Güncelleme Tarihi:
10 yıldır paylaştıkları mesailerinde Radikal Kitap ekini hazırlamak ve ayrı ayrı kitap yazmak dışında bir işleri daha var Burcu Aktaş ve Derviş Şentekin’in: Aynı işyerinde çalışıyor oluşumuzdan ötürü, çay içme teklifimi “Çaylar benden ama” diyerek kabul etmeleri. Bu artık bir ritüel...
Burcu Aktaş’ın üçüncü çocuk kitabı 'İstasyonda Vals' ve Derviş Şentekin’in ikinci polisiye romanı ‘Beş Parasızdım Ve Katilimi Arıyordum’ geçen ay aynı dönemde piyasaya çıkınca, bu alışılagelmiş ‘çay buluşmaları'nı söyleşiyle taçlandırmaya karar verdik. Teklifi ilettiğimde Derviş Abi ve Burcu ‘Katilini Arıyordu’, evet Radikal Kitap ekini hazırlıyorlardı ama ‘beş parasız’ değillerdi. Çayı onlar ısmarladı.
Burcu Aktaş, çizimlerini Mehmet Güreli’nin yaptığı, 'İstasyonda Vals' isimli kitabında, İstasyon Meydanı’nın insanlarını bize anlatıyor. Kurduğu dünyada ilk iki kitabında olduğu gibi yetişkinlere de unuttuklarını hatırlatıyor. Burcu’nun kurduğu dünya ve anlatım dili biraz son olarak ‘Büyük Budapeşte Oteli’ni çeken ABD’li yönetmen Wes Anderson ile örtüşüyor. Bunu sorunca, “Atmosfer yaratan kişilere hayranım. Onun atmosfer yaratıyor oluşu beni etkiledi. Ama sadece onu izlemiyorum. Bir dünyayı kurup plato gibi gözümün önünde canlandırmayı seviyorum. Şundan seviyorum: İşimi de kolaylaştırıyor. Belki başka türlü yapabilsem öyle yapardım. Gözümü kapayınca ‘Çarpık Ev’ kitabımdaki gibi Yokuşpaşa ise Yokuşpaşa’yı hayal etmek istiyorum. Bu son kitapta da istasyonu hayal etmek istedim” cevabını veriyor.
Derviş Şentekin’in kitabı 'Beş Parasızdım ve Katilimi Arıyordum' ise, kendi deyimiyle isminin de uzunluğundan anlaşılacağı üzere isyan romanı: “Bu kadar uzun isim mi olur? Bir Georges Perec var, bir de ben. Postmodern hayata isyan eden roman bu” diyen Şentekin, derin devleti farklı bir şekilde ele alıyor. Şöyle yani: “Kitabım polisiye ama ‘katil kim’ durumu yok. Katil belli. Türkiye’nin son 30 yılında, devlet eliyle uygulanan şiddet tarihidir yazdığım. Ve şimdiye kadar da birkaç roman dışında buna çok değinen olmadı. Derin devlet denilen olguyu başka şekilde ele aldım. Kitle ve iktidar üzerinden ele aldım.”
Sana güzel gelen güzeldir
“İlk romanı yazarken 'Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı (Clarissa P. Estes) paramparça etmiştim, ‘Kadın aklı nasıl çalışır, nasıl tepki verir’ diye. İkinci roman için de ‘Kitle ve İktidar’ı (Elias Canetti) paramparça ettim” diyen Derviş Abi, kitap yazmanın zorluğunu anlatıyor. Bu zorluğun ‘yazıdan emin olamama’ durumu yaratıp yaratmadığı konusunda Burcu topa giriyor: “Dünyaya herhangi bir şey sunmak cesaret işi. Bir pasta yapıp 10 kişiye sunmak da olabilir, bir çocuk dünyaya getirmek de bir roman yazmak da olabilir. Hepsi cesaret işi.” Şentekin de “Biz akademik kitaplar yazmıyoruz. Kurgu yazıyoruz. Bunun güzel tarafı şu: Sana göre güzel olan her şey güzeldir. Başkası beğenmeyebilir, sen herkese göre aynı beğeniyi sağlamayabilirsin. Ben bir kurgu yapıyorum ve istediğimi söyleyebilirim. Tamam iyi bir şey yaptım mı yapmadım mı korkusu yaşanıyor. Ama kurgu yapıyorsun. Meşhur laf: ‘Güneşin altında söylenmedik laf kalmamıştır.’ Dostoyevski kadar kimse güzel söyleyemez, Gabriel Garcia Marquez kadar kimse iyi söyleyemez. Ama bir de ben söyleyeyim. Bu çağda ben söyleyeyim” diyor. Kitap yazarken ‘dikkat edilmesi gereken hususlar’a da sıra geliyor elbet. Çünkü Burcu, çocuk kitabı kaleme aldı. Tek kıstasının savaş söyleminden kaçmak olduğunu “Bir çocuğa her şeyin anlatılması gerektiğini düşünenlerdenim. Tek dikkat ettiğim savaş söylemi” şeklinde anlatıyor.
Son pası ülkemiz siyasi ortamına atıfla bitiriyoruz. Konu gündemin yazıyı ne kadar etkilediği. Burcu da Derviş Abi de gündemden kaçabildiklerini söylüyor ama Şentekin Gezi Protestoları sonrası ‘iyimser ruh hali’ne girmiş: “Siyasi bir polisiye yazdım, siyasi ama güncel değil. Bu aslında çok da ilgilendirmemelidir bizi. Zira zamanın tortusu önemlidir. Gezi olaylarını gördükten sonra, iyiler de kazanabilecek dedim. Bu ruh haliyle iyimser bir sonla bitirdim bu romanı. Geçen sene yazmış olsam daha karamsar olacaktım.”