Güncelleme Tarihi:
ÇAĞIN GERİSİNE İTİLDİ
Hava Kuvvetleri’nin insan gücünün muharip unsurunu pilotlar teşkil etmektedir. Hava Kuvvetleri Komutanı da dâhil olmak üzere üst düzey yöneticilerin hemen tamamı pilottur. Pilotlar, uçuran ve uçuşu destekleyen diğer unsurlarla işbirliği ve koordine içerisinde bizzat kendileri göklerde savaşırlar. Hava savaşları esasen subaylar savaşıdır. Bir hava kuvvetinin gücünün ancak çok iyi yetişmiş, üstün nitelikli ve moral değerleri yüksek insan gücü ile doğru orantılı olduğu tüm dünyada kabul edilen bir gerçektir. Nitekim THK uzun yıllar seçme, yetiştirme ve yetişen personeli bünyede muhafaza konularında kılı kırk yaran personel ve eğitim politikaları uygulayarak mevcut ve geleceğin komuta kademesini adeta nakış işler gibi oluşturmuş, yılların birikimiyle çağı yakalayan bir hava kuvveti olma gücüne bu personeli sayesinde erişmiştir. THK zaman içerisinde çağıyla yarışan bir güç haline gelmiş, ‘Çağıyla Yarışıyor’ sloganı eşliğinde, yüzüncü kuruluş yılını idrak etmiştir. Üzüntü vericidir ki THK’nin müstakbel komutanı ve seçkin personeli yüzüncü yılına idrak ettiği günlerde arka arkaya tutuklanmıştır. O günlerden bu günlere gelindiğinde çağıyla yarışan THK, “Çağın Gerisine” itilen bir hava kuvveti konumuna düşme tehlikesiyle karşı karşıya getirilmiştir.
BÜYÜK MORAL ÇÖKÜNTÜSÜ
Aşağılayıcı yargı süreci, personelin moral değerlerine büyük darbe vurarak çağıyla yarışan Türk Hava Kuvvetleri’nin önemli ölçüde güç kaybetmesine neden olmuştur. Mavi üniformayı giyen hiç bir kimsenin dikkate almayacağı türden iddialar mahkemeye resmi raporlar sunularak defalarca yalanlanmış, adaletin tecellisi için sabırla beklenmiştir. Yargı sürecine müdahale etmeme hassasiyetinde ve adaletin mutlaka yerini bulacağı beklentisinde olan tutuklu subayların silah arkadaşları mahkemenin cezai hükmü karşısında büyük bir moral çöküntüsüne uğramıştır. Silah arkadaşının (biz havacıların tabiriyle kol arkadaşının) iftiraya uğratılmasına, itibarsızlaştırılmasına, mesleklerinden koparılmasına, adaletsizliğe maruz bırakılmasına, sahip çıkılmayışına an be an şahit olan havacıların nasıl bir moral içerisinde olabileceğini takdirinize sunuyoruz.
PİLOTLARIN % 15’İ AYRILIYOR
Pilotların yüzde 15’i ayrılıyor. Tüm bu gelişmeler vazifesinin başında olanların sadece moral değerlerine darbe vurmamış, onlar üzerinde endişe, ürkeklik, güvensizlik duyguları yaratmış, sorumluluktan kaçma ve durumu idare etme davranışına yöneltmiş ve özellikle pilotları süratle sistem dışına çıkma arayışına itmiştir. Moral değerler vurulan darbe, yıllardır Hava Kuvvetleri’nde sorun olan yetişmiş pilot kaybının daha da artarak devam etmesi sonucunu doğurmuştur. Nitekim bu yıl Ocak-Şubat 2013 döneminde Hava Kuvvetleri’nden istifa ve emeklilik yoluyla ayrılmak için müracaat eden pilot sayısı yaklaşmakta olan tehlikenin en büyük habercisidir. Ayrılma müracaatında bulunanların genele oranının yüzde on beş (%15)’lere ulaşacağı anlaşılmaktadır ki bu rakam alarm zillerinin çalması için yeterlidir. Pilot miktarında oluşabilecek zafiyet, harekât esnasında bir miktar uçağın kullanılamayacağı anlamına gelmektedir. Devam eden davalarla tasfiye edilen yönetici ve lider seviyesindeki üst düzey pilot kaybı da göz önüne alınacak olursa sonuç bir felakete dönüşebilecektir.
KARTALIN BAŞI KOPARILDI
Durum itibariyle çağıyla yarışan bir güce ulaşan Türk Hava Kuvvetleri’nin yetişmiş insan gücü heba edilmiştir. Kartalın başı koparılmış, adeta başsız bırakılmıştır. Kartala baş olmaya aday 1 Orgeneral ve 4 Korgeneral, 7 Tümgeneral, 4 Tuğgeneral olmak üzere 16 general saf dışı bırakılmıştır. Diğer bir ifadeyle HAVA KUVVETLERİNDEKİ HER DÖRT GENERALDEN BİRİSİ TASFİYE EDİLMİŞTİR. Bununla birlikte general olmaya aday pilot subaylar da tasfiye listesine dâhil edilmiştir. Her biri rol model olan, yetişmiş ve üstün nitelikli personel, düzmece belgelerle ‘darbeci’ ilan edilerek geriye kalanların moral değerleri çökertilmiştir. Aslında çökertilen Hava Kuvvetleri’nin ta kendisi olmuştur. Yaşanan milli güvenlik problemini ‘zafiyet oluşmamıştır, yerlerine personel bulunur’ şeklinde söylemlerle geçiştirmek büyük bir yanılgı ve aldatmacadır. Tarih bu durumu yaratanları kendi hanesine kaydedecek, ancak kaybolan moral değerler ve onun yarattığı acı sonuçlar kolay kolay telafi edilemeyecektir.
Cezaevine tıktılar
TÜRK Hava Kuvvetleri’nin 9 günde üç uçağının düşmesi sonucu 6 şehit vermesi, uçakların modernizasyonu ve pilot eğitimindeki personel sıkıntısının tartışılmasına neden oldu. THK’nin 1997-1999 yılları arasında komutanlığını yapan emekli Orgeneral İlhan Kılıç, “Bakın F-4’ler muharebe uçaklarının en ağırlarından birisidir. Kullanmak zordur. Ben de öğretmenle birlikte kullandım ve bizzat ağırlığını, zorluğunu yaşadım. Elbette benim dönemimde kaza olmamasında şansın payı vardır. Ancak bizim dönemimizde kuvvette çok tecrübeli öğretmenler, çocuklar vardı, bu da gerçek. Nerede şimdi bu çocuklar? Birçoğunu aldılar cezaevine tıktılar. Yine bir çoğu sitem ederek kuvvetten ayrıldı, hepsi sivil havayollarına geçti. Bu sözlerimden şimdiki çocuklarımızı kınadığımı kimse çıkarmasın. Ancak kuvvette tecrübeli pilot öğretmen kalmadığı da bir gerçek” dedi. 2007-2009 yılları arasında THK Komutanı olan emekli Orgeneral Aydoğan Babaoğlu da şöyle konuştu: “Uçan tabut gibi değerlendirmeler oldu. O fikre katılmıyorum. Bu uçakların bakımları yapılıyor. Eğer bir uçakta sorun varsa o uçaklarla uçulmaz, o uçak envanterde tutulmaz. Başka hava kuvvetlerinde tutulsa da Türk Hava Kuvvetleri’nde hiç tutulmaz. Bizim mesleğimizin böyle bir riski var. Ancak dünyadaki kaza kırım ortalamasının üstünde olduğunu sanmıyorum. Son yaşanan kazalarda uçaklarla ilgili sorun var mı bilmiyorum. İlgili raporları görmek lazım. Pilotların eğitim ve uçuş saatleri konusunda da Hava Kuvvetleri gerekli düzenlemeleri yapıyordur. Olması gerekenden fazla olmasına izin vermezler.” Uğur ERGAN / ANKARA