Bursa'dan sonra, İstanbul'dan önce, Osmanlı İmparatorluğu'na tam 92 yıl başkentlik yapmış ve günümüze dek en iyi şekilde korunarak gelebilmiş eski Osmanlı kentlerinden biri, Edirne. Balkan Yarımadası'nın güneydoğusunda, Trakya bölgesindeki kent, Tunca, Arda ve Meriç nehirlerinin birleştiği yere bakan konumu, Selimiye Camisi, Kırkpınar Yağlı Güreşleri ve yılda milyonlarca insanın geçiş yaptığı sınır kapılarıyla, adını sıklıkla duyuruyor.Osmanlı'nın mutluluk ve şenliklerinin yapıldığı dönemlerde ‘‘Der-i Saadet’’ (Mutluluk Kapısı) olarak anılan Edirne'nin tarihi, işgaller, kuşatmalar, depremler, yangınlar ve acılarla dolu. 1829 ve 1878'de Ruslar'ın, 1913'te de Bulgarlar'ın işgaline uğruyor. Kentin Bulgarlar tarafından istila edilmesiyle sonuçlanan Balkan Harbi'nde ise en büyük çatışmalar yaşanıyor. 1920'de son olarak Yunanlılar'ın işgaline uğrayan kent, milli mücadeleyle birlikte, Türkiye'nin batı sınırı ve Avrupa kapısı oluyor. Bugün sadece Osmanlı dönemi yapılarıyla değil, köprüleri, kapalı çarşıları, mahalleleri, kozmopolit döneminden kalma sinagog ve kiliseleri, Edirne'de sürgün yaşayan Bahailerin lideri Bahaullah'ın kaldığı kutsal Bahai Evi, kahveleri, restoranları ve Karaağaç semtiyle bir mola kenti olmaktan çok daha öteye gidiyor.SELİMİYE CAMİİ Mimar Sinan, ‘‘ustalık eserim’’ dediği Selimiye'yi bitirdiğinde, 84 yaşındaydı. Sultan II. Selim'in emriyle, 1569- 1575 yılları arasında inşa edildi. Caminin, II. Selim'in Edirne'ye olan özel ilgisi nedeniyle ya da İstanbul'da bu denli büyüklükte bir esere uygun yer veya tepe kalmadığı düşüncesiyle, Edirne'de yapıldığına inanılıyor. Selimiye Camii ve Külliyesi, bir yapılar topluluğu. Külliyenin medreselerinden biri, bugünkü Türk İslam Eserleri Müzesi.Mimar Sinan, Selimiye'ye başlarken, Ayasofya'nın kubbesiyle boy ölçüşebilecek bir kubbe yapmayı hayal ediyordu. Gerçekten de, Selimiye'nin kubbesi, Osmanlı cami mimarisinde varılan bir doruk noktası oldu. Sayısız denemenin sonucunda, çok kenarlı çardaklı cami planının en başarılı örneğine ve bin yıllık kubbe mimarisinin en gelişmiş aşamasına ulaştı. Selimiye, Osmanlı dönemi cami mimarisi süsleme sanatını da tüm boyutlarıyla içeriyor. Camide, çiniler, merkezi kubbede kalemişi bezemeler, pencerelerdeki cam işçiliği, taş, mermer, ahşap, sedef süslemeler var. Özellikle çini süslemeler, 16. yüzyıl çiniciliğinin en güzel örnekleri kabul ediliyor. Selimiye'nin minareleri neredeyse şehrin her yerinden görülebilir. 71 metrelik bu üç şerefeli dört minareden ikisine üç ayrı yolla çıkılıyor. Bu minarelerin merdivenlerinin sarmal şekilde düzenlendiği ve üç ayrı merdivenden aynı anda çıkan kişilerin birbirlerini görmediği biliniyor. 150 basamakla en üst şerefeye çıkmak için özel izne gerek var. Selimiye Camii hakkındaki en kapsamlı çalışmalardan biri, Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan çıkan, Doğan Kuban'ın ‘‘Sinan'ın Sanatı ve Selimiye’’ kitabı. Selimiye Külliyesi'nden başka, Rüstem Paşa Kervansarayı, Ali Paşa Çarşısı, Kanuni ve Yalnızgöz köprüleri ile Sokullu, Tahtakale, Mezitbey hamamları da Mimar Sinan'ın Edirne'deki diğer eserleri.TUNCA NEHRİ BOYUNCASarayiçi, kentin kuzeyinde, içinden Tunca Nehri'nin geçtiği bir bölge. Tunca Nehri üzerindeki Saraçhane Köprüsü'nden geçerek tam sağ yaptığınızda burası, II. Murad'ın yapımına başlattığı, ancak 1877'de burada bulunan cephanelik Ruslar'ın eline geçmesin diye, Türkler tarafından havaya uçurulan Edirne Sarayı'nın kurulduğu yer. Bu saraydan geriye sadece, bazı hamam kalıntıları ve bir kule kalmış. Kule, Adalet Kasrı. Hemen yakında, Balkan Savaşı Şehitliği ve Kırkpınar güreşlerinin yapıldığı stadyum var. Köprüden çıkıp sola dönünce ise maalesef imarethane, kilerler, mumhane,
yemek salonları gibi birçok görmeye değer bölümü kapalı olan- camisi yedi yıldır tadilatta- II. Bayezid Külliyesi görkemli bir şekilde karşınıza çıkar. Güzel caminin avlusunu ancak demir parmaklıkların ardından görebilirsiniz. SULTAN II. BAYEZİD KÜLLİYESİII. Bayezid Külliyesi'ndeki Sağlık Müzesi'nde, külliyenin restore edilmeden önceki hali ve havadan bir fotoğrafı var. İki fotoğraf da farklı nedenlerle şaşırtıcı. Külliyenin etrafında yürümek buranın ne denli büyük bir kompleks olduğuna dair fikir veriyor olsa da, hava fotoğrafındaki yüze yakın kubbeyi görmek, burada planlanan yaşama dair önemli ipuçları. Tunca kıyısındaki külliye, darüşşifa (hastane), tıp medresesi, cami, tabhane (misafirhane), imarethane (aşevleri) ve köprüden oluşan bir kompleks. 1484 ile 1488 yılları arasında II. Bayezid'in sarayının mimarı Hayrettin tarafından inşa edilmiş. Burası, bugüne dek Osmanlılar'ın ruhsal ve fiziksel refahları için yapılmış en büyük yapılar topluluğu kabul ediliyor. Külliyenin yüze yakın kubbesinin altında gerçekleşen, sosyal, kültürel ve dini nitelikteki hizmetleri, dönemin sağlık ve sosyal yardım anlayışını ortaya koyuyor.SAĞLIK MÜZESİEdirne'nin ‘‘kaçırılmaz’’larından... Avrupa Konseyi Parlamentosu 2004 yılı Avrupa Müze Ödülü sahibi, yaşayan bir müze... İddialı, şaşırtıcı, hayalgücünü harekete geçiren, bilgilendirici, duyulara hitap eden ve nitelikli... Odalarının her biri en ilgisizi bile yerine çivileyecek kadar ilgi çekici... Öncelikle, müzenin en özellikli yanı ele alınan konunun, gerçek mekánında anlatılıyor olması. Şifahanenin yataklı tedavi bölümü, müzenin en çok ilgi çeken kısımlarından. Önceleri buraya her türlü hasta kabul ediliyordu. Daha sonraki yıllarda akıl ve ruh hastalarının tedavi edildikleri bir merkez haline geldi. Hastalıkların çaresinde, dönemin tıbbi yöntemlerinin yanısıra, burada müzik, su sesi ve güzel kokular da tedavi amaçlı kullanılıyordu. Bugün konu mankenleriyle canlandırılan 10 kişilik hanende ve sazende topluluğunun, haftada üç gün verdiği musiki konserleri, buranın kusursuz akustiği sayesinde binanın her tarafından yankılanmadan dinlenebiliyordu. Bu özellikleriyle darüşşifa, o dönem açısından son derece ileri bir tıp anlayışını yansıtıyor. Poliklinik, yataklı hasta bakımı, psikolojik hastalar için müzikli tedavi ve çaresi olmayan akıl hastaları için ayrılmış özel odaları vardı. Şifahanede tedavi parasızdı ve haftada iki gün şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılırdı. Şifahanenin etrafındaki odaların ve mankenlerle canlandırılan hastaların açıklamaları var; kronik psikozlu hasta, meşguliyetle tedavi odası, sara hastası doktor ve hastabakıcı... Bunların en hoşlarından biri karasevdalılar odası; burada melankolik karasevdalıyla divane akıl hastası canlandırılmış. Evliya Çelebi bu tür hastaları şöyle anlatıyor: ‘‘Bazı odalarda ilkbaharda, delilik mevsiminde Edirne'nin aşk denizi derinliğine düşmüş, sevdalı aşıklar çoğalıp hekimin emriyle bu tımarhaneye getirilerek, altın ve gümüş yaldızlı zincirlerle kerevetlerine takılıp her biri
aslan yatağında yatar gibi kükreyip yatarlar.’’Müzenin yanındaki tıb medresesi, bugün Trakya Ãœniversitesi'ne baÄŸlı Aile HekimliÄŸi PolikliniÄŸi olarak kullanılıyor. Eskiden doktorların eÄŸitim gördüğü medresede bugün hálá üniversite doktorları hastalarını muayene ediyorlar. Ayrıca Resim Heykel Müzesi de burada. SaÄŸlık Müzesi, her gün açık. 0284 212 09 22, www.trakya.edu.tr/kulliyeBALKAN SAVAÅžI ÅžEHÄ°TLİĞİEdirne bir sınır kenti olduÄŸundan, tarihte birçok savaÅŸa ve iÅŸgale tanık oldu. Sarayiçi Balkan Savaşı ÅžehitliÄŸi, düşman iÅŸgaline karşı direnen ve savaÅŸan asker, sivil, 300 bini aÅŸkın ÅŸehidin yanısıra 1913 yılında esir alınarak Sarayiçi'nde aç bırakılarak ölüme terkedilenler anısına yapılmış.ADALET KASRIHemen Balkan Savaşı ÅžehitliÄŸi'nin yanında, 15. yüzyıldan kalma Fatih Köprüsü ve köprünün ucunda da Adalet Kasrı var. Sarayiçi'nde o dönemin Bakanlar Kurulu ve Yargıtay'ı olarak kullanılan dört katlı yapı, 1561'de Mimar Sinan'a yaptırılmış. Kasr-ı Adalet de denilen yapının önünde restore edilmiÅŸ iki taÅŸ var. Bunlardan biri, kanunlara karşı gelen ve ölüm cezası alanların kellelerinin halka sergilendiÄŸi Ä°bret Taşı, diÄŸeriyse halkın saraya dair istek ve ÅŸikayetlerini yazıyla ilettiÄŸi Dilek Taşı. Adalet Kasrı'nın üzerinde asma kilit olmadığı zamanı yakalarsanız, katları gezmeniz mümkün. Hemen kasrın arkasında Kırkpınar güreÅŸlerinin yapıldığı stadyum ve üç ünlü baÅŸpehlivanın, Kel Aliço, Koca Yusuf ve Kurtdereli'nin heykelleri var. KIRKPINAROlimpiyatlar'dan sonra dünyanın en eski spor organizasyonu, yaÄŸlı güreÅŸler. Edirne'nin Kırkpınar GüreÅŸleri, tam 644 yıldır devam ediyor. Kırkpınar güreÅŸlerinin tam olarak hangi tarihte yapılmaya baÅŸlandığı bilinmiyor ancak ortaya çıkışıyla ilgili en yaygın efsane şöyle; Rumeli'nin fethi sırasında, Orhan Gazi ile Nilüfer Hatun'un büyük oÄŸlu Süleyman PaÅŸa'nın komutasındaki kırk kiÅŸilik öncü birlik, Ahırköy'de, yani bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Samona'da mola verir. GüreÅŸ tutan askerler arasında, iki er yeniÅŸemez. Ä°ki güreşçi, bir 6 Mayıs sabahı, Hıdrellez karşılamasında, Ahırköy çayırlığında yeniden güreÅŸe tutuÅŸur. Sabah erken baÅŸlayan karşılaÅŸma, geceyarısından sonra iki güreşçinin ölümüne kadar sürer. ArkadaÅŸları, güreşçileri, orada bulunan bir incir aÄŸacının altına gömer. Yıllar sonra ziyarete gittiklerinde de, burada pehlivanların mezarları yerine bir pınarla karşılaşırlar. Buraya önce, ‘‘Kırklar'ın Pınarı’’, sonra da ‘‘Kırkpınar’’ adı verilir.GüreÅŸler, her yıl, haziran sonu ile temmuz ayının başı arasındaki üç hafta boyunca, Sarayiçi'nde Tunca Nehri kenarındaki stadyumda yapılır. Bir ay süren festival, folklorik gösteriler, fuarlar, sergiler, sportif karşılaÅŸmalar, güzellik ve yemek yarışmalarının ardından, yaÄŸlı güreÅŸlerle son bulur. Türkiye, her yıl burada baÅŸpehlivanını seçer ve altın kemer takılır.GüreÅŸler, her yıl cazgırın gür sesi ve davulun ritmiyle baÅŸlar. TeÅŸvik, deste, orta, baÅŸaltı ve baÅŸpehlivanlar, çekilen kuralarla eÅŸlerini bulurlar. Pehlivanlar, ‘‘kispet’’ denilen malak derisinden yapılma, ‘‘biz’’ adı verilen iÄŸnelerle iÅŸlenmiÅŸ pantolonlar giyerler. YaÄŸcılar, omuza, göğüse ve kispete saf zeytinyağı dökerler. Davullar ve zurnalar çalınır, peÅŸrevle güreÅŸe ısınılır ve pehlivanlar er meydanında, çimenin üzerinde güreÅŸe tutuÅŸurlar. Rakibini çivi yukarı diken, sırtüstü yatıran ya da açık düşürenler galip, kispeti çıkan ya da yırtılan ve pes eden pehlivanlar da yenilmiÅŸ sayılırlar.KALEİÇİ & EDÄ°RNE EVLERÄ°Edirne halkının çok sevdiÄŸi ve övgüyle bahsettiÄŸi Vali Fahri Yücel'in baÅŸlattığı restorasyonlar sayesinde, kentin en eski yerleÅŸim yeri Kaleiçi, her geçen gün daha da keyifle gezilebilen, bir eski zaman Edirne'si haline geliyor. Bir zamanlar, Kaleiçi gayrimüslimlerin yaÅŸadığı kocaman bir mahalleydi. Osmanlılar geldiklerinde, buranın dışına yerleÅŸmiÅŸler ve ilk saraylarını bugün Selimiye ile Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'nin olduÄŸu yerin arasındaki bölgeye kurmuÅŸlar. Bugün Kaleiçi, Edirne'nin en yoÄŸun yerleÅŸim yerlerinden biri. Evlerin kimi harap, kimiyse restorasyonun ardından tezat oluÅŸturacak ÅŸekilde göz alıcı. ÖrneÄŸin, daha önceleri Rum Kız Mektebi olarak kullanılan ve bugün de okul olan bina, dikkat çekici. Uluslararası üne sahip heykeltıraşımız Ä°lhan Koman'ın doÄŸduÄŸu ev de Kaleiçi'nde ve görmeye deÄŸer. Sadece evler deÄŸil, Ä°talyan kilisesi ve sinagog gibi yapılar da, önünden geçip gidilecek gibi deÄŸil. Depremlerle çatısı çökmüş, Avrupa'nın en büyüklerinden biri olan Edirne Sinagogu, restorasyon bekliyor. Bir zamanlar ünlü bir ipekböceÄŸi üreticisi olan Edirne'deki Koza Han, kentin en tercih edilen otelleri, Kırkıpınar güreÅŸinin tarihini ve güreşçilerin portrelerini sergileyen Kırkpınar Kültür Evi ve hemen arkasında mimarisiyle dikkat çeken Devlet Türk MüziÄŸi TopluluÄŸu binası da burada. Kaleiçi'nin bir kenarı ÅŸehir merkezine, bir kenarıysa Tunca Nehri ve trenyoluna dayanıyor. ESKÄ° CAMÄ° & BEDESTENKentin tam merkezinde, belediye binasının karşısında, Edirne'nin Osmanlı döneminden kalma en eski camii. Åžehir turuna baÅŸlamak için uygun bir nokta. I. Bayezid'in oÄŸlu Emir Süleyman tarafından yapımına baÅŸlanmış, kanlı bir taht kavgasının ardından ölünce de, üç kardeÅŸten saÄŸ kalan tek váris olan Mehmed Çelebi tarafından, 11 yıl sonra tamamlanmış. Caminin en etkileyici yanı, ön kapının iki yanındaki devasa kaligrafiler. Birinde Allah, diÄŸerindeyse Muhammed yazıyor. Ön kapıdan etkilendiÄŸiniz için mutlaka içeri girmek isteyeceksinizdir. İçeride de, dışarıdakiler kadar etkileyici olmasa da, çarpıcı kaligrafiler var. Boyutları, insanın çok küçük hissetmesine neden oluyor. Hemen yanıbaşında Mehmed Çelebi'nin inÅŸa ettirdiÄŸi ve Edirne'nin ilk kapalı çarşısı olan Bedesten var. Bedesten, deÄŸerli eÅŸyaların ve mücevherlerin satıldığı çarşı anlamına gelse de, bugün çevresi tavuk dönercilerle dolu. İçeride de yüncüler ve asker eÅŸyaları satan dükkanlar çoÄŸunlukta. ÜÇ ÅžEREFELÄ° CAMÄ° & SOKULLU PAÅžA HAMAMISarayiçi yolu üzerinde, Sultan II. Bayezid Külliyesi tabelası yönünü takip ederken karşınıza çıkacak, kent merkezindeki caminin ve yakınındaki 16. yüzyıl Sokullu Hamamı'nın etrafı, sabahları Edirne'nin en canlı yerlerinden biri. Selçuklu'dan Osmanlı mimarisine geçiÅŸi yansıttığından cami, Osmanlı mimarisinde bir dönüm noktası sayılıyor. 1447'de tamamlandığında, cuma namazları için Eski Cami'nin yerini almış. Yapımı 10 yıl sürmüş ve Selimiye Camii sahneye çıkıncaya kadar da, Osmanlı cami mimarisinin zirvesindeki yerini korumuÅŸ. Caminin en akılda kalan özelliÄŸi, o güne dek birçok küçük kubbeyle desteklenen ana kubbe tarzında deÄŸil de, merkezi tek kubbe üzerine kurulmuÅŸ olması. Ä°lk büyük kubbe denemesi olduÄŸu için de oldukça önemli. Kubbenin çapı, 24.5 metre. Caminin farklı zamanlarda ve farklı tarzda yapılan minareleri arasında ilk yapılanı, camiye de adını veren, üç ÅŸerefeli olanı. Caminin 67 metreyi aÅŸan bu minaresinde, ilk kez üç farklı çıkış yolu denenmiÅŸ. Mimar Sinan'ın da, Selimiye için buradan esinlendiÄŸi söyleniyor.MURADÄ°YE CAMÄ°Ä°Restorasyonda olsa da, konumu ve içindeki çinilerle, burası görmeye deÄŸer bir camii. Sarayiçi'ne bakan bir tepe üzerine kurulmuÅŸ ve Tunca Nehri'ni görüyor. İçeriye göz atabilirseniz, mihrabın etrafını çevreleyen çiniler, toz duman içindeki halleriyle bile fazlasıyla etkileyici. KARAAÄžAÇYarım saatlik bir yürüyüş mesafesinde, kentin en çok sevilen ve gezilen kısmı KaraaÄŸaç var. Saraçlar Caddesi'nden aÅŸağı inerek, Edirne'ye hayat veren Tunca ve Meriç nehirleri üzerindeki köprülerden geçilir ve KaraaÄŸaç Yolu ya da diÄŸer ismiyle Lozan Caddesi'ne varılır. Bu geniÅŸ, arnavut kaldırımı yoldan ve Söğütlük Orman Parkı'nın içinden geçince, geniÅŸ caddeleri ve rengarenk müstakil evleriyle, KaraaÄŸaç karşınıza çıkar. KaraaÄŸaç'ın tek özelliÄŸi, yaz ve bahar aylarında karşı konulmaz bir güzelliÄŸe kavuÅŸması ya da Pazarkule sınır kapısından dolayı, Yunanistan ve Türkiye geçiÅŸlerinin saÄŸlandığı yer olması deÄŸildir. Burası aynı zamanda, Türkiye ile Yunanistan arasında doÄŸal sınır olan Meriç Nehri'nin batısında, Türkiye'ye ait tek toprak parçası. Lozan Barış AntlaÅŸması'yla Türkiye'nin batı sınırları kesinleÅŸmiÅŸ ve KaraaÄŸaç Edirne'nin bir parçası olarak 15 Eylül 1923'te geri alınmıştı.Lozan Caddesi'nin sonunda karşınıza çıkan Trakya Ãœniversitesi Rektörlük Binası, bir zamanların meÅŸhur KaraaÄŸaç Tren Garı'ydı. Buraya trenle varan yolcular, mahallenin eÄŸlence merkezlerinde ve otellerinde çok iyi vakit geçirirlerdi. Mahallenin nüfusunun çoÄŸu Rum'du ve geçimlerini ÅŸarapçılıkla saÄŸlıyorlardı. Bugünkü Trakya Ãœniversitesi Rektörlük Binası, eski KaraaÄŸaç Tren Garı deÄŸil. Bugün görülen binanın Balkan Harbi ve I. Dünya Savaşı'ndan sonra inÅŸasına ara verilmiÅŸ, bina Cumhuriyet'ten sonra tamamlanmış. Lozan AntlaÅŸması'yla belirlenen sınırlarda, demiryolu ulaşımını saÄŸlamak için, Yunanistan toprakları kullanılıyordu. Aynı ÅŸekilde, Yunanistan demiryolu da Türkiye topraklarından geçebiliyordu. Ancak daha sonraları, Yunanistan ve Türkiye arasında uzun yıllar yaÅŸanan gerginlikler demiryolu ulaşımına da yansıdı. Bu nedenle, yeni bir demiryolu hattı döşendi ve Edirne'ye yeni bir tren garı yapıldı. KaraaÄŸaç Tren Garı ise terkedildi. Edirne- KaraaÄŸaç yolunda, Meriç Nehri üzerindeki Meriç Köprüsü, 1847'de yapılmış. Köprünün ortasında, padiÅŸahın Meriç Nehri'nden günbatımını seyrettiÄŸi, yazıtlı, mermer bir köşk var. Köprünün sonundaysa, restore edilen eski bir Karakol Binası. Bu bina, bugün köprüye ve nehre bakan, çarpıcı konumu olan bir kafe. ALIÅžVERÄ°ÅžMis meyve sabunları, aynalı süpürgeler, Edirne bez bebekleri, Edirnekári ve çini gibi el sanatları, Edirne'ye özgü hediyelikler. Badem ezmesi, deva-i misk, Gaziler helvası kentin ünlü ÅŸekerlemelerinden. Ayrıca Edirne'nin beyaz peyniri dillere destan. Etur El Sanatları MaÄŸazası Edirne'ye ait yöresel el sanatlarının, yokolmuÅŸların ortaya çıkarılmasında ve yaÅŸatılmasında en aktif rolu oynayan Etur'da, her ÅŸey yüzde 100 Edirne malı. Ä°ÅŸsiz kadın ve erkeklere açılan kurslarla canlandırılan Edirne'ye özgü zanaatların bütün üretimleri burada satılıyor. Saraçlar Cad. Özel Ä°dare Ä°ÅŸ Hanı, Edirne, 0284 214 40 26KeçeçizadeÃœnlü badem ezmeci... Hükümet Cad. No:5 ya da Eski Cami karşısı, Belediye Çarşısı No:4, 0284 225 24 81 UlaÅŸ ÅžekerlemeÜç kuÅŸaktır badem ezmesi yapıyorlar. Küçücük ve baÅŸka ÅŸubesi olmayan dükkanlarına uÄŸrayabilirsiniz. Badem ezmesi, lokum, çikolata. Ali PaÅŸa Çarşısı Alt Kapı No:130, Edirne, 0284 225 58 83NurluYumuÅŸak inek peyniri, sert inek peyniri, sert koyun peyniri. Daha çok tercih edilen, yumuÅŸak inek peyniri. Saraçlar Caddesi, 0284 212 48 91Gençlik Büfesi Arasta'da alışveriÅŸin zevkini tatmak için... Meyve sabunları, badem ezmesi, deva-i misk... Arasta Çarşısı No: 61, 0284 213 25 16Angora TavÅŸan ÇiftliÄŸi Sadece evinizde tavÅŸan beslemek için deÄŸil, tedavi edici özellikleriyle tavÅŸan yününden termal, angora iç çamaşırı almak için de uÄŸrayabilirsiniz. Elinde pek stok mal yok, gitmeden arayın. KaraaÄŸaç Yolu üzeri, Edirne, 0284 214 52 26MÃœZELEREdirne'nin kesinlikle yabana atılmayacak müzeleri var. Bir Edirne gezisinin tamamlanması için bu müzelere uÄŸramak ÅŸart. Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Trakya kadın ve erkek kıyafetleri, ahÅŸap oymalar, hamam köşesi, kahve örtüleri, Venedik sikkeleri, ava meraklı sevgiliye iÅŸlenen geyik ve daÄŸ keçileri motifli dokumalar, fosiller, Enez kazılarından çıkanlar, Hadrianapolis Makedonya kulesi kurtarma kazısında çıkanlar ve bahçesinde bir Dolmen örneÄŸi... Selimiye Camii arkası, 0284 225 11 20 (Pazartesi hariç her gün, 08.30- 12.00 ve 13.00- 16.45)Türk Ä°slam Eserleri Müzesi Selimiye Külliyesi içindeki medreselerden birinde bulunan müzede, hoÅŸ bir bahçeli avlunun etrafındaki odalarda, tekke eÅŸyaları, pehlivan eÅŸyaları, silahlar, Osmanlı çini ve seramikleri, Osmanlı saraylarından kalan mutfak eÅŸyaları ve ahÅŸap eÅŸyalar var. Selimiye Camii yanı, 0284 225 16 25, (Pazartesi hariç her gün, 08.30- 12.00 ve 13.00- 16.45)Lozan Anıtı & Müzesi KaraaÄŸaç'ta Trakya Ãœniversitesi Rektörlük Binası'nın yakınında, Lozan Konferansı'nı ve dünya barışını simgeleyen bir anıt ve hemen yanında da küçük müzesi var. KaraaÄŸaç Mahallesi'ni Türkiye'ye geri kazandıran bu antlaÅŸmayla ilgili belgeler, Ä°smet Ä°nönü fotoÄŸrafları ve kitaplar sergileniyor. Şükrü PaÅŸa Anıtı & Balkan Savaşı Müzesi Konu mankenleri, fotoÄŸrafları, açıklayıcı tabelaları ve ses düzeniyle, sadece ilginç deÄŸil aynı zamanda ustalıkla düzenlenmiÅŸ, bilgilendirici bir müze. Ãœstelik müze, genelde tenha olduÄŸundan, mevzilerde yalnız gezerken, bu oldukça ürpertici bir deneyim haline de gelebiliyor. 26 Mart 1913 Balkan Savaşı sırasında, Edirne'yi kahramanca savunan Şükrü PaÅŸa ve savaşın ÅŸehitleri anısına savunma mevzilerinden biri olan Kıyık Tabya'daki müze, kentin en yüksek yerinde. Müzedeki fotoÄŸraflarda Selimiye Camii'nin duvarlarının Bulgar topçuları tarafından yıkılması, alevlerle çevrilmiÅŸ Ä°stanbul, baba kucağındaki yavrunun Bulgar askerleri tarafından öldürülmesi, DedeaÄŸaç'taki baÅŸsız cesetlerin kuyulara atılması, Tunca Adası'nda esir alınan Türkler'in acıklı durumu, Türk kadınlarının ‘‘asker, ÅŸimdi git, savaÅŸ!’’ sözleriyle oÄŸullarına veda etmeleri gibi sahneler var. Konferans Salonu'nun ortasındaki masadaki konu mankeni askeri geçince, top sesine karşı sizi uyarıyorum... Şükrü PaÅŸa Anıtı ve Kıyık Tabya, Edirne, kışın her gün 08.00 ve 17.00 arası açık. Yazınsa 22.00'ye kadar... Kırkpınar Kültür Evi Edirne'de bulunup, Kırkpınar GüreÅŸleri'ne rastlayamadıysanız da, bu müze size pehlivanlar ve bu geleneÄŸin tarihçesi hakkında fikir verecektir. Burada ünlü pehlivanlar Kel Aliço, Koca Yusuf ve Kurtdereli hakkında bilgi var. Kaleiçi'nde, eski bir Edirne evinde. Kışın sadece haftasonları, yazınsa her gün açık. Her iki koÅŸulda da telefon etmekte yarar var. 0284 212 86 22KAÇIN-Edirne'yi sadece yol üzerinde, bir mola yeri olarak deÄŸerlendirmek-Kentin her yerinde aynı kalitede tava ciÄŸer yenileneceÄŸini sanmak-Dört ya da beÅŸ yıldızlı otellerde kalmayı ummak -Taksi ücretlerinin pahalılığından haberdar olmamak-Kırkpınar GüreÅŸleri zamanında Edirne'ye rezervasyonsuz gitmekYAKALAYIN-Edirne'yi gezmeye baÅŸlamadan önce, Ä°l Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün Devecihan'daki yerine uÄŸrayıp broşür almak -Edirne'ye trenle yolculuk etmek -Kakava Åženlikleri'nde Roman kültürüne tanık olmak-Etur'dan alışveriÅŸ etmek ya da Edirne'ye özgü tüm zanaatları burada birarada görmek -Kalabalığa aldırmazsanız, Kırkpınar YaÄŸlı GüreÅŸleri'nde Edirne'de olmak-Mayıs- Haziran'daki Dallık Åženlikleri'nin (Hıdrellez) birine katılmakÂ
button