Bilkent'te gözyaşı sel oldu

Güncelleme Tarihi:

Bilkentte gözyaşı sel oldu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 05, 2009 18:26

Doğalgaz kurbanı 7 öğrenci için anma töreni düzenlendi.

Ankara'da yılbaşı gecesi doğalgaz kombisinin borusundan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenip ölen 3'ü kız, 7 öğrenci için okudukları Bilkent Üniversitesi'nde anma töreni düzenlendi.

 Törene katılan ölen öğrencilerden Tarık Şükrü Yılmaz'ın kız kardeşi Tilbe Yılmaz'ın ağabeyine yazdığı mektubu okuması, salonu dolduranları gözyaşına boğdu.
Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Konser Salonu'ndaki törene, ölen gençlerin bazılarının aileleri, yakınları, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, bazı YÖK üyeleri, üniversite yönetimi, aralarında YÖK Başkanı Özcan'ın Bilkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü'nde görev yapan eşi Doç. Dr. Kıvılcım Metin Özcan'ın da bulunduğu öğretim üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı. Salondaki platformda, uzun bir masanın üzerine beyaz karanfiller arasında, hayatlarını kaybeden gençlerin çerçeveli fotoğrafları konulurken, bazı ailelerde çocuklarının fotoğraflarını kucaklarında taşıdı. Gençlerin anısına bir dakikalık saygı durusuyla başlayan törene katılanlar gözyaşlarını tutamadı. Bilkent Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Işın Metin yönetiminde Samuel Barber'ın ‘Yaylı Sazlar İçin Adagio’ eserini seslendirdiği sırada salonda hıçkırıklar yükseldi.

Törende konuşan Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Abdullah Atalar, yurtdışında bulunan Rektör Prof. Dr. Ali Doğramacı'nın başsağlığı mesajını okuduktan sonra, karbonmonoksit konusunda bilgiler verdi. Prof. Dr. Atalar, şunları söyledi:
“Oksijenin yetersiz olduğu durumlarda odun, kömür, doğalgaz, fuel-oil, gazyağı, benzin veya tüpgaz gibi yakıtların yanması sırasında ortaya çıkabilir. Yakıt yanarken ateşi mavi ise yeterli oksijen var demektir. Oksijen yetersizliği genellikle çok soğuk gecelerde pencerelerin sıkı sıkıya kapalı olduğu ve çok miktarda yakıt yakıldığı zamanlarda olur. Yılbaşı gecesi de böyle soğuk gecelerden biriydi. Belki evin içerisinde çok kişi olduğu için oksijen de normale göre daha azalmıştı. Doğalgaz yanarken karbonmonoksit çıkarıyordu.”

PIRIL PIRIL HAYELLERİNİ GERİDE BIRAKIP GİTTİLER

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Heper ise hem Türkçe, hem İngilizce yaptığı konuşmasında, gençlerin hayallerini anlatarak şunları söyledi:
“Büşra, Ceren, Elif, Erol, Oğuzhan, Özgür ve Tarık, annelerinin ve babalarının sevgili çocukları, arkadaşlarının can dostları, hocalarının değerli öğrencileri, ülkelerinin iyi vatandaşları idiler. Ceren babasına, ‘Senden başka hiçbir şey istemiyorum, beni okut’ demişti. Ceren'in cenaze töreninde babası, kızının köy adetlerine göre halıdan oluşan tabutuna bakarak ‘Hani bana diplomanı getirecektin?’ diye ağlıyordu. 1 Ocak 2009 Perşembe günü Ceren'in doğum günü idi. Onun için Özgür'lerdeki kutlama hem yeni yıl, hem de yaşgünü kutlaması idi. Özgür savcı olmak ve dolayısıyla ülkesinde hukuk devleti fikrinin pekişmesine katkıda bulunmak istiyordu. Elif siyasete atılacağını belirtmiş, ‘Condoleezza Rice gibi çok başarılı olacağım’ demişti. Yılbaşı tatilinde İstanbul’daki annesini ziyaret etmeyi planlamış, ne varki o meşum gece şehirlerarası yolları kapayan kar, Elif'i yılbaşını arkadaşları ile kutladıkları Özgür'ün dairesine yönlendirmişti. Tarık, yüksek tahsilini Ankara'da yapmak istiyordu. Bu isteğini gerçekleştirebilmek için 2 sene herhangi bir yükseköğrenim kurumuna kayıt yaptırmamıştı. Büşra'nın lise yıllarından bir arkadaşı onun için ‘Neşe doluydu. Sınıfımıza sonradan gelmiş olmasına rağmen onu çabuk kabullenmiştik. Ancak bunu, yani Büşra'nın kaybını kabullenemeyiz’ dedi. Büşra ve Tarık yakın arkadaştılar. İlerisi için müşterek planları vardı. Büşra ve Tarık yan yana defnedildiler. Oğuzhan ile Tarık liseden beri arkadaştı. Üniversiteye birlikte devam etme kararı almışlardı. Ne yazık ki ne beraber ne de yalnız başlarına bitiremediler. Erol bir taraftan üniversitedeki derslerini takip ederken bir taraftan da sık sık son bir yıldır İzmir'de bir hastanenin yoğun bakım servisinde tedavi altında bulunan babasını ziyaret ediyordu. Ne yazık ki bu insan çocukların sonu çok erken geldi.”

Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Berat Gürzumar da yaptığı konuşmada, “Çok gençtiniz çocuklar. 2008 yılının güz döneminde tanışamamıştık. 2009'un ilk sabahı saat 11.00 gibi çalan bir telefon büyük bir acıyla birlikte tanıştırdı sizleri bana ve Hukuk Fakültesi mensuplarına. Tertemizdiniz. Her genç insan gibi bu ülkenin umuduydunuz, çocuklarımızdınız. Yok olmadınız, hüznümüz oldunuz. Sizi asla unutmayacağız” dedi.

DUYGU DOLU MEKTUP

Tarık Şükrü Yılmaz'ın kız kardeşi Tilbe Yılmaz, törende ağabeyine yazdığı mektubu okurken salonda duygu dolu anlar yaşandı. Tilbe Yılmaz'ın duygulu mektubu şöyle:
“Ağabeyim, Söze nasıl başlayacağımı, ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Şu an beni gördüğünü ve duyduğunu biliyorum. Son defa gördüğümde bembeyaz kefene sarmışlardı seni. ‘Ağabey’ dedim haykırdım, ses vermedin, öptüm buz gibiydin. Bu nasıl bir acı, ‘Tarık öldü diyorlar’, ancak kimse içimdeki yangını bilmiyor. Sırdaşım, dert ortağım, sen gittin, derdimi kime anlatacağım, kime koşulsuz güveneceğim, kim sever beni senin sevdiğin gibi? Kim gözünü kırpmadan canını ortaya koyar benim için. Şimdi kara topraktasın, yalnız değilsin dedemin yanındasın, dedem ısıtacak seni. Keşke elimde olsaydı nefesimi sana verseydim. Hayat doluydun, benim iyi kalpli sevecen babayiğit, kargözlü ağabeyim. Allah kimseye ama kimseye kardeş acası vermesin. Allah önce anneme sonra babama, bana ve kardeşime ve seni seven herkese sabır versin.”

ARKADAŞLARIMIZA İFTİRA ATILDI

Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkan Yardımcısı Fatih Demir ise olayın ardından bazı basın organlarında yapılan yorumları ve istifa eden Başkent Doğalgaz Genel Müdürü Veysel Karani Demir'in açıklamalarını eleştirerek, “Söz konusu basın yayın organlarını ve Veysel Karani Demir'i kınıyoruz ve onları insani değerlere, gencecik canların kaybına, en değerli varlıklarını yitiren ailelerin üzüntüsüne saygılı ve duyarlı olmaya davet ediyoruz. Böylesine büyük bir acının ardından yapılması gerekenin, arkadaşlarına iftira atmak veya onlara suçlamalar yöneltmek değil, bu olaya sebebiyet veren ihmaller zincirinin sorumlularını konuşmak olduğunu” diye konuştu.

ÖLEN ÖĞRENCİLER

Turan Özgür Attila (Hukuk Fakültesi- Hazırlık), Büşra Bek (İç Mimari ve Çevre Tasarımı- Hazırlık), Elif Koyuncuoğlu (Siyaset Bilimi- Hazırlık), Ceren Okkalı (Uluslararası İlişkiler- Hazırlık), Erol Can Özdokumacı (Turizm ve Otelcilik- Hazırlık), Oğuzhan Tozburun (Kimya- Hazırlık), Tarık Şükrü Yılmaz (Ticaret ve Yönetim- Hazırlık).

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!