Bir gerçek masalı

Güncelleme Tarihi:

Bir gerçek masalı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 23, 2000 00:00

Haberin Devamı

Elif Gündüz, kurtarıcısı Albay İssac Aşkenazi ile 30 Ocak günü Tel-Aviv’de buluşacak. Bu buluşmanın 3. kahramanı ise Elif’le Çınarcık’ta aynı gün kurtarılan Şiran olacak

OLUMLU ve olumsuz tesadüfler, yaşamda bazen o kadar arka arkaya gelir ki, gerçeğin nerede bitip masalın nerede başladığını bilemezsiniz.

Bu anlatacağım, iki küçük kız ve kurtarıcılarının öyküsü.

Şiran'a Tel Aviv'de rastladım. Çınarcık'ta Veli Göçer binalarının altında 102 saat kaldıktan sonra, onu yarı komada gün yüzüne çıkartan kurtarıcısına da. İsrail Ulusal Kurtarma birlikleri koordinatörü Albay İssac Aşkenazi.

17 Ağustos depreminde Gölcük ve Çınarcık'ta 12 kişiyi kurtaran İsrail ekibinin başındaki Albay'dan, önce Şiran'ın öyküsünü dinledim . Sonra 30 Ocak'ta Tel Aviv'de büyük bir buluşmaya hazırlandıklarını öğrendim. 88 saat enkaz altında kaldıktan sonra İsrail ekibi tarafından kurtarılan 12 yaşındaki Elif Gündüz ile Şiran Franco ve kurtarıcılarının buluşmasını.

Masalın 'Onlar erdi muradına...' bölümü mü olacak bu buluşma?

Hayır, her şey yeni başlıyor. Kahramanlarımızı tanıyınca buna karar verdim

BİR YOKMUŞ

Albay İssak Aşkenazi'nin Tel Aviv'deki evindeyiz. Kalabalık bir aile. Albay'ın bir kızı ile iki oğlu var ve de iki önemli konuğu. Babalarının Marmara depreminde kurtardığı 10 yaşındaki Şiran ve annesi. İbranice konuşamadığım için Şiran'ın öyküsünü, aynı zamanda doktor olan Albay Aşkenazi'den dinliyorum.

Gölcük'te Aydan Oktay ve Çınarcık'ta Elif Gündüz'ü kurtardıktan sonra, az ötede bir binanın altından sesler geldiği ihbarı üzerine o bölgeye yöneldiklerini anlatarak başlıyor söze Albay Aşkenazi.

'Yedi katlı bina, kağıt gibi olmuştu. Aşağıdan belli belirsiz sesler duyuluyordu. En üst kattan delmeye başladık. Birinci kata indiğimizde koridor gibi bir boşlukla karşılaştım. İçeri eğildim, incecik bir çocuk sesi İbranice, kendi kendine konuşuyordu.'

' Kafanı karnımdan çek' diyordu çocuk, 'Canımı acıtıyorsun.' Şiran'ı öyle buluyorlar, ikiz erkek kardeşinin kafası karnının üzerinde. Şiran yaşıyor. Üzerine kiriş çöken ikizi çoktan ölmüş. Şimdi Şiran annesiyle tek başına. Babası yok artık onun. Babaannesi, dedesi hepsi depremde ölmüşler. Şiran'ın 'Bir yokmuş'u böyle işte böyle başlıyor.

Albay Aşkenazi, onu nasıl bulduğunu anlatırken 10 yaşındaki Şiran ve iki yaş büyük kızı Rotem'e sarılıyor.

Öykümüzün üçüncü kahramanı İstanbul'da. Elif Gündüz. Çenesindeki gamzenin muzipliğini mi, mavi gözlerin cinliğini mi anlatarak başlasam, yoksa karşımda bir kız çocuğu beklerken, hayata meydan okuyan olgun bir akıl küpüyle karşılaşmanın şaşkınlığından mı söz etsem, bilemiyorum.

Tel Aviv'den dönüşte Gaziosmanpaşa'da bir başka evin içinde buluyorum kendimi. Elif Gündüz, halaları ve eniştesiyle yaşıyor burada. En büyük halanın kızları da var. Elif öyküsünü, kimseye bırakmıyor kendisi anlatıyor. 'Dört gün enkaz altında kalmışım. Hep uyudum. Rüyamda, hep su içtim ve ve kavun yedim. Bir de dayımı görüyordum, ayağımı tutmuş bırakmıyordu. Ayağım acıyordu. Bırak, diyordum ona, ayağımı bırak.'

Deprem anında, yatağının yanındaki duvar yıkılıyor, Elif sokağa uçuyor ve kapının önünde, sarsıntıyla havalanan bir otomobilin altında kalıyor ayağı. Ardından da büyük bir gürültüyle bina üzerine çöküyor. Annesi ve babasıyla kız kardeşi beş yaşındaki Ece'nin uyudukları bölüm ise arka tarafta. Onlar, üzerlerine düşen kirişlerin altında can veriyorlar.

Perşembe akşamı başlayan kurtarma çalışması Cuma öğlene kadar aralıksız sürmüş. 'Dört gün boyunca üç kez uyandım. Ücünçü kez uyandığımda karşımda tepe üstü duran bir adam gördüm. O adam 18 saat boyunca öyle durdu . Gobi. Beni rahatlatıyordu. Ağzımı açtıkça toprak doluyordu, ayağım acıyordu. Ne olur beni kurtarın, sıkıldım artık, diyordum.'

Albay Aşkenazi, enkazın başında 'Ben bu çocuğun bacağını kestirmeyeceğim' diyor. Ve sonunda Elif, dışarı çıkarılıyor.

KOMİK BİR ÇOCUK

Sonra zor günler başlıyor. Ayak parmakları kangren olmuş kesilmesi gerekiyor. Elif bugün, bir masal gibi anlatıyor kendi gerçeğini, ‘‘Öyle şanslıyım ki, parmaklarımın ucundan başlayıp, sadece ölü dokuları kestiler.’’ Bacaktan ne kadar kurtarılabilirse kár. Elif'in ayağı, parmaklarından topuğuna kadar kesiliyor.

İsrail'in İstanbul Başkonsolosu Eli Shaked'in hiç yalnız bırakmadığı Elif, halası ve teyzesiyle birlikte 30 Ocak'ta Tel Aviv'e gidiyor. İsrail- Amerikan yardım derneği Joint'in sağladığı olanaklarla Elif'e, dünyanın bir numaralı fizik tedavi merkezi Loewinstein'da protez takılacak.

16 Ağustos 1999 gecesi, Çınarcık'ta yanyana iki apartmanda, hayalleriyle girdikleri yataklarında rüyalara gözlerini kapayan iki küçük kızın öyküsü, betonların altından hayata merhaba dedikleri andan itibaren yeni bir yöne akıyor.

AFETLERE NASIL HAZIRLANILIR

İsrail'in tüm kurtarma timlerinin ve faaliyetlerinin koordinatörlüğünü yapan Albay İssac Aşkenazi'ye, afet öncesi hazırlık ve sonrasında kurtarma faaliyetlerinin can alıcı noktalarını soruyorum. İşte yanıtlar:

Öncelikle bu, bir meslektir. Felaketlere hazırlıklı olmak ve kurtarma operasyonlarından sonuç alabilmek için kadro eğitimini gerçekleştirecek, bu işin teorik temelini olgunlaştıracak bir okulun kurulması gerekir.

İsrail gibi ordunun, daha düzenli ve güçlü olduğu ülkelerde kurtarma operasyonları mutlaka askeri koordinasyon altında olmalıdır. Türkiye'de sorumluluk Silahlı Kuvvetler'de olmalıdır.

Terörist saldırılar, çevre felaketleri de kurtarma koordinasyon birliğinin sorumluluğu altındadır.

Afetlerde, ilk 24 saat ve işlerin ciddi bir koordinasyon çerçevesinde hızla yapılması çok önemlidir. Karmaşa, bu gibi durumların baş düşmanıdır.

Olağanüstü durumlarda kurtarma operasyonunun başarıyla sonuçlanması için üç aşama var. Sağlık ekiplerinin anında müdahalesi ve gönüllülerin yönlendirilmesi; ambülans servisinin hemen devreye girmesi ve hastanelerin hazır olması gerekiyor.

Afet anında koordinasyon çok önemli. Bunu sağlamak için İsrail'de yılda en az 50 kez tatbikat yapılıyor. Yine de tam olarak hazır olup olmadıkları felaket sırasında ortaya çıkıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!