Güncelleme Tarihi:
‘‘Evrende benim de izah edemediğim olgular varsa, bu ancak tanrısal bir güç olabilir’’ demişti ünlü bilimadamı Albert Einstein.. Einstein, bu sözü yıllar önce belki de şaka yollu söyledi. Ancak 2000 yılına girmeye çok az bir zaman kala, Einstein'ın söyledikleri bir anlamda gerçek oluyor. Dinlerin ortaya çıkmasından bu yana, bilim ile inanç her türlü ortamda çatıştı. İki kesim arasında asla uzlaşma sağlanamadı. Zaman içinde, bilimle inanç iki düşman haline geldi. Amerikan Newsweek Dergisi, son sayısının kapak konusu olarak bilim ve dinin nasıl uzlaşı yoluna girdiklerini inceledi.
İçinde bulunduğumuz modern çağda, bilim alanında gösterilen başarıların, Tanrı'ya inancı iyiden iyiye ortadan kaldıracağı sanılıyordu. Bilimadamları, evrenin sırlarını birer birer aydınlattıkça, Tanrı'ya olan bağlılığın giderek zayıflayacağı bekleniyordu. Ama dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan bazıları ünlü, birçok bilimadamı için, bu beklentiler hiçbir zaman gerçekleşmedi. Onlar, evrenin sırlarını öğrendikçe, evrenin olağanüstü karmaşık düzenine ve uyumuna tanık oldukça Tanrı'ya yöneldiler. Giderek artan sayıda bilimadamı, yaptığı her yeni keşifle, Tanrı'nın varlığını ortaya koydu ve manevi yaşama destek verdi. Hem de çoğu, gençliklerinde ateist olmalarına karşın..
Bilim cephesindeki ateist astronom Carl Sagan'a göre; ‘‘Yaratıcının yapacağı hiçbir şey yok.. Bu nedenle, her düşünen kişi, Tanrı'nın olmadığını kabule kendini zorlamalı..’’ Diğer cephede, yani dini inanışlara göre ise, karşıt görüşler de çok derin. Örneğin, dünya ve evrenin 6 bin yaşından daha büyük olduğuna inanan kişi, dini de inkâr etmiş oluyor.
Tarihin akışı içinde, ‘‘neden ve nasıl’’ sorusunu araştıran bilime karşı, ‘‘neden’’ sorusunu daima tabu gören dinin savunucusu güçlü kilise, daima engelleyici bir unsur olmuş. Ancak, bilimin giderek güç kazanıp, otorite haline gelmesi sonucu, bu iki kesim çareyi birbirini dışlayıp, görmemekte bulmuş. Birbirini yok saymış.
Bu kadar zıt görüşlere sahip, yüzyıllarca çekişen din ve bilim, artık sürpriz bir şekilde ateşkes ilan etmiş durumda.
Ateist olarak yetişen, 72 yaşındaki astronom Allan Sandage, yıllarını yıldızları, gezegenleri incelemeye adamış bir kişi. Sandage, incelemeleri sırasında yanıtını veremediği birçok soruyla karşılaştığını anlatıyor ve ‘‘Var olmanın sırrını ancak doğaüstü yollardan anlayabildim’’ diyor. Bunun sonucunda Sandage, 50 yaşında Tanrı'ya yönelmiş..
Birçok bilimadamı, Tanrı'ya yönelmekle kalmamış. Aralarında daha da ileri giderek din adamı olanlar da var. Fizikçiyken, 1982 yılında papaz olan John Polkinghorne, Tanrı seçimini izah ederken, ‘‘Bana göre, evrenin oluşumunun ardında bir amaç ve akıl var’’ diyor.
‘‘Pulsar’’ adı verilen yıldızları keşfeden astronom Jocelyn Bell Burnell, İngiltere'de öğretim görevlisi. O da Tanrı'ya yönelenlerden. Bu davranışını izah ederken, ‘‘İnancı olmamak, çok korkutucu, insanı yalnız bırakan birşey. Eğer inançlı biri olmasaydım, bilimsel çalışmalarımı daha farklı yapar mıydım? Sanmıyorum’’ diye konuşuyor.
1964 yılında, lazer ışını üzerinde yaptığı çalışmalarla Nobel Fizik ödülünü kazanan, California Üniversitesi öğretim görevlisi Charles Townes da kendi deyimiyle iyi bir dindar.. Townes, uzayda yapılan son keşiflerin, evrenin dini yorumuna uygun olduğuna inanıyor. Ona göre, evrenin kanunları zeka ürünü.
Sonuç olarak, bilim, Tanrı'nın varlığını kanıtlayacak veya teleskopla izini sürecek konumda değil. Ancak bazı inananlara göre, evren hakkında öğrendiklerimiz, Tanrı'nın nasıl olması gerektiği konusunda ipuçları veriyor. Yani, bilim sadece tanıklık yapıyor.
Zorlu yolculuk
1268-73 Aristotle'nin fizik çalışmaları konusunda yazılar yazan Thomas Aquinas, bu görüşe Hristiyan bakışı açısından dini bir yorum getirdi.
1543 Kopernik, ‘‘De Revolutionibus’’unda dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü söyledi. Böylece, dönemin görüşlerine karşı çıkmış oldu.
1633 Galileo, Kopernik'in sistemini yazıp öğrettiği ve böylece Papa'nın emirlerine karşı geldiği için Engizisyon tarafından yargılandı. Bunun üzerine, ‘‘Hatasını kabul ettiğini’’ söyleyen Galileo, ölümden kurtuldu ve sadece ev hapsine mahkum edildi.
1687 Isaac Newton'un yerçekimi teorisi basıldı.
1802 Chevalier Lamarck, canlıları Tanrı'nın yarattığı düşüncesine karşı çıkarak, evrim teorisine destek verdi.
1842 Richard Owen, kısa bir süre önce bulunan fosillerin, nesli tükenmiş dinozorlara ait olduğunu bildirdi. Bazı çevreler, bunların Nuh Tufanı sonucu yok olduğunu savundu.
1859 Charles Darwin, evrim teorisinde, canlıların zaman içinde değişim gösterdiğini, bazılarının da varolmak için yaptıkları mücadele yok olduklarını vurguladı.
1871 Darwin, teorisini anlattığı eserinde, insan soyunun maymundan geldiğini öne sürerek İncil'deki doktrinin aksini savundu.
1905 John William Strutt, incelediği bir kayanın 2 milyon yıllık olduğunu açıkladı. Böylece Hıristiyan inanışına karşı çıkmış oldu.
1916 Albert Einstein'ın İzafiyet Teorisi, Newton'un dikkatlice çizdiği evreni reddediyordu. Einstein daha sonra, ‘‘Din yoksa, bilim topaldır. Bilim olmazsa din kördür’’ dedi.
1925 Tennesse'de lise öğretmeni John Scopes, Evrim Teorisi'ni öğretmekle suçlandı, yargılandı ve mahkum oldu.
1948 George Gamow, evrenin büyük patlama sonucu oluştuğu teorisini ortaya attı.
1965 Arno Penzias ve Robert Wilson, uzayın radyasyonla dolu olduğunu buldu. 1989 yılında, COBE uydusu, radyasyonu görüntüledi.
1992 Papa John Paul, Katolik Kilisesi'nin Galileo'ya yaptıklarından ötürü özür diledi. Dört yıl sonra, Papa, Evrim Teorisi'nin doğru olabileceğini ima ederek, bilimle uzlaşıda önemli bir adım attı.