'Bİr Günlük' İstanbul

Güncelleme Tarihi:

Bİr Günlük İstanbul
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 1999 00:00

Haberin Devamı

İstanbul'da otursun veya oturmasın, bu kenti görmeyenler için bir günlük hızlı tur.. Bu, İstanbul için çok kısa bir süre ama sunacağım rota ile birçok yeri görmek olası..

Bu hafta sizi İstanbul'da ağırlayacağım. Siz, iş için bir günlüğüne gelmiş bir işadamı, kasabadaki mağazasına mal aldıktan sonra, kalan gününü değerlendirmeye çalışan bir tüccar olabilirsiniz.. Veya herhangi bir nedenle İstanbul'a yolu düşmüş birisi.. Başka kentte oturmanıza gerek yok.. Burada yaşıyor da olabilirsiniz.. Ama nedense kenti gezmeye bir türlü fırsat bulamamışsınız.. Özetle siz, İstanbul için bir gününüzü ayırmış birisiniz.. Ve bu sürede mümkün olduğunca kenti tanımak istiyorsunuz.. Bir günde İstanbul gezilebilir mi?.. Tabii ki hayır.. Ben kırk yılı aşkın süreden beri geziyorum, hala ayak basmadığım köşeleri var..

BOĞAZ'DA KAHVALTI

Neyse biz bir günlük turumuza başlayalım.. Sabahın erken saatlerinde Boğaz'ın görüntüsüne doyum olmaz.. Onun için, kahvaltıyı ünlü Sarıyer Börekçisi'nde yapacaksınız. Sarıyer meydanından Rumeli Kavağı'na giden yolun üstündeki börekçi, yüzyıla yakın bir süredir bu işin erbabı. 'Kahvaltı yaparken bir yandan da Boğaz'ı seyredeyim' diye ısrar ediyorsanız, geziye o zaman Kireçburnu'ndan başlayacaksınız. Kireçburnu Fırını'nın poğaçası çok lezzetlidir.. Sıcak sıcak yenmesine doyum olmaz.. Birkaç tane alıp sahilde bankların birine oturun.. Karadeniz'den esen serin rüzgarla sarmaş dolaş, karşı sahildeki Beykoz ve Paşabahçe'nin uyanışını seyredin.

Kahvaltınız bitince, denizin kıyısından yürümeye başlayın.. Kalender, Tarabya.. Sağ tarafınızda hala dimdik ayakta duran yalılar, sol tarafınızda dere gibi akan Boğaz.. Yalılardaki geçmiş yaşamları düşlemenizde bir sakınca yok. Yorulduğunuzu biliyorum, biraz sabır, yürüyüş Yeniköy'de sona erecek.. Çünkü bu semtte denizi görme olanağınız pek yok.. Dolmuş, otobüs, taksi.. Seçim sizin. Yeniköy'ü ve İstinye koyunu geçip, Emirgan'da inin.. İstanbul'un bu en güzel semtinde soluklanmak için bir kaç seçeneğiniz var.. Ya sahildeki çay bahçelerine, ya da Emirgan Parkı'ndaki ağaçların altına oturun..

AŞİYAN'DAN BİR BAKIŞ

Bundan sonraki durağımız Bebek.. Eğer yürüme yanlısı değilseniz, araçtan Rumeli Hisarı'nın önünde inmenizi öneririm.. İstanbul'a gelip de Hisar'ı görmeden gitmek olur mu?.. Hisar'dan çıktıktan sonra sahil tarafına geçip, yürümeye devam edeceksiniz. Sağ tarafta, Aşiyan mezarlığının bitiminde başlayan bir yokuş göreceksiniz. Eğer bu yolu izlerseniz, ünlü şair Tevfik Fikret'in evi Aşiyan'a çıkarsınız. Oradan İstanbul'a baktığınızda muhteşem bir manzara ile karşılaşacaksınız.

Biliyorum yoruldunuz.. Bebek Camii'nin karşısında, Bebek Kahvesi var..Denize karşı bir masaya oturup, Kandilli sırtlarını seyrederek bir kahve içebilirsiniz.

Korkmayın, artık yürümeyeceksiniz. Bir arabaya binip, Akıntı Burnu'nu, Arnavutköy'ü, Kuruçeşme'yi geride bırakıp Ortaköy'e gideceksiniz. Burası, benim tam 25 yıl oturduğum semt. Anılarımla sizi oyalamayacağım.. Ortaköy eskiden de çok güzeldi şimdi de güzel.. Sadece biraz kalabalıklaşmış.. Daracık sokakları aşıp, meydana çıkın.. Kahvelerden birinde oturup, dünyanın en güzel camilerinden olan Ortaköy Camii'ni, onun hemen üstünden geçen köprüyü seyredin.. Bu manzara size bildik gelecek. Çünkü İstanbul'u anlatan kitap ve broşürlerde, cami-köprü görüntüsü sıklıkla yer alır.

BALIK-EKMEK ZİYAFETİ

Yavaş yavaş Boğaz'dan ayrılma zamanı.. Eminönü'ne gideceksiniz.. Ortaköy iskelesine bir soruverin. Vapur varsa çok şanslısınız demektir.. Kıyıdan, şimdinin okulları eskinin saraylarını göre göre bir yolculuk güzel olurdu.. Asırlık çınarların tünele dönüştürdüğü kıyı yolunda hem trafik vardır hem de fazla bir şey göremezsiniz.

Eminönü'ne vardığınızda öğle olmuştur ve sabah yediğiniz börek veya poğaçalar çoktan erimiştir. Şimdi balık-ekmek yemenin tam vaktidir.. Vapur iskelelerinin arasına bağlanmış kayıklardaki dev tavalarda kızaran yarım palamut, ekmek arasında sizi bekliyor. Balık-ekmek de İstanbul denince ilk akla gelenlerdendir.. Onu yemeden olmaz.. Yemeğinizi yerken, bir yandan da karşı kıyıdaki Karaköy'ü ve Salı Pazarı'nı, sırta yaslanmış Cihangir'i, Galata Kulesi'ni, Beyoğlu'nun denize uzanan dar sokaklarını seyredebilirsiniz.. Bu arada, iskeleden kalkan veya yanaşan vapurlar, bir parça ekmek kapma umuduyla başınızın üstünde çığlıklar atarak daireler çizen martılar, hemen arkanızdaki Yeni Cami, onun yanıbaşındaki Mısır Çarşısı, kalabalığın göğe yükselen uğultusu size İstanbul'un tam göbeğinde olduğunuzu hissettirecektir.

TARİHİN KOKUSU

'Seyyar Çeşme'lerde elinizi yıkadıktan sonra yola koyulmanız gerekiyor.. Bu kez biraz yokuş tırmanacaksınız.. Cağaloğlu Yokuşu'ndan Sultanahmet'e doğru gidiyorsunuz. Bu yokuş, öyle herhangi bir yokuş değil.. Sadrazamların, yazarların, gazetecilerin, politikacıların tırmandığı bir yokuş.. Bir zamanlar pencerelerinden mürekkep kokularının yayıldığı binalar, şimdi başka işlerle iştigal ediyor. 15 yıl önce buralara gelseydiniz, kağıt yüklü kamyonları, koşturarak habere giden veya haberden dönen gazetecileri görürdünüz.

Sultanahmet Meydanı'nda görülecek o kadar çok şey var ki.. Dikilitaşlar, dünyanın en muhteşem camii, Alman Çeşmesi, Ayasofya, Topkapı Sarayı.. Tüm bunları doya doya gezmeye vaktiniz yok. Size ilginç gelen bir eseri seçin, orada biraz daha fazla oyalanın. Diğerlerine ise şöyle bir uğrayıp çıkın.. Kimbilir başka bir gelişinizde, 'zaman zengini' olursunuz da bu yerleri sindire sindire gezersiniz. Bu semtte de soluk alabilmeniz için Yeşil Konak’ı önereceğim. Asırlık çınarların kol gerdiği bahçesinde yorgunluk çayı içebilirsiniz.

ALTIN BOYNUZ

Gün akşama dönmek üzere. Vaktiniz daralıyor. Biraz acele edin lütfen.. Şimdi doğru Eminönü'ne gideceksiniz. Oradan bir araca binip, yolunuza devam edeceksiniz.. Şimdi Haliç'in kıyısından ilerliyorsunuz. Balat, Fener, Alibeyköy, Eyüb.. İstanbul'un en eski semtleri.. Öyle önünden geçip gidilecek yerler değil. Her birini tanımak için değil saatler, günler gerekli.

Eyüb sırtlarında, ünlü Piyer Loti Kahvesi'nde güneşi batıracaksınız. Bu saatlerde Haliç, 'Altın Boynuz'a dönüşür ki, bu manzaranın dünyada eşi benzeri yoktur. Adını ünlü Fransız yazardan alan kahve İstanbul'un mutlak görülmesi gereken mekanlarından biridir. Güneş kaybolup, gökyüzü kızıla boyanınca bir arabaya binip, şoföre, Karaköy'de Tünel'e gitmek istediğinizi söyleyin.

İstanbul'un asırlık bu ulaşım aracı sizi, Beyoğlu'nun sonuna çıkaracak. Kafelere, sanat galerilerine, caz kulüplerine ev sahipliği yapan bu semtten, Taksim istikametine doğru yürüyeceksiniz. Asmalımescit'e, Müeyyet, Sofyalı ve Şeyhbender sokaklarına sakın sapmayın. Bu sokaklar öylesine baştan çıkartıcıdır ki, bir saparsanız bir daha çıkamazasınız. Galatasaray'a gelince, sola, İngiliz Konsolosluğu'na doğru dönün. Biraz ileride Pano şarapçısı var. Burası İstanbul'un belki de ilk meyhanelerinden. Pencere kıyısındaki bir masaya oturup, bir bardak şarap söyleyin. Gelip geçeni seyrederken biraz yorgunluk atın. İlginç tipler göreceğinizden emin olabilirsiniz..Biliyorum şarap sizi biraz gevşetti.. Artık iki kadeh eşliğinde akşam yemeği yemenin vaktidir. Ünlü Çiçek Pazarı'nda, topu topu 300 adımlık Nevizade Sokağı'nda masanız ayrıldı..

GECENİN TATLISI

Bu sokakta sizi sizinle başbaşa bırakıyorum.. İstediğinizi ısmarlamakta serbestsiniz.. Korkmayın mezelerin hepsi tazedir.

Zaman geceye doğru akıyor. Çiçek Pazarı'nın tahrik edici tezgahlarını seyrederek tekrar İstiklal Caddesi'ne çıkmanız gerekiyor. Taksim istikametine doğru yürüyüşe devam edeceksiniz. Sol kolda İnci Pastanesi'ni görünce durun ve içeri girin. Buraya kadar gelip, buranın ünlü tatlısı 'Profiterolü' yemeden gitmek olur mu?.. Taksim Meydanı'na gelince bir karar vermeniz gerekiyor: 'Devam mı?.. Tamam mı?..' Yanıtınız tamamsa otelinize, evinize nasıl döneceğinizi umarım biliyorsunuzdur.. Eğer devamsa, bir arabaya binip, tekrar sahile, Kuruçeşme'ye gitmeniz gerekiyor.. Havana, Pasha, Zihni.. Eğlence ateşinin doruğa çıktığı mekanlar..

Acıktığınızı düşünerek son önerilerimi sunacağım; Ya Arnavutköy'de Akıntıburnu civarında park eden kırmızı minübüslü Gökşen Köftecisi'ni bulun.. Ya da Dolapdere'ye çıkıp, meşhur Apik işkembecisinde feneri söndürün.

Piyer Loti Kahvesi'nden Haliç'in görüntüsü sizi tarih katmanları arasında bir yolculuğa çıkartacak.

Eminönü'nde sahildeki kayıklarda satılan balık-ekmek, hem ucuz hem de lezzetli bir öğle yemeği olabilir.

Emirgan'daki çay bahçelerinde Boğaz'a karşı içilecek bir bardak demli çayın tadına doyum olmaz.

Beyoğlu Çiçek Pazarı'ndaki Nevizade Sokağı, lezzetli mezeleri ve hoş atmosferi ile size hoş bir akşam sunacaktır.

Sultanahmet Meydanı'nda atacağınız her adımda kendinizi tarihin başka bir döneminde bulacaksınız.

Sahildeki Bebek Kahvesi'nde Boğaz'ın karşı yakasını seyrederek soluklanmanın keyfi çok az yerde yaşanabilir.

İstanbul'a gelip de Sarıyer Börekçisi'ne uğramadan olmaz. Kahvaltıda yenecek bir porsiyon sıcak börek güne iyi başlamanıza yardımcı olur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!