Güncelleme Tarihi:
100 BİN ALBÜM
Koleksiyon yapmak gayet normal bir alışkanlık. Boş vakitleri değerlendirme kontenjanından hayatımıza giren koleksiyonerlik, kimi zaman insanın hayatının merkezine de yerleşebiliyor. Tıpkı Michael Ochs örneğinde olduğu gibi... Ochs müzik albümü biriktiriyor. 1950'lerin ortasında, daha 45'liklerin 89 cent, uzunçalarların 3 dolar 98 cent'e satıldığı dönemde plak biriktirmeye başlayan Ochs'un bugün 100 binin üzerinde cd, albüm ve 45'liği bulunuyor.
BEATLES ÇILGINLIĞI
Beatles'ın 1967 tarihli ‘‘Sgt. Pepper's Lonely Hearts Club Band’’ albümü müzik tarihinin en önemli albümlerinden biri olmasının yanı sıra, kapağı en fazla akılda kalan albüm olarak da tanınıyor. Tabii bu arada The Liverpools gibi bazı uyanıklar da ‘‘Beatle Mania! In The U.S.A.’’ gibi Beatles taklidi albümler de yaptılar.
ROCK BİR SANATTIR
Bazı rock yıldızları üşenmeyip albüm kapaklarını bizzat çizdiler. Bob Dylan'ın 1970 tarihli ‘‘Self Portrait’’i ve Cat Stevens'ın 1971'de çıkarttığı ‘‘Mona Bone Jakon’’ bu kategoriye giriyor. Velvet Underground ve Nico'nun 1967'de piyasaya çıkan ‘‘Andy Warhol’’ adlı albümünün kapağında, adından da anlaşılacağı üzere Andy Warhol'un meşhur muz figürü bulunuyor.
Hiç evlenmeyen Ochs tek aşkının müzik olduğunu, plaklarını da çocukları olarak kabul ettiğini söylüyor. Popüler müzik tarihiyle paralel bir hayat yaşayan Ochs, ‘‘1000 Albüm Kapağı’’ adlı kitabının önsözünü ‘‘Umarım sevdiğim albümlerin kapaklarını, onları toplarken aldığım keyifle incelersiniz’’ sözleriyle noktalıyor.
YILLARCA PLAK YÜRÜTTÜM
Dünyanın en zengin arşivlerinden birine sahip olan Ochs, en favori plaklarından 1000 tanesinin kapaklarını kitaplaştırdı. ‘Aldığım ilk 45’lik Bill Doggett’in ‘Honky Tonk’uydu’ diyen Ochs, daha sonra müzik marketlerden plak çaldığını da itiraf ediyor.
Eşinin adı: Müzik Çocukları: Plaklar
Michael Ochs ve rock'n roll'un arkadaşlıkları başladığında ikisi de henüz çok gençti. Beraber büyüdüler desek, yeridir yani... 1950'lerin hemen başında tanıdığı yeni arkadaşını tanımak için elinden geleni yapmış biri Ochs. Çıkan her şarkıyı dinlemeye ve çoğunu da biriktirmeye çalışmış. Bugün 100 binden fazla albümden oluşan koleksiyonu dünyanın önde gelen kişisel arşivlerinden biri olarak gösteriliyor. Michael Ochs, yıllar sonra bir yayınevi tarafından ikna edildi ve koleksiyonundan elleri titreyerek (gözlerimizle görmüş değiliz ama öyle tahmin ediyoruz) ve geride bıraktıkları için üzülerek seçtiği 1000 albümün kapağını, çok yaratıcı (!) bir isimle ‘‘1000 Albüm Kapağı’’ adı altında kitaplaştırdı.
Ochs'un müzikle aşkı anne ve babasının aldıkları Louis Armstrong, Julie London, Doris Day ve Louis Prima gibi isimlerin plaklarını dinlerken başlamış. İlk pikabına kavuştuğunda da plak satın almaya başlamış. O dönemde 45'liklerin 89 cent'e, uzunçalarların ise 3 dolar 98 cent'e satıldığını söyleyen Ochs, 50 cent olan haftalığını biriktirerek arşivinin temelini atmış. Ochs müzik yüzünden kötü yola da düşmüş. Kendi ağzından dinleyelim: ‘‘İki haftada bir 45'lik almak kesmiyordu. Ben de çalmaya başladım. Müzik marketlerin plak dinleme odalarına 3-4 plakla girip, birini yürütüyordum. Bu kötü alışkanlığım yakalanana kadar devam etti. 'Letter To An Angel' adlı şarkıyı radyoda duymuş ve vurulmuştum. Muhakkak benim olması gerekiyordu. Mağaza boştu. Bu da risk anlamına geliyordu. Bu riski göze aldım ve tabii ki yakalandım. Beni affettiler ama babamı çağırıp durumu bildirdiler. Babam önce kızdı, sonra da bir tavsiye de bulundu. Gençliğinde parası yetmediği zamanlar juke-box'larda, yani otomatik müzik makinelerinde kullanılmış plakları satın ladığını söyledi. Ben de aynı yöntemi uyguladım. Böylece 25 cent'e bir plak alabiliyordum.’’
HİPPİ YILLARI
45'liklerden eski tabirle 33'lüklere yani uzunçalarlara geçişi Elvis Presley sayesinde olmuş. Daha fazla müzik anlamına gelen uzunçalarlarla birlikte hayatına devam eden Ochs, lise bitirme ödevinin konusunu bile rock'n roll'la bağlantılandırmış: ‘‘Rock'n Roll Savunması’’... Üniversite yıllarında hippi olarak takılan Michael Ochs, bu arada çeşitli dergilerde müzik üzerine yazılar yazmış. Üçüncü makalesinin ardından da Columbia Records tarafından, haftada 200 dolar maaşla işe alınmış. İşi plak şirketinin halkla ilişkiler departmanında oturmak ve müzik dinleyip fikir belirtmekmiş. Ochs, o dönemi ‘‘Bana müzik dinlemem için para ve plak verilmesi, dünyada başıma gelebilecek en güzel şeydi. İnanamamıştım’’ diyerek anıyor. Diğer plak şirketlerinden arkadaşlarıyla ‘‘Al sana Miles Davis, ver bana Bob Dylan’’ fikrine dayanan bir tür şebeke kuran Ochs, arşivini bu dönemde bayağı büyütmüş. Okulun ardından müzik piyasasına iyice yerleşen Ochs, popüler müzik tarihinin birinci dereceden tanığı olarak yaşamış. Rock'ın doğumunu, emeklemesini, delikanlılığını (ve orada kalışına... Biliyorsunuz rock'n roll aynı zamanda sonsuz gençliktir) hep ‘‘olay yerinde’’ izlemiş. 1976 yılında plak şirketinin fazla ilgilenme dediği Freddy Fender'in albümüyle fazla ilgilenince ABC Records'taki işinden olmuş. Bu arada hemen belirtelim Fender'in söz konusu albümü ‘‘Before The Next Teardrop Falls’’, altın plağa hak kazanmış bir albüm. Fender da zaten ‘‘Sen olmasaydın bunu alamazdım’’ deyip, altın plağı Ochs'a hediye etmiş.
YENİ BİR DÖNEM
Ochs artık plak şirketlerinde çalışmak istemediğine karar vermiş ve müzikle ticari bir evlilik yapıp ‘‘Michael Ochs Arşivi’’ni kurmuş. Ochs yıllarca biriktirdiği plak, fotoğraf, konser programı gibi materyallerin ticaretine başlamış. Ochs ‘‘Bazen Tanrı'nın bana 'Şimdi evli ve çoluk çocuk sahibi bir adam olabilirdin' dediğini duyuyorum. Ama müzik benim eşim ve plaklarım da çocuklarım’’ diyor.
Cd'lerin çekimine kapıldığını ama hala plakları tercih ettiğini söyleyen Ochs, bu kitabı tamamladıktan sonra arşivini satmayı düşünmüş. Ama tam o sırada eline yıllardır aradığı bir albüm, Little Willie John'un ‘‘Fever’’ı geçince bir anda kendine gelmiş ve ‘‘Aşkı parayla değerlendiremezsin’’ deyip 1 milyon dolardan aşağı değer biçilmeyen arşivini satmaktan vaz geçmiş.
Michael Ochs'un uzun öyküsünden buraya ancak küçük notlar aktarabildik. Her müzik tutkunu Ochs'un aşkını ve tutkusunu anlayacaktır. Dışarıdan biraz anormal gibi gözüken bu merak, aslında dünyanın en normal ve en güzel aşklarından birinin göstergesi: Müzik aşkının...