Güncelleme Tarihi:
Sınavlara bile ödünç enstrümanla gittim
FORA BALTACIGİL (29)
İÜ Devlet Konservatuvarı’ndan, kontrbas hocası göremeden mezun oldum. Çok şanslıydım ki ailede iki, evimizde bir kontrbasçı vardı. Babam Yaz Baltacıgil ve halam Pınar Baltacıgil’den kontrbas eserlerini dinleyerek büyüdüm. En büyük şansım ABD’deki Curtis Müzik Enstitüsü’nde yüksek lisans yapmaktı. İki yıl boyunca yarışmalara girdim, orkestralara başvurdum. Minnesota Orkestrası’na kabul edildim. Üç yıl sonra Berlin Filarmoni’nin sınavlarına girdim, kazandım. 2009’da orkestrayla çalmaya başladım. 2010 sonunda orkestra üyelerinin kendi aralarında yaptıkları oylamada kadroya alınma hakkını elde ettim. 2012 Haziranı’nda New York Filarmoni’nin kontrbas grubu için sınava davet ettiği 350 gençten biriydim. Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir beklentim yoktu. Tek seçilen ben oldum, dokuz kişilik kontrbas grubunun liderliğine getirildim. İyi bir orkestra müzikçisi olmak, eserlerdeki soloları iyi değerlendirmek, boş zamanlarımda bir yelkenliyle denize açılmaktan başka düşüm yok. Tek şikayetim iyi bir enstrüman sahibi olamamak. New York Filarmoni’nin sınavlarına bile Curtis Enstitüsü’nden ödünç aldığım kontrbasla girdim.
Bu konser kariyerimin en önemli olayı olacak
EFE BALTACIGİL (34)
Berlin Filarmoni’nin solisti olmak bir yorumcu için hayal edilebilecek en üst nokta. Sir Simon Rattle’dan konser teklifini aldığım günden bu yana her sabah güne güzel başlamak ve mutlu olmak için bu konseri düşünüyorum. 2001’de Yo-Yo Ma, Isaac Perlman ve Emanuel Ax’la, 2010’da Philadelphia Orkestrası’yla solist olarak verdiğim konserden sonra kariyerimin en önemli olayı olacak. Şu anda Seattle Senfoni Orkestrası’nın çello grubundayım. Hedefim Türk bestecilerin tüm
çello konçertolarını
bir albümde toplamak.
FIKRA GİBİ TARİHİ VAR
Brahms şeflik yaptı, Mahler’in eseri ücret karşılığı çalındı
Berlin Filarmoni, kimi çok şaşırtıcı kimi fıkra gibi komik olaylarla müzik tarihine geçen efsanevi bir orkestra. Kuruluşu bile olaylı: Berlin Filarmoni Derneği’nin 70 kişilik orkestrası Bilsesche Kapel, Varşova’ya konsere gidecekti. Dördüncü sınıf tren bileti verilmesine çok kızan 50 üyesi ayrıldı, yeni bir orkestra kurdu. Ünlü kemancı Joachim’in desteğiyle bir şef bulup 1882’de Filarmoni Orkestrası adıyla ilk konserlerini verdiler. İngiliz müzik eleştirmeni Norman Lebrecht’in ‘Maestro Efsanesi: Güç Peşindeki Büyük Şefler’ adlı kitabından öğrendiğimize göre, sonrasında da tuhaf olaylar birbirini izledi...
TÜM ENSTRÜMANLARI YANDI
1886’da konser salonuyla birlikte tüm enstrümanları yandığında yine yardımlarına Joachim yetişti, konser gelirlerini bağışladı.
Ocak 1884’te orkestranın konuk şefi, senfonisinin prömiyerini yapan Brahms’tı. Bunalım geçirip eserini yırtmaya kalkan Çaykovski’nin elinden Beşinci Senfoni’sini kurtaran Nikisch, Berlin Filarmoni’yle hem eseri hem de bestecisini Almanya’da şöhrete kavuşturdu.
Mahler’in şef sehpasına çıkıp İkinci Senfoni’sini yönetmesi için Berlin Filarmoni’ye ücret ödemesi gerekti. Parası boşa gitmedi. İkinci Senfoni’yle dikkatleri üzerine çekmeyi başardı.
Naziler iktidara geldiğinde Berlin Filarmoni’nin şefi hayatı filmlere konu olan Wilhelm Furtwangler’di. Nazilerin ‘çöküntü müziği’ etiketini yapıştırdığı, icrasını tehditle engellediği Alban Berg, Paul Hindemith gibi dışlanmış bestecilerin eserlerini de seslendirdi Berlin Filarmoni’yle. Yine de savaştan sonra Nazi destekçisi suçlamasından kurtulamadı. 1954’te öldüğünde, Nazi döneminden beri yerine göz diken Herbert von Karajan devraldı şef bagetini.
Karajan, Deutsche Gramophon (DG) gibi büyük plak firmalarıyla yaptığı anlaşma sayesinde müzisyenlerin geliri katlanarak artıyordu. Provalar kaydedilip, birbiri ardına plaklar yayımlanıyordu. Orkestranın video kayıtları için de iki dev firma, Sony ve DG birbirine girmişti. Japonya turnesi öncesinde Karajan’ın kendisi için talep ettiği inanılmaz ücretler Der Spiegel’e yansıyınca ciddi bir kriz çıktı. Hem orkestra üyelerinin güveni sarsıldı hem de orkestraya o günlerde yılda R7.7 milyon Euro’ya eşit bütçe ayıran Berlin yerel yönetiminin... Karajan, erkek kulübü gibi çalışan orkestraya 1982’de bir kadın klarnetçi almaya kalktığında orkestra üyeleri isyan bayrağını çekmekten çekinmedi.
İNGİLİZLER BEĞENİYOR ALMANLAR ELEŞTİRİYOR
Karajan’ın yerine geçen Claudio Abbado tam tersi bir kişilikti Abbado. Orkestraya tekrar Furtwangler günlerinin idealizmini, entelektüel değerlerini, dayanışma duygusunu kazandırdı. 2002’de Lucerne Festival Orkestrası’nı tercih edip, Berlin Filarmoni’den ayrıldı.
Bu kez şef sehpasında gerçekten sıradışı İngiliz bir müzikçi vardı: 47 yaşındaki Simon Rattle. Çağdaş müziğe, genç müzisyenlere önem veren Rattle’ın Berlin Filarmoni’yle yorumları müzik dünyasında yakından izleniyor, tartışma konusu oluyor. 2008’de Brahms yorumuyla Grammy aldılar. Ayrıca Gramophone Dergisi’nce ödüllendirildiler. İngiliz müzik eleştirmenleri Royal Concertgebouw’dan sonra dünyanın en iyi orkestrası seçti Berlin Filarmoni’yi. Buna karşın Alman müzik eleştirmenleri zaman zaman Rattle’ın üslubuna sert eleştiriler getiriyor. Orkestrayı vakfa dönüştüren, müzisyenlerin maaşlarının yükselmesini sağlayan Rattle, ayrıca elektronik konser salonu projesinin de hayata geçmesine önayak oldu. Artık abone olanlar orkestranın internet sitesinden konserleri canlı dinleyebiliyor. Rattle, röportajlarda üyelerle kimi zaman sorunlar yaşadığını da itiraf ediyor. “İlişkilerimiz zaman zaman dalgalı hale geliyor ama hiçbir zaman yıkıcı olmuyor” diyor.