Güncelleme Tarihi:
Türkiye bir deprem ülkesi. 6 Şubat'ta yaşadığımız büyük felaket, bu gerçeğin altını bir kez daha çizdi ve özellikle konut olarak kullanılan binaların depreme karşı dayanıklı olmasının önemini bir kez daha ortaya çıkardı.
Binasını risk tespitine sokmak isteyen yurttaşların sayısı her geçen gün artarken günlük konuşmalarda binanın bitişik nizamda inşa edilmiş olması, dairelerin içindeki kolon ve kirişlerin sayısı, duvarlardaki çatlaklar ve benzeri kıstasların da binanın sağlamlığı bağlamında öne çıktığına şahit oluyoruz.
Bu yorumları İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi, Yapı ve Deprem Mühendisliği Laboratuvarı’nda görevli Prof. Dr. Ercan Yüksel'e sordum, oldukça önemli bilgiler paylaştı.
1-) BİTİŞİK NİZAM İNŞAAT, BİNALARIN DAYANIKLILIĞINDA BELİRLEYİCİ BİR FAKTÖR MÜ?
Başta büyükşehirler olmak üzere Türkiye'nin hemen her yerinde bitişik nizam yaygın bir yapılaşma modeli. Binaların birbirine bitişik olması, sağlamlığı etkiler mi?
Prof. Dr. Ercan Yüksel: Halk arasında genelde "Bitişik nizamdaki yapılar birbirine yaslanarak destek oluşturuyor" düşüncesi hâkim. Oysa binaların mühendislik hesapları yapılırken hepsinin tekil bloklar olarak yani birbirinden ayrı şekilde tasarlanması gerek. Çünkü deprem hareketi gibi bir etki geldiğinde binalar, öngörmüş olduğumuz çerçevedeki yer değiştirmeleri yani yatay deplasmanları (öteleme veya gidip-gelme hareketi) yapabiliyor olmalı. Fakat bitişik nizamda buna pek imkân olmuyor.
Binalar farklı zamanlarda yapıldıkları için örneğin döşeme seviyeleri aynı hizaya bile gelmemiş olabiliyor. Bu çok tehlikeli bir durum… Çünkü birinin döşemesi diğerine göre daha alt ya da üst kottaysa çarpışma esnasında yapılardan birinin kolonu kırılabiliyor.
Bu yapılaşma ne yazık ki uzun zamandır yapı stokumuzdaki en önemli sorunlardan biri...
Örneğin 5 katlı bir bina düşünelim, solundaki yapının da 25 santimetre deplasman yapma özelliği bulunsun. Yani yandaki bina deprem esnasında 25 santimetre sağa sola vuracak. Mevcut binanın da deprem sırasında bunu yapma ihtimali var. O nedenle tüm sallantı hesaplarının yapılıp araya belli bir güvenlik toleransı da konarak çıkan sonuca göre binaların arasında bırakılacak mesafenin belirlenmesi gerekiyor.
Deprem sonrası sosyal medyada pek çok kullanıcı evinde gördüğü sorunları paylaşmaya başladı. Örneğin “Benim evimde kolon yok ama yan dairemde var” gibi paylaşımlar dikkat çekiyor. Daire içindeki gözle görülür kolonların sayısı bir kriter midir?
Prof. Dr. Ercan Yüksel: Yapı çerçeve türü bir sistem ise mutlaka kolon vardır. Fakat bazen kolonlar duvarlarla hemyüz inşa edilirler yani çıkıntı şeklinde değillerdir. Dolayısıyla kolonu göremeyebilirsiniz. Bu tip durumları metal detektörü ile çok kolay bir şekilde anlamak mümkün.
Bu aletle duvarlara bakınca, duvar içinde kolona ait olan donatılar olmayınca sensordan ses alamıyorsunuz. Kolonun bulunduğu bölgede ise net olarak ses alıyorsunuz. İşte o ses, o noktada aslında kolon olduğunu söylüyor.
Ya da komşu dairede duvarla ilgili bir bölümlendirme bulunuyorsa büyük olasılıkla inşa sürecinde bir taraftaki dairede kolon olarak bırakılmış diğer taraftaki dairede ise kolon duvarla hemyüz olarak yapılmıştır. Bu büyük bir sorun değildir. Aletle basit bir ölçümle durum anlaşılabilir.
Özellikle kirişlerin her iki ucuna dikkat edilmeli. Kirişler konuttaki yatay elemanlarımız ve kirişlerin sol-sağ uçlarındaki hasarlar önemli. Çünkü deprem hasarına işaret ediyorlar.
Binaların yüksekliği ile dayanıklılığı arasındaki ilişki de merak edilen detaylardan. Birçok uzman, özellikle 5-10 kat arasında inşa edilen binaların deprem kontrolü gerektirdiğini zira sarsıntılardan en olumsuz etkilenenlerin bunlar olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Ercan Yüksel’in yorumu ise şöyle: “Son depremlerde az katlı binalarda da toptan göçen ya da büyük hasar alan yapılar olduğunu gözlemledik. Özellikle bu depremde kat sayısının artmasıyla beraber yapılan hatalar daha fazla kendini gösterdi… Örneğin donatı detaylarının uygun olmayışı, beton dayanımının çok düşük olması gibi sebepler ön plana çıktı. Büyük can kayıplarının yaşandığı binalarda kat sayısının fazla olduğu görülmüş olabilir ama bu saatten sonra genel olarak yapılacak değerlendirmenin kat sayısına bakılmaksızın tüm yapıların gözden geçirilmesi şeklinde olması daha doğru bir yaklaşım. Özellikle yurdun tamamında 5-10 kat arasındaki binaları 'direkt riskli' olarak birinci sıraya koymak doğru olmaz. Bütün olarak düşünmemiz gerekiyor.”
Aynı şekilde her katta kolonların alt ve üst uçlarına bakılması da gerekiyor. Eğer çatlaklar çok büyükse zaten sıvayı da yırtmış olabiliyor. Bazı ince çatlaklar sıvayı kaldırdığınızda dikkatlice bakıldığında görülebilir. Tabii bu kadar detayı ancak işin uzmanı olan anlayabilir...
Fotoğraf: iStock, DHA