Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Türkiye'de kısa zaman öncesine kadar iş yaşamından elini eteğini çekenlerin ya da 'ek bir uğraş' edinmek isteyenlerin katıldığı amatör gruplar olarak biliniyordu. Günümüzde kariyer olanakları açısından şirketlerle boy ölçüşüyorlar. Çalıştıkları şirketlerde 'aradıklarını bulamayanlar' ya da maddi tatminden çok manevi doyum arayanlar STK'ların kapısını çalıyor.
TEGV (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı), AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı), Kal-Der (Türkiye Kalite Derneği) ve TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı) gibi büyük STK’lar yönetim yapıları ve işleyişleri bakımından şirketler gibi profesyonel olarak örgütleniyor. Türkiye'de beş binden fazla vakıf, 100 binin üzerinde dernek faaliyet gösteriyor.
AÇEV Yönetim Kurulu Üyesi Ayla Göksel Türkiye'de sektörün hızla geliştiğini söylüyor. Özel sektörde yüksek ücret hedefleyen kişilerin bir süre sonra bundan sıkıldığını ve STK'lara yöneldiğini belirtiyor: ‘‘Bazı reklamcılar ya da bankacılar zamanla işinden tatmin olamıyor ve profesyonel olarak bir STK'da çalışmaya başlıyor.‘‘
Peki kariyer için neden bir STK tercih ediliyor?
Göksel'e göre STK'larda çalışmanın cazibesi manevi tatmin: ‘‘Çalışanlar için önemli olan bir şirketin cirosunu artırmak değil de birilerin hayatında önemli bir değişiklik yapmak.‘‘
AÇEV genelde kuruma danışmanlık yapan üniversite hocalarının tavsiyesiyle ve 'tanıdık' yoluyla eleman alıyor. Ancak özel durumlarda ilanlara başvuruyor. Kurumda full-time ve part-time olmak üzere toplam 45 kişi çalışıyor. Eleman alırken genelde rehber, danışman, insan kaynakları uzmanı gibi eğitim alanında tecrübesi olan kişiler tercih ediliyor.
TEGV Genel Müdür Yardımcısı Sevil Seventürk bir şirketteki tüm profesyonel çalışmaları uyguladıklarını söylüyor: ‘‘TEGV'nin yapılanmasında kariyer planlama, hizmet içi ölçme ve performans değerlendirme gibi fonksiyonlar var. Zaman yönetimi, raporlama ve sunum teknikleri, yaratıcı drama gibi eğitimler veriliyor.‘‘
TEGV gazete yoluyla ilan verdiği gibi 'STK ruhu taşıyan' başvuruları da değerlendiriyor: ‘‘Vakfımızın çeşitli departmanlarında her eğitim düzeyinde ve her özellikte elemana ihtiyacımız var. Önem verdiğimiz kriter bu işe gönül vermeleri.‘‘
Şirketlerdeki rekabet STK'larda yerini ortak projelere bırakıyor. Seventürk TEGV'nin diğer vakıflardan eleman transfer etmediğini fakat kurumsal işbirliği yaptığını belirtiyor.
Kurumda yaklaşık 150 kişi kadrolu olarak görev yapıyor. Bunların 50'si merkezde geri kalanı sahada çalışıyor. Seventürk TEGV'de maddi açıdan tatmin sağlanabileceğini söylüyor: ‘‘Maddi imkanlar özel sektörle aynı olmasa da olanaklar çerçevesinde oldukça yüksek.‘‘ Kurumda çalışanların yaş ortalaması 30.
Vakıf gençlere STK'larda kariyer yapma imkanı olduğunu anlatmayı görev edinmiş. Bu amaçla üniversitelerle işbirliği yapıyor ve buralarda Eğitim Gönüllüleri Kulübü kurmaya çalışıyor.
Kalite Derneği (Kal-Der) Pazarlama ve İletişim Koordinatörü Samih Yedievli STK'ları özel sektör veya kamu sektörü gibi değerlendirmemek gerektiğini söylüyor: ‘‘Bir STK'da profesyonel olarak çalışmak için bile onun misyonuna inanmak ve vizyonu ile uyum içinde olmak gerek. STK'da çalışan kişilerin öncelikle o kurumun bir gönüllüsü olmaları gerekiyor. Bu anlamda yalnızca kariyer yapmak için bir STK'da çalışılabileğine inanmıyorum.‘‘
Kal-Der'de, İstanbul merkezde 17 kişi, İzmir, Bursa ve Eskişehir'de birer, Ankara'da iki kişi olmak üzere toplam 20 kişi çalışıyor.
Yedievli STK'larda özellikle proje bazlı iş imkanlarının olduğunu vurguluyor: ‘‘STK'ların yapılanmaları gereği proje bazlı çalışmalar çoğunlukta. Bu nedenle pozisyona bağlı bir kariyer yerine projelerde olanaklar yakalamaya çalışmak daha geçerli.‘‘
TEMA Vakfı Genel Müdür Yardımcısı Gülay Yaşın bir STK'da çalışmak için kişilerde öncelikle gönüllülük ruhunun bulunması gerektiğini ama bunun yeterli olmadığını söylüyor: ‘‘Sadece gönüllü olmak bir STK'da başarılı olmak anlamını taşımaz. Profesyonellik temel şarttır. Bu koşullar olduğu zaman yani gönüllü ruhuyla profesyonel bir çalışma sergilendiği zaman STK'larda kariyer yapmak mümkün.‘‘
TEMA ekonomik krizden nasibini alarak küçülmüş. Şu an Türkiye genelinde 87'si Vakıf bünyesinde ve 33'ü vakfın iktisadi işletmesinde olmak üzere toplam 120 kişilik profesyonel bir kadro görev yapıyor.
Her ne kadar Türkiye'de STK'larda kariyer yapmak mümkünse de kurumlar Avrupa'da ve ABD'de daha profesyonel işliyor. Verdikleri hizmet karşılığında devletten büyük maddi yardımlar alıyorlar. Ayrıca kuruluş aşamasından başlayarak çok titiz ve detaylı çalışmalar yapılıyor.
Örneğin Birleşmiş Milletler kapsamında bir STK kurmak için öncelikle bir Yürütme veya Danışma Kurulu'nun kurulması ve kurumun misyonunu belirlemesi gerekiyor. Bu kurulun sorumluluk alanları şunları kapsıyor; finans yönetimi, planlama, kaynak yaratma, İnsan Kaynakları yönetimi, bilgi yönetimi, pazarlama ve halkla ilişkiler.
Daha sonra yönetmelik oluşturuluyor. Yürütme Kurulu'nda çalışanların sayısı, çalışma süreleri,
seçim yöntemleri ve toplantı zamanları belirleniyor. Bie sonraki adımda finans alanında çalışacak komite oluşturuluyor. Son olarak projelerin kimler tarafından ve nasıl yürütüleceği ve kontrol edileceği tasarlanıyor.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMEKal-Der'de aynı profesyonel şirketlerde olduğu gibi performans değerlendirme yapılıyor. Gönüllü ve ücretli çalışanlar ayrı süreçlerden geçiyor. Her yıl başında yapılan toplantılarda gönüllü çalışanların o yıla yönelik faaliyet ve bütçeleri belirleniyor. Yıl sonunda bir değerlendirme yapılarak bu hedefe en çok yaklaşan grup ödüllendiriliyor. Ücretli çalışanlar kendi çalıştıkları fonksiyonlarda problem çözme, planlama, yaratıcılık, iş bilgisi, üye kazandırma, müşteri odaklılık gibi kritik parametrelerde değerlendiriliyor. Sonuçlara göre terfiler yapılıyor, çalışma alanları değiştiriliyor veya gerekli eğitimler veriliyor.
Greenpeace çevreye karşı işlenen suçları belgelemek ve engellemek için verdiği savaşla tanınıyor. Dünya çapında 101 ülke tarafından desteklenen örgütün İstanbul ofisi 1997'de kurulmuş. Enerji Kampanyası Sorumlusu Melda Keskin Batı Avrupa'da veya ABD'de bir STK'ya üye olanların yüz binlerle ifade edildiğini söylüyor: ‘‘Greenpeace'in Almanya ve Hollanda'da 500 binin üzerinde üyesi var. Bu rakam Türkiye'de ancak sekiz bine ulaşıyor. İsveç, Norveç gibi kuzey ülkelerinde ise bir kişi birden çok STK'ya üye oluyor.‘‘
Keskin batıda bir projeyi birkaç kişinin yönettiğini, Türkiye'de birkaç işin tek bir kişinin sorumluluğu altında olduğunu söylüyor. Keskin'e göre bir diğer önemli fark batıda bir konu üzerinde faaliyet gösteren yüzlerce STK'nın olması. Türkiye'de sektör yeni gelişmeye başlıyor. Böylece STK'larda çalışmak isteyenlerin seçim şansı artıyor: ‘‘Türkiye'de maddi desteğin sponsorlar tarafından sağlanması gerektiği düşünülüyor. Bu durum STK'ların profesyonel ve tarafsız bir şekilde hareket etmelerini kısıtlıyor. Batıda üyelerin katkılarıyla büyük miktarlarda ekonomik destek sağlanıyor. Böylece kurumların bir etki altında kalmadan bağımsız çalışması mümkün oluyor.‘‘
Gelişmiş ülkelerde durum nasıl?
TÜSİAD Avrupa Birliği Temsilcisi Bahadır Kaleağası Avrupa'da ve Türkiye'de bir STK'da kariyer başlangıcının aynı olduğunu söylüyor: ‘‘Uzmanlığa dayalı bir giriş yaparak AB uzmanı ya da ekonomist olarak çalışma imkanı olabilir. Etkinlik ve konferans düzenleme gibi organizasyon bazlı iş fırsatları var. STK'nın çalışma alanına göre çeşitli projelerde proje yöneticisi olarak görev yapılabilir.‘‘
Kaleağası, Avrupa'da devlet, özel sektör ve STK'lar arası eleman geçişinin sık gerçekleştiğini fakat bunun Türkiye'de çok zor olduğunu vurguluyor. Batı Avrupa'da ve ABD'de STK'ların kurumsallaşmış olduğunu ve kişilerin tüm kariyerleri boyunca tek bir STK'da çalışma olanaklarının bulunduğunu söylüyor. Buna karşın kaynaklar kısıtlı olduğu için dünyanın her yerinde STK'larda istihdamın diğer sektörlere göre çok daha küçük olduğunu belirtiyor.
(Bilgi için: www.acev.org; www.kalder.org; www.tegv.org; www.tema.org.tr; www.tusiad.org; www.greenpeace.org)