Güncelleme Tarihi:
Hiram Abas, bir zamanların efsane isimlerinden biriydi. MİT tarihinin üzerinde en çok konuşulan, belki de gelmiş geçmiş en tanınmış kişisiydi.
Soner Yalçın ve Doğan Yurdakul'un birlikte yazdıkları ve ‘‘Bay Pipo’’ adını verdikleri, Doğan Kitapçılık'tan çıkan, kısa sürede tükenip ikinci baskısı yapılan kitap Hiram Abas'ın biyografisi üzerinden bir dönem Türkiyesi'nin espiyonaj tarihinin ve siyasi çalkantılarının ve değişimlerinin de bilinmeyen ya da unutulan yönlerini açığa çıkarıyor.
Hiram Abas öncelikle kişiliği itibariyle dikkat çeken biri. Sanki doğuştan casus olarak yaratılmış. Heyecan peşinde koşan, bizzat operasyonların başında yer alan, bundan mutluluk duyan, bir baskında boynundan yaralandığı için ikinci baskında bilfiil bulunanamamış olmaktan büyük üzüntü duyan biri. Silahlara acayip meraklı. Keskin nişancı. Silahsız gezmiyor, James Bond gibi, silahsız olduğunda kendisini çıplakmış gibi hissediyor. Teşkilat içinde ‘‘Kovboy’’ lakabıyla anılıyor. Boks hastası. Ve profesyonel boksör. Sinirlendiği zaman gözü dünyayı görmüyor, basıyor yumruğu. Mason bir aileden geldiği için hem devlet içinde hem de siyasilerle önemli bağlantıları var. Ve MİT'te o zamanlar hatırı sayılır bir mason ağırlığı var. Hiram Abas'ın, en önemli özelliklerinden biri de katı bir solcu düşmanı olması. 12 Mart Muhtırası verildikten sonra, yakalanıp sorgulanan gençler hakkında ‘‘bunların kafasını yaracaksın’’ demesiyle ünlü. 27 Mayıs 1988'de Turgut Özal'ın isteğiyle istifaya zorlandı. Daha önce de ayrılmak zorunda kalmış ama 1985'te tekrar dönmüştü. Şöyle takdim edilmişti: ‘‘Asala'yı bitiren Hiram Abas Teşkilat'a geri dönüyor.’’ Döndükten sonra bir ara onun için MİT'in ‘‘Görünmez patronu’’ yakıştırması bile yapıldı. Dönüşünde etkin rol oynayan isim, Kenan Evren'in damadı Erkan Gürvit'ti. Bu kez, ısrarla Hiram Abas'ın ayrılmasını istiyordu.
İki sene sonra da, Hiram Abas, evinden çıkarken bir suikastte öldürüldü. Failleri hala meçhul. Dev-Sol'un, silah kaçakçılarının, Susurluk çetesinin öldürdüğüne dair söylentiler çıktı ama hiçbiri kanıtlanamadı.
Kitabın yazarlarının özellikle altını çizdikleri gibi, Hiram Abas, sıradışı yaşamında çok önemli anlara tanıklık etmiş biriydi...
MİT'İN MAGAZİN MERAKI
80'li yılların ortasında Hiram Abas ve ekibi Nuri Gündeş aleyhinde ifade yakalayabilmek için çok kişiyi sorguya çekti. O arada ilginç şeyler çıktı ortaya. İşte bir tanesi.
MİT Müsteşarlığı'nın Ankara Sıkıyönetim Savcılığı'na gönderdiği DÜndar Kılıç'ın sorgu bantlarından:
- Daha önceleri Emel Sayın'la Semiramis Pekkan'la dost hayatı yaşayan Abdi İpekçi sonraları bu yaşantısını şarkıcı Hümeyra ile sürdürmeye başlamıştır. Böyle bir şey ver mı?
- Vallahi hiç duymadım efendim.
- Bu ilişkiden haberdar olan Hümeyra'nın kocası kimdi? Fikret Hakan mı?
- O da ib..nin biri efendim.
PARİS YILLARI
Hiram Abas, Saint Joseph'i, idare eder bir öğrenci olarak bitirdikten sonra, Paris'e üniversite okumaya gitti. Bir yıl sonra parasızlıktan yapamadı ve geri döndü.
O yılların Parisinde başka Türkler de vardı. Abidin Dino, Pertev Naili Boratav, Niyazi Berkes, Fikret Mualla, Turan Güneş. Hatta ünlü ‘‘Herifçioğlu Saint-Michel'de koyuvermiş sakalı’’ sözüyle de, bir dönemin başarılı Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kasdedildiği rivayet edildi.
Hiram Abas, uyum sağlayamadığı o Paris yılında kendisini nefret ettiği komünistler tarafından kuşatılmış gibi hissetti.
KAVGA GÜNLERİ
Paris'ten döndükten sonra, Mülkiye'ye girdi, Hiram Abas. O yıllardaki basketbol müsabakalarında Harbiye ile Mülkiye arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Bir taraf ‘‘Yaşa varol Harbiye’’ diye ortalığı inletiyor, karşı taraf, ‘‘Ey vatan gözyaşların dinsin’’ diye. Bu maçların sonunda bazen büyük kavgalar çıkardı. Başrolde her zaman Boksör Hiram. Kavgalardan birinde Mülkiyeli Altay Gökakın feci dayak yemişti. Babası 2. Ordu Komutanı Gökakın paşaydı. Onu kurtarmaya giden Mülkiyeliler arasında Hava Kuvvetleri Komutanı İrfan Tansel'in oğlu Mete Tansel de vardı.
RIHTIMLAR ÜZERİNDE
Elia Kazan'ın Marlon Brando'lu ünlü filmi, Hiram Abas'ı derinden etkilemişti. Bu filmin onun istihbaratçı olmasında önemli payı vardı. Filmde Elia Kazan Mc Carthy döneminde arkadaşlarını eleverişinin felsefi kaynağını açıklıyordu, aslında. Boksör Marlon Brando (Terry Malloy) rıhtımdaki sendikanın başkanı olan patronu adına bir cinayete alet olur ve kurbanın kız kardeşine aşık olduktan sonra mahallenin rahibine gidip ‘‘Patronumu ve adamlarını ele verirsem hayatımın hiçbir değeri kalmaz’’ diye yakınır. Rahip de ona ‘‘Eğer ele vermezsen ruhunun ne değeri kalır?’’ der. Terry Malloy polise gidip tüm bildiklerini anlatır. O dönemlerde Hiram Abas Terry gibi giyinir, Terry gibi yürür, saçını Terry gibi tarar ve durmadan Terry'den bahseder.
TEŞKİLATA GİRİYOR
1957 yılında MAH'ta Behçet Türkmen'den boşalan başkanlığa 7 ay sonra ilk kez bir sivil asaleten atandı. Hüseyin Avni Göktürk. Mülkiye'de kısa bir süre Hiram Abas'ın öğretmenliğini yapmıştı. Ama Menderes'ten ziyade Bayar'a yakınlığıyla tanınıyordu. Menderes'in en yakın adamı, Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur, bir kağıda birkaç cümle yazıp sarı bir zarfa koyduktan sonra Hiram Abas'ı Hüseyin Avni Bey'e gönderdi. Teşkilatta güvendikleri bir genç adamın bulunmasında yarar vardı. Genç adam odadan çıkarken şöyle dedi:
‘‘Sakın unutma, söz ağzımızda iken biz ona, ağzımızdan çıktıktan sonra o bize hakim olur.’’
Hüseyin Avni Göktürk, daha sonra, kocası, Menderes'in sağ kurtulduğu uçak kazasında ölen gazeteci Nimet Arzık'a tecavüz teşebbüsünde bulunacak, Fatin Rüştü Zorlu da, ‘‘Bir kadın kalorifersiz bir apartmana çağrılır mı hiç?’’ diyerek dalgasını geçecekti.
MİT'TE 67'LİLER DÖNEMİ
Gazeteci İlhami Soysal'ın dövülmesi olayı gündemin birinci maddesi haline geldikten ve dövenlerin Özel Harp Dairesi'nde çalıştıkları öğrenildekten sonra MİT'in illegal faaliyetleri de tartışılmaya başlandı. Fuat Doğu MİT Müsteşarı'ydı ve Hiram Abas'a ‘‘evladım’’ diye hitap ediyor, yıldızını parlatmak için elinden geleni yapıyor, devletin üst kademeleriyle ilişki kurmasını sağlıyordu. O yıllarda yakın arkadaşlarını da MİT'e çekmeyi başardı. MİT'te 67'liler grubu oluştu. Boks arkadaşı Metin Olgaç, Mülkiyeden arkadaşı Kompas Güngör (Salman), Mikdat Alpay, Ertuğrul Güven, Şenkal Atasagun hep o dönemde teşkilata girdiler. Ünlü isimlerden biri de Mahir Kaynak'tı.
ATİNA MACERASI
Hiram Abas'ın ilk yurtdışı misyonu, konsolos muavini sıfatıyla Batum'da olmuş ve çok kısa sürmüştü. İkincisi de Atina'da, ama bu defa, ikinci katip olarak. Yine deşifre oldu ve apar topar kaçmak zorunda kaldı. Çünkü Yunan Dışişleri Bakanlığında çalışan K. Çangarakis adlı bir kadınla samimi olmuştu. Akşamları buluşup birkaç kadeh içkiden sonra özel bilgiler alıyordu. Meğer kadın Yunan Gizli Servisi'nin elemanıymış. Üstelik kocası da Yunan Genelkurmay İstihbaratı'nda çalışıyormuş. Tam suçüstü yapılacakken kaçmayı ve Türkiye'ye dönmeyi başardı.
MİT İÇİNDEKİ KAVGA
Hiram Abas'ın üçüncü yurtdışı görevi Beyrut'taydı ve orada da deşifre olmuştu. Ama aynı zamanda da Nuri Gündeş ile Hiram Abas arasında yıllarca sürecek bir iç kavga başlamıştı. Nuri Gündeş'e göre, Hiram Abas deşifre olduğu için kendisi Beyrut'a gönderilmişti. Ama Hiram Abas'a göre, Nuri Gündeş'in Beyrut'a, kendisinin üzerine gönderilmesi bir başka ülkenin (yabancı güçler) ona karşı yaptığı bir operasyondu. Nuri Gündeş, Beyrut'a, Hiram Abas'ı kontrol etmek için gönderilmişti.
Bu kavga, teşkilat içinde Abas'ın önünü kesti. Mektup savaşları yapmak zorunda kaldı. İstifa etti, ettirildi, tekrar döndü ve sonunda da teşkilattan ayrılmak zorunda kaldı.
LÜKS NERMİN’İN TELEFONU
Dönemin İstanbul Emniyeti İkinci Şube Müdürü Ergun Gökdeniz anlatıyor:
‘‘O zaman Dışişleri Bakanlığı'nın İstanbul'da kullandığı bir randevuevi vardı. Lüks Nermin adında bir kadın işletirdi. Politikacılar tarafından korunurdu. Dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik bir operasyon istedi. O zamanlar binbaşı olan Fuat Doğu MAH'ta (Teşkilatın o zamanki adı, Milli Amele Hizmeti, 1963'te MİT oldu) operasyon şefiydi. Teknik grubunu alıp randevuevinin telefonlarını dinledim. Uyuşturucu kaçakçılarından bir tanesinin DP'li bir bakanın evinde saklandığı iddiası vardı. Doğru çıktı. İşlem yapılmadı.
Endenozya Cumhurbaşkanı Sukarno İstanbul'da belsoğukluğuna yakalanınca Lüks Nermin de hapsi boyladı. Cezaevine girerken avaz avaz haykırdı:
‘‘Ulan Allah belanızı versin, parasını bile vermiyorsunuz, sonra da çıkıp hesap soruyorsunuz.’’
Hiram Abas 1990, yılında evinden işine giderken bir suikastte öldürüldü. Failleri hala meçhul. Dev-Sol'un, silah kaçakçılarının, Susurluk çetesinin öldürdüğüne dair söylentiler çıktı ama hiçbiri kanıtlanamadı.
SİLAHLI ÇATIŞMA
1972'de Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ülkü Ahmet Cafer ve Ziya Yılmaz'ın Levent Menekşe Sokak'taki evde saklandıkları ihbarı gelince Hiram Abas ve ekibi operasyonun başındaydı. Mahir Çayan Ankara'ya kaçırılmıştı ama diğerleri içerdeydiler. Silahlı çatışma çıktı. Ulaş Bardakçı ve Ziya Yılmaz kaçmayı başardılar. Bu olayda MİT ekibi korkaklıkla suçlandı. Hiram Abas bu suçlamayı kendine yediremedi. Ziya Yılmaz'ın bu defa Fındıkzade'de saklandığını tesbit edince, operasyonun en başında ve çelik yeleksiz içeri giriyor.Silahlar patlıyor. Ziya Yılmaz onu boynundan yaralamıştı.