Güncelleme Tarihi:
Sami Elvan, “Ben oğlumun bilerek öldürüldüğüne inanıyorum” dedi. Anne Gülsüm Elvan ile baba Sami Elvan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, içişleri bakanı, il emniyet müdürü ve validen şikayetçi olduklarını söyledi.
“BANA ‘BİR ŞEY OLURSA SEN KAÇAMAZSIN BEN KAÇARIM’ DEDİ”
Olay gününden bir gün önce mahallede oturdukları mahallede gösteriler yapıldığını, polisin de göstericilere müdahale ettiğini belirten Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, ifadesinde şunları anlattı: 16 Haziran 2013 günü tam olarak hatırlamıyorum ama sabah 07.00 sıralarında evden çıktı. Çay koydum. Ekmek almaya gidecektim ancak daha önceden ayağım kırıldığı için 'Anne sen bir şey olursa kaçamazsın. Ben kaçarım. Koşa koşa gider gelirim' dedi. Ancak aradan biraz zaman geçince kendisine kızdım çünkü zaman zaman gelmez arkadaşlarına dalardı. Tam bu esnada ben çıkacaktım, zil çaldı. Birisinin Berkin'in kafasının kırıldığını söylediğini duydum. Bu çocuk yürümeyi bilmiyordu. Yürümesi koşma gibidir. Hareketli bir çocuktur.
“DÜŞEREK YARALANDIĞINI DÜŞÜNDÜM”
Düşerek yaralandığını düşündüm. Ancak hastaneye geldiğimde kafasına gaz kapsülü geldiğini öğrendim. Ben ve kocam sokakta bizi alan bir minibüs ya da kamyonet gibi bir şeyle hastaneye geldik. Olayın tedirginliği ve telaşı ile olayı tam hatırlamıyorum. Şikayetçiyim. Ayrıca çocuğumun tabutuna kırmızı bayrak sarmıştım. Türk bayrağı bizim için semboldür. Ancak Pir Sultan Abdal geleneğinden gelen bir insanım. Bu nedenle kırmızı bayrağa sarmıştım. Kendi geleneğimle çocuğumu defnettim. Çocuğumun mezarına attığım başımdaki tülbenttir.
“ARKADAŞLARI İLE OYNADIĞI BİLYELERİ ATTIM”
Ayrıca çocuğumun mezarına bilye atarken kesinlikle silah diye atmadım. Arkadaşlarıyla oynadığı bilye ve misketleri attım. Hatta bilyeleri de ben atmadım. Berkin'in arkadaşları attı. Başbakan 'emri ben verdim. polislerim destan yazdı' diye sözler söyledi. Bu nedenle kendisinden şikayetçiyim. Biz başbakanı daha önce savcılığa bu konularla ilgili şikayet ettik.”
“YOĞUN BİR ŞEKİLDE GAZLA MÜDAHALE EDİYORLARDI”
Berkin Elvan’ın 3 çocuğundan en küçüğü olduğunu ifade eden baba Sami Elvan, mezuniyet töreni nedeniyle Cumartesi günü eşi ile Berkin Elvan’a kıyafet almaya gittiklerini söyledi. Akşam eve döndüklerini belirten Sami Elvan, 19.30-20.00 sıralarında herkesin sokakta olduğunu tencere tava çalarak Gezi olaylarını protesto ettiklerini anlattı.
Sami Elvan iki sayfalık ifadesinin devamında şunlara yer verdi: “Herkes gibi eşim ve çocuklarım da milletin arasındaydı. Dışarı çıkmadım. Evden televizyondan olayları takip ediyordum. Balkondan olayları izlemeye başladım. Hatta bir ara dışarıya da çıktım. Ancak halkın arasına hiç karışmadım. Bizim ev Mithatpaşa Caddesi ile Beyoğlu Cemevi'ne giden caddenin tam ortasındadır. Buraya polisler yoğun bir şekilde gazla müdahale ediyorlardı. Yoğun bir gaz vardı. Sabaha kadar bu şekilde polisin müdahalesi ve vatandaşların gösterisinin devam ettiğini hatırlıyorum. Ben 16 Haziran 2013’de sabah saat 05.00 sıralarında uyumuşum.
“07.39’DA KAPIMIN ZİLİ ÇALDI”
Sabah 07.39 sıralarında kapımın zili çaldı. Gözlerimi açtım ve telefonumun saatine baktım. Bu nedenle saati tam olarak hatırlıyorum. Küçük kızım balkondan kapıyı çalanın kim olduğunu öğrenmek için baktı. Bu esnada dışarıdan bir ses duydum. Dışarıdan gelen ses Berkin'in kafasının kırıldığını ve hastaneye götürüldüğü şeklinde bağırıyordu. Bunun üzerine nasıl bir şekilde giydiğimi hatırlamıyorum. Kendimi yalın ayak dışarı attım. Sonra ayağımda ayakkabı olmadığını fark edince ayakkabılarımı tekrar giyerek çıktım. Ancak eşim ve çocuklar uyanık olduğu için onlar koşarak sağlık ocağının önüne gitmişler. Kendileri ile sağlık ocağının önünde karşılaştım. Eşimle birlikte Berkin'i hastaneye götüren arabayla Okmeydanı Hastanesi'ne gittik. Bu araç Berkin'i olaydan sonra hastaneye götüren araçtır. Hastanede Berkin’i ameliyata aldıklarını söylediler.
“5 HAZİRAN’DA VALİLİKTEN TELEFON İLE ARAYARAK EMNİYETE ÇAĞIRDILAR”
Bugüne kadar karakolun önünden geçmiş değilim. Polis hiçbir şekilde işim olmaz ve olmadı. 5 Haziran 2013’de telefonumda aradılar. Sabah saat sanırım 09.00-10.00 sıralarıydı. İstanbul Valiliği’ne çağırdılar. Arayan kişinin ismini hatırlayamadığım için söyleyemeyeceğim. Bana gelen telefon üzerine 5 Haziran 2013’de oğlum Berkin'le birlikte öğle saatlerinde Vatan Caddesi'ne gittim. Çünkü her ne kadar arayan şahıs bize valilikten aramış olduğunu söylemiş ise de Vatan'daki Emniyet Müdürlüğü'ne gelmemizi istedi. Burada emniyete kimliklerimizi de verdik. Kimliğimizi deftere kayıt ettiler. Hatta Berkin'in kimliği yoktu. Ben şifahen oğlumun kimlik bilgilerini beyan ettim. Biz aramalardan sonra meydandan çıktık. Sol tarafta tadilat halinde olan bir binanın içerisine girdik. Merdiven boşluğunun altında koltuklar vardı. Oğlum Berkin'le birlikte oturduk. Sivil giyimli polis olduğunu tahmin ettiğimiz bir şahıs bize gelip bu binanın 3. katına asansörle çıkardı. İçeri girdiğimizde bir bayan vardı. Bayan da sivil giyimliydi.
“BERKİN’E SORULAR SORUP GRUP YORUMDAN BAHSETTİLER”
Bay şahıslardan birisi 'Ben de aleviyim. Elazığlıyım. Korkulacak bir şey yok' diye söyledi. Daha sonra 3 sivil erkek şahıs daha geldi. Bu şekilde içerde 4 erkek ve 1 bayan polis memuru olduğunu düşündüğümüz kişilerle baş başa kaldık. Bu sırada içeriye girip çıkan diğer şahıslar da vardı. Ancak onlarla muhatap olmadık. Bu yukarıda belirttiğim bay şahıslardan 2 tanesi Berkin'e sorular sormaya başladılar. Grup Yorum'dan bahsettiler. Aslında kendilerinin de Grup Yorum'u sevdiğini, fakat Grup Yorum'un devlete karşı geldiğini, Berkin'in Grup Yorum'u sevdiğini, Berkin'in konserlere gittiğini, eylemlere katıldığını, bunu tasvip etmediklerini söylediler. Sen bunlardan uzak dur, baban işinde gücünde çalışan bir insan şeklinde Berkin'e tavsiyelerde bulundular.
“BERKİN’İN DE BUNLARDAN BİRİ OLACAĞINI SÖYLEDİLER”
Cezaevinde Ferhat Gerçek de dahil bir çok kişinin olduğunu bunların sakat kaldığını birçoğunun hayatıyla bedel ödediğini, Berkin'in de bunlardan biri olacağını söylediler. Berkin'e bunlara karışma ailenle birlikte ol diye söylediler. Hatta kendilerine yürüyüş dergisini ve diğer sol dergilerini gösterip bunların yalan yanlış olduğunu, gerçeğin devlet olduğunu söylediler. Bu şekilde konuşmalardan sonra yaklaşık 1 saat emniyette kaldık. Daha sonra bizim gidebileceğimizi söylediler. Emniyetten ayrıldık. Bunların hepsi 5 Haziran 2013’de oldu. Bu erkek şahıslardan 2 tanesi uzun boyluydu. Bir tanesini hatırlamıyorum. Elazığlı olan bay şahıs açık tenli, saçı açık kestane renkli açık kahverengiydi. Göz rengini hatırlamıyorum. 25-35 yaşları arasında saçını yan tarafa tarayan bir şahıstı. Bu şahsı fotoğrafından da görsem tanıyıp, hatırlayabilirim. Berkin'e soru soran kişi de uzun boylu fiziki yapısı atletikti. Bu şahsın da göz rengini hatırlamıyorum. Yüzünde de belirgin bir kendisini ayırt edecek bir iz de hatırlamıyorum. Ekoseli bir gömlek giymişti. Ancak bu şahsı görsem tanırım.
“OĞLUMUN BİLEREK ÖLDÜRÜLDÜĞÜNE İNANIYORUM”
Oğlumu emniyet biliyordu. 5 Haziran 2013’de bizi emniyetten çağırdıklarından bu anlaşılıyor. Çünkü sordukları sorulardan Berkin'i tanıdıkları anlaşılıyordu. Ben oğlumun bilerek öldürüldüğüne inanıyorum. Çünkü Berkin'e verdikleri örneklerden şahısların tekerlekli sandalye ile gezdiklerini, sakat kaldıklarını söylediler. Sen de bunlardan birisi olabilirsin şeklinde sözler sarf ettiler. Bu nedenle Berkin'in bilinçli bir şekilde vurulduğunu zannediyorum. Başbakan, içişleri bakanı, il emniyet müdürü ve validen şikayetçiyim. Daha önce de bu kişiler hakkında suç duyurunda bulunmuştum. Başbakan eşimi terör örgütü diyerek yuhalattı. Ben çocuğumun olay saatinden önce neden ve niçin çıktığı konusunda bir bilgim yok. Çünkü ben uyuyordum.