Bir Dönem Bir Çocuk

Güncelleme Tarihi:

Bir Dönem Bir Çocuk
Oluşturulma Tarihi: Ekim 13, 2002 00:00

BU Altan Öymen'in ‘‘anılı’’ kitabıdır. Öymen'le Ankara Haber Ajansı'nın (ANKA) sahibi ve Cumhuriyet muhabiri-yazarı olarak 1970'lerden beri tanışırız. Kardeşi rahmetli Örsan Öymen ile gazeteciliğe -ve de TV'ciliğe- farklı anlayışlarla yeni ufuklar çizmiştir.Milletvekilliği ve bakanlık yapmış, Almanya'da basın ataşeliğinde bulunmuş, Milliyet'i yönetmiş, köşe yazarlığı ve başyazarlık yapmış, ajans sahibi olmuş ve en önemlisi CHP Genel Başkanlığı'nda bulunmuş ancak hiçbir zaman 'muhabir'liği unutmamıştır Öymen...Onun nasıl bir gazeteci olduğunun acısını 'haber atlayan' gazeteciler çok iyi bilir.Öymen'i fazla anlatmaya gerek yoktur. Doğan Kitap yayınları arasında, çarpıcı olduğu kadar bilgilendirici ve öğretici bir anı kitabı çıkardı:‘‘Bir Dönem Bir Çocuk’’Çocukluğuyla birlikte 1930'lu, 1940'lı yılların hikáyesini, II. Dünya Savaşı'nı, CHP ve DP'li siyaset ve parlamento dünyasını anlatırken, bugüne anlamlı dersler çıkartıyorsunuz.Atatürk'ün ölümünden sonra CHP'deki 'değişmez genel başkanlık' ile bugünkü 'lider diktatörlüğü'nü kıyaslamak istiyorsak Öymen'in yazılarına bakmak gerekiyor:MİLLİ ŞEF‘‘Atatürk fotoğrafının yanına İnönü'nün de aynı büyüklükteki fotoğrafı asıldı. Evdekiler ona İsmet Paşa demeye devam ediyorlardı. Ama fotoğrafın altında İsmet İnönü yazıyordu.Bir şey daha yazıyordu: ‘‘Milli şef.’’Bu sıfat ona aralık ayında toplanan CHP Kurultayı'nca verilmişti. Kurultay bir de tüzük değişikliği yapmış, onu partinin 'değişmez genel başkanı' ilan etmişti. Yani, genel başkan olmak için bir daha seçilmesine gerek yoktu. Hep öyle kalacaktı.Bir not: Bu 'değişmez genel başkanlık' işinin ne kadar yersiz olduğunu ben tabii o zaman fark etmemiştim ama aklı başındaki büyükler herhalde görüyordu. Gerçek dönem tek parti dönemiydi. Tek partinin de bir 'şef'i vardı ki, onun 'değişmez' olması bir istikrar unsuru sayılabilirdi. Ama bunu böyle ilan etmeye gerek yoktu ki... Herkes biliyordu, o zamanki sistem içinde 'şef'in değişmesinin seçim yoluyla da kolay olmadığını. Bunu şeklen de olsa seçime dayatmanın ne zararı vardı. Ama kurultayda bu gereksiz ve yersiz öneri gene de yapıldı ve kabul edildi.BAYAR ÖNERDİBu öneriyi yapan ise ilginçtir; İnönü'nün geçmişteki ve gelecekteki rakibi Celal Bayar'dı. O zaman başbakandı. Partinin genel başkan yardımcısıydı. O öneriye imza atmayı, herhalde görev saydı.Bir not daha... İnönü'nün 'değişmez genel başkanlık' sıfatı demokrasiye geçilirken yeni bir tüzük değişikliğiyle kaldırıldı. CHP'den sonra kurulan tüm öteki partilerin genel başkanlarının 'değişir' olmaları zaten tüzüklerinin gereğiydi. Ama bu demokratik kural uygulamaya yansıdı mı? Öteki partilerin genel başkanlıklarında seçimle değişenler çok azdır. Çoğu, genel başkanlıklarını fiilen 'değişmez' bir meslek gibi sürdürmüşlerdir. Partilerde genel başkanının karşısına, seçilmek bir yana 'kazanma şansı olan aday' çıktığı da az görülmüştür.Özetle: Tek parti döneminin 'değişmez'liğini aratmayan bir genel başkanlık 'istikrar'ı daha sonraki 'demokratik' partilerimizin çoğunda hálá vardır.’’Değişmez genel başkanın nasıl değiştiğini; değişir gözüken genel başkanların nasıl değişmediğinin yorumunu da siz yapın!Öymen, altı ay içinde anılarının ikinci cildini çıkartacak, 1960 İhtilali'ni ve 1970'li yılları yazacak.‘Yeter’DP'nin 'Yeter Söz Milletindir'' sloganı 23 yıllık CHP iktidarına 'yeter' anlamını taşıyordu. CHP'nin Atatürk ve İnönü fotoğraflı afişleri karşısında hayli etkili olmuştu. Afişin ressamı Yüksek Mimar Selçuk Milar'dı.O tarihlerde partilerin afişlerinde sadece yazı kullanılıyordu.Celal Bayar o zaman ‘‘Fazla reklama lüzum yok, bunu görenler koşarlar’’ diyordu.Öymen, DP'nin 1950'de iktidarı bu sloganla aldığını anlatıyor.Bu slogan bugün Çiller'den Tayyip Erdoğan'a kadar birçok genel başkan tarafından kullanılıyorKitapta neleri bulacaksınızKalkın ey ehli vatan!1946 Eylül'ünde ilk devalüasyon (1 $ 2.83'ten 1.83 kuruşa düşürüldü) kararının nasıl alındığını... Ankara Valisi Nevzat Tandoğan'ın ‘‘Bu memlekete komünizm gerekirse onu da biz getiririz’’ sözünü neden söylediğini... 'Tayyareci' diye bilinen Nuri Demirdağ'ın Milli Kalkınma Partisi'ne neden 'Kuzu Partisi' denildiğini... 1945'te Tan Gazetesi'ne 'gençlik tepkisi' altında yapılan saldırıyı... Hüseyin Cahit Yalçın'ın 'Kalkın Ey Ehli Vatan' çağrısının neyi amaçladığını... Komünizmle mücadele döneminin nasıl başladığını... 'Ankara Cinayeti'nin ne olduğunu... 'Dörtlü Takrir' olayını ve Refik Koraltan, Celal Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü'nün kurduğu Demokrat Parti'yi... Siyasette 'müfrit' ve 'mutedil' kavramlarını kimin kullandığını... Missouri gemisinin İstanbul'da görkemli karşılanışını, 'Rus salatası'nı, 'Sine-i millet' tartışmasını, DP içindeki 'Mareşalcıları', Hasan Ali Yücel-Kenan Öner davasının nasıl bir sağcılık-solculuk kavgasına dönüştüğünü... Turançılık-ırkçılık kavgalarını ve 'Başbuğ' sözcüğünün kimin kitabından alındığını... Bugün CHP İstanbul'dan milletvekili adayı olan amcaoğlu, emekli büyükelçi Onur Öymen'i... İstanbul'un güzelliklerini; Florya, Fenerbahçe, Moda, Suadiye ve Salacak plajlarını, Bağdat Caddesi'nin tramvayını ve Haliç'te vapur gezilerini...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!