Güncelleme Tarihi:
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kültür AŞ Genel Müdürlüğünce çıkarılan dergide, 27 Aralıkta vefatının 74. yıldönümü olan Mehmet Akif Ersoy'un bilinmeyen ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmayan şiiri, 1900'lü yılların ilk şiir örneklerinden biri olma özelliğini taşıyor.
Gazeteci-yazar Yusuf Çağlar'ın arşivinde bulunan şiiri, Akif tarafından dostlarından Ispartalı Hakkı'ya gönderilmiş.
Mehmet Akif'in, “1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi”nde okurlarla paylaşılan bilinmeyen şiiri şöyle:
“Feyz-i rebiiye bak
Zümrüde dönmüş türab
Bulmuş o tesir ile
Köhne cihan ab ü tab
Bizde neden var fakat
Yok yere bir ıztırab?
Zulmet-i ati ise
Ruha veren piç ü tab
Ah ne müdhiş hata
Ah ne yanlış hesab!
Mübhem olan an içün
Doğru mu çekmek azab
Sen demiyor muydun ey
Yar-ı beliğu'l-hitab!
Hiz ü ganimet şumar
Fursat-ı ahd-i şebab
Tekye ber-eyyam nist
Ta diger ayed behar”
Dergide, Mehmet Akif'in, 1908'den 1913'e kadar devam eden Darülfünun edebiyat öğretmenliği hakkında bilinen en çarpıcı belgelerden birisi olan 1911 yılına ait Darülfünun mezunlarını gösteren hatıra-i cemiyet fotoğrafı da yer alıyor.
Dergideki yazıya göre, dönemin meşhur mecmualarından Şehbal'in 28 Haziran 1911 tarihli nüshasında yayımlanan fotoğrafın ön sırasında Mehmet Akif ile birlikte dönemin fikir ve edebiyat hayatına etkileri olmuş öğretmenler Şehbenderzade (Filibeli Ahmed) Hilmi, Hüseyin Daniş (Pedram), Namık Kemal Beyzade Ali Ekrem (Bolayır), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu), Darülfünun Edebiyat Şubesi müdürü (İzmirli) İsmail Hakkı, Ahmed Midhat Efendi, (Babanzade Ahmed) Naim Bey'in bulunuyor.
“1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi”nde, Mehmet Akif'in 1912de Ispartalı Hakkı'ya yazdığı mektup da yayımlandı.
Buna göre, mektup şöyle:
“İki gözüm Hakkı, Dün sabah Darülfünuna gittim. İsmail Hakkı Bey'den işi anladım: Benim dediğim gibi imiş. Münhal olan muallimlik benim geçen sene okuttuğum derstir ki ona iki hafta evveli bizim Ferid [Kam] beyi intihab etmiş idik. Ancak henüz Nezaretce tevcih olunmamış. Bu Pazar günü Encümen-i Muallimin tekrar toplanacak. Tabiidir ki karar-ı sabıkında ısrar ile yine Ferid'i intihab edecek. Artık nasip değilmiş diyerek başka bir işe bakmalıyız. Hem ben senin mebus olacağını kavi surette tahmin ediyorum. Olmasan bile senin için iş çoktur: Zift gibi malın olsun Erzincan'dan kel çeker.”
Öğrencisi Reşat Nuri Güntekin'in, ünlü şairin 1909'da Darülfünunda edebiyat öğretmeni olarak girdiği ilk dersine ilişkin hatıralarını kaleme aldığı ve Tan Gazetesi'nde 1939'da yayımlanan yazı da dergide okurlara aktarılıyor.
Reşat Nuri Güntekin, “1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi”nde tekrar yayımlanan yazısında şunları anlatıyor:
“Sahne, meşhur Zeynep Hanım Konağı'nda büyük salon... Zaman Meşrutiyet'in ikinci senesi. Görünüşte burası yediden demeyelim de on yediden yetmişe kadar her yaşta ve her sınıfta insanın toplandığı herhangi bir içtima salonu, bir tiyatro veya mahkemedir. Fakat hakikatte Darülfünun Edebiyat şubesinin birinci sınıfındayız. Ön sıralarda idadilerden gelmiş tüysüz çocuklar, kenarlarda sarıklı sakallı medreseliler, arkada samiler denen kalabalık bir grup. Meşrutiyet inkılabı hapishane kapılarından sonra Darülfünun kapılarını açmıştır. Antre serbest ve meccanidir. Yalnız elinde tahsil vesikası olmayanlar sami adıyla içeriye girerler ve sene sonunda o seneki derslerden imtihan vererek aslî talebe hakkını kazanırlar.
(Adamcağızın belki kılık kıyafetine bakılarak uydurulmuş bir yalandır. Fakat sami talebeden birinin sırık arabacılığından geldiğine dair dahi bir rivayet vardı.)
Derken kapı açılıyor; içeriye orta boylu kara top sakallı kalender bir zat giriyor: Şemsiyesiyle lastiklerini kapının arkasına bıraktıktan sonra talebe sıralarına gideceği yerde muallim kürsüsüne doğruluyor. O zaman yanımdaki arkadaştan öğreniyorum ki bu zat bizim edebiyat muallimimiz şair Mehmet Akif'dir.
Hiç unutmam Akif o gün bize Muallim Naci'nin bir tevhidini yazdırdı ve ders sonuna kadar bunun izahı ile uğraştı. Koskoca bir Darülfünunda bize manzume yazdırılsın! Bu muamele fena halde haysiyetimizi kırmıştı. Benim gibi ukalalıktan buram buram öten birkaç çocuk bu eski kafalı hocayı protestoya karar verdik ve dediğimizi yaptık. Akif'in son günlerde hasta yatağında çekilmiş resmine bilmem dikkat ettiniz mi? Harabe halindeki çehrenin gözlerinde o kadar harikulade bir ateş ve nur güzelliği vardı ki insana adeta şairin ruhun ebediliği hakkındaki kanaatini kabul ettirecek gibi olur.
Hocamız işte o aynı gözlerle bizi dinledikten sonra: 'Bakalım görürüz' dedi ve ertesi derste bize Namık Kemal'den, Ekrem'den, hatta Fikret'ten bazı mısralar okutarak manalarını istedi. Tabii hepimiz fena halde rezil olduk. O zaman 'Çocuklar, bu halle siz nazariyeyi ne yapacaksınız?' dedi. 'Ben zaten nazariyeci herif değilim (kelime kendisinindir). Siz bugün Sahaflar çarşısından yüzer paraya bir Terkib-i Bend ile bir Terc-i Bend alıp getirin de onu size okutayım'. Bütün senemiz, edebiyatımızın, eski ve yeni şiirlerini okumak, manalarını anlamakla geçti. Aradan geçmiş bunca seneden sonra anlıyorum ki Akif o zaman bizim için yapılabilecek şeylerin en iyisini yapmıştır.”
ŞİİRİN ORİJİNALİ BAŞBAKAN ERDOĞAN'DA
Gazeteci-yazar Yusuf Çağlar, sahaf Lütfü Bey'den satın aldığı 20 sayfalık Ersoy'a ait belgeler içinde yer alan şiirin orijinalini 2007 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a hediye etti.
Yusuf Çağlar, Kadıköy'deki bir sahaftan Akif'in dostlarından Ispartalı Hakkı'nın mektuplarından oluşan bir eseri satın aldığını ifade ederek, bu eserde Mehmet Akif Ersoy'un bilinmeyen yönleri ile ilgili birçok belge bulunduğunu söyledi.
Bu belgeler arasında yer alan ve şairin 1900'de yazdığı şiirin, ilk kez “1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi”nin 10. sayısında yayımlandığını anlatan Çağlar, şöyle devam etti:
“Şiirin bende fotoğraf makinası ile çekilmiş görüntüsü bulunuyor. Ersoy'un, bilinmeyen bu şiirinin orijinalini, 2007'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a armağan ettim. Bu şiirin adı pek çok kez şiirle anılmış Başbakan Erdoğan'a çok yakıştığını düşünüyorum. İstiklal Marşı, 12 Mart 1920'de kabul edilmiş, ancak resmi olarak Mehmet Akif Ersoy'u anma kararı Başbakan Erdoğan zamanında çıktı. Bu şiiri Erdoğan'a, bir çeşit teşekkür ve tebrik olarak hediye ettim” dedi.
Çağlar, İstiklal şairi Mehmet Akif ile ilgili bilinmeyen daha pek çok konunun bulunduğunu vurgulayarak, örneğin Ersoy'un Darülfunun Muavinliği yaptığının bilinmediğini söyledi.
Ünlü şair ile ilgili gün geçtikçe, yeni belge ve bilgiler ortaya çıktığını kaydeden Çağlar, “1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi”nde yayımlanmamış şiiri dışında, Akif'in Darülfünun muallimliği ile ilgili pek çok bilgi ve belgeye de yer verildiğini belirtti.