BÄ°R SAZANLA NASIL SEVİŞİLÄ°R? Hulki Aktunç, "Türkçe'nin Büyük Argo SözlüÄŸü" isimli kitabında yazımıza konu olacak o özel balıktan ÅŸöyle bahsediyor:SAZAN:

Güncelleme Tarihi:

BİR SAZANLA NASIL SEVİŞİLİR Hulki Aktunç, Türkçenin Büyük Argo Sözlüğü isimli kitabında yazımıza konu olacak o özel balıktan şöyle bahsediyor:SAZAN:
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 04, 2000 00:00

BÄ°R SAZANLA NASIL SEVİŞİLÄ°R? Hulki Aktunç, "Türkçe'nin Büyük Argo Sözlüğü" isimli kitabında yazımıza konu olacak o özel balıktan şöyle bahsediyor:SAZAN: Aptal, kolayca aldatılan (kimse). Bir yalanı hemen ciddiye alıp heyecanlanan(kiÅŸi). EÅŸanlamlısı kefal.Az sonra bir bölümünü okuyacağınız hikayede de kahramanımız bir sazan. Ä°ster hikayeyi ciddiye alıp, kendinizi bir sazan gibi hissedin. Ä°ster bu marifetli balığın bilmediÄŸiniz yönlerini öğrendikten sonra "Sazanların Varlıklarını ve Onurlarını Koruma Cemiyeti (SVOKC)" nin kurucu üyesi olun. Tercih bütünüyle sizin. Ama benim fikrimi soracak olursanız, biraz sazanlaÅŸmanın kimseye bir zararı olmaz.Birbirinden etkileyici erotik hikayelerin bulunduÄŸu "BaÅŸucu OÄŸlanı"* Japon edebiyatına ışık tutması bakımından ilginç bir kitap. "SoÄŸuk Balık" isimli hikayede bir balıkla (herhangi bir balık deÄŸil, sazan) bir kızın seviÅŸmeleri olabilecek en ÅŸiirsel anlatımla tasvir ediliyor. Bu arada karışıklığa sebebiyet vermemek için hikaye kahramanlarını tanıyalım; Hanako: Merkezi Ä°ÅŸler Dairesi'nde hükümdarlık gardırobundan sorumlu bir denetçinin(Bu kadar sıkıcı bir iÅŸi olan adamın kendisinin de ne kadar sıkıcı olabileceÄŸini tahmin etmiÅŸsinizdir) özgür yaradılışlı, muhtemelen güzel ve kesinlikle ateÅŸli niÅŸanlısı. Genç bir kadın. Yugure: Yaldızlı bir kafaya, kaygan pullara örtülü geniÅŸ bir gövdeye sahip, pek maharetli irice bir sazan balığı. Galiba görmüş geçirmiÅŸ bir balık. Hikayeyi başından, anlatacak deÄŸilim ya. Merak eden bulup okur. Ä°ÅŸte aralardan bir yerlerden minicik masumane bir bölüm;"...Suyun üzerinde Hanako'nun beyaz elini gören Yugure kaslı dudaklarını aralamış ve kızın parmaklarını teselli edercesine emmeye baÅŸlamış. Hanoko'nun parmakları bu dokunuÅŸla kederlerinden sıyrılmış ve yaseminler gibi açılmışlar.Gece göğünün köprüsü altında, kayısı kokulu havanın içinde koca sazan güzel kokulu bir baÅŸka ÅŸeyin varlığını fark etmiÅŸ. Hanımının küçük çıplak ayaklarıymış bu, ılık suyun içinde, kendini bırakmış bir ÅŸekilde sallanıyormuÅŸ. Hanako'nun küçük ayak parmakları Yugure'nin ateÅŸli aÄŸzını doldurmuÅŸ, ve balık, kızın gözkapakları zevkten ağırlaşıncaya, aÄŸzından suyun yüzeyini tatlı bir esinti gibi dalgalandıran bir inilti çıkıncaya kadar her birine ayrı ayrı tapınmış..."BaÅŸucu OÄŸlanı, onuncu yüzyıl sonlarından on birinci yüzyıl baÅŸlarına kadar uzanan Heyan çağının ortalarında kaleme alınmış Japon edebiyatı'nın önemli ürünlerinden biri. Orjinal elyazması kaybolduÄŸundan, profesör Arye Blower ve ÅŸair Allison Fell tarafından, altı kismi versiyondan yola çıkarak günümüze kazandırılmış. BaÅŸucu OÄŸlanı'nı kimin yazdığı hala bilinmiyor. Kitabın, ÅŸair Onogoro'nun (Kitaptaki hikayelerin de anlatıcısı), kendisi tarafından yazıldığı görüşüne itiraz edildiÄŸinden beri, yazarın kimliÄŸi konusunda hararetli bir tartışma sürüyor. Bazı akademisyenler, Åžonagon'un Yastıkaltı Kitabı'yla, BaÅŸucu OÄŸlanı arasındaki üslup benzerliklerine dikkat çekerek metnin Sei Åžonagon'a ait olduÄŸuna inanıyorlar.Bazıları, BaÅŸucu OÄŸlanı'nda anlatılan erotik hikayelerin, cinsel ve toplumsal baskı altında yaÅŸayan, mesela bir taÅŸra manastırındaki birinin kaleminden çıktığını düşünüyorlar. Bu farklı görüşlerin birleÅŸtiÄŸi tek ortak nokta metnin bir kadın veya bir kadın topluluÄŸu tarafından kaleme alındığı. Bin yıl önce yazılmış bu metni yeniden ortaya çıkaran da yine kadınlar olmuÅŸ. Tesadüf mü? AÅŸklar, ihanetler, ÅŸiddet, nefret, atlar, balıklar, kelebekler... Ne ararsanız var bu kitapta. Her zaman romantik deÄŸil anlatılan hikayeler. Bazen...Niye hepsini anlatayım ki kitap hakkında bu kadar bilgi yeter. Merak eden bulup okusun. Balıkla kızı bir süredir ihmal ettik. Bakalım ÅŸimdi ne haldeler? "...Yugure döne döne suyun dibine dalarak gümüşten karnını kızın kavisli ayak tabanına sürmüş, sonra yeniden yüzeye çıkmış ve kızın ay ışığında parıldayan enfes baldırlarını burnuyla dürtmüş. Sırtüstü uzanan Hanako, kaygan çamurların keyfini çıkararak, elbisesi suyla dolup dev bir nilüfer gibi kabarana kadar bacaklarını sığ suyun üzerine uzatmış.Sazan hanımefendinin etrafında aşıkane turlar atmaya baÅŸlamış...Hanako'ya gelince, yaldızlı kafanın usulca baldırlarının arasında süzüldüğünü hissetmiÅŸ ve bacaklarını o geniÅŸ gövdenin etrafına hevesle dolamış. Yugure'nin koca dudakları Hanako'nun gizli bademinin üzerine kapanınca kızın küçük memeleri suyun üzerinde kayısılar gibi inip çıkmış...Yugure, eÅŸsiz bir incelikle, aÄŸzına doldurduÄŸu suları kızın en yumuÅŸak yerlerine fıskiye gibi püskürtmüş. Böylece, onu yeniden diÅŸlemek üzere geri döndüğünde, hanımefendiyi kendi hazzına doÄŸru dört nala yol alırken ve Yugure'nin dudaklarına kavuÅŸmak için kabarırken bulmuÅŸ...Bıyıkları Hanako'nun dış kıvrımlarını gıdıklarken, dev balık, hem bezelyeyi hem de kabuÄŸunu heybetli dudaklarının içine almış. Yugure kah emmiÅŸ, kah üflemiÅŸ ve öyle anlar olmuÅŸ ki o narin lokma, palamarlarından kopacak gibi balığın aÄŸzında yuvarlanmış..." Daha fazlasını anlatmaya terbiye müsait deÄŸil. Ama bundan sonra ben dahil hepimizi balıklara, özellikle marifetli sazanlara karşı daha saygılı olmaya davet ediyorum. Çünkü, bildiÄŸiniz gibi deÄŸil... BaÅŸucu OÄŸlanı, Alison Fell, Çev: Elif Özsayar, Ayrıntı Yay., 2000 Mahinur DÄ°LDAR - 4 Eylül 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!