Sivrisinekler durgun sularda gelişir. Bunlar; su sarnıçları, rögarlar, fosseptik çukurları, süs havuzları, çeltik tarlaları, yosunlarla kaplanmış durgun sular ve sulama ve yağmur suyu kanallarıdır. Hatta su dolu bir kovada, çiçek saksısı altındaki durgun suda, araba lastiği içinde biriken suda, inek ve at gibi bir hayvanın ayak izindeki suda dahi gelişebilirler. Ülkemizde yaz aylarında ergin sivrisinek dişileri en fazla 1-2 ay yaşarken, erkek sivrisinekler ortalama 2 hafta yaşarlar. Sadece dişiler kan emer."
Grafik: Harun Elibol
2) YUNANİSTAN'DAKİ RİSK BİZDE DE VAR MI?
'PANİK YAPMAYA GEREK YOK'
Yunanistan en sık seyahat ettiğimiz ülkelerden biri. Aynı risk Türkiye için de var mı? Yurt dışı seyahatleri ile ülkemize taşınabilir mi?
Prof. Dr. Hüseyin Çetin, ülkemizin farklı bölgelerinde yapılan araştırmalarda Culex pipiens sivrisineğinin en yaygın ve baskın tür olduğunun tespit edildiğini, bu türün Batı Nil Virüsü enfeksiyonunun/hastalığının taşıyıcısı olduğunu ancak panik yapmaya gerek olmadığını, tek yapılması gerekenin doğru ve etkin sivrisinek mücadelesi olduğunu söyledi.
“Batı Nil ateşi virüsü insandan insana nefes, dokunma, öpme veya cinsel temas yoluyla bulaşmaz. Virüs sivrisineğin vücudunda yaşar ve böcek bir insanı veya hayvanı ısırdığında sivrisinek tükürüğü ile yeni bir canlıya bulaşır" diyen Çetin, yurt dışına seyahat edip dönen ve vücudunda Batı Nil ateşi virüsünü taşıyan bir hayvan veya insan ülkemizde sivrisinek tarafından sokulur ise hastalık ülkemizde bu sivrisineğin başka bir canlıdan kan emmesi ile bulaşabileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Çağrı Büke, hastalığın şu an Avrupa’da sadece Yunanistan’da değil İtalya’da, Romanya’da Avusturya’da, Almanya’da Macaristan ve Slovakya’da görüldüğünü, Türkiye’nin de söz konusu enfekte kuşların göç yolları üzerinde bulunması göz önüne alındığında yurt dışı seyahatlerden bağımsız olarak hastalık ile karşı karşıya kalma riskinin bulunduğunun akıldan çıkartılmaması gerektiğini belirtti ve ekledi: “Bu tür sivrisinekler ülkemizde de söz konusu vakaların görülmesine neden olabilirler. Zira ülkemiz de söz konusu virüsü taşıyabilen göçmen kuşların geçit alanları içerisinde yer almaktadır.”
3) NASIL ÖNEMLER ALABİLİRİZ?
Batı Nil virüsünün insandan insana bulaşın son derece nadir bir durum olup, ancak enfekte kan ve kan ürünleri transfüzyonu ya da enfekte doku ya da organ nakli ile olabilir.” diyen Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Çağrı Büke, bugüne kadar bir enfekte anneden bebeğe bulaşma ve bir de anne sütünden bebeğe bulaşma bildirildiğini, bu nedenle enfekte sivrisineklerin asıl bulaştırmada en önemli role sahip olduğunu belirtti.
‘Bu ülkelere seyahat edecekler neye dikkat etmeli? Nasıl önlemler almalı?’ sorumuza Prof. Dr. Hüseyin Çetin şöyle yanıt veriyor:
“Gidilecek bölgede sivrisineklerden kaynaklı bir hastalık olma olasılığı var ise sivrisineklere maruz kalmanızı azaltmak için akşam saatlerinde vücudumuzun giysiler ile kapanmayan açıkta kalan bölgelerine (ense, el ve ayak bilekleri, parmaklar vb) sinek kovucu sprey ve kremler kullanılmalı. Sivrisineklerin yoğun olduğu gün batımına ve doğumuna yakın saatler ile alacakaranlıkta dışarıda geçirdiğiniz zaman azaltılmalıdır.”
Çetin, evlerimizde alabileceğiz önlemler şu şekilde sıraladı.
-- Yaşadığımız mekânların pencerelerine ve kapılarına sineklerin girmesini engelleyecek tül ve elekler takmak fayda sağlar.
-- Kapalı ortamlarda sivrisineklere karşı etkili elektro tablet ve elektro likit cihazlar kullanılabilir.
-- Sivrisineklerin çok yoğun olduğu bölgelerde sosyal aktiviteler ve uyku cibinlikler içinde gerçekleştirilebilir.
-- Sprey veya aerosol şeklinde böcek öldürücüler ile sinekler öldürülebilir.
-- Sinek kovucu roll-on, sprey ve kremler ev içinde de kullanılabilir.
-- Konutlarımızın içinde ve çevresinde sivrisinek gelişimine olanak sağlayacak her türlü durgun su birikintisi ortadan kaldırılmalı veya ortadan kaldırılamıyorsa larva öldürücü ilaçlarla ilaçlanmalıdır.
Batı Nil virüsü ilk kez 1937 yılında Uganda'nın Batı Nil bölgesinde yaşayan ateşli bir kadın hastadan izole edilmiştir. Virüsün ana kaynağı kuşlardır ve göçmen kuşlar yardımıyla dünyanın birçok bölgesine yayılmaktadır.
Prof. Dr. Hüseyin Çetin4) BELİRTİLER NELER? NEDEN BAZI KİŞİLER HAYATINI KAYBEDİYOR?
VİRÜS BULAŞAN ÇOĞU KİŞİDE BELİRTİ OLMUYOR
123 vakada 11 kişi hayatını kaybetti. Neden bazı insanlarda tedavi işe yarıyorken, bazıları hayatını kaybediyor?
Büke, bağışık sistem, altta bağışık sistemi bozan hastalığın olması ya da bu tür ilaçların kullanılması ve ileri yaş gibi faktörlerin hastalığın daha ağır ve hayatı tehdit eder türde seyretmesine neden olan en önemli faktörler olduğunu söyledi.
5) VİRÜSÜ HANGİ HAYVANLAR NASIL TAŞIYOR?
ÇIPLAK ELLE ÖLÜ KUŞLARA DOKUNMAYIN
Ülkemizin önemli kuş göç yolları üzerinde yer aldığını, virüsün taşınmasında/yayılmasında göçmen kuşların etkili olduğunu belirten Çetin, Batı Nil ateşinin döngüsünde göçmen kuşların yanı sıra, atlar ve sivrisineklerin arasındaki döngüye insanların da katılabildiğini belirtti. Bu sebeple çevremizde ani kuş ve at ölümleri vb tespit edilmesi durumunda mutlaka yetkili kurumların bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen Çetin, “Ellerimizde yaralar olabilir, bu sebeple çıplak el ile ölü kuşlara dokunmayalım.” sözleri ile vatandaşları ölü hayvanlarla temas edilmemesi gerektiği konusunda uyardı.
Grafik: Harun Elibol
6) MÜCADELE NASIL YAPILMALI?
12 AY BOYUNCA OLMALI
“İklim değişikliğinden ülkemiz de oldukça fazla etkilendiği için birçok bölgede sıcaklık ortalamalarında en az birkaç derecelik artı söz konusu. Bu sebeple ülkemiz genelinde sivrisinek mücadelesi sadece yaz aylarında değil yıl genelinde yapılmalı” diyen Çetin, sivrisineklerin kan emdikten sonra kışlama davranışına girecekleri bu günlerde sivrisinek mücadelesinin aralıksız sürmesi gerektiğini, kuş göç yolları üzerinde olan ülkemizde sivrisineklerle mücadelenin 12 ay boyunca kapalı ve açık mekanlarda devam etmesi gerektiğini vurguladı.
Çetin, Culex sivrisineklerinin kış aylarını kuytu bodrum katları, sığınak ve yağmur suyu kanalları, foseptik ve rögar gibi kapalı alanlarda gizlenerek geçireceklerine dikkat çekerek özellikle kış aylarında kışlak mücadelesi denilen sivrisinek mücadelesinin belediyeler tarafından düzenli bir şekilde sürdürmesi gerektiğini vurguladı.
14 Eylül 2015 tarihinde Portekiz Ulusal UST Odak Noktası doğrulanmış 1 Batı Nil Virüsü (WNV) enfeksiyonu vakasını DSÖ’ye bildirmiştir.Brezilya Sağlık Bakanlığı ülkenin Piauí (PI) Eyaleti’nde bir Batı Nil Virüsü (BNV) vakasının görüldüğünü 9 Aralık 2014 tarihinde rapor etmiştir. Bu Brezilya’da bir insanda Batı Nil Virüsü vakasının ilk kez tespit edilmesidir.Bir dizi Avrupa ülkesinde laboratuarca teyit edilmiş Batı Nil Virüsü Enfeksiyonu görüldüğü bildirilmiştir.
KAYNAK: Sağlık Bakanlığı7) ÜLKEMİZDE 2010'DAN BU YANA KAÇ KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ?
Pandemi sebebiyle dünyanın birçok bölgesinde sivrisinekle mücadele çalışmalarının aksadığını, insanların dezenfeksiyon işlemlerine yönlendiklerini ve ilaçlama çalışmalarında aksaklıklar olduğunu belirten Çetin, özellikle bu yıl Avrupa bölgesinde Fransa, İtalya, İspanya gibi birçok ülkede kuraklık sebebiyle suların çekildiğini ve durgun su ortamlarının oluştuğunu, bu sebeple Avrupa'da sivrisinek kaynaklı hastalıkların artışının söz konusu olabileceğini sözlerine ekledi.
Büke, Batı Nil virüs enfeksiyonu vakaları ve ölümlerinin ülkemizde de yaşandığını, 2010’dan beri 107 vaka yaşandığını ve bunlardan 15’inin hayatını kaybettiğini belirtti.
Batı Nil Virüsu Enfeksiyonu Vaka ve Ölümlerinin Yıllara Göre Dağılımı, Türkiye, 2010-2021
Kaynak: Sağlık Bakanlığı
Peki, bütün sivrisineklerde aynı risk var mı yoksa özellikle belli bir türü mü riskli?
Her sivrisinek ısırmasının hastalık bulaştıracağı anlamına gelmediğini ve her sivrisinek türünün bu hastalık virüsünü taşımadığını vurgulayan Çetin, özelikle kirli sularda yaşamaya adapte olmuş Culex cinsi sivrisineklerin ana taşıyıcılar olduğunu, bunun yanı sıra Aedes ve Ochlerotatus cinsi sivrisinekler ile bazı kene türlerinin de virüsün insanlara bulaşmasına sebep olabileceğini söyledi.
Batı Nil virüsü genel olarak Culex cinsi sivrisineklerle yayılmakla birlikte çok az sayıda aşağıdaki durumlarda yayılmıştır:1. Laboratuvar ortamında maruz kalma2. Kan nakli ve organ bağışı3. Hamilelik, doğum veya emzirme döneminde anneden bebeğe (İnsandan direkt insana bulaş olmaz)Aşağıdaki şekillerde Batı Nil virüsü yayılmaz:1. Öksürme, hapşırma veya dokunma yoluyla,2. Canlı hayvanlara dokunarak,3. Ölü enfekte kuşları işlemek,4. İyi pişirilmiş enfekte kuşları veya hayvanları yiyerek
Prof. Dr. Hüseyin Çetin8) AŞISI YA DA İLACI VAR MI?
Prof. Dr. Çağrı Büke, henüz Batı Nil virüs enfeksiyonuna karşı geliştirilmiş bir aşı ya da hastalığın tedavisinde kullanılabilecek bir ilacın olmadığını, hastalığın tedavisi için hastaların yakın takipleri ile birlikte destek tedaviler uygulandığını belirtti ve hastalığın tedavisi amacıyla üzerinde çalışılan çok sayıda ilaç olmasına karşın bugüne kadar henüz etkinliği bulunmuş bir ilacın olmadığını, çalışmaların sürdüğünü ifade etti.
Hastalık Avrupa’nın güneyinde, doğusunda ve batısında ülkelerde 1950’den beri hemen her yıl görülebilmektedir. En sık Temmuz – Eylül ayları arasında görülen Batı Nil virüsünün oluşturduğu enfeksiyon hastalığı bu yıl, 2022 yılında, 31 Ağustos’a kadar olan süreçte Avrupa Birliği ülkelerde 442 olguda saptanmıştır. Bunların 301’i İtalya’dan, 118’i Yunanistan’dan 18’i Romanya, 2’si Avusturya’dan, 1’i Almanya’dan, 1’i Macaristan’dan ve 1’i Slovakya’dan bildirilmiştir. Bu olgulardan 32’si ölmüştür. Ölüm bildirimlerinin 20’si İtalya’dan, 11’i Yunanistan’dan, 1’i Romanya’dan yapılmıştır. Ayrıca Sırbistan’dan 2022 yılı içerisinde 105 olguda hastalık saptanmış, bunlardan yedisi hayatını kaybetmiştir.
Prof. Dr. Çağrı BükeSivrisineklerle bulaşabilen enfeksiyon hastalıklarına karşı önlemleri bir bütün halinde uygulamak daha etkili bir yöntemdir. Bunlardan birisi sivrisinek vektörleri, larva kaynağının azaltılması ve yetişkin sivrisineklere karşı alınması gereken önlemler olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Kişisel önlemler de birlikte uygulanmalıdır. Büke, sivrisineklerin bulunduğu alanlarda mümkün olduğunca kapalı alanlarda olunması ve kapı pencerelerin kapalı tutulması, bu mümkün olmadığında uzun kollu kıyafetlerin ve pantolonların giyilmesi, sivrisinek kovucu solüsyonların vücudun açıkta kalan yerlerine göze temas etmeyecek şekilde sürülmesi, kapalı alanlarda da sivrisinek mevcutsa uyku sırasında cibinlik kullanması gerektiğini söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2019 yılı raporuna göre dünya genelinde görülen bulaşıcı hastalıkların yaklaşık % 17'si sivrisinek, kene vb vektör canlı kaynaklıdır.Sivrisinek, kene, tatarcık, kemirgenler vb. canlıların vektörlüğünü yaptığı hastalıklar yılda 700.000'den fazla ölüme yol açmaktadır. Sivrisinekler Sıtma, Batı Nil Ateşi, Dang Humması, Sarı Humma ve Zika gibi yıkıcı hastalıkların büyük bölümünün ana vektörüdür.
Prof. Dr. Hüseyin ÇetinHastalığın tanısının, yakınma gösteren olgulardan alınacak çeşitli vücut örneklerinin mikrobiyolojik yöntemler ile incelenmesi sonucu koyulduğunu belirten Büke, Batı Nil virüsü bulaşan insanların %20’sinde virüs bulaştıktan ortalama 2-6 gün sonra birdenbire başlayan; yüksek ateş, baş ağrısı, gözlerde ağrı, kas ağrısı, halsizlik, yorgunluk, bulantı, kusma ve deri döküntüsünün belli başlı yakınmalar olduğunu ifade etti. Batı Nil Humması olarak da adlandırılan bu klinik durumun hafif, ortalama bir hafta içerisinde kendi kendine düzelen bir hastalık şeklinde olabildiği gibi çok daha ağır, aylarca devam eden bir seyir de gösterebileceğini belirten Büke, özellikle yaşlı ve bağışık sistemi baskılanmış olgularda Batı Nil nöroinvaziv hastalık olarak adlandırılan bir başka klinik durum da gelişebileceğini, santral sinir sisteminde menenjit ve ansefalit şeklinde seyreden bu klinik tablonun sonuçlarının ciddi ve ağır olabileceğini söyledi.
Asemptomatik olgularda herhangi bir yakınma ortaya çıkmadığından, hastalığın tanısı için herhangi bir test yapılmadığını sözlerine ekleyen Büke, bu nedenle virüsün bulaştığı asemptomatik kişilerde sonradan bir sorun oluşup olmayacağı konusunda bilgilerin yetersiz olduğunu açıkladı.