Güncelleme Tarihi:
Ömür Kınay'ı tüm Türkiye, Hürriyet'tin dördüncü sayfasındaki fotoğrafından tanıyor.
Tonlarca molozun altında ezilmiş, ufalmış ve acıdan kıvrılmış bedeninin fotoğrafı, deprem felaketinin simgesi olarak yer aldı gazetelerde. O gün, Ömür'ü 4.5 saatlik uğraştan sonra, beton kolonun altına sıkışan uzun saçlarını keserek kurtardılar ve hemen hastaneye kaldırdılar. Hürriyet, Ömür'ü yattığı hastanede buldu. Genç kız, o anı anlatırken yalnızca kendisini kurtaran adamın sözlerini hatırlıyor ve şunları söylüyor: ‘‘Saçlarımı kesen kurtarıcım ‘Kıyamam' diye ağlıyordu...’’
Deprem felaketinde yerlebir olan Sefaköy Tevfikbey Mahallesi Şehit Recep Sokak 21 numaradaki evlerine bir hafta önce taşınmıştı 20 yaşındaki Ömür Kınay ve annesi Emine Doğançay. Şu anda Bakırköy Devlet Hastanesi’nde tedavi altında olan Ömür, yeni bir ameliyata hazırlanırken enkaz altında yaşadığı dört buçuk saati, dakika dakika Hürriyet'e anlattı.
O gün annesinin kendisine siper olarak öldüğünden habersiz olan Ömür, yanında refakatçi kalan teyzesine önceki gün manikür yaptırmış. Yaşama olan bağlılığı ve enkaz altından kurtarılma çalışmaları sırasında gösterdiği dirençle hayranlık uyandıran genç kız, bir an bile korkmadığını, kolunun üzerinde sessiz sedasız yatan annesinden güç aldığını söylüyor. Ömür'ün annesi Emine Doğançay ve babası Hürol Kınay, Ömür henüz 1 yaşındayken ayrılmışlar. O günden bu yana Ömür ve annesi Emine Hanım birlikte yaşıyorlarmış:
ANNEANNENİN HEDİYESİ
Zuhuratbaba'da annemle birlikte kirada oturuyorduk. Ekim ayında düğünüm vardı. Anneannem, bize bir daire hediye etmek istedi. Ben de annemden ayrılamadığım için, bir tane de ona almasını istedim. Bunun üzerine şimdi çöken apartmandan altlı üstlü iki daire satın aldık. Kendi evimi zevkime göre yavaş yavaş tamamlıyordum. Kartonpiyeri, mutfağı, parkesi ile ilgilenmek hoşuma gidiyordu. Bütün tarihler, her şeyimiz evin içinin tamamlanmasına bağlıydı. Kendi evim bitene kadar, üst katta hazır durumdaki annemin dairesinde oturmaya karar verdik. Kiradan çıktık, bir hafta önce bu eve taşındık...
BİRBİRİMİZE SARILDIK
Deprem gecesi, son bir haftadır her gece yaptığımız gibi yine annemle benimn dairemde çalıştık. İşçileri yönlendirdik, biten yerleri temizledik. Çok yorulmuştuk. Üst kata annemin evine çıktığımızda, gece saat 23.00'dı. Bana salonda bir yatak serdi annem. Kendisi yatak odasına geçti. Hemen uyumuşum. Annemin ağlama sesi ile fırladım yataktan. Sallanıyorduk. Annem yatak odasından koşmuştu, ben ancak salonun kapısına kadar ilerleyebilmiştim. Salonun kapısında buluştuk, sarıldık. Çok yüksek bir uğultu ve gürültü içinde sarsıldık. Gözlerimi açtığımda çıt çıkmıyordu. Anlam veremedim, Ev mi yıkılmıştı, deprem mi olmuştu?
ÖLDÜĞÜNÜ BİLMİYORDUM
Kolum ağrıyordu. O an annemi fark ettim, kolumun üstünde boylu boyunca uzanmıştı. Rahatsız etmemek için sesimi çıkarmadım. Oksijenin yetmesi için konuşmamaya, bağırmamaya karar verdim. Etrafı inceledim. Tavan, tıpkı bir yorgan gibi üzerimizdeydi. Onu itmeye çalıştım, mümkün değildi... Sesler gelmeye başladı sonra. Tanıdık bir ses seçmeye çalıştım içlerinden. Hálá bağırmamaya niyetliydim. Ama baktım ki annemden ses gelmiyor, o zaman ses benden çıkmalı diye düşündüm.
KOLONYA GETİRELİM
Mahallemizden bir amcanın sesini duyduğumu sandım ve bağırmaya, yardım istemeye başladım. Onlar da beni duydular. Yerimi tarif etmeye başladım. Bana ulaştıktan sonra, beni enkaz altından çıkarmaları 1.5 saatlerini aldı. ‘‘Kolonya getirelim’’ dediler. Okulda sağlık dersinde kolonyanın iyi olmayacağını duymuştum. ‘‘Siz bana su getirin’’ dedim... Sonra yön gösterdim kurtarmaya çalışanlara. Vücudumu bütün halde seçemiyorlardı. ‘‘Kolum şu tarafta... O sağ değil, sol kolum. Sağ kolum, şunun altında’’ gibi sözlerle yardımcı olmaya çalıştım. Yüzümü yıkamalarını söyledim.
DÜĞÜN İÇİN UZATMIŞTIM
En son başımı kurtarmaya çalıştılar. Ama düğünüm için uzattığım saçlarım, beton kolonun altında kalmıştı. Tüm çabalarına karşın, başımı yukarı çekemiyorlardı. Onlara ‘‘Makas getirin saçımı kesin’’ dedim. Kurtarıcılarımdan biri eline aldığı makasla saçımı kesmeye çalışırken ağlıyordu. ‘‘Senin saçlarına kıyamam’’ diyordu. Beni çıkarırlarken, boyunluk istedim. Sonra ‘‘Sedyeyi hazırladınız mı?’’ diye sordum.
NİŞANLIM NEREDE
Ambulansa taşıdılar. Sürekli olarak ‘‘Nişanlımı arayın o yardıma gelir’’ diyordum. İki yıl önce nişanlandığım, evliliğimizin tüm planlarını yaptığım nişanlım Ümit Ulus, enkazı görünce şoka girmiş. Apartmanın çevresinde dört ayrı yerde enkaz kaldırma çalışmaları varmış. Ümit deprem anından kurtarılmama kadar geçen dört buçuk saatlik süre boyunca binanın çevresini turlamış durmuş. Her bir enkazın önüne geldiğinde ‘‘Ömür’’ diye bağırarak bayılmış. Yüzüne su çarpınca ayılıyormuş, ama kendine gelince, tekrar çılgın gibi tur atmaya devam ediyormuş...
Tırnaklarına nazar boncuğu çizecek
Ömür Kınay, tedavi altına alındığı Bakırköy Devlet Hastanesi'ndeki odasında zaman zaman, derin derin içini çekiyor. Vücudundaki ağrılar değil onu üzen. Evde özene bezene yaptığı nazar boncuklu seramik tabakları. Bakırköy Anadolu Kız Meslek Lisesi Resim Bölümü mezunu Ömür. Grafiker olmak istiyor. Önceki gün teyzesinin yaptığı manikürü beğenmemiş, bir an önce sağlığına kavuşup tırnaklarına seramik boyasıyla nazar boncuğu çizmeyi istiyor. Gelinlikten, ertelenmesi gereken düğün tarihinden söz ediyor. Bir de önceki gün Silivrikapı Ağaçlık Mezarlığı'nda toprağa verildiğini henüz bilmediği annesinden ve hastaneden çıktıklarında birlikte yapacakları çeyiz hazırlığından...
Fatih Altaylı'nın hayranı
Ömür Kınay, evlendikten sonra asla evde oturmayı düşünmediğini söylüyor. Grafiker olarak bir gazetede çalışmak amacında: ‘‘Basın dünyasına kendimi çok yakın hissediyorum. Yıkılan evimin penceresinden, Hürriyet Gazetesi'nin logosu gözüküyordu. Sırf bu nedenle o evi almayı çok istedim bile diyebilirim. Fatih Altaylı hayranıyım. Belki çıkınca onunla tanışma olanağı bulurum...’’