Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2002 00:00
'BİLMİYORUM' diyorum 'kime oy vereceğimi bilmiyorum.'Kime oy vereceksiniz? Diye sorduklarında yanıtım hálá bu. Kendilerini en iyi temsil edeceğine inandıkları bir parti bulamayan insanları, karmaşık koalisyon hesapları yaptırıp, bir tek oylarıyla koalisyon ortağı seçtirmek için debelenmeye zorlayan sistemler hap eksikli kalacak.Aslında benim, iç rahatlığıyla oy vereceğim, 'arkasındayım' diyebileceğim hiçbir siyasi hareket yok.Daha fazla istemediğim biri, iktidarı tek başına ele geçirmesin diye daha az istediğim biri için oyumu kullanacağım. Pekiyi ben içimden geçeni nasıl ifade edebileceğim?Hele irademin yansımasının kesinlikle mümkün olmadığı bir
seçim sisteminde?Milyonlarca oyun, istenen değil istenmeyen bir partinin hesabına yazıldığı bir ülkede, bu oyunda artık yer almak istemediğimi nasıl göstereceğim?Hayır, hayır kenarda durmak istemiyorum. Oy kullanacağım. Çünkü seçime katılım oranının düşük çıkması halkın seçimlere olan ilgisizliği şeklinde yorumlanıyor. Ben ilgisiz değilim. Çok ilgiliyim. O zaman ne yapacağım?* * *BAŞBAKAN Ecevit, aktif siyaseti bırakabileceği konusunda ikinci mesajını verirken, ben de seçmen olarak ikinci bir 'muamma' ile karşı karşıya kalıyorum.Başbakan adayları belirsiz bir seçim. AKP lideri Tayyip Erdoğan'ın, seçimlere katılamayacağının anlaşılmasının üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen, AKP'nin başbakan adayı hálá belli değil. Başbakanını bilmeyen bir seçmen kitlesi, seçim politikasını kendi mağduriyeti etrafında ören bir politikacı ile karar anına hızla ilerliyor. Oylar insanların elinde birer intikam okuna dönüşüyor. Eğer AKP iktidara gelirse bizim başbakanımız kim olacak? Ekonomik krizden dikenli dış politika konularına, Avrupa Birliği hedefine kadar kritik konularla dolu bir gündemi kim ile göğüsleyeceğiz? Şimdi DSP'den de aynı işaretler geliyor. Aslında geç kalmış bir açıklama neyse şimdi sorun başka, diyelim DSP'ye oy verdik kimin başbakanımız olacağını bilmiyoruz.Saadet Partisi'nin lideri var ama, seçim kampanyasında tuhaf bir manzara çıkıyor ortaya. Esas başbakan adayının Erbakan olduğu izlenimi cilalanıyor. Örneklere bakıyorum, demokratik ülkelerin birçoğunda başkan ya da başbakanın yanı sıra, kilit bazı bakanlıkların sorumluluğunu üstlenecekleri bile seçmen çok önceden tanıyor. Başbakan adaylarının bile netleşmediği bir ortamda ben, yazı yazmıyor olsam şüphelerimi, tepkilerimi nasıl ifade edeceğim? En etkili vatandaşlık yetkimi, oy hakkımı kendimi ifadede kullanamayacaksam, sorumluluklarımı nasıl taşıyacağım?* * *FRANSA bu sorunun yanıtını bulmuş. Fransız vatandaşları, eğer var olan partilerden ve adaylardan hiçbirisini istemiyorlarsa bir biçimde kendilerini ifade ediyorlar. Sandığa gidiyor ve orada bulunan beyaz oy pusulasının altına damga vurup sandığa atıyorlar. Beyaz oy hakkı, emanet oylardan yararlanan politikacıların, bunları gerçek destek sanmasını önlemenin yanı sıra. Halkın siyasete doğrudan ve açık bir mesajı niteliğini taşıyor. Seçimlerde oy kullanmayanlar ile beyaz oy kullananlar arasındaki fark burada. Birincisinde vatandaş, 'seçimler beni ilgilendirmiyor' diyor, ikincisinde 'hiçbiriniz beni temsil etmiyorsunuz.' Neden bizim beyaz oy kullanma hakkımız yok?
button