Kadın, erotizm, doğduğu Venedik kenti ve II. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasındaki İtalya. Hepsini en büyük hastalığı olan sinemada birleştirmeye çalışır. Ama o kadın poposu yok mu? İşte onun için çıldırabilir. Son zamanlarda Digitürk'ün sinema kanallarında gece yarısı Tinto Brass'ın yapıtları peşpeşe gösterildi. O çağdaş sinemanın en gözde erotik
film yönetmeni. Ona ‘‘porno’’ derseniz poponuza tekmeyi yersiniz. Çünkü Tinto Brass beyazperdede sanat eseri yaratarak izleyicileri tahrik etmeyi bir zafer olarak görüyor. Tinto'ya göre kadının cinsel organı ve göğüsleri poposu kadar çekici değil. Elbette bunun nedenini öğrenmeye çalışacağız. Tinto'ya bir porno filmi çevirmek isteyip istemediğini de popomuza bir tekme yeme uğruna soracağız. Tinto o kalın Monte Cristo purosunu tüttürürken sansürsüz bir söyleşiye başladık bile.
Maestro, bu popo tutkusu nereden geliyor?
- Ben savaş çocuğuyum. Sen savaş nedir bilir misin? Gözünün önüne siyah- beyaz getir. Açlık, sefalet, asker, silah. Ben 1933 doğumluyum. Düşman Alman askerlerinin Venedik sokaklarında nasıl kadın kovaladıklarını gördüm. Umutsuz çığlıkları, zevk naralarını duydum. Kucaklanan kadınların evlere sürüklendiğini, ardından kapıların kapandığını izledim. Çoğu zaman tek taraflı bir seks ziyafeti sonrası üstü başı dağınık, arkasına bakmadan birliğinin yolunu tutan Nazi subaylarını öldürmek istedim. Gerisinde döllenmiş rahim bırakanlara intikam kustum. Ama bir yandan da merakımdan anahtar deliklerinden zorla girişilen seksi izledim. O delikten gördüğüm ilk şey popoydu. Kadın poposu. Tanrı'nın kadına bağışladığı en görkemli, en kusursuz bölge. O gün bu gün bir kadın poposu kleptomanisi sendromu yaşıyorum. Beğendiğim popoyu hemen alıp götürme arzusu ile tutuşuyorum!
Sizin her filminiz olay oluyor. Ama ciddi eleştirmenler sizi topa tutuyor. Kadını bir nesne olarak gördüğünüzü, et yığını haline getirdiğinizi, mastürbasyon aracı olarak kullandığınızı iddia ediyor.
- Eleştirmenler beni hiç ilgilendirmiyor. Ben filmimi yaparım. Benim filmim hasılat rekorları kırıyor. Seyirciyi heyecanlandırıyor. Olsun, tahrik etsin! Doğanın insanoğluna sunduğu erotizmi allıyorum, pulluyorum, renklendirip ortaya seriyorum. Ama eleştirmen ne yapıyor? Gidiyor, Stanley Kubrick'in ‘‘Eyes Wide Shut’’ında (Kubrick'in, Tom Cruise ve Nicole Kidman'ı oynattığı son filmi Gözler Sımsıkı Kapalı) birer morg tablosuna benzeyen erotik sahnelere toz kondurmuyor! Ama benim İkinci Dünya Savaşı'nda geçen bir erotik öykümü 18 yaşından küçüklere yasaklıyor! ‘‘Senso 45’’, yani son filmim, büyük yönetmen Luchino Visconti'nin başyapıtının bir uyarlaması. Çirkin bir kopyası değil üstelik!
KİM AVUÇLAMAK İSTEMEZ
Bir söyleşinizde Stefania Sandrelli'nin poposunun en güzel kadın poposu olduğunu söylemişsiniz.
- Doğru değil mi ama? Bu kadar kişilikli bir popoya az rastlanır. Tam İtalyan usulü beyaz etli yoğun bir popo! Akdeniz erkeğinin tapacağı, kusursuz, inanılmaz ‘‘Elma’’ popo. Hani o ‘‘Golden’’ cinsinden! Taş gibi. Dişlediğin zaman kıtır sesi veren. Bu popoyu kim avuçlamak istemez?
Maestro, filmlerinizde harika popolu çok figüran kullanıyorsunuz. Hele örneğin ‘‘Paprika’’ gibi konusu randevuevlerinde geçen filmlerinizde onlarca kadın oynuyor. Bunları nasıl seçiyorsunuz?
- Adayları evime çağırıyorum. Evimde büyük bir sinema salonu var. Haa, tabii adaylara ‘‘Yarın falanca saatte bana gel. Yalnız mini etek giy ama iç çamaşırı giyme’’ diye önceden söylemeyi unutmuyorum. Hepsini bir araya toplayınca bozuk paraları yere atıyorum. ‘‘Şimdi bunları toplayın’’ diyorum ve en güzel popoları böyle seçiyorum. (Tinto Brass, filmlerinden birinde bu sahneyi, kendisi oynayarak kullanmıştı.)
Alfred Hitchcock gibi her filminizde birkaç sahnede rol alıyorsunuz.
- Beni popoları ellerken, avuçlarken, okşarken görürsünüz. Bu da filmimin tuzu biberi. Var olduğumu, o filmi benim yarattığımı seyirciye hatırlatmak için...
Son zamanlarda bir porno film çevireceğinizle ilgili yoğun söylentiler var. Porno genelde cinsel organ ve göğüsleri çağrıştırır. Doğru mu bu, vücudun başka alanlarına da geçecek misiniz?
-Evet, bir proje var. Ama emin değilim. Şimdiye kadar bu tür filmlere karşı çıkmıştım. Doğru oyuncuları bulursam popo ağırlıklı bir porno film çevirebilirim. Kadında cinsel organ ve memeler erkekte popo kadar uzun süre etkili olamıyor. Erkeği tahrik eden en büyük etken popo. Estetik güzellik arkada, yani popoda. Sırf bir deneme için porno film çevirebilirim.
Adı belli mi?
- ‘‘Parmağının götürdüğü yere kadar git.’’ Nasıl, beğendin mi? (Susanna Tamaro'nun Türkiye'de de çok satan ‘‘Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’’ adlı ünlü romanıyla dalga geçiyor.)
Çok güzel maestro. Kadın ile popoyu birleştiren noktanın bir tanımlamasını yapar mısınız?
- Popo, kadının ruhunun aynasıdır! Bu benim inancım.
O kadar popoyu üne kavuşturdunuz. Elbette ayrıcalıklı bir tanesi vardır. Kiminkiydi o?
- Hepsinin ayrı bir yeri var. Ama provalarda gözümü alamadığım herhalde Claudia Koll'unkiydi. Yerden parayı almak için eğilişi bana bir popo resitali gibi geldi.
Günde kaç puro içiyorsunuz?
- Genelde altı tane Monte Cristo içiyorum. Çekimlerde stüdyo duman altı oluyor. Böylece popolar daha gizemli bir görüntüye dönüşüyor.
Eninde sonunda lafı hep popoya getiriyorsunuz.
- Elimde değil. Aklım, elim hep orada. Giovanni Tinto Brass poposuz yaşayabilir mi?
KARIM BENİ TEŞVİK EDERGiovanni Tinto Brass, 1933'te Venedik'te doğdu. Sinemayı Paris'te, Fransız Sinemateki'nin arşivinde çalışırken öğrendi. 1970'de Franco Nero ve Vanessa Redgrave'le ‘‘Toplumun Dışında’’ adlı bir film yaptı. Sonra kendini tamamen erotik filmlere verdi. Helmut Berger'le ‘‘Saloon Kitty’’ (1975), John Gielgud, Peter O'Toole ve Helen Mirren'la ‘‘Caligula’’ (1980), Stefania Sandrelli'yle ‘‘La Chiave’’ (1983), Deborah Capriglio ile ‘‘Paprika’’ (1989), Claudia Koll'la ‘‘Cosi fan tutte’’ (1992) gibi.
Tinto Brass, Venedik'in en zengin ailelerinden Cipriani'lerin damadı. Karısının ailesi, Venedik'te bir adaya ve bu adada çok lüks bir otele sahip. Ayrıca, Hemingway'in gittiği, Venedik'in meşhur Harry'nin Barı da Cipriani'lerin.
Venedik’in en güzel populu kızıydı
Tinto Brass ‘‘Karımın ailesi beni ilgilendirmez’’ diyor. ‘‘Ben sadece kızlarıyla büyük bir aşk yaşayarak evlendim. O devirde en güzel popolu kızdı Venedik'te...’’ Bunun üzerine biz de ‘‘karınız bu popo tutkunuza tepki gösteriyor mu?’’ diye soruyoruz. İşte cevap: ‘‘Bilakis beni teşvik ediyor. Huyumu bilir. Bazen ‘Çok güzel bir popo gördüm. Yeni filminde oynayabilir' diyor. Zaten bana filmlerimde asistanlık yapıyor. Benim popolarla oynaşmamı bir hobi olarak kabul ediyor.’’
KİMSE BENİ REDDETMEDİPek çok ünlü yıldızı filmlerinizde oynattınız. Çoğu ilk kez sizin kameranız önünde soyundu. Stefania Sandrelli, Serena Grandi, Francesca Dellera, Deborah Caprioglio gibilerini nasıl kandırıp soydunuz?
-Senaryo yazarken kimi oynatacağımı kafamda tasarlıyorum. Örneğin ‘‘La Chiave’’yi (Anahtar) yazarken rolü Stefania Sandrelli'ye vereceğimi, onun da kabul edeceğini adım gibi biliyordum. Sert sahneler olduğunu söylüyorum. Neler istediğimi liste halinde veriyorum. Bir de uzun bir düşünme süresi tanıyorum. Şimdiye kadar sorun çıkmadı.
BRASS’A GÖRE KADIN POPOLARI MEYVEYE BENZERHazır sizi bulmuşken şu popo meselesini biraz açalım Maestro. Örneğin ne tür popo güzeldir? Kusursuz bir popo nasıl anlaşılır? Makbulü hangisidir? Bu konuda sizden büyük uzman yok.
- Bak evlat. Aslında her poponun kendine göre bir özelliği vardır. Alıcısı da. Ben kadın popolarını meyvelere benzetirim. Yani popo türlerini meyve çeşitlerine göre sınıflandırırım. Akdenizliler biraz etli popo severler. Hani eskiden yandan çarklı vapurlar vardı ya? Çıkıntılı hani? Güney Akdenizliler, yani İtalyanlar, Yunanlılar, Türkler, Ortadoğulular, Kuzey Afrikalılar biraz geniş ovalli popo meraklısıdır. Tıpkı ‘‘Armut’’ biçiminde. Williams türü armut gerçekten bu tür popoyu yansıtır. Sonra ‘‘Elma’’ şeklinde popo vardır. Hani Golden'i makbuldür. Çıkıntısı daha bir yuvarlaktır. Ayrılığı da basen hizasına yakındır. Sen Türk'sün, bilirsin. ‘‘Kayısı’’ kurusu potasyum zenginidir. Ama taze ‘‘Kayısı’’ inanılmaz çekici bir popo türüdür. Baldırdan yükselen, kavis yapmadan süregelen iz bele doğru hafifçe kıvrılır. Konuşurken bile insanı tahrik eder. Sonra ‘‘Erik’’ var. Prugne Rosso türü kırmızısı. ‘‘Elma’’nın küçüğüdür o. Görüntüsü, tadı kadar lezzetlidir. Genelde siyah ırka özgü ‘‘Ananas’’ türü popo da vardır. Hani taşıması zordur. Oturunca yanlara fışkırır. Afrika'da makbuldür.
Ya siz hangisine düşkünsünüz?
- Ben her türünü severim. Yeter ki kadında olsun. Ama göze hoş gelen, beni mıncıklamaya iten herhalde ‘‘Armut’’ ve ‘‘Elma’’ türüdür. Seyrine doyum olmaz. ‘‘Elma’’ popo biraz daha yuvarlak ve yoğundur. ‘‘Armut’’ ise inceden aşağıya doğru fışkırır genişler.
Peki ya şeftali?
- Şeftaliyi memeciler alsın!
NASIL SEÇİYORUM?
‘Adaylara gelirken mini etek giy ama iç çamaşırı giyme diyorum. Hepsi bir araya toplanınca bozuk paraları yere atıyorum. Şimdi bunları toplayın, diyorum ve en güzel popoları böyle seçiyorum.’