Keşan’a bağlıMecidiye köyünün Saros Körfezi kıyısındaki ormanlık alan, 2006 yılında Kütür ve Turizm Bakanlığı tarafından ’Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgesi’, 2010 yılında ise ’Saros Körfezi Özel Koruma Bölgesi’ilan edildi. Buna rağmen Türkiye ve dünyadan dalış yapmak için grupların akın ettiği Saros Körfezi’nde denize yaklaşık 500 metre mesafede bulunan ormanlık alanlarda taş ve kalker ocakları art arda açılmaya başlandı. Saros’un yeşil kıyıları, ormanlık alanları tahrip edilirken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, geçen mart ayı başında bölgedeki kalker ocakları için, ’ÇED raporu gerekli değildir" kararı verdi. Karar üzerine Saros Körfezi Mecidiye Turizm ve Çevre Kültür Varlıklarını Koruma Derneği, avukat Bülent Kaçar aracılığıyla Edirne İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma talebiyle başvurdu. Mahkeme,’ÇED raporu gerektiği’ yönünde ara karar verdi.
İbrice Limanı’nın da bulunduğu,ayrıca İstanbul Kadıköy Su altı Sporları Merkezi Okulu’nun eğitim yeri olan ve dünyanın her yerinden dalışçıları ağırlayan bölge için dava devam ederken, bazı firmalar aynı bölgede, deniz kıyısındaki ormanlık alanda iki yeni kalker ocağı açmak için Bakanlığa başvurdu. Bölge halkının tahribatı önlemek için sürekli eylem yapması üzerine Saros Körfezi’nin durumu medyaya yansıdı. CHP Edirne Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Erdin Bircan’ın konuyu gündeme getirip, Orman ve Su İşleri Bakanlığı’na itirazda bulunması üzerineBakan Veysel Eroğlu, geçen temmuz ayında bölgede yeni ocaklar açılmayacağını açıkladı.
Edirne İdare Mahkemesi’nde Saros Körfezi Mecidiye Beldesi Turizm Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Geliştirme Derneği üyeleri İrfan Balaban ile Recep Çınar’ın açtığı ’ÇED gerek değildir’ kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemi davasında, bilirkişi heyeti yaptığı incelemenin sonuçlarını mahkemeye sundu.
ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİGebze Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof.Dr. Nihal Bektaş ile Doç.Dr. M.Salim Öncel ve İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü’nden Yrd.Doç.Dr. Nimet Velioğlu’ndan oluşan bilirkişi heyetininraporunda, Saros Körfezi ve kıyılarının jeomorfolojik, peyzaj, ekolojik, floristik, biyogenelik ve turistik özelliklerinin bozulmadan korunması amacıyla Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edildiği belirtildi. Raporda şunlar kaydedildi:
"Ege Denizi’nin en tuzlu kesimlerinden birini oluşturan Saros Körfezi’nde karmaşık girdaplar çizen akıntılar görülür. Bu akıntılar nedeniyle de kendi kendini temizleyen bir körfez konumundadır. Dünyada kendi kendini temizleyerek temiz kalan beş körfezden biri olduğu ileri sürülür. Suların yüksek oksijen içeriği ve körfeze dökülen akarsuların getirdiği bol besin tuzları nedeniyle tür bakımından zengindir. Saros Körfezi kuzey kıyıları ve çevresi doğal, tarihi ve kültürel değerleriyle zengin bir turizm potansiyeline sahiptir. Bu potansiyelin fark edilmesi üzerine körfez bütününde sürdürülebilir turizmin gelişimin sağlanması için, 8 Aralık 2006 tarih ve Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, Saros Körfezi kuzey kıyıları ve yakın çevresi Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi olarak ilan edilmişti. Bu karar, sürdürülebilir turizm açısından, kıyıların taşıma kapasitesi aşılmadan turizme kazandırılması ve turizmin büyüme hızının kontrol altında tutulmasını sağlayacağı düşünülerek alınmıştır. Saros Körfezi’nin zengin flora ve fauna zenginlikleri yanında, kıyılarının jeomorfolojik ve kıyı gerisindeki beşeri çevre özelliklerinin koruma kullanma esas ve usullerinin Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’nce belirlenmesi kararı alınmıştır. Böylece körfezin kuzey ve güney kıyıları koruma altına alınarak körfezin azami ölçüde çevresel etkiden uzak tutulması amaçlanmaktadır."
ORMANIN BÜTÜNLÜĞÜ BOZULACAKTabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilen 15 bölgeden birininSaros Körfezi olduğu belirtilen raporda, şöyle denildi:
"Dava konusu taş ocağının faaliyeti ile ilgili yapılacak bitki örtüsü kaldırılması, yarmaların açılması, parçalama, kırma, patlatma, depolama ve taşıma işlemlerinin özel çevre koruma bölgesi olan
Saros Körfezi’ne olumsuz etkileyeceği düşünülmektedir. Ayrıca, taşınmaz üzerinde yapılan keşifle dava konusu alanda madencilik faaliyetlerinin gerçekleştiği bölümde meşe ormanı bulunduğu tespit edilmiş, proje alanının çevresinde de orman alanları mevcut olup tahsis işlemine konu taşınmaz bu alanların devamı niteliğindedir. Bu sahanın mevcut orman sahası ile irtibatının kesilmesi, dolayısıyla orman flora ve faunasının bu sahada kendini geliştirememesi bununla birlikte ormancılık faaliyetlerinin bu sahada yapılamayacak olması, ormanın temel fonksiyonları olan oksijen üretimi, su kalitesini artırması, toprağın yüzeysel akışını durdurması, karbon yutak alanı olması, yaban hayatı için yaşam alanı olması vs. gibi fonksiyonlarını yerine getiremeyecek olması durumları göz önünde bulundurulduğunda, orman bütünlüğüne zarar vereceğini belirtmek mümkündür. Diğer taraftan açık maden işletmesi faaliyetinden kaynaklanan toz partiküllerinin civar orman ağaçları yapraklarında birikmesi neticesinde ağaçlarda kurumalar ve bozulmaların olacağını vurgulamakta yarar vardır."
’SAKINCALI’Raporda,bölgedeki patlatmalar, kullanılacak araç ve gereçlerden ortaya çıkacak gazlar, gürültü ve diğer atıkların yaratacağı kirliliğin de ekosisteme olumsuz etkileri olacağı vurgulandı. Raporun devamında, şunlar belirtildi:
"Dolayısıyla yapılacak madencilik faaliyetinin orman bütünlüğünü bozacağını ve ormancılık açısından da sakıncalı olacağını ifade etmek mümkündür. Kaldı ki orman, üzerindeki ağaçların çapı ve kullanım amacı ile ölçülebilen ve değer takdir edilen bir varlık değildir. Ormanın insan ve diğer canlıların temel yaşam kaynakları olan başta oksijen ve temiz su kaynağı olması, erozyonu önleme, karbon yutak alanı olması, ılıman bir iklim sağlayarak tarımsal faaliyetlere destek olması, bölgedeki hayvancılığa katkı sağlaması, birçok canlıya yaşam alanı oluşturması ve rekreasyonel fonksiyonları göz önüne alındığında hesap edilemeyecek ölçüde bir değer ortaya çıkmaktadır."
AKDENİZ PROTOKÜLÜNE AYKIRIbilirkişi heyetinin raporunun değerlendirme ve sonuç bölümünde,
taş ocağı sahasının Saros Körfezi Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi, Özel Çevre Koruma Bölgesi gibi çok önemli hassas alanlar içerisinde kaldığının tespit edildiği, Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesi) uyarınca imzalanan 7 protokolden biri olan Akdeniz’de Özel Koruma Alanlarına İlişkin Protokol’ün 1’inci maddesine aykırı olduğu kaydedildi. Raporun son bölümünde şöyle denildi:
"*Faaliyetten kaynaklanan toz partiküllerinin civar oman ağaçları yapraklarında birikmesi neticesinde ağaçlarda kurumalar ve bozulmaların olacağı, dolayısıyla yapılacak madencilik faaliyetinin orman bütünlüğünü bozacağı ve ormancılık açısından da sakınca doğuracağı;
*Ormanın sadece üzerindeki ağaçların çapı ve kullanım amacı ile ölçülebilen ve değer takdir edilen bir varlık olmadığı, ormanın insan ve diğer canlıların temel yaşam kaynakları olan başta oksijen ve temiz su kaynağı olması, erozyonu önleme, karbon yutak alanı olması, ılıman bir iklim sağlayarak tarımsal faaliyetlere destek olması, bölgedeki hayvancılığa katkı sağlaması, birçok canlıya yaşam alanı oluşturması ve rekreasyonel fonksiyonları göz önüne alındığında hesap edilemeyecek ölçüde bir değerinin olduğu:
*Dava konusu taş ocağının faaliyeti ile ilgili yapılacak bitki örtüsü kaldırılması, yarmaların açılması, parçalama, kırma, patlatma, depolama ve taşıma işlemlerinin özel çevre koruma bölgesi olan Saros Körfezi’ni olumsuz etkileyeceği;
*Ayrıca yerel ölçekte mevcut işletmelerin toz kontrolü ile ilgili önlemleri yeteri kadar almadığı, taş ocaklarından kaynaklanan tozun özellikle yol kenarlarından başlayarak bitki örtüsü üzerinde olumsuz etkileri keşif sırasında tespit edilmiştir. Yeni bir taş ocağının bölgedeki bu toz miktarını daha da artıracağı, bu tozun rüzgarla hem Saros Körfezi’ne hem de Mecidiye yerleşimine taşınması olası görünmektedir. Malzemelerin taşınmasında toz oluşum ve hareketinin artığı tespit edildiği;
*Dava konusu taş ocağının konumu itibarıyla Saros Körfezi Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ve Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer alması, yapılacak faaliyetlerin doğrudan bu bölgeleri etkileyeceği dikkate alınarak, diğer taş ocaklarının da etkisi göz önünde bulundurularak, ayrıntılı tüm paydaşların onaylayacağı bir ÇED raporunun hazırlanmasında yarar olacağı fikri bilirkişi heyetimizce benimsenmiştir."
’TAŞ OCAKLARININ FAALİYETLERİ DURDURULSUN’Edirne İdare Mahkemesi’nde dava açan Saros Körfezi Mecidiye Beldesi Turizm Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Geliştirme Derneği’nin avukatı Bülent Kaçar, bilirkişi heyetinin raporunu Edirne Valiliği’ne sunup, bölgede halen faaliyet gösteren kalker ve taş ocaklarının faaliyetlerinin durdurulmasını istedi. Avukat Kaçar, şunları söyledi:
"Edirne İdare Mahkemesi’nde ve Danıştay’daki birçok dava dosyasından anlaşıldığı üzere, ulusal mevzuatı ve devletin imzaladığı çevre koruma sözleşmelerini görmezden gelen, masa başından bu hukuksuzluklara onay ve imza veren ilgili kamu görevlileri hakkında idari ve adli süreç başlatacağız. Bilirkişi raporu göstermektedir ki ormanları, doğayı, çevreyi, denizi, tarımı korumak ile görevli yetkililer, hukuka ve bilime uymak yerine yetkilerini ve görevlerini kötüye kullanmaktadırlar. Çevre uzmanı olan yetkililerin bilirkişilerce tespit edilen hukuksuzlukları, mevzuata aykırılıkları bilmemeleri mümkün değildir. Trakya’da doğa ve yaşam için mücadele veren başta Trakya Platformu olmak üzere Keşan ve Uzunköprü kent konseylerine, yaşam savunucusu doğa korumacı tüm dostlarımıza binlerce kez teşekkür ediyoruz."