Güncelleme Tarihi:
İki çocuk annesi, gazeteci Gülçin Uysal Tahiroğlu’na (58) ilk kanser tanısı 2001’de kondu. ‘Bitti’ derken, dört yıl sonra peş peşe başka tümörler geldi. Üst yutak, akciğerler ve göz sinirinin üzerine oturdu. Zorlu ameliyat, ilaç, ışın tedavileri aldı. Kendi deyimiyle “organlarını birer birer toprağa verdi.” Buna rağmen “Niye ben?” diye sorgulamak yerine, “Benim ayrıcalığım ne diğer insanlardan” diye düşünmeyi tercih etti. Süreçte, sol gözünü kaybetti. Sağ gözü çok az görüyor. Ama “Timur” adını verdiği tümörle mücadeleden asla vazgeçmiyor. Hastalığı ile uğraşırken bir yandan kızları Çağlar ve Pınar’ı büyüttü, onların hayallerinin kapılarını açık tuttu.
Kitabına ad-soyadının başharfleri ve ‘ana’ sözcüğünden türettiği Gutana adını verdi. Kitabın gelirini ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) ve ÇOKSEV (Çocuk Kanserleri Sevgi ve Dayanışma Derneği) derneğine bağışlayacak.
‘ANALIK DUYGUM SAYESİNDE MÜCADELE ETTİM’
Yaşadıklarını paylaşma istediği baştan beri vardı ama kızlarının büyümesini bekledi. Büyük kızı Çağlar klinik psikolog, küçüğü Pınar piyanist oldu. Ayakları yere basınca da yıllar önce ana hatlarıyla hazır olan kitap fikrini hayata geçirebildi. Tahiroğlu şöyle anlatıyor: “Kanser teşhisim konduğunda büyük kızım Çağlar ergenlikte, küçük kızım Pınar daha küçüktü. Kızlarımın, yazdıklarımı okuyup idrak edecekleri bir yaşa gelmelerini bekledim. Hastalığın seyri boyunca, maske takıyordum ve kızlarım birçok kez hasta olduğumun bile farkına varmıyordu. Bütün duygularımı, yaşadıklarımı günlüklerde topladım. ‘Bunca yıl nasıl geçti, nasıl mücadele ettin?’ sorusuna yanıtım: ‘Analık duygum.’ O öyle bir duygu ki ne düşmene izin veriyor ne de yok olmana… Sürekli analığın adabına uygun hareket etme dürtüsü sarıyor bedeni. Bu dünyadan gidene kadar da bırakmıyor.”
Peki kanser ilk geldiğinde nasıl kabullendi? Zorlandı mı? Tahiroğlu, “Tabii ki ben de bir süreçten geçtim. Ama benim süreçlerim çok uzun olmadı. Hem hayatın ritmi açısından buna zamanım yoktu hem de hayata pozitif baktığım için daha çabuk adapte oldum. Çünkü kaçınılmaz bir tablo var ortada. Ya savaşacaksınız ya da onun zaferini seyredeceksiniz. Ben birinci yolu seçtim. Bu insanın karakteriyle ilgili olabilir ama öğrenilebilecek bir süreç. Niyet önemli, negatif duyguların içine gömülmeden yaşamayı öğrenmek gerekiyor” diye anlatıyor.
Bir yandan klasik tedavileri alırken, diğer yandan 35 yıllık eşi avukat Ercüment Tahiroğlu ile duydukları, öğrendikleri pek çok farklı tedavi, destek yöntemine de yöneldiler. Hastalıkla savaşın aile boyu mücadele gerektirdiğini anlatan Tahiroğlu, hastalara şu önerilerde bulunuyor: “Bu yolda yürümeye kararlıysan, arkana bakma. Zira arkanı döndüğünde kimseyi bulamayabilirsin. Ya zaman hızla geçmiş ya da insanlar değişmek istemiştir. ‘Her şeye hazırlıklıyım’ dersen yine de emin olduğun tek şey kendine olan inancın olmalı. İnancın varsa sen de varsın. İnanç hayalleri körükler, hayalse gerçekleri.”
İSTİLACI TİMUR TÜMÖR
Tahiroğlu sinsi, istilacı, yayılmacı tümörünü bu özellikleriyle tarihteki Timur’a benzetiyor: “Şaka yapmak, sorunlarla dalga geçmek mücadeleyi kolaylaştırıyor. Tümör için ‘Bitti’ dedim, bitmedi. ‘Geçti’ dedim geçmedi. ‘Bu kez son’ dedim, asla son nedir bilmedi. Bildiği tek şey canı istediğinde, istediği yere atlamak ve orada sinir kılıfının içine yerleşip sinsice beklemek, gönlü isteyince de çıkıp atlayıp sıçrayıp büyümeye çalışmak... Tümör Timur, yıllardır ona yakıştırdığım ada layık bir şekilde ilerliyor. Defalarca kovalayıp yerleşmesine izin vermeden topraklarımdan sürmeme rağmen bu kez yayılmanın keyfini çıkarıyor gibi...”
BENCİLLİK YAPMADIM
Tahiroğlu’nun büyük kızı klinik psikolog Çağlar, Sınır Tanımıyan Doktorlar’la dünyanın farklı bölgelerinde çalışıyor. Piyanist Pınar İtalya’da müzik eğitimi almaya devam ediyor. Tahiroğlu, “Hasta da olsam kızlarımı yanımda tutmaya çalışmadım. Bu bencilce olurdu. Hayatlarını, hayallerini sürdürmeleri istedim” diyor.