Bilim kadınına kozmetik devinden gelen destek

Güncelleme Tarihi:

Bilim kadınına kozmetik devinden gelen destek
Oluşturulma Tarihi: Mart 12, 2004 00:00

8 MART haftasına Paris'teki UNESCO merkezinden devam.UNESCO'nun 1950'lerin sonunda inşa edilmiş, Fontenoy Meydanı'ndaki oldukça köhne binasının 11 numaralı odasındayız.Sahnede dünyanın çeşitli ülkelerinden genç bilim kadınları ve aralarında TÜBİTAK Gen Mühendisliği ve Biyoteknoji Araştırma Enstitüsü'nden Semra Aygun.Dünyanın bir numaralı kozmetik üreticisi L'Oreal ve UNESCO'nun bilim kadınlarını desteklemek için altı yıldan beri ortaklaşa sürdürdükleri ‘‘Kadın ve Bilim’’ projesi kapsamında buradalar.Proje kapsamında 20 bin dolarlık bir burs kazanmış olan Semra Aygun, 9 aylık bir süre için çalışmalarını ABD'de Pennsylvania Üniversitesi'nde sürdürecek.Moleküler biyolog Semra Aygun neyi araştırıyor?Çok basit bir şekilde izah edersek hücresel enerji üretiminde rol oynayan enzimler üzerinde çalışıyor. Araştırmaları belki ilerde bazı kas hastalıkları türlerinin ya da mikrobik hastalıkların anlaşmasına yardımcı olacak.‘‘Kadın ve Bilim’’ projesinin diğer bir ayağında ise beş kıtadan beş kadın araştırmacıya 100 bin dolarlık ödül veriliyor.Geçen yıl bu ödülü kazananlar arasında Türk bilim kadını, Fizik Profesörü Ayşe Erzan da yer almış.‘‘Kadın ve Bilim’’ projesine dönersek UNESCO ile L'Oreal işbirliği son derece mantıklı.Bir yanda kadınların geri kaldıkları bilim alanında ilerlemesini hedefleyen bir kurum, diğer yanda kadınlarını güzelleştirirken cirosunun neredeyse yüzde 4'ünü Ar-Ge'ye ayıran bir şirket. 2003 yılında araştırma, geliştirmeye ayırdığı miktar 480 milyon Euro.Önemli birkaç ayrıntı daha.L'Oreal'in patronu aynı zamanda Fransa'nın en zengin kişisi bir kadın: Liliane Bettancourt. Kimyager olan babası Eugene Schueller sentetik saç boyasını geliştirerek 1907 yılında şirketi kurmuş.Yani şirket bilime, Ar-Ge'ye duygusal nedenlerle de önem veriyor.UNESCO'nun kadınların bilimdeki yeriyle ilgili dağıttığı raporda ilginç veriler var.Tüm dünyada, bilimler akademilerinde kadın üyelerin oranı inanılmaz düşük.Mesela İngiltere'de 1185 üyenin 43'ü kadın.Fransa'da 190 üyeden 9'u kadın.Hollanda'da 237 üyeden sadece biri kadın.Üniversitelerdeki kadın profesör oranında Türkiye'nin durumu gerçekten gurur verici.Oran bizde yüzde 21 iken, Belçika, İsviçre, Hollanda gibi ülkelerde yüzde 5.Yine Türkiye'de bilim ve teknolojide doktorası olan kadınların oranı yüzde 38.Japonya'da sadece yüzde 18.Paris'te UNESCO'nun penceresinden töre, namus cinayeti, şiddet değil de bilim gözlüğüyle bakınca Türk kadınının yeri farklı.Afrikalı, ABD'li neden L’Oreal'i tercih ediyorL'OREAL yukarıda değindiğim gibi yaklaşık 100 yıllık bir şirket.2003 yılında 14 milyar Euro'luk satış gerçekleştirerek kozmetikte bir numaradaki yerini korumuş. Kozmetik piyasası 10 yılda ortalama yüzde 4.6 oranında büyürken, L'Oreal yüzde 8.4 oranında büyümüş.Lancome'dan Vichy'ye uzanan, bizde ve dünyada tanınmış 17 markaya sahip.Saniyede 130 ürünü satılıyormuş.Peki L'Oreal nasıl global marka olmuş?Elbet evliliklerin payı büyük.ABD'de Maybelline, Çin'de Mininurse ve Yue-Sai buna örnek. Ancak kanımca başarının en büyük sırrı etnik özelliklere göre üretmesinde yatıyor.Delhi'deki kadının derisini beyazlatmak, Afrikalı-Amerikalı kadının kıvırcık saçını düzleştirmek gibi.Kozmetik dünyasında hızla yayılan ve 2007 yılında sadece ABD'de 11.7 Euro'luk bir pazar olacağı hesaplanan ‘‘etnik güzellik’’ trendinin motoru L'Oreal anlayacağınız.AB ile ABD arasında seçiminizi yapın‘‘KADIN ve Bilim’’ toplantıları nedeniyle nasılsa Paris'te iken TÜSİAD'ın buradaki bürosunun hafta başındaki açılış davetini da kaçırmadım.Champs Elysees'nin başındaki Pavillon Gabriel'de yapılan davetten birkaç not ya da izlenim.Fransız işadamları bir yıl öncesine oranla Fransız kamuoyunda Türkiye'nin adaylığı konusunda desteğin arttığı görüşünde hemfikir. Ancak ilk kez Fransızlar'dan şöyle bir şey duyuyorum: ‘‘Türkiye ABD ve AB arasında seçim yapmak zorunda. Her ikisine birden yakın olamaz. Bunu bir tek İngiltere başardı.’’Sanırım bu önümüzdeki günlerde karşıya karşıya kalabileceğimiz bir söylem olabilir.İkinci bir not: Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'dan sonra söz alan Fransa Ekonomi, Maliye ve Sanayi Bakanı Francis Mer, eylül ayından itibaren bakanlığının Türkiye'de bir dizi faaliyet başlatacağını söylüyor.Amaç Fransa ile Türkiye ilişkilerini güçlendirmek .Üçüncü bir not: Fransız işadamları yatırımın önündeki en büyük engeli kayıt dışı ekonomi olarak görüyor.Masa komşum Sodexho CEO'su Phillippe Voraz, 15 milyonluk Şili'de 12 bin kişi çalıştırıyormuş. Türkiye de ise 2 bin 500 kişi. Voraz, en son Sabancı Holding'i müşteri listesine katan Sodexho'nun Türkiye'de daha fazla büyüyememesinin nedenini kayıt dışı ekonomi olarak gösteriyor. 20 yıl önce Pinochet zamanında kayıt dışına savaş açan Şili ekonomisinin geldiği parlak duruma dikkat çekiyor.Sonuncu ve dördüncü not: Kemal Derviş TÜSİAD'ın davetinden bir gün sonra Fransız özel sektörüne bağlı bir düşünce kuruluşu olan IFRI'de bir konuşma için burada ama yemeğe katılmıyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!