Bir geyik hikáyesi

Güncelleme Tarihi:

Bir geyik hikáyesi
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2001 00:00



Gülden AYDIN
Haberin Devamı

Gazeteci Soner Yalçın, ‘‘Teşkilatın İki Silahşoru’’ adlı kitabında, Binbaşı Cem Ersever'in İttihat ve Terakkici Resneli Niyazi'yle yakın akraba olduğunu söylediğini, yıllar sonra Bedrettin Dalan'ın da bu iddiayı doğruladığını yazmıştı. Kolağası (Önyüzbaşı) Resneli Niyazi'nin torunları Ahmet ve Niyazi Resnelioğlu, Cem Ersever'le en ufak bir akrabalık bağları olmadığını söyleyip görüşmek istediler. İstanbul'daki torun Ahmet Resnelioğlu'nun evine gittik. Dededen yadigar eşyaların egemen olduğu salona girer girmez, İttihat ve Terakki aristokrasisi bu olsa gerek diye düşündüm.

Altın varaklı çerçevesinden gururla gülümseyen üniformalı devasa fotoğraf, sultan tuğraları, madalyalar, Resneli Niyazi Bey figürlü antika fincanlar... Ahmet Bey, İttihat ve Terakki'nin silahşoru, Enver Paşa'nın arkadaşı ‘‘Kahraman-ı Hürriyet’’ dedesini anlatırken Kafkasya Cephesi'nde Ruslar'a, Kurtuluş Savaşı'nda Fransızlara karşı savaşan gazi dedemi düşünmeden edemedim. Resneli Niyazi Bey'in aksine eceliyle ileri yaşta ölmüştü ve çocuklarına birkaç kıraç tarla ve bir madalyadan başka bir şey bırakmamıştı. Ama hiç değilse dedem, Resneli Niyazi Bey gibi ihanetin ve düşkırıklıklarının şiddetle yaşandığı zirvelere çıkamamıştı.

Ahmet Resnelioğlu, emekli bir otel genel müdürü. ‘‘Kimse dedem olduğunu bilmedi. Lüzum görmedik övünerek anlatmaya’’ diyor. Dedesini anlatmaya, babasından başlıyor. Babası Ressam Saim Resnelioğlu, babası Niyazi Bey'i hiç görmemiş. Babası öldürüldüğünde kendisi anne karnında yedi aylıkmış çünkü. Niyazi Bey'in dul eşi Feride Hanım, ‘‘Hizmeti Vataniye’’ maaşı ile iki oğlunu büyütmüş. Ahmet Bey, ‘‘Annemle babam ayrıldığı için beni babaannem büyüttü. Bu nedenle geçmişe vakıfım’’ diyor. Yaşıtları masallarla büyürken Ahmet Bey, dedesiyle ilgili olayları dinleyerek büyümüş. Babaannesiyle ilgili mahrem bir ayrıntıyı anlatmadan edemiyor: ‘‘Dedemle beş yıllık evlilermiş. Ama iki kez karı koca olarak birlikte olabilmişler. Bu birleşmeden Mithat amcam ve babam doğmuş.’’ Ahmet Bey, dedesi Niyazi Bey'in İttihat ve Terakki yıllarını anlatmaya başlamadan önce, ipek bir halı getiriyor. Ressam babasının bir müzayedede, ‘‘Babama ait bu halıyı bana bırakın. Lütfen fiyatı artırmayın ki alabileyim’’ diyerek aldığı halının dünyada bir eşi daha yokmuş. Özenle açıyor. Arapça kelimelerin Türkçe karşılığını bir kağıttan okuyor: Halı 11 Temmuz 1908'de dokunmuş. Üst tarafında ‘‘Hürriyet-i Osmaniye'nin Müessirleri’’ yazıyor. Halının sol tarafında Kahraman-ı Hürriyet Kolağası Niyazi Bey ile Binbaşı Enver Bey resmedilmiş.

GEYİKLİ NİYAZİ BEY

Ahmet Bey, dedesinin ‘‘Anılarım’’ başlığıyla kaleme aldığı Osmanlıca kitabı ve Türkçe basımını getiriyor. Kitapta yer alan ‘‘Geyik'in Kılavuzluğu’’ bölümü, yakın tarihimizde yaşanan az sayıdaki hoş olaylardan biri. Zamanında çok ama çok meşhur olan bu Geyik'i, önce Resneli Niyazi Bey'in anılarından öğrendim. Resneli Niyazi ve birliği 1908 Temmuz’unda Manastır'a doğru ilerliyor. Birliğe iltihak eden sivil ve jandarmalarla birlikte bir de geyik vardır; iki yaşında ve dişi. Dere tepede, pusuda, silahlı çatışmada, Niyazi Bey'den hiç ayrılmaz geyik. Birliğin en önünde yürür. Bir süre sonra savaşçılar bu geyiğin kutsal bir yol gösterici olduğuna inanır ve Tanrısal bir müjdenin işareti kabul eder.

Balkanların ünlü gerillacısı Kolağası Resneli Niyazi Bey'e Kahraman-ı Hürriyet adı verilmişti. ‘Yaşasın Niyaziler, Yaşasın Enverler’’ türküleri dilden dile dolaşırdı. Ama geyikle birlikte dağlarda dolaşması, hele Manastır'a girdikten sonra yanıbaşındaki geyikle birlikte tebrikleri kabul etmesi, ona bir isim daha verilmesine neden oldu: Geyikli Niyazi Bey.

Kolağası Niyazi Bey, Enver Paşa'yla birlikte İttihat ve Terakki içinde hızla öne çıkmaya başladıkça, Niyazi Bey'in geyiği de ününe ün kattı. Öyle ki İstanbul'a getirtilip sergilendi. Hatta İstanbul ahalisi gibi Sultan Abdülhamid'in kardeşi veliaht Mehmet Reşat da üç oğluyla birlikte geyiği seyretmeye gitti. Geyik olayı, dönemin gazetelerinde de tefrika edildi. Bir de Refik Halit Karay, Ahmet Rasim ve Fazıl Ahmet Aykaç gibi yazarlar var ki kitaplarında Niyazi Bey'in geyiğiyle ilgili marş bestelendiğini, bu marşın Meclis-i Mebusan'da tartışma konusu olduğunu yazdılar. İttihat ve Terakki'nin bu ünlü geyiğinin, dilimize bir de deyim kazandırdığını da öğrendim: Geyik muhabbeti! Geyikle ilgili bu kadar araştırma yapınca bir soru işareti belirdi zihnimde: Acaba Ziya Gökalp'in ünlü Ala Geyik şiiri, Resneli Niyazi Bey'in geyiğinden mi ilham?

RESNE'DEKİ MÜZE

Ahmet Resnelioğlu, dedesinin doğup büyüdüğü ve uğruna canını verdiği topraklara, bugün Makedonya sınırları içinde kalan Resne'ye 1988 yılında gitmiş. Niyazi Bey'in torunu olduğunu öğrenenlerden o kadar büyük saygı görmüş ki gözyaşlarına boğulmuş. Hele dedesinin evinin müzeye dönüştürülmesi, Ahmet Bey'i çok etkilemiş. Niyazi Bey'in, henüz 40 yaşındayken (1913) öldürüldüğü Arnavutluk kıyısındaki Avlonya'da da heykeli varmış. Adı Manastır'da bir caddeye verilmiş. Ahmet Bey, dedesinin Avlonya'daki mezarının nakli için devletten yardım istiyor. ‘‘Aslında zor. Çünkü oradaki Türkler ve Arnavutlar dedemi öylesine benimsemiş ki. Bilmiyorum, nasıl olacak?’’ Ahmet Bey, nakil için 1989'da Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e başvurmuş. Yazışmaları ve ret cevabını gösteriyor. 1996 yılında da Süleyman Demirel'e başvurmuş. Ancak cevap dahi alamamış. ‘‘Ölmeden evvel en büyük arzum bu. Babaannemin vasiyeti. Babam ve amcam gerçekleştiremedi. Ben, ölkeden önce dedemin mezarını Hürriyet-i Ebedi Tepesi'nde görmek istiyorum. Enver Paşa'nın naaşı Tacikistan'dan nasıl getirildiyse dedeminki de getirilsin istiyorum.’’

ENVER PAŞA MI ÖLDÜRTTÜ?

Balkan Savaşı, kurtarmak istediği Rumeli düşman eline düşünce, Niyazi Bey İstanbul'a dönmek istedi. Yollar tutulduğu için deniz yoluyla İtalya üzerinden gelecekti. 17 Nisan 1913'te, iskeleye indiği sırada bir kurşunla yere düşerken tek sözcük fısıldayabildi: ‘‘Niçin?’’ Tarih kitaplarında Niyazi Bey'i Arnavutlar'ın vurduğu yazıyor. En azından tetiği çektirenlerin Esat Toptani ve İsmail Kemal'in olduğu iddia ediliyor. Yine de torun Ahmet Bey'in kafasında bazı soru işaretleri var. ‘‘Enver Paşa olabilir mi?’’

Tarihte Resneli Niyazi

Feroz Ahmad, ‘‘İttihat ve Terakki’’ kitabında Resneli Niyazi'yi de anlatıyor: Meşrutiyetin geri getirilmesine yol açan ayaklanmanın lideri olarak ün yapmıştır. Bir süre hayli reklamı yapıldı. Kendisinden Kahraman-ı Hürriyet olarak söz edildi, adı bir savaş gemisine verildi. İttihatçılar, onun hatıralarını kendi hareketleri yararına propaganda yapmak için kullandılar. Niyazi ise askeri görevine geri döndü. Hareket Ordusu ile İstanbul'a geldi (1909). Trablus'ta savaştı. Arnavutluk'ta öldürüldü.

Şevket Süreyya Aydemir Enver Paşa kitabında, ‘‘İdealist bir Osmanlı subayı: Resneli Niyazi Bey’’den sözediyor: Hani şu 1897 Türk-Yunan harbi sırasında ve henüz dokuz ay önce mektepten çıkmış genç bir teğmenken harp sahasında olağanüstü kahramanlık gösteren, bir rütbe yükseltilerek üsteğmen olan, kendi takımı ile esir ettiği bir Yunan bölüğünü kumandanlarının karşısına getiren, Harbiye Nezareti tarafından İstanbul'a gönderilen, nihayet orada da padişahın sarayına davet edilen Üsteğmen Niyazi Bey!

Aydemir, Resneli Niyazi'yi tarif ediyor: Aslında ve tam anlamıyla idealist bir Osmanlı'dır. Niyazi Bey Türk değil, Arnavut'tur. Ama o kendini Arnavut değil, Osmanlı sayar. Onun gayesi Osmanlı devletini kurtarmaktır. Hatta padişaha sadık kalarak. Ama memleketin felakete gittiğini görür. Rejim değişmelidir. Osmanlı milleti Meşrutiyet'e kavuşmalı, iç savaşlar bitmelidir, yabancıların memleketteki müdahaleleleri kesilmelidir. Bu uğurda hayatını feda etmeye hazırdır...

Hürriyet Büyükleri ve Şehitlerini Anma Günü, 23 Temmuz 1957. Hürriyet-i Ebediye Tepesi'ndeki bu törende Talat Paşa'nın eşi, Resneli Niyazi'nin eşi Feride Hanım, oğlu Saim Bey ve küçük torun Ahmet Resnelioğlu da hazır bulundu.

11 Temmuz 1908'de dokunmuş bir halı. İki Hürriyet kahramanı Enver Bey ve Niyazi Bey. Aileler yıllarca oğullarına ‘‘Enver’’ ve ‘‘Niyazi’’ isimlerini verdiler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!