Bilim erkeklerinin gölgesinde kalan ilk bilim kadınları

Güncelleme Tarihi:

Bilim erkeklerinin gölgesinde kalan ilk bilim kadınları
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 12, 2005 00:00

Bir Ä°ngiliz tarihçi, ilk aydınlanma çağında bilimin dünyaya yayılmasında önemli katkıları bulunan bilim kadınlarını araÅŸtırdı. Ortaya çıkan gizli bir gerçek: Kadınlar bilimin geliÅŸmesinin ilk zamanlarında önemli baÅŸarılara imza attı.GeçtiÄŸimiz yıl Paris’te verilen Uluslararası L’Oreal ve UNESCO ödülünün sahibi 1997 yılında moleküler biyoloji alanında araÅŸtırmalar yapmaya baÅŸlayan ve 2002 yılında iki gen bulan Türk bilim kadını Semra Aygün oldu. L’oreal ve UNESCO’nun, For Woman in Science projesi, önemli araÅŸtırmalarla bilimin geliÅŸmesine katkıda bulunan kadınları ödüllendirerek destekliyor. Erkek egemen bir dünyada kadınların bilime önemli katkılarda bulunmaları ne kadar büyük bir baÅŸarı deÄŸil mi? Ãœlkemizde "Kızlarımızı okutalım" gibi geri kalmışlığı ve cehaleti yansıtan bir kampanya sürerken, bilim kadınlarımızın ödül alması hatta varlıkları bile bir mucize gibi geliyor kulaÄŸa ister istemez. GeçmiÅŸi yeniden keÅŸfetmekAslında kadının bilimden uzak kalması yalnızca geliÅŸmekte olan ülkelere özgü bir durum sayılmaz. Amerika ve Avrupa ülkelerinde bile kadınların bilim dünyasındaki yeri bilim adamlarına göre daha küçüktür. Peki durum bugün böyleyken geçmiÅŸte nasıldı? Aydınlanma, ilerleme yalnızca erkek bilim adamlarının sayesinde mi oldu? Bu konuyu Ä°ngiliz tarihçi Patricia Fara araÅŸtırdı. Fara’ya göre bilim adamları Batıdaki bilimsel aydınlanma çağında da ekip halinde çalışıp, fikirlerini paylaÅŸmak zorundaydı. Ä°ÅŸte tam da bu noktada kadınlar, sanıldığından çok daha büyük bir rol oynuyordu. Batı kadını 19.yy’ın ortalarına kadar bile hala eski Yunandaki tanrıya yakın, güneÅŸ gibi parlak erkeÄŸe karşın ıslak ve soÄŸuk Ay tanımlamasına uygun olarak "eksik akıllı" olarak kabul ediliyordu. Kadın beyni rasyonel düşünmeye yatkın deÄŸildi. Fakat bununla birlikte o zamanki bilimsel araÅŸtırmalar, kadınlara ister istemez laboratuvarın kapılarını açmıştı. Çünkü bilim evdeki çalışma veya deney odasında yapılıyor ve elde edilen sonuçlar genelde akıllı konuklarla akÅŸam yemeÄŸinde tartışılıyordu ki, bu durumda kadının bilimden tamamen uzak kalması mümkün deÄŸildi. Toplantılara katılmakla baÅŸladıBöylece çok sayıda kızkardeÅŸ, eÅŸ ve kızlar laboratuvar yöneticisi, asistan ve örnek toplayıcı olarak araÅŸtırmalarda katkıda bulunmaya baÅŸladılar. Kadınlar okuyarak, çeviri yaparak veya resimleyerek bilginin dünyaya yayılmasına yardımcı oluyorlardı. Toplantılarda yeni fikirler veren ve eleÅŸtireler yapan kadınlar sonunda kendileri de araÅŸtırmaya baÅŸladılar. Spiegel’deki (24/2005) yazıya göre eski kadın araÅŸtırmacılarının en sevdiÄŸi alanlardan biri astronomi idi. "1650 ve 1720 yılları arasında Almanya’daki astronomların %14’ü kadındı" diyor Fara. Günümüzde bu oran %7’nin altına düştü. ÖrneÄŸin henüz çocukken hayatını yıldızları araÅŸtırmaya adayacağını anlayan 16 yaşındaki Polonyalı Catherina Koopman, 1673 yılında ünlü astronom Johannes Hevelius’la evlendi. Bu beraberlikten sonra Elisabeth Hevelius adını alan kadın, eÅŸiyle birlikte evreni araÅŸtırdı. Kocasının ölümünden sonra yayımlanan dev gökyüzü atlası tabii ki sadece eÅŸinin imzasını taşıyordu. Kuyrukluyıldız keÅŸfetti1670 doÄŸumlu Maria Winkelmann da araÅŸtırmalarını sürdürebilmek için astronom Gottfried Kirch ile evlenmiÅŸti ve Almanya’nın tek kadın astronomu olarak bir gece yarısı kocası uyurken bir kuyrukluyıldız keÅŸfetti. Ancak Latince bilmediÄŸi için raporu kocası yazdı. Ve elbette ki gökcismi de onun buluÅŸu olarak kabul edildi. Maria Kirch, kocasının ölümünden sonra Berlin Akademisi’nden ayrıldı. Akademi kurucusu Gottfried Wilhelm Leibniz onun gidiÅŸini, bu kadının bilimde kendisinden daha üstün birini bulabileceÄŸini sanmıyorum, ÅŸeklinde deÄŸerlendirecekti. Yıllar sonra Kirch, kendi yetiÅŸtirdiÄŸi oÄŸullarının asistanları olan kızlarıyla birlikte geri döndü. Dahi matematikçi Leibniz, kadın düşüncesine saygı duyanlardandı. Hatta 1679 yılında ölen Ä°ngiliz doÄŸa filozofu Anne Conway’i kendi fikirlerinin öncüsü olarak görüyordu:"Benim felsefi görüşlerim biraz Conway’in düşüncelerine yaklaÅŸmakta ve Platon ile Demokrit arasında yer buluyorlar." Comway de tıpkı Leibniz gibi her ÅŸeyin tek bir maddeden oluÅŸtuÄŸu fikrini öne sürmüştü. Newton ve kadın dahiÄ°saac Newton bile bilgilerinin Avrupa’da yayılmasını önemli ölçüde bir kadına borçlu. Tarih kitaplarında Voltaire’nin sevgilisi olarak anlatılan Emilie du Ch…telet (1706-1749) hayranlarının gözünde daha çok büyük ve güçlü bir dahiydi. Markiz, henüz on iki yaşında altı dili mükemmel bir ÅŸekilde konuÅŸabilen güzel ve cin gibi bir çocukta. GençliÄŸinde önce Leibniz ve Descartes daha sonra ise Newton’un eserlerini okudu. ÇaÄŸdaÅŸları onu ateÅŸli sevgili, özverili anne ve kağıt oyunlarında korkulacak bir rakip olarak tanıyordu.Fakat Ch…telet’nun en sevdiÄŸi uÄŸraÅŸ doÄŸu felsefesi idi. Böylece Descartes, Leibniz ve Newton’un bilgilerini bir araya topladı ve eÄŸitim kitapları yazarak geniÅŸ bir okuyucu kitlesine ulaÅŸtı. Daha sonra ateÅŸin doÄŸası, ahlak, mutluluk, Ä°ncil ve Yunan ÅŸiiriyle ilgili kendi yazılarını da yayımladı. Ama uzmanlık alanı Newton öğretisi kaldı. Ch…telet, Voltaire’den farklı olarak, Newton’u sadece övmekle kalmayıp, eleÅŸtirecek kadar da cesaretliydi. Fizikçinin, Ch…telet tarafından çevrilen "Principia" adlı eseri bugün bile hala Latince’den, Fransızca’ya çevrilen tek kapsamlı yayındır. Bilim, evin içinden dışarı çıkıncaAraÅŸtırmacı Newton’un deneylerini metal aparatlar ve ahÅŸap kürelerle kontrol ediyordu. Voltaire’le birlikte daha sonra "Newton felsefesinin elementleri" adlı kitabını yazdı. Kitap Voltaire’in adıyla yayımlanmasına raÄŸmen, diyor Fara, Voltaire Newton’un "Principia"sındaki karmaşık matematiÄŸiyle baÅŸa çıkamadığını ÅŸu ÅŸekilde itiraf etmiÅŸti: "Minerva söylüyor, ben yazıyordum." Fakat Minerva’nın altın çağı uzun sürmedi. 19.yy’da bilim evden, kamusal alanlara taşındı. Önce üniversitelere, sonra endüstri laboratuarlarına ve enstitülere taşındı ve gerçek bir meslek sahibi olan bilim adamları da çalışmalarını yemek masalarında deÄŸil akademilerde sunmaya baÅŸladılar. Bu geliÅŸme tabii ki ilk kadın araÅŸtırmacılarının aleyhine oldu. "Eski düzenin bozulması, kadınlara bilimin kapısını kapadı" diyor Amerikalı bilim tarihçisi Londa Schiebinger. Böylece bilim dünyasının kaleleri, kadın entelektüeller için daha uzun bir süre kapalı kalacaktı. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!