Bir film seyrettim, imajım değişti!

Güncelleme Tarihi:

Bir film seyrettim, imajım değişti
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 1999 00:00

Haberin Devamı

Hani bir tartışma vardır: ‘Sanat mı hayatı taklit ediyor, hayat mı sanatı?’. Konu sinema olduğunda her ikisi de geçerli. Bazen bir filmin kahramanları, tarz ve giysileriyle bir akım başlatabiliyor. Bir filmin etkisi bazen, sözcüğün gerçek anlamında ‘üstümüze sinebiliyor’.

Modanın bir kardeşi olsa, film olurdu diye düşünüyorum. Moda ve film endüstrisi özellikle son 20 yılda sıkı sıkıya paralellik gösteriyor. Ondan önce birbirlerinin bir adım arkasında ya da önünde bir seyir izledi bu iki şov dünyası. Aslında 30 yıl öncesine bakarsak ön planda olup, çok kişinin öykündüğü ilah ve ilahe’ler yaratan show dünyası, sinema dünyasıydı. Yıllar, yıllar boyu tahtlarından hayranlarına yön veren nice starları izledik. Brigitte Bardot, Catherine Deneueve, Audrey Hepburn, Catherine Hepburn, Marilyn Monroe... Kimlerle, neredeler; tatillerini nerede geçiriyorlar; ne giyiyorlar... Brigitte Bardot, dönemin ‘yaramaz kızı’ydı. Onunkiler gibi uzun bermudalar giyilip, saçlar dağınık ve vahşi bırakıldı. Catherine Deneuve, trençkotları sevdirdi. Audrey Hepburn saçları ve sigaret pantolonlarıyla önderlik etti. Catherine Hepburn kadında ‘erkeksi zarafet’i keşfettirdi. Modaya yön veren o dönemlerdeki starların bizzat kendileriydi; imajları ve tarzları. Julie Christie káhkül ikonuydu. Marilyn Monreo talihsiz bir şekilde aptal sarışın kimliğine büründü. Tatlı, seksi, arzulanan bir bebek, sarışın bebek. Neyse ki Madonna aptal sarışın imajını yerle bir etti. Derken 70'lerin sonlarında sinema dünyasında star kavramına birşeyler oldu. 80'lerin ortalarından itibaren solan sinema starlarının yerini süpermodeller aldı. Moda endüstrisinin güzelleri, sinemadakilerin önüne geçti. Cindy Crawford, Christy Turlington, Linda Evangelista... Artık film starlarının değil, podyum starlarının hayatlarıyla ilgilenir olduk.

KÜLT FİLMLER

Kimi filmlerse akım yaratmada kült sayılabilecek bir nitelik kazandı. Teoman'ın Papatya adlı şarkısını ne zaman dinlesem, ‘...hani o çok sevdiğin filmi gördükten sonra kısacık kestirdin saçlarını, içtin ilk sigaranı...’ sözleri bana tek bir şey hatırlatır: Jean Seberg ve Jean Paul Belmondo'nun Serseri Aşıklar filmini. Kısacık saçlı ve Lucky Strike içen Jean Seberg... Kılık kıyafet akımı yaratmada epey etkili bir film daha hatırlıyorum: Bonny and Clyde. Faye Dunaway'ın saçları, beresi; Warren Beatty'nin çizgili gangster pantolonu.

Ve 1970'ler... Love Story: Atkılar, bereler, kalın-düz kaşlar, gözlükler... Paris'te Son Tango ile permalı saçlar ve asi kız giyimiyle tanıştık. Grease filminde Travolta'nın briyantinli saçları ve favorileri; kıvrak danslar, 70'lerde moda olduğu kadar yeniden 90'lı yıllarda öne çıktı. Tipik bir New York öyküsü olan Annie Hall filminde Diane Keaton'un tarzı da bir süre birilerinin üniforması oldu.

1980'ler yuppie kültürünün yükselişe geçtiği yıllar. Erkeklerde değil ama, kadınlarda kılık kıyafet açısından tam bir estetik kaza yılları oldu. Yüksek saçlar, abartılı vatkalar... 80'lerin trendini belirleyen filmlerse Wallstreet (Borsa) ve Working Girl (Çalışan Kız). Ama akım yaratan bir film olduysa o da Top Gun'dı. Piyasada Ray Ban gözlük fırtınası esti. (Bu arada güneş gözlüğü demişken Blues Brothers filmini anmadan geçmemek gerekir.)

90'lara gelince... Daha doksanlı yılların başında gençliği bir büyü gibi etkisi altına alan bir akım doğdu: Grunge akımı ya da Seattle tarzı. Müzik, sinema ve moda dünyasına esaslı bir giriş yapan grunge döneminin kült filmi ise Singles (Bekárlar). Matt Dillon ve Bridget Fonda'nın tarzları 90'lı yılların yarısına kadar kalıcılığını korudu. Hani şu salaşlık modası.

Doors filmi rock ve hippie tarzını yeniden canlandırdı. Ama çiçek çocuklarının asıl dönüşü tam da bu yıla denk geldi. Kimbilir, belki Jackie Brown filminde Bridget Fonda'nın mahmur imajı ve Velvet Goldmine etkili olmuştur bunda.

Bu yılın trendlerinden söz açılmışken, pek de hoş karşılanmayan bir ‘‘geri dönüş'' var: Karpuz kollar... Bunda Gwyneth Paltrow'un kostümlü drama Shakespeare in love’daki imajı rol oynamış olabilir!

Titanic filmiyle eski, antika; Art Deco takılar yeniden bedenleri süslemeye başladı.

Man in Black (Siyahlı Adamlar) yeni kuşak güneş gözlüklerini yaygınlaştırdı.

Parlak, pullu payetli, 70'li yılların disko giysileri yeniden moda. Peki, hangi filmde, kimde gördük bu giysinin prototipini? Tabii ki Strange Days filminde, ‘I can hardly wait’ adlı şarkıyı söyleyen Juliette Lewis'in üzerindeydi bu giysi. Hani minik ayna pullarından yapılmış gibi, askılı, gümüş gibi parıldıyan o elbise...

Yalnızca kılık kıyafet değil, makyaj, saç ve manikür bile bir filmden yayılabiliyor''. Örnek mi? Tarantino'nun Pulp Fiction adlı filminde Thurman'ın ojesi...

YARAMAZLAR, PSİKOPATLAR

90'larda gençlik üzerinde imaj açısından en çok etkili olan filmlere bakıldığında ne bir aşk öyküsü ne de sıradan hayatlara dair öyküler anlatan filmlere rastlıyoruz. Kızlar yaramaz veya suçlu ya da suça iştirak eden tipler. Serseri, bağımlı, asi ve umarsız. Biraz Desperado eşlikçisi ve mecburen arıza!

Nikita (Anne Parillaud), California (Juliette Lewis- Brad Pitt), Natural Born Killers (Katil Doğanlar; Juliette Lewis, Woody Harelson), Larry Flynt (Courtney Love), True Romance (Gerçek Aşk; Christian Slater-Patricia Arquette, Brad Pitt), Jackie Brown (Bridget Fonda).

BİLİM KURGU FİLMLER

İmaj bağlamında en stil filmler bilim kurgu filmleri. Beni en çok etkileyen en eski bilimkurgu film Barbarella’dır. Jane Fonda'nın Barbarella'daki kostümü, filmin çevrildiği 1968 yılına göre, modern anlamda çok stildi. Ama bir moda, bir akım yaratmadı.

Yine kılık kıyafet anlamında stil filmlerden biri Mad Max, belki metal tarza katkıda bulunmuştur.

Ridley Scott'un Blade Runner (Bıçak Sırtı, 1982) adlı bilimkurgu filmi, özellikle Rutger Hauer ve Daryl Hannah'ın imajları açısından etkileyici bir filmdi. Ama film bir akım yaratmadı. Daryl Hannah'ın bu filmdeki saç ve makyajı şimdil moda

Bilim kurgu film tarihinde modaya damgasını vuran bir film varsa o da The Fifth Element (Beşinci Element) filmidir. Ama bu boşuna değil, çünkü kostüm ve çevre tasarımı bizzat bir modacıya ait: Jean Paul Gaultier... Filmde, Milla Jovovich'in saçları; rengi ve kesimi salgın halini aldı.

Strange Days, Barb Wire (Bana Bebek Deme) ve Blade (Bıçak Sırtı) gibi filmlerde son yıllarda gözde olan club görünümünün fantastik örneklerini sundu. Gece için özel makyaj, giysi ve aksesuar isteyenler bu filmlere bakabilirler.

Şimdilerde sinema dünyasında pek star kalmadı. Son örneği Sharon Stone. Starlar artık top modeller. Ama akım yaratan, moda anlamında bir trendi yükselişe getiren şey artık filmler ve müzik klipleri. Her zaman moda dergileri veya podyumlardan değil, ekranlardan da alıyoruz moda haberlerini. Alıyor, hatta taşıyoruz...

Filmler ve trendler

Piknik: Moher hırka

Asi gençlik: Deri ceketler

Bonny and Clyde: Bere

Serseri Aşıklar: Kısacık saç

Çıplak Ayakla Parkta: Peluş yakalı kabanlar

Love Story: Atkı, kalın düz kaş

Paris’te Son Tango: Perma saç

Top Gun: Ray Ban gözlük

Bekarlar: Grunge, salaş giyim

Thelma ve Louis: Fular ve gözlük

The Doors:Hipi görünümü

Pulp Fiction: Chanel 18 oje

Strange Days: Parıltılı disko giyim ve koyu makyaj

Beşinci Element: Kırmızı saçlar

Siyahlı Adamlar: Oval çerçeveli güneş gözlükleri

‘Barbarella’ ile ‘Barb Wire’ filmleri arasında neredeyse 30 yıl var. Ama kostümlerin tasarımı zaman ötesi

bir nitelik sergiliyor (En üstteki iki resim). Paris’te Son Tango’

sinema tarihinin kült filmlerinden.

Maria Schneider’in saçları

salgın gibi yayılmıştı (üstte).

‘Grease’ filmi moda yaratmakla kalmayıp, yıllar sonra kendisi de ‘moda’ oldu. Bu yıl karpuz

kol geri döndü. Sorumlusu

acaba ‘Aşık Sheakspeare’mi?

Günümüz genç kadın görünümünde sinema tarihinin ‘yaramaz’ ya da ‘arıza’ kızları egemen gibi görünüyor.

İşte beyaz perdenin yaramaz kızlarından örnekler: ‘Bonny and Clyde’ın Faye Dunaway’i; ‘California’ ve ‘Katil doğanlar’ın Juliette Lewis’i. Bir de modanın güncel kadın imajına bakın (sağda, üstte). Hani neredeyse ‘arıza’...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!