Güncelleme Tarihi:
Sanat dünyasının kalbinin attığı yerlerden biri sayılabilecek Beyoğlu'nun belediyesinin yakın zamana kadar bir kültür işleri dairesi bile olmadığını biliyor muydunuz? İşe bu konuyla ilgili bir birim kurarak başlayan ve kültür-sanat-basın konusunda başkan danışmanlığı yapan Abdurrahman Şen ile Beyoğlu Belediyesi'nin kültür ve sanata bakışını konuştuk.
Edebiyat eğitimi gören ve uzun bir süre kültür sanat gazeteciliği yapan Abdurrahman Şen sinemayla yakından ilgileniyor, hatta Türk sinemasıyla ilgili ‘‘Renk Renk Sinema'' adında bir kitap yazmış. Dolayısıyla da konuşmaya sinemadan başlıyor ve Türkiye'de çok ciddi bir biçimde Türk sineması düşmanlığı olduğundan ve salon yokluğundan söz ediyor. ‘‘Dünyada Amerikan Sineması'na karşı yürütülen mücadeleyi izleyip, buna katılmak gerek,'' diyor. Büyükşehir Belediyesi'nin Beyoğlu sınırları içindeki Atatürk Kitaplığı ve Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde gösterilen filmlerini bu konuda atılmış bir adım olarak değerlendiriyor.
Sinema sevgisi
Beyoğlu Belediyesi'nin kültür etkinliklerinin en önemli ayağı sinema. Kasım ayı içinde 3. Türki Filmler haftasını yapacaklar. Belediye'nin İstiklal Caddesi'ndeki Galeri Salonu dışında kültür işlerini yürütecek kendine ait bir mekânı olmadığı için etkinlikleri salon kiralayarak yürütüyorlar. ‘‘Beyoğlu İstanbul'un rantı en yüksek yerlerinden biri olduğu için şimdiye dek bir bina satın almayı başaramadık, çünkü alınabilecek her yer kapılmıştı,'' diyor Abdurrahman Şen.
Şen şu an en büyük amaçlarının Türk filmlerinin gösterileceği bir salon edinmek, filmleri yerli yapımcı ve yönetmenlerle işbirliği yaparak sembolik fiyatlarla seyircilerle buluşturmak olduğunu söylüyor. Bu konuda umut verici gelişmeler varmış, yakında 200 kişilik çok amaçlı bir salonun müjdesini verebilirler.
Üniversite yıllarında sürekli tiyatroya giden ve tam bir tiyatro sever olan Şen, tiyatro salonlarının ve topluluklarının sayısının sürekli azalmasını çok üzüntü verici buluyor. Ayrıca eski zamanlarda parlak günler yaşamış ama şimdi çürümeyi bırakılmış Yeni Melek ve Saray sinemalarının önünden her geçişte burnunun direğinin sızladığını da söylüyor. Binaların durumunu takip ediyorlarmış ama bu konuda yaptırımda bulunma hakları yokmuş.
Beyoğlu Belediyesi'nin sinemayla ilgisi bu kadarla kalmıyor. Sinemanın Türkiye'deki başlangıç tarihinin üzerine araştırmalar yapmışlar. Burçak Evren, Giovanni Scognamillo ve Agâh Özgüç'ün fikrini alarak, farklı tarihler arasından 14 Kasım'ı esas kabul etmişler. Bu kişilerin dışında sektörün içinden insanlarla da görüşerek bu konuda ne yapabileceklerini ve nasıl kutlanacağını tartışmışlar ve bir program hazırlamışlar.
Bunun dışında sinemacılar arasından bir komisyon oluşturarak düzenli olarak toplantılar yapıyorlar, alınan kararları farklı sinema kuruluş ve meslek odalarına taşıyorlar. Onların fikirleri de komisyona yansıtılarak 16 ayrı sinema kurumu arasında bir koordinasyon sağlanmaya çalışılıyor.
Belediye’nin özel günleri
Abdurrahman Şen'e belediyenin diğer çalışmalarını soruyoruz. Sanat dünyasından herhangi bir kayıp olduğunda mutlaka bir anma töreni düzenlediklerini söylüyor. Bunun yanı sıra iki yıldan beri Kemal Tahir, Necip Fazıl Kısakürek, Aşık Veysel ve Tahir Kutsi Makal gibi şair ve yazarları anma toplantıları yapılıyor.
Belediye'nin gelenekselleştirdiği etkinliklerden biri de Kasımın ikinci haftasında yedincisi düzenlenecek ‘‘Dünya Çocuk Kitapları Haftası''. Geçmişteki açılışlara Barış Manço, Burak Kut, Uygur Kardeşler gibi isimleri davet ettikleri bu şenlik için çocuk kitapları yayımlayan 52 yayınevine çağrı gönderiyorlar. Bölgedeki okullarda okuyan çocukların bu şenliğe katılabilmesi ve kitaplarla tanışabilmesi için okullara haber veriliyor ve ücretsiz ulaşım sağlanıyor. Ayrıca çocukların ilgisini çekmek için ünlü isimlerin katılımı sağlanıyor, yazarlarla imza günleri düzenleniyor.
Özel günleri ve bayramları atlamayan Beyoğlu Belediyesi Öğretmenler Günü, 23 Nisan ve Fetih kutlamalarına özel önem veriyor. Geçen yılki 23 Nisan'ı ‘‘Barış ve 23 Nisan'' başlığıyla kutlamış, bu vesileyle Barış Manço'yu da anmışlar. Fetih Şenlikleri'nin de gemilerin karadan yürütüldüğü Tophane, Kasımpaşa ve Dolmabahçe'nin Beyoğlu sınırları içinde olması nedeniyle görkemi ve görsellliği artan bir şekilde kutlanacağını söylüyor Şen.
Abdurrahman Şen, Ramazan aylarında Taksim Gezi Parkı'na kurulan çadırları bir nevi sabit kültür merkezi olarak kabul ediyor. Yaklaşık 2000 kişiyi alabilecek büyüklükteki bu çadırda ve Tophane, Kasımpaşa, Hasköy ve Okmeydanı'ndakilerde yemek dağıtıldığını belirtiyor. Ancak Taksim'deki çadırda yemek dağıtmanın yanı sıra kültürel programlar da uygulanıyor. Teravih namazından sonra sohbetler, İstanbul'u tanıtan konferanslar, gösteriler, konserler, aşık atışmaları düzenleniyor. Ayrıca bu etkinliklerin hafta sonu ‘‘hanımlara özel'' gündüz gerçekleşen bir versiyonu da var. Yine cumartesi pazar günleri çocuklar için çocuk tiyatrosu ve Karagöz gösterileri yapılıyor. Şen, bu yılki Ramazan Şenlikleri'nde de ilgi çekici ve kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerle iyi bir meddahı ağırlamayı düşündüklerini söylüyor.
Abdurrahman Şen'e etkinlikleri düzenlerken ideolojik ya da dini bir ayrım gözetip gözetmediklerini soruyoruz. Bu konudaki tek ölçülerinin estetik ve kalite olduğunu, bu ölçüyü taşıyan bütün kültürel etkinliklere bünyelerinde yer verebileceklerini, zaten bölgenin kültürel ve sosyal dokusunun da bunu gerektirdiğini söylüyor. Amaçlarının bir dostluk ve hoşgörü ortamı yaratmak olduğunu da belirtiyor.