Binbir kültürlü Amasya

Güncelleme Tarihi:

Binbir kültürlü Amasya
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 15, 1999 00:00

Haberin Devamı

Geçen hafta Amasya'daydım. Gidiş nedenim, yüzyılın son güneş tutulmasını izlemekti. İstanbul'dan başlayan yolculuğum, Bolu, Gerede, Kurşunlu, Ilgaz, Tosya, Gümüşhacıköy, Merzifon güzergahını izledi. Bu güzergah üstünde yaklaşık 700 kilometre araba kullanarak, Şehzadeler Kenti Amasya'ya girdim. Bu haftaki yazımın ilk bölümünde sizlere Amasya'dan söz edeceğim. İkinci bölümde ise güneş tutulması ile ilgili izlenimlerimi aktaracağım.

Amasya'ya girdiğimde, hava, dünya meteoroloji uzmanlarının belirttiği gibi pırıl pırıldı. Güneş, Yeşilırmak'ın yara yara ilerlediği vadinin iki yanından, duvar gibi yükselen kayaları yeteri kadar ısıtmıştı.. Kayalardan yansıyan sıcaklık, otel odamın açık penceresinden içeri girip, buram buram terlememe neden oluyordu. Amasya'yı gezmeye, diğer kentlerde olduğu gibi başladım. Fotoğraf makinelerimin, notlarımın bulunduğu çantayı yüklenip resepsiyona indim. Oradaki görevliden gezilecek yerlere nasıl gideceğim konusunda bilgi aldım. Kentin haritasını cebime koyup, yola koyuldum.

İlk durağım, Yeşilırmak'ın kıyısı, Yalıboyu oldu. Orada bir banka oturup, karşı kıyıda yanyana dizilmiş evleri seyrettim. Ayvanlı, çıkmalı, cumbalı bu tarihi evlerin bazıları restore edilmiş, bazıları da yıkılmaya yüz tutmuştu. Tam arkada yükselen yamaçlarda Pontus Kralları'nın mezarları yer alıyordu. Dorukta ise Harşane Kalesi, kuşbakışı kenti seyrediyordu.

ÖNEMLİ HEMŞEHRİ

Tarih'te Amasaa, Amis, Amesia, Amazis, Amazus, Amizus, Amasa, Amisa adlarıyla anılan kentin bir de çok önemli hemşehrisi vardı. İlkçağın ünlü 'gezgin-coğrafyacısı' Strabon Amasya'da doğmuştu. Antik dünyayı karış karış gezen Strabon, daha sonra kentine dönüp, 17 kitaptan oluşan 'Geokraphika' yı yazmıştı. İşte bu eserdeki Amasya bölümünü, Yalıboyu'ndaki bir bankın üstünde otururken okudum. Tam yanımda ise oltasını Yeşilırmak'a sallandırmış bir Amasyalı oturuyordu. Ben sormadıkça söylemedi. Sorunca da uzun uzun anlattı: 'Buradan yayın balığı çıkar..15-20 kiloyu bulanlar da vardır. Yakaladıklarımızı ya satarız ya yeriz.. Ben oğluma göndereceğim.. Gazeteci misin?.. Amasya'nın tarihi çok zengindir.. Aman haşhaşlı çöreğini yemeden gitme..' Ben orada olduğum süre içinde, yaşlı balıkçının oltasına hiçbir kısmet rastgelmedi..

Yalıboyu'ndan kalkıp, arka sokaklara doğru yöneldim. Ana caddede vakit geçirmenin pek anlamı yoktu. Heryerde gördüğümüz beton binalar, trafik karmaşası, insan kalabalığı burada da vardı..Hititlilerin, Phriglerin, Kimmerler'in, Lydialıların, Persler'in, Selçuklular'ın, Osmanlılar'ın gelip geçtiği bu kentte asıl, görülecek olanlar arka taraflardaki dar sokaklara gizlenmişti. Camiler, mescitler, türbeler, hamamlar, medreseler.. Son Selçuklu Hakanı Sultan Mesud'dan, Osmanlı sultan ve şehzadelerinden kalma izlere adım başı rastlanan Amasya, tarih tutkunları için mutlaka gidilmesi gereken bir kentti. Yörenin en zengin müzelerinden biri olan Amasya Müzesi'ni ise ne yazık ki gezemedim. Turistlerin en çok geldiği mevsimde tamirat nedeniyle kapalıydı!..

Bir de kentin 18 kilometre uzağında Şahin Kayası'nda bir su kanalı da var. Bu su kanalı kimilerine göre Pontuslular zamanında yapılmıştı... Dağın eteği boyunca ilerleyen kanal arada bir tünellere girip çıkıyor.. Ünlü gezgin Evliya Çelebiye göre ise bu kanalın yapımcısı Ferhat’tı... Aşkı Şirin uğruna bu dağları delip geçmişti..

SİYAH BULUTLAR

Ayaklarım sokakları arşınlayamaz hale gelince odama çekildim. Açık penceremden görünen gökyüzünde, yıldızlar pırıl pırıl parlıyordu. Ertesi günkü tam güneş tutulmasını net bir şekilde izleyeceğimden emin olarak huzur içinde uyudum.. Sabah, odamın tam karşısındaki sebze halinden gelen bağrışmalarla yatağımdan fırladım. Etrafı kolaçan etmek için perdeyi açınca, gördüğüm manzara karşısında şok oldum.. Gökyüzü kara bulutlarla kaplanmıştı.. Bir yandan giyinirken, bir yandan da teselli arıyordum: 'Amasya'nın sabahları hep böyle olur belki de.. Öğleye doğru hava açar..'

Basamakları üçer beşer atlayıp, kahvaltının verildiği teras katına çıktım.. Oteldeki müşteriler, benden önce gözleme başlamışlardı.. Otelin sahibine sordum. Aldığım yanıt hiç de içaçıcı değildi: 'Vallahi ilk kez karşılaşıyorum.. Rize taraflarında yağmur varmış.. Bulutlar oradan geliyor olmalı..' Sanki bulutlanmanın suçlusu kendisiymiş gibi, müşterilerine mahcub gözlerle bakıyordu.. BBC'den gelen İngiliz televizyoncular, bir acele merkeze bulut raporu verip, ne yapacaklarını sordular.. Amerika'dan gelen, güneşe tapanlar tarikatına mensup, beyaz, uzun sakallı üç kişi, hemen Amasya'yı terk edip, Sıvas'a gitmeye karar verdiler..

Ne yapacağımı bilmez bir halde arabama binip, 22 kilometre uzaklıktaki Gökhöyük'e gittim. Burada, Tarım İşletmelerini Geliştirme Merkezi'nde gözlem için düzenlemeler yapılmıştı.. Önce Jandarma, sonra polis kontrolünden geçtikten sonra alana girdim.. Herşey o kadar iyi organize olmuştu ki gözlerime inanamadım. Ağaçların altına, konuklar için masa ve iskemleler konulmuştu. Bir tarafta acıkanlar ve susayanlar için içecek-yiyecek servisi yapılıyordu. Basket sahası, elsanatları pazarına dönüştürülmüştü. Bütün broşürler ve pankartlar, Türkçe ve İngilizce hazırlanmıştı. Seyyar postahane, telefon kulübeleri, tertemiz tuvaletler bu düzenlemenin batı standartlarının da üstünde olduğunu gösteriyordu. Yeri gelmişken, bu işi başaran Amasya Valisi'ni ve yardımcılarını tebrik ederim.

KONSER DİYALOGLARI

Tutulmaya bir saat kala, şef Traunfellner yönetimindeki Viyana Senfoni Orkestrası sahnedeki yerini aldı. Güneş tutulmasına kadar olan sürede G.Holst'un Gezegenler adlı bestesi çalınacaktı. Tutulmadan sonra ise Yarasa Üvertürü, Viyana Ormanları'ndan, İmparator Valsi, Mavi Tuna ve Türk Marşı adlı eserler seslendirilecekti. Orkestra çalmaya başladığında 5 bine yakın tutulma izleyicisi alandaki yerini almıştı.. İlk anlar, kulaklar orkestrada gözler ise gökyüzünde kayıp giden bulutlardaydı.

'Gezengenler' adlı beste biraz sıkıcı olmalıydı ki, sahnenin önündeki ilk üç sıra dışında pek dinleyici bulamadı. Benim bulunduğum arka sıralarda ise konser sırasında şu tür konuşmalar duyuluyordu:

-Oğlum bir gözlükte bana verir misin?..

-Kendim için değil çocuk için istiyorum..

-Bak bak tutulma başladı.. Ay sağdan giriş yaptı..

-Alo yayına gireyim mi?.. Sesim nasıl geliyor..

-Evet sayın seyirciler, yüzyılın son güneş tutulması...

-Sayın bakanım, bulutlar için bir şey söyleyecek misiniz?..

-Bana da soğuk bir su alsana..

-Hanımefendi burası basın mensupları için.

-Abi bi fırt bira bana da versene..

-Paşayı da çek.. O da güneşe bakıyor..

BEKLENEN AN

Ve bu konuşmalara, hiç susmadan çalan cep telefonları eşlik ediyordu. Bütün bu karmaşaya rağmen, orkestranın konseri olduk olmadık yerde alkışlanıyordu. Sonunda beklenen ana birkaç dakika kaldı. Güneş, büyük bir bulut kütlesinin ardında kayboldu. Herkesin yüzünde umudun sönüşü izlendi. Herşeye rağmen daha birkaç dakika vardı.. Işık giderek azaldı..Herkes nefesini tutmuş gökyüzüne bakıyordu.. İşte tam o sırada bir mucize oldu ve bulut kütlesinin ortasında bir açıklık belirdi. Yüzyılın son güneş tutulması tam bu açıklıkta gerçekleşti. Seyirciler, bulutu ve güneşi hararetle alkışladılar.

Tam tutulma gerçekten görülmeye ve yaşanmaya değer bir andı. Gündüzün ortasında zifiri karanlığı yaşamak, gökyüzünde, etrafından kızıl alevler fışkıran siyah bir güneşi görmek insanı başka boyutlara taşıyordu. Tüm bunlara ek olarak, bu muhteşem doğa olayını görme ayrıcalığı başka bir hazza neden oluyordu.

Ertesi gün erkenden dönüş yoluna çıktım. Ama bu kez kattettiğim kilometreler fazlalaştı. Buraya kadar gelip de Tosya'dan pirinç almamak olur muydu?.. Satıcı, ürünün kalitesi konusunda yemin billah etti.. Bir bardak pirince iki bardak su konması gerektiğini öğütledi. Oradan Kastamonu'ya geçip, yörenin ünlü nohutundan, bulgurundan, kırmızı, yeşil mercimeğinden yüklendim. Taşköprü'de mola verip, dünyanın en lezzetli sarmısaklarından aldım. Kargı kasabasında, damaklarda lezzet patlaması yapan, keçi barsağına basılmış tulum peynirini boşuna aradım. Oradan Çorum'a bir merhaba deyip, kese kağıdını, her derde deva sarı leblebi ile doldurdum. Gerede'den odun ateşinde pişmiş koca bir kara ekmek aldım. Bolu'da torba yoğurdu ile koyun peyniri için mola verdim.

Amasya ve çevresi güneş tutulması olmasa da ilginç.. Özellikle tarihe meraklı olanların çok keyif alacakları bir bölge.. Alternatif tatil meraklılarına bu rotayı öneririm.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!