Güncelleme Tarihi:
Psİkİyatr Prof. Dr. Şahika Yüksel, ruhsal koçunun önerdiği belirli ritüelleri yapmadan, ona danışmadan kendisini güvende hissetmeyen bazı insanlara ilişkin şu tespitte bulunuyor:
“Benim altın bileziğim, pırlanta yüzüğüm var der gibi spiritüel danışmanım var, bana iyi geliyor, diyorlar. Bu tür böbürlenme, prestij nedeni olabiliyor.”
Prof. Yüksel, ardından da ruhsal danışmanların bu durumu özel bir güce dönüştürmekte, gücünü pekiştirmekte kullanabilecekleri uyarısında bulunup ekliyor: “Bu merkezlerden hizmet alan ve umut edenlerin kime başvurduğunu bilmesi lazım. Gidip arkadaşıyla konuşsun, çevre edinsin.”
ÜÇ BAKANLIK DEVREDE
Türk Psikologlar Derneği Genel Başkanı ve Klinik Psikolog Prof. Dr. Gonca Soygüt Pekak da spiritüel danışmanların sahip olduğu ABD menşeili sertifikalar hedef kitle açısından çok makbul olsa da, denetimsizliğin geldiği boyut üzerinde duruyor ve “Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na da çok iş düşüyor. Denetim sağlamaları çok önemli. Kısa süre önce bu bakanlıklar derneğimizle bağlantı kurdu. Denetimlerle ilgili girişimleri var” diyor.
HA FALCI HA DANIŞMAN
Prof. Pekak’a göre bu tür danışmanlara başvurmak, falcıya gitmekten farksız. Şöyle özetliyor:
“Sorularınıza doğrudan yanıt veriliyor. Kişiliğiniz hakkında hızlı analizler yapılıyor; ne yapmanız ya da yapmamanız gerektiği hızla söyleniyor. Duymak istediklerinizi duyuyorsunuz. Oysa bunlar bizim psikoterapi sürecinde çok dikkatli olduğumuz, zamana yaydığımız ciddi değerlendirmeler.”
Ve bu tür koç ya da danışmanların, müşteriyi cezbetmek için kullandıkları basit formülü anlatıyor:
“Hızlı değerlendirmelerde kendinizle ilgili olumlu kişilik özelliklerini de görüyorsunuz. Bu söylenenlerin tutmamasına imkân yok. Bu nedenle ‘Danışman beni çok iyi anladı ve değerlendirdi’ sanrısı hızla gelişiyor.”
SONU ÇOK TEHLİKELİ
Ruh sağlığı uzmanlarına göre, bir hastanın psikoterapistine hayranlık duyması, onu insanüstü bir figüre dönüştürmesi çok doğal. Tedavi sürecinde ise bu idealizasyonun kırılması, önemli bir adım olarak görülüyor.
Prof. Dr. Soygüt Pekak, şöyle uyarıyor: “Hayranlık, bu tür danışmanların çok desteklediği ve bundan kazandığı bir durum. Bu, hiyerarşiye, sömürüye, arkada bir kitle yaratmaya, bu kitleden güç ve maddi kaynak elde etmeye dayanıyor. Bu tür hizmetler almak için başvuranları zararlı, tehlikeli boyutlara kadar götürüyor.”
OYSA, SORGULAMAK ŞART
Prof. Dr. Soygüt Pekak, danışman-danışan ilişkisini bu anlamda bir tarikatlaşmaya benzetiyor:
“Sorgulamanın bittiği, ne söylenirse yapıldığı, kişilerin telkine çok yatkın hale geldiği bir durum. Kişi, kendisine faydasını sorgulamadığı birçok öneriyi yerine getirebiliyor.”
Ve gittiği danışmanın sorunlarını bir çırpıda tahmin etme mucizesini hayranlıkla anlatan hastalarını örnek veriyor: “O konuyu altı aydır konuşuyorsunuz ama gittiği yerde kısa bir görüşmenin üzerinde yarattığı etkiyi görüyoruz. Oralarda ‘Şunu yap, yakın ilişkilerinde daha güler yüzlü davran’ gibi tavsiyelerde bulunuluyor. Danışılan kişi, o hayranlığın yaratılmasını çok teşvik ediyor.”
‘KENDİ DİNİNİ KENDİN YAP’
Sosyolog Doç. Dr. Alev Erkilet, bu tür yeni manevi-ruhsal hareketlerle ilgili şunları söylüyor:
“Dinin toplumsal hayattan uzaklaşacağı beklentisi içinde olan modernizme en ciddi kuramsal eleştirileri getiren post-modernistler de büyük anlatı olarak dinlere pek sıcak bakmıyorlardı. Monoteizmin (tek tanrıcılık) saltanatına yönelik bu saldırı, modernitenin sağladığı seküler zemin üzerinde ‘para-normal, para-psişik ve ezoterik olana’ doğru geçit bulabilen yeni dinsel hareketleri ortaya çıkarttı. Geleneksel dinlerden, Şamanizm, okültizm, Taoizm gibi mistik geleneklerden, pagan kültürlerden, doğulu mistik dinlerden, metafizik felsefelerden ve modern bilimsel bilgiden öğeler taşımakta ve bu öğeleri ihtiyaçları kadar alarak insan merkezli bir yaklaşım içinde yeniden yapılandırmaktaydılar. Bu nedenle de ilke sözleri ‘kendi dinini kendin yap’ şeklinde özetlenebilir.”
‘TARİKATLAŞMA DEĞİL, SÖMÜRÜ’
Ultrason Medyumu-Spiritüel Danışman-Duru Görücü Aslı Güder, bazı danışmanların merkezinde yer aldığı modern tarikatlaşma tespitine şöyle itiraz ediyor:
“Tarikat demiyorum, kişileri bağlayan, kullanan, sömüren insanlar var. Üç seçenek çıkar, birini öneririz. Kendisi karar verir. ‘Bu adamdan sana hayır yok, çok mücadele etmen gerekir. Ama şu adam çok daha hayırlı, bununla mutlu olabilirsin’ derim. Israrla öbürünü seçerse, bedellerini öder. Biz, onu göstermekle yükümlüyüz.”
MEDİTASYON BAZEN ZARARLI
Psİkİyatr Prof. Dr. Şahika Yüksel şu uyarılarda bulundu:
“Bir bomba patladıysa, parçalanıp ölenleri görmüşsem kaygı duyarım. Kaygımın azalması için meditasyon yaptırırsanız korkudan ölürüm. Gözümü kapatıp gevşememi söylerseniz, korunmasız kalacağım ve kaygım daha da artacaktır. Gevşetici yaklaşımlar, bazı hastalıklarda zararlı olabilir. Mesela yoga. Travmatik deneyimi olanlar olumsuz anıları hatırlar ve gerilir. ‘Gözlerini kapa, gevşe’ derseniz, daha da gerginleşir. Zira olası yeni travmatik olaylardan korunmak için etrafı kontrol etmek ihtiyacındadır. Bu, ‘gevşemenin oluşturduğu kaygı’ olarak tanımlanmıştır.”
BİTTİ