Güncelleme Tarihi:
Ukrayna’dan ‘kan donduran’ görüntüler gelmeye devam ederken, işgalci birliklerin tecavüzü ‘bir savaş silahı’ olarak kullandığı bildiriliyor.
Pazar günü, fotoğrafçı Mikhail Palinchak'ın başkent Kiev'in 20 km dışındaki bir otoyolda çektiği, bir erkek ve üç kadının battaniyeler altındaki cesetlerinin görüntüleri dünyayı dehşete düşürdü. Fotoğrafçı, kadınların çıplak olduğu ve vücutlarının kısmen yakıldığını da söyledi.
Bu üzücü görüntü, Rus kontrolü altındaki bölgelerde sivillere karşı yargısız infaz, tecavüz ve işkencenin kullanıldığına dair artan kanıtlara bir yenisini ekliyor.
Fotoğraflar infial yaratırken başkent Kiev'de yayın yapan Kyiv Independent gazetesi muhabiri Anastasia Lapatina bölgedeki son gelişmeleri anlattı: “Ruslar ellerini arkadan bağladıktan sonra sivilleri vuruyor. Kiev bölgesinin her yerinde, sokaklarda, arabalarda, insanların bahçelerinde cesetler var. Toplu mezarlar kimliği belirsiz cesetlerle dolu. Pek çok aile sevdiklerine ne olduğunu asla bilemeyecek.”
Rus birlikleri, başkentin çevresindeki kasaba ve banliyölerden çekilirken, Ukraynalı kadınlar ve genç kızlar polise, medyaya ve insan hakları örgütlerine Rus askerleri tarafından maruz kaldıkları vahşeti anlatmak için öne çıktılar. İddialar arasında toplu tecavüzler, silah zoruyla yapılan saldırılar ve çocukların önünde gerçekleşen istismarlar yer aldı.
İnsan ticareti, aile içi şiddet ve cinsel saldırıdan kurtulanları destekleyen bir yardım kuruluşu olan La Strada Ukrayna’nın başkanı Kateryna Cherepakha, “Acil yardım hattımıza yardım isteyen kadınlardan çağrılar aldık ancak çoğu durumda onlara fiziksel olarak yardım etmek imkansızdı. Çatışmalar nedeniyle onlara ulaşamadık” dedi ve ekledi:
“Tecavüz, barışçıl zamanlarda bile yeterince bildirilmeyen bir suç ve damgalanmış bir konudur. Öğrendiklerimizin ve öğreneceklerimizin buzdağının sadece görünen kısmı olacağından endişeleniyorum.”
‘KAÇARKEN İLK YARDIM ÇANTASI DEĞİL ERTESİ GÜN HAPI ARADIM’
31 Yaşındaki Antonina Medvedchuk, savaşın başladığı gün bomba sesiyle uyandığında, Kiev’den ayrılmadan önce yanına aldığı ilk şeyler prezervatif ve makas oldu.
Medvedchuk, “Sokağa çıkma yasağı ve bombalama arasındaki her molada, temel bir ilk yardım çantası yerine acil kontrasepsiyon (ertesi gün hapı) arıyordum. Annem beni rahatlatmaya çalıştı ve ‘Bu öyle bir savaş değil, artık yoklar, onlar eski filmlerde kaldı’ dedi. Ben sekiz yıldır feministim ve sessizce ağladım çünkü bütün savaşlar böyledir” diyerek o günü anlattı.
KORKUNÇ ANLARI ANLATTI: ‘SİLAHINI ŞAKAĞIMDA TUTTU’
Ukrayna’da cinsel şiddetin bir başka örneği ise Harkov’da bir okulda yaşandı. Yaşadıklarını anlatırken Olha isminin kullanılmasını isteyen bir kadın, annesi, kardeşleri ve beş yaşındaki kızıyla beraber 25 Şubat'tan itibaren Rus güçleri tarafından işgal edilen Harkov’daki Malaya Rohan köyünde bir okulun bodrum katına sığınmıştı.
13 Mart’ta gece yarısı civarında saldırı tüfeği ve tabancısı olan bir Rus asker okula zorla girdi. Bodrum katına sığınan 40 kişiyi sıraya soktu ve Olha’ya çocuğunu teslim etmesini söyledi. Kadın bunu reddetti. Rus asker birkaç saat sonra Olha’ya kendisini bodrum katından ikinci kattaki bir sınıfa kadar takip etmesini emretti ve kadına cinsel saldırıda bulundu.
31 yaşındaki Olha, Human Rights Watch’a (İnsan Hakları İzleme Örgütü) verdiği demeçte yaşadığı korkunç anları şöyle anlatıyor: “Tüm zaman boyunca silahını şakağımda tuttu. Tavana iki kez ateş etti ve bunu bana motivasyon vermek için yaptığını söyledi.”
Filozof ve Sosyolog Prof. Dr. Bülent Diken: Savaş, iki ordu arasında yapılır. Ordudaki bir erkeğin, sivil bir kadına saldırması teknik olarak asimetrik savaştır ve uluslararası hukuk kurallarının içerisinde yer almaz. Ayrıca savaş, kadına yönelen bir evreye geçmişse yani bedenin kendisi bir savaş unsuru haline getirilmişse bu artık biyo-politik bir hal alındığını gösterir. Eldeki veriler de bize gösteriyor ki, Rusya şu an Suriye’de öğrendiklerini Avrupa'da deniyor. Halkı savaş anında duygusal açıdan yıkmak için kadın bedeni kullanılıyor. Bu durum benim dikkatimi Yugoslavya iç savaşında çekti ve orduyu dağıtmak için değil de karşıdaki komüniteyi dağıtmak için kullanıldı.
HAYATTA KALDIĞI İÇİN KENDİNİ ŞANSLI SAYIYOR
Rus askerin yüzüne kitapla vurduğu ve defalarca tokat attığı Olha’nın İnsan Hakları İzleme Örgütü ile paylaştığı 19 ve 20 Mart tarihli fotoğraflarda, yüzünde ve boynunda kesik izleri ve morluklar görülüyordu.
Asker okulu terk ettiğinde ailesiyle Harkov’da bir bomba sığınağına ulaşmayı başaran Olha, tüm yaşadığı dehşetten sonra “Hayatta olduğum için şanslıyım” ifadelerini kullandı.
Avrupa ve Orta Asya insan Hakları İzleme Direktörü Hugh Williamson, “Belgelediğimiz vakalar Ukraynalı sivillere karşı tarif edilemez, kasıtlı zulüm ve şiddet içeriyor. Rus kuvvetlerinin gözetiminde bulunan kişilere yönelik tecavüz, cinayet ve diğer şiddet eylemleri savaş suçu olarak soruşturulmalıdır” şeklinde konuştu.
Önce köpeğini, sonra eşini öldüren Rus askerleri tarafından oğlu yan odada ağlarken defalarca tecavüze uğrayan Natalya’nın yaşadıkları sonrası soruşturulma başlatılmıştı. Ukrayna Başsavcısı Iryna Venediktova, soruşturma başlatıldığını açıklamış ve Rusya'ya söz konusu asker için tutuklama emri çıkarıldığını da eklemişti. Bu olay, işgal sırasında ilk resmi tecavüz soruşturması olarak kayıtlara geçti.
‘BU BİR TECAVÜZCÜLER ORDUSUYDU’
Ukrayna’da yaşanılan dehşet bugüne ait bir istisna değil. Kan donduran bir sistematik tecavüz örneği 1945’te Berlin'de yaşanmıştı. İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Kızıl Ordu Almanya'ya girmiş, Doğu Prusya’da 18 yaşın altındaki genç kızlar ve yaşlı kadınlar da dahil olmak üzere Alman kadınların neredeyse tamamı tecavüz şiddetine uğramıştı.
Savaş sırasında toplamda en az iki milyon Alman kadının tecavüze uğradığı, bu sayı içinde önemli bir azınlığın ise bu şiddete birden fazla kez maruz kaldığı düşünülüyor. Sadece Berlin’in iki ana hastanesindeki tecavüz kurbanlarının sayısı tahmini 95 bin ile 130 bin arasında değişiyordu. Bir doktor, şehirde tecavüze uğrayan 100 bin kadından yaklaşık 10 bininin intihar ettiğini söyledi.
Natalya Gesse, 1945'te Sovyet savaş muhabiri olarak Kızıl Ordu'yu hareket halindeyken gözlemlemişti. Gözlemlerini anlatan Gesse, “Rus askerleri sekizden 80’ine kadar her Alman kadına tecavüz ediyordu. Bu bir tecavüzcüler ordusuydu” demişti.
Feminist tarihçi Susan Brownmiller'in gözlemine göre tecavüz, askerlerin zaferini vurgulamak için "yenilen düşmanın kadınlarının bedenlerini" hedef alan bir fatihin eylemi.
CİNSEL ŞİDDET BİR SAVAŞ SİLAHI!
20. yüzyılın sonlarında tecavüz bir savaş silahı olarak sınıflandırıldı ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra insanlığa karşı suç olarak kabul edildi. 1993 yılında Birleşmiş Milletler sistematik tecavüzü insan hakları ihlali, 1995 yılında ise savaş suçu olarak ilan etti. Öte yandan savaş sırasında tecavüz ve cinsel saldırı, bir nüfusu kontrol etmek, hastalığı yaymak veya etnik olarak temizlemek için daha geniş, daha hesaplı planların bir parçası olabiliyor.
Bosna Hersek'te de 1992 yılında başlayan ve 1995'te Dayton Antlaşması'yla silahların sustuğu savaşın en büyük mağduru çocuklar ve kadınlar olmuştu. 300 bin sivilin katledildiği savaşta uluslararası bağımsız kaynakların verilerine göre, yaklaşık 50 bin kadın tecavüze uğradı. Sırp askerlerinin Bosnalı kadınlara yaşattıkları tecavüz dehşetinin bir amacı da halkı etnik olarak temizlemekti.
BU BİR SOYKIRIMSAL TECAVÜZ MÜ?
Savaşlarda ‘cinsel şiddet’ ve ‘yağma’ fiillerine başvurulmasının tarihte birçok kez görüldüğünü belirten Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı'nda görevli Dr. Öğr. Gör. Onur Uraz, bu iki fiile ilişkin düzenlemelerin 20. yüzyıldan itibaren başladığına dikkat çekti ve ‘’Dünya Savaşlarının yarattığı acı tecrübelerin etkisi ile de bu yöndeki düzenlemelerin 1945 sonrası dönemde detaylandırıldığını ve çoğaldığını gözlemlemek mümkün’’ dedi.
Önceleri ‘cinsel şiddetin’ soykırım suçunun fiillerinden birini teşkil edip edemeyeceği yönelik tartışmalarının olduğunu ancak ‘Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (RUCM) ‘Akayesu’ kararıyla birlikte ‘soykırımsal tecavüzün’ mümkün olduğu kanısının uluslararası hukukta hâkim olduğunu açıklayan Uraz, şunları söyledi:
‘’Rusya askerlerinin öldürme, cinsel saldırı gibi fiillerinin soykırım kastı ile işlediğine dair somut bir delil olmasa da Ukrayna’nın soykırım suçunun işlendiğine dair iddiaları mevcut olup cinsel suçları da bu kapsamdaki iddiasının bir parçası olarak ileri sürmeye çalışacaktır. Ancak burada Ukrayna’nın iddiası bakımından asıl sorun, bu fiillerin varlığından ziyade soykırım kastı ile işlenip işlenmediklerini kanıtlamak olmalı.”
Onur Uraz: Cinsel saldırının tarihsel örneklerinden biri de Naking Katliamı ve Nanking Tecavüzleri olarak bilinen olaylardır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Çin’in direncini kırmak isteyen Japon Generali Matsui Iwane, Nanking şehrinin yok edilmesi emrini verdi. Bu emre binaen Japon ordusu on binlerce erkeği öldürdü, daha sonra ise kapı kapı gezerek sayıları 20.000’e ulaşan kadınlara toplu ve sistematik olarak tecavüz etti. Yine Japon ordusunun pratiklerinden biri de kimi kadınları seks kölesi olarak ordu genelevine almak oldu. Tokyo yargılamaları sırasında bu fiiller insanlığa karşı suç ve savaş suçları kapsamında cezalandırıldı.
‘SADECE HUKUKİ DÜZENLEMELER YETERLİ DEĞİL’
Cinsel saldırının, sivil nüfusa yönelen sistematik veya geniş çaplı bir saldırının bir parçası olarak işlenmesi durumunda insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini de söyleyen Uraz, ‘’Ukrayna’daki veya ülkenin belirli bir bölgesindeki sivil nüfusa yönelik sistematik veya geniş kapsamlı cinsel saldırı fiillerinin işlendiğinin kanıtlanması halinde insanlığa karşı bir suç olarak cinsel saldırı suçunun işlendiğini iddia etmek mümkün olacaktır’’ diye konuşuyor.
Bu durumun önüne geçilmesi için sadece hukuki düzenlemelerin yeterli olmadığının altını çizen görevli Dr. Öğr. Gör. Uraz, ‘’Nitekim sadece Ukrayna’da değil, silahlı çatışmaların tezahür ettiği her coğrafyada, örneğin yakın dönemde Kongo, Güney Sudan gibi ülkelerde, savaşın bir parçası olarak sistematik tecavüzün varlığı görülmüştür” diyor ve ekliyor:
“Bu yöndeki fiiller 70 yılı aşkın bir süredir hukuken açıkça yasak olmasına ve özellikle Ruanda ve Eski Yugoslavya’ya dair yapılan yargılamalarda, cezalandırılmasına rağmen ortaya çıkan yeni silahlı çatışmalarda durumun değişmediği ve bu fiillerin kabul edilemez bir yoğunlukta ortaya çıkmaya devam ettiği görülmektedir.”
Daha yakın tarihlerde benzer olaylar Ruanda ve Yugoslavya’da görüldü. Örneğin, Kunarac davasında Uluslararası Ceza Mahkemesi, bir grup kadını bir eve kilitleyerek altı ay boyunca onlara tecavüz eden askerleri insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesi ile mahkûm etti. 21. yüzyılda ise Kongo, Güney Sudan, Nijerya, Myanmar başta olmak üzere birçok silahlı çatışmada maalesef cinsel saldırı suçları sistematik olarak işlenmeye devam ediyor.
The Guardian'ın 'Rape as a weapon: huge scale of sexual violence inflicted in Ukraine emerges' ve 'The Russian soldiers raped every German female from eight to 80' haberlerinden faydalanılmıştır.