Bilgisayar ekranının katmanlarından mermer mezar taşına uzanan sergi

Güncelleme Tarihi:

Bilgisayar ekranının katmanlarından mermer mezar taşına uzanan sergi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2010 12:20

Tasarımcı Timuçin Unan’ın ilk kişisel sergisi ‘Merge Layers- Birbirine Giren Katmanlar’ Nişantaşı Çağla Cabaoğlu Art Gallery’de açıldı. Bir tasarımın ortaya çıkış anını kendini de görüntüleyerek çerçeveleyen Unan’ın yapıtları, izleyiciye çok katmanlı bir seyir olanağı sunuyor.

Haberin Devamı

Duygu YILDIRIM

Esra Sarıgedik sergi kataloğu için yazdığı önsözde şöyle tanımlıyor Onan’ın işlerini: “Bir grafik tasarımcının bilgisayarı ve ekranı ile olan ilişkisi birçok kullanıcıdan cok daha farklı bir ritimde işler. Kullanılan grafik tasarım programlarının ‘kısa yolları’ üzerinden takip edilemeyecek hızda çalışan parmaklar, ekranda birbiri ardına açılan ve saa sola itiştirilen pencereler, tasarım sırasında kolaylıkla bulunabilmesi icin önceden yapılan kategorize etme, kodlama çalışmaları. Hepsi bilgisayar ve tasarımcı arasında gözle görülemeyen bilgisayarın on/off düğmesi ile hayata geçen yoğun ışık huzmesini var eder ve tasarımcı çalıştığı sürece orada varlığını korur. İşte tam da bu ‘sıradan’ bilgisayar kullanım sürecinde, tasarımcının kendini kullanıcı olmaktan çıkartıp neredeyse üzerinde çalıştığı ‘başka’ bir layer’a dönüştüğü anı temsil ediyor gibi Timuçin Unan’ın işleri.”

Haberin Devamı

Timuçin Unan’ı biz bugüne kadar grafik tasarımcı kimliği ile tanıdık. Müzelerle ve sanatçılarla çalıştınız, tasarladığınız kitaplarla ödüller aldınız. Sanatçı kimliğinizle ortaya çıkma süreci nasıl gelişti?
-Evet, hep sanat ve sanat üreten öncü kreatif insanların içinde yer aldım. Tasarım problemleri çözmek ve geliştirmek için fikirler üretim. Yıllarca farklı fikirleri değerlendirme ve anlama olanağım oldu. Ben hayallerimi içimde yaşatabilen bir insanım yani ben tüm projeleri öncelikle kendim için geliştirdim, kendime sundum ve kendim değerlendirdim hatta eleştirdim. Kendime çok katı ve düz mantık ile yaklaştım, ancak hislerimin kuvvetli olduğunu biliyordum ve izliyordum. Tüm bu izlemelerim sırasında ortaya çıkan Timuçin Unan’ı yansıtmaya karar verdim. Bu çalışmalarımda; mantık-duygu, insan-teknoloji, ölüm-hayat -hatta Almanya doğumlu olduğum için- doğu-batı temellerimin verdiği yaklaşımlarla hareket ettim. Bu yaklaşımlarımı nasıl yansıtabileceğim konusunda çalışmalarım sırasında Çağla Cabaoğlu’nun tetiklemesiyle işlerimi onun galerisinde sergilemeye karar verdik.

Dünyada örnek aldığınız bir sanatçı var mı? Kendinizi 10 sene sonra nerede görmek isterdiniz?
-Dünyada kreatif alandaki herşeyi yakından takip ediyorum. Özellikle bu alanda algım çok açık. Ama benim için esas önemli olan hayatı oluşturan herşey; en başta insan ve duygular... Onlar daha çok ilgimi çekiyor. Kendi başına insanın içindeki saflığı, yani katkısız insanı ortaya çıkarmayı, onu ele almayı ve farklı şekillerde yansıtmayı düşünüyorum. Aklımda daha birçok projem var, 10 yıl sonra değil de bu 10 yıl içinde yapacağım birçok şeyin fikrini oluşturdum bile.

Haberin Devamı

Eserlerde kendi bedeninizin parçalarının fotoğraflarını kullandınız. Otoportreniz ilk sergi konseptiniz. Peki kendinizi görsel ve kavramsal olarak dijital dünyayla nasıl ilişkilendiriyorsunuz?
-Esasında bilinen birşeydir; bir grafik tasarımcı ile bilgisayarı arasındaki ilişki oldukça yoğundur. Ve bir insanın normal hayatındakinden çok daha farklı bir düzeyde ve hızda işler. Arka arkaya açılan, sağa sola kaydırılan pencereler, verilen komutlar, kısayollar ve tasarım sırasında kolaylıklar çalışabilmek için yapılan kategorizasyonlar, üstüste oluşturulan katmanlar, kodlamalar... Bunların hepsi tasarımcı ve bilgisayar arasındaki organik bağın dilini oluşturur. Bu yoğun rutinin içinde bilgisayar karşısında bir kullanıcı olmaktan çıkarıp üstüste gelen katmanlardan oluşan yeni bir katman haline dönüştürerek kendimi izleme durumuna geldiğimi farkettim. Bu izleme sürecinde kendime bakmak, giderek kendi bedenimle de yüzleşmemi sağladı. Ve üst üste gelen katmanlardan oluşan yeni bir organizmaya/canavara dönüştüğümü gördüm.

Haberin Devamı

Marmara mermeri kullandığınız eserlerde bu malzemeyi nasıl keşfettiniz?
-Bu uçuşan ekranların ve geçici dünyanın içerisinde, kalıcı, heykelimsi bir malzeme aradım.  Kendimde ortaya çıkan bu canavarı hem sonsuzluğa taşımak hem de belgelemek için mezar taşı fikri ortaya çıktı. Mezar taşının aynı zamanda kendi dokusu olduğundan çok özellikli bir malzeme. Bu planlanmış işlerin içinde kendi izlerini bırakıyor. Buradaki esas amaç; hem heykelini dikmek hem de öldürmeyi yansıtmaktı. Belki hepimizin böyle bazı şeyleri öldürmemiz ve belgeleyerek ardımızda bırakmamız gereklidir.

TASARIM SINIRSIZ YARATICILIK ORTAMIDIR

Yurtdışında tasarım eğitimi alarak büyümenin, Türk çağdaş sanatına bakışınızda etkileri nasıl oldu? Olumlu ve olumsuz taraflarını açıklar mısınız?
-Ben tasarımı; sonsuz tolerans ve sınırsız bir yaratıcılık ortamı olarak tanımlıyorum. Çünkü böyle bir disiplinde yetiştim. İnsan tüm hislerini ve fikirlerini, akla gelebilecek her şekilde ve her türlü materyal ile anlatabilir. Esasında ben, insanın ürettiği herşeyin evrensel olduğuna inanıyorum ve kendim de yaptığım işlerde her zaman bunu ön planda tutuyorum. Yani yapılan her işin her ülkede ve her dilde yer bulabilmesi önemli. Aksi takdirde bir kısırdöngünün içinde sıkışıp kalmış demektir. Kendimi de bu anlamda “ortadaki” bir insan olarak görüyorum. Yani istediğim zaman istediğim yerde varolabilirim.

Haberin Devamı

EĞİTİMİNİ ALMANYA’DA TAMAMLADI

Timuçin Unan, 1965’te Düsseldorf’ta doğdu. Görsel iletişim ve tasarım alanındaki eğitimini Almanya’da tamamladı. Profesyonel kariyerine Birnbach Tasarım Atölyesi’nde başladı. 1992 yılında Türkiye’ye döndükten sonra sanat yönetmeni olarak çalıştı, 1999’da kendi tasarım ofisini kurdu. Aynı yıl, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tasarım dersleri vermeye başladı, Grafist 2000’de Workshop yönetti. 2000’li yılların başından itibaren sanat üzerine düşünüyor ve çalışıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!