Bir adım daha...

Güncelleme Tarihi:

Bir adım daha...
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2004 00:00

BİR yandan Türkiye, Avrupa Birliği (AB) üyeliği yönünde ilerlerken, öte yandan da buna karşı olanların sesleri daha güçlü şekilde çıkmaya başladı.Dün her ikisine de tanık olduğumuz bir gündü: Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, dün Lahey’de AB’nin Dönem Başkanlığı’nı bırakacak olan Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot ve başkanlığı devralacak olan Lüksemburg’un Dışişleri Bakanı’yla önemli bir görüşme yaptı. Ardından Gül ile Bot, Günter Verheugen’in görevini devralan AB Komisyonu üyesi Dr. Olli Rehn ile bir basın toplantısı düzenleyerek soruları yanıtladılar.Aldığımız izlenimi sözün başında belirtelim:AB liderlerinin 17 Aralık’ta yapacakları toplantıda ‘Türkiye ile katılım müzakerelerine başlanmasına’ karar verilecek; ama müzakereler Temmuz 2005’ten önce fiilen başlamayacak. Hani AB’nin 2002 Zirvesi’nde ‘Türkiye, Kopanhag Kriterleri’ni yerine getirdiği takdirde müzakerelerin gecikmeksizin başlayacağına’ karar verilmişti ya... Onu AB üyeleri unutmuş görünüyorlar. Ama meşru bir bahaneye sığınmak için müzakerelerin önüne ‘Tarama Süreci’ dedikleri bir ara dönemi koyuyorlar.Dünkü basın toplantısındaki tepkilerinden yanlış izlenim edinmediysek, Abdullah Gül buna razı olmuş gibiydi. Oysa aynı Gül, iki taraf mevzuatı üzerinde yeterli inceleme ve karşılaştırmanın geride kalan süre içinde zaten yapıldığını kaç kere dile getirdi. Ama belli ki sonuç alamamış.Aslında iki ay, beş ay bekleme önemli değil. Hele Türkiye gibi 41 yıldır AB rüyasıyla yatıp kalkan bir ülke için...Ne var ki öte yandan AB dünyasından Türkiye’nin üyeliği aleyhine yeni sesler çıkıyor. Nitekim hem Almanya’da, hem de Fransa’da bireysel girişimle başlatılmış ‘Türkiye, AB’ye üye olmasın’ kampanyaları var. Evvelce (özellikle Helmut Kohl’un başbakanlığı döneminde) Almanlar hükümeti idi ama kendileri ortada görünmezler Yunanistan’ı kullanırlardı. Sonra da ‘Biz istiyoruz ama bu Yunanistan’ı ikna edemiyoruz’ derlerdi.O oyun bozuldu. Şimdi Almanya, Türkiye’yi destekliyor ama Fransa yan çizmeye çalışıyor. Ama Cumhurbaşkanı Jacques Chirac daha önce kendisinin de altına imza attığı kararlar nedeniyle mahcup olmak istemediği için yeni aktörler kullanılıyor. Avusturya ve Güney Kıbrıs şimdilik öndeler. Hollanda’dan da bazen bozuk sesler duyuluyor. Sanki Türkiye, ‘Üyelikten vazgeçtik. AB’yle özel statülü bir ilişkimiz olsun yeter’ dese, güle oynaya yarın kabul edecekmiş gibiler. Ama öyle yağma yok... Türkiye -yukarıda dediğimiz gibi- AB üyesi olmak amacıyla 41 yıl önce attığı imzaya ne kadar sadık kaldıysa o tarihte Türkiye’ye imzasıyla söz verenlerden de en az o kadar dürüst ve şerefli olmalarını isteme hakkına sahiptir.Gerçi 17 Aralık’ta ‘müzakerelerin başlamasına’ karar verilse bile önümüzdeki en az 10 yıl boyunca bize kök söktüreceklerini biliyoruz. Ama Türkiye’nin bu tür engelleri de aşacağından eminiz. Sabreden görür...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!