Hillary kitabında, eşinin tahtını sallayan skandallara, kendilerine karşı düzenlenen komplolara, siyasi olaylara değindiği gibi, son yıllardaki fiziki görünüşünden duyduğu rahatsızlığı da dile getiriyor. Eşinin ilk yemin töreninden sonra (1993) mavi renkli kadife bir tuvalet giyen Hillary, ikinci yemin töreninde nasıl değiştiğini şöyle anlatıyor: ‘‘O kadife tuvaleti giyen kişi değildim artık. Dört yıl boyunca Beyaz Saray'da yediklerimden sonra o tuvalete sığmam mümkün değildi. Ayrıca sadece yaşlanmamış, daha da sarışın olmuştum’’ diyor. Eşiyle tropik bir plajda mayosuyla dans ederken paparazzilere yakalandığını da unutmamış. Arkadan çekilmiş görüntüsünden rahatsızlık duyduğunu da itiraf ediyor.
New York Senatörü ve eski First Lady Hillary Clinton, best-seller olan kitabı ‘‘Yaşayan Tarih’’te çocukluğundan başlayarak bütün hayatını anlatıyor. Tabii kitabın merkezinde iki tema var: Kocası Bill'le olan aşk-nefret ilişkisi ve çevresinin komplocularla dolu olduğu saplantısı...
Dorothy Howell Rodham ve Hugh Rodham Jr çiftinin kızı olan Hillary Rodham Clinton, sosyal sorumluluğu gelişmiş bir çocuk olarak yetişir. ‘‘Babam üç konuda çok kesin fikirlere sahipti: Komünistler, karanlık işadamları ve yolsuz politikacılar. Bunlar, babamın gözünde yaşamın en düşük üç formuydu...’’ Hillary, okulda aktif bir öğrenci olmakla birlikte, güzelliğe, saçına başına, süsüne püsüne pek önem vermez. Bu özelliği vali eşi oluncaya kadar sürer.
Üniversite yıllarında muhafazakar ve Cumhuriyetçi olan Hillary, 60'lı yıllardaki çalkantılarla birlikte Vietnam Savaşı'nı sorgulayan ve sosyal adalete önem veren bir demokrat ve liberal haline dönüşür. Kocaman gözlüklü Hillary, sadece kızların alındığı ünlü Wellesley Üniversitesi'ne gider. Mezuniyet töreninde yaptığı etkili konuşmayla dikkatleri çeker ve adı dergilerde çıkmaya başlar.
Cumhuriyetçi Parti'nin bir toplantısında çalışan Hillary, o sıralarda hukuk okumak istediğinden emindir, ama hangi okulda? Bir kokteylde Harvard'dan bir hoca ile karşılaşır. Adam, ‘‘Harvard ile kimse rekabet edemez, ayrıca Harvard'da kadınlara da ihtiyacımız yok’’ deyince, Hillary, Yale Üniversitesi'ne kayıt yaptırmaya karar verir. Kader, Hillary ile Bill Clinton'ı Yale Üniversitesi'nde biraraya getirir.
ARKANSASLI VİKİNGLE YALE'DE TANIŞIR
Hillary, Bill Clinton'ı, ilk gördüğünde, Oxford'da iki yılını tamamlayıp Yale'e dönmüş bu başarılı öğrenciyi yakışıklı, uzun kızıl saçlı, kahverengi sakallı bir Vikinge benzetir ve araştırır: Kim bu çocuk? Aa, o mu, Arkansaslı Bill, derler. Bill, Yale'in kütüphanesinde hep Hillary'yi süzmektedir. Sonunda genç kız, onun yanına gidip ‘‘Birbirimize bakıp duracaksak tanışalım bari’’ der. Bill heyecandan adını bile söyleyemez.
Hillary ve Bill, sık görüşmeye başlar. Önce Meksika'ya sonra da Avrupa'ya tatile giderler. 1973'te Bill, Hillary'e evlilik teklif eder, ancak Hillary kararsızdır. ‘‘Kafasına bir şeyi koydu mu ısrarlıdır. Beni de kafasına koymuştu.’’
Hillary, dönemin başkanı Richard Nixon'un Watergate skandalı nedeniyle azli için Kongre'de kurulan kurulda çalışır. İşbaşından alınacağını hisseden Nixon 5 Ağustos 1974'te istifa eder.
Hillary'nin Washington'daki işi bitmiştir, artık kalbinin sesini dinleyerek Hukuk Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapan Bill'in yanına gitmemesi için hiçbir sebep yoktur. Bu kararını arkadaşı Sara Ehrman'a açıkladığında aldığı tepki, ‘‘Sen aklını mı kaçırdın’’ olur. Çünkü Hillary, siyasetin merkezi Washington'da umut vaat eden bir avukattır. ‘‘Niçin geleceğini bir kenara atıyorsun?’’ İşte bu, Hillary'nin hayatının anahtar sorusudur. Ama cevabı da basittir: ‘‘O genç adamı seviyorum.’’
Birlikte yaşanan onca yıldan sonra Hillary hala, ‘‘Bu kadar hayat dolu, enerjik ve ilginç birini daha tanımadım’’ diyor.
EV KADINI DEĞİLİM DEMESİ TEPKİ YARATIR
Bill Clinton, Arkansas'ta siyasete atılır. Başsavcı ve vali olarak Arkansas'a hizmet verir. Vali Clinton'ın yıldızı hızla parlar. Demokrat Parti'nin ileri gelenleri seçimlerde baba George Bush'a rakip olmasını önerirler. Bill, adaylığını açıklar ve ekibini kurar.
İşte tam o sırada Gennifer Flower isimli bir kadın ortaya çıkar ve Bill Clinton ile ilişkileri olduğunu öne sürer. Hillary'ye göre bunlar eşini karalama kampanyasının bir parçasıdır: Canla başla savunur kocasını. Oysa Clinton, birkaç yıl sonra Flowers ile ilişkisini kabul edecektir.
Hillary, kampanya sırasında kurabiye pişirip, çay demleyen bir ev kadını olmadığını söyleyerek tartışma yaratır. 46 yaşındaki Clinton değişim vaadiyle kitlelerin cazibe merkezi olur ve baba Bush dönemini sona erdirir.
Beyaz Saray'da yeni ve renkli bir sayfa açılır. Beyaz Saray'daki ilk yıl trajedilerle geçer. Hillary'nin babası Hugh Rodham ölür ve çok sevdikleri dostları Vince Foster intihar eder. Hillary'nin hazırladığı sağlık reformu büyük sigorta şirketlerinin kampanya duvarına çarpar. Clinton çifti büyük bir emlak yolsuzluğu suçlamasıyla karşılaşırlar, Whitewater skandalıdır bu. Bill'in annesi Virginia ölüm yatağındadır. Çiftin tek tesellisi, Başkan'ın NAFTA ve bütçe konularında istediğini elde etmesi olur.
Kötü günler devam eder: Clinton'ın annesi ölür. Görev başında bir yıl dolmadan Whitewater skandalını soruşturmak için bir Özel Savcı atanır. Hillary'nin kitapta anlattığına göre, Whitewater yatırımından zaten zarar etmişlerdir, bu soruşturma da gereksizdir. Tam o sırada, cinsel taciz iddiasıyla Paula Jones Clinton'dan davacı olur.
KOCASI KÖTÜ HABERLERİ HEP SABAH VERİR
Clinton ailesi, Paula Jones, Gennifer Flowers gibi kadınların iddialarına rağmen, 1998'e kadar iyi kötü bir mutluluk tablosu çizmeyi başarmıştır. Ama 1998 başında tablo darmadağın olur. İnternette yayılan bir
haber kısa sürede ulusal basına yansır. Hillary, uçkurgate skandalını eşinden öğrenir. 21 Ocak 1998 sabahı karısını uyandıran Bill Clinton, Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky ile bir ilişki yaşadığına dair gazetelerde haberler bulunduğunu söyler. Bütün bunların yalan olduğunu da ekler.
Hillary'ye göre yine siyasi düşmanlar iş başındadır. Siyasi düşmanların olayı körüklediği kesindir. Ama Bill, Monica'yla ilişki kurmadım derken, herkesle beraber karısına da yalan söylemiştir. Yalan açığa çıkacak, Clinton, Büyük Jüri önüne çıkmaya zorlanacaktır.
15 Ağustos sabahı, Bill yine Hillary'yi uyandırır. Yalanı sürdürmenin anlamı kalmamıştır. Yakında Büyük Jüri'ye ifade verecektir. ‘‘Uygunsuz bir ilişki yaşadığı konusunda ifade vermek zorunda olduğunun farkına varmıştı. Bana aralarında yaşanan şeyin kısa süreli olduğunu anlattı. Utanç içindeydi, deliye döneceğimi biliyordu. Nefes almakta zorlanıyordum. Ağlamaya, hıçkırmaya, bağırmaya başladım. ‘Ne demek, bana yalan mı söyledin' diyordum. Çılgına döndüm. O öyle orada duruyor ve üzgün olduğunu, beni ve Chelsea'yi korumaya çalıştığını söylüyordu...’’
Gözlerinden yaşlar yuvarlanan Bill Clinton, durumu Chelsea’ye anlatması gerektiğini de eklemektedir üstelik... ‘‘Bill'in boynunu kırmak canını yakmak istedim. Ancak, sonuçta hala onu sevdiğime karar verdim. Hayatımın en zor iki kararından biriydi.’’ (İkinci zor kararı da, senato üyeliğine adaylığını koymasıdır.)
EVLİLİĞİNİ AİLE DANIŞMANIYLA KURTARIR
Clinton, özel savcıya resmen ifade verdikten sonra, Hillary ve Chelsea ile Martha's Vineyard'a tatile gider. Tatildeyken kendini üzgün, hayal kırıklığına uğramış, öfkeli hisseder Hillary: ‘‘Bill ile çok az konuşuyorduk, konuştuğumda da onu azarlıyordum. Kitap okudum. Sahilde yürüdüm. O alt katta, ben üst katta yattım...’’
Ayrı yaşamak mı, boşanmak mı, yoksa yola devam etmek mi? Sonunda Hillary eşini affetmeye karar verir. Ama uzman yardımına ihtiyaçları vardır. Evlilik danışmanına başvururlar. ‘‘Danışmanlık sayesinde, bu evliliği ve sevgiyi korumayı denemek istediğimi anladım. Öyle bir noktaya gelmiştim ki, ya öfkeyi ve hayal kırıklığını bir kenara bırakıp affedecektim, ya da evliliğime son verecektim. İkimiz de şimdiki noktaya gelebilmek için çok, ama çok çalıştık. Artık geleceğe bakabilir bir noktadayız. Beraber yaşlanmayı umuyorum. Geleceğe bu gözle bakıyorum.’’
SENATÖR ADAYIYKEN TERÖRİSTLİKLE SUÇLANIR
Clinton, Şubat 1999'da aklandıktan sonra, Hillary, New York'tan senatör adayı olmayı düşünmeye başlar. En yakın dostları, Hillary'ye bu sevdadan vazgeçmesini tavsiye eder. Ama o senatör adayı olmaya karar verir.
New York'taki rakibi karizmatik Belediye Başkanı Rudolph Giuliani'dir. Ancak Giuliani prostat kanseri nedeniyle çekilince, bu defa karşısına Rick Lazio çıkar. Hillary, yine kendisine komplo kurulduğuna inanmaktadır: ‘‘Beni terörist olmakla bile suçladılar. Ama negatif kampanya bana yaradı.’’
Hillary New York'tan seçilir. Kutlama için düzenlenen bir gecede, Clinton'ın 1992 başkanlık kampanyası için kullandıkları ‘‘Don't Stop Thinking About Tomorrow’’ (Yarını düşünmekten vazgeçme) şarkısını çalarlar: ‘‘O sözler benim kalbime işlemişti. Siyasi felsefemi de özetliyordu. Her şey daima yarın için...’’
BILL'İN ELLERİNE METHİYE
Hillary tanışıp el sıkıştığı gün, Bill'in ellerine tutulmuştu: ‘‘Parmakları bir piyanistin ya da cerrahınki gibi... Binlerce tokalaşma, sayısız golf vuruşu ve imzadan sonra elleri de sahibi gibi olgunlaştı. Ama, hálá eskisi kadar çekici ve dayanıklı.’’
CHELSEA DE ANNESİ GİBİ KIRILMIŞTI
27 Şubat 1980 günü, Bill ve Hillary'nin biricik kızları Chelsea dünyaya geldi. Minik kıza isim bulmak için fazla zorlanmadılar. Joni Mitchell'in çok sevdikleri ‘‘Chelsea Morning’’ parçası çifte esin kaynağı oldu. Hillary'nin yazdığına göre, Monica Lewinsky skandalı patladığında, Chelsea de annesi kadar babasına kızmıştı. Clinton özel savcıya ifade verdikten sonra bütün aile tatile Martha's Vineyard'a gittiler. Ama anne-kız, babayla pek ilişki kurmak istemiyordu. Hillary şöyle yazıyor: ‘‘Köpeğimiz Buddy de bizimle geldi. Bill ile vakit geçirmek isteyen tek aile ferdi Buddy idi...’’