Güncelleme Tarihi:
YA YETİŞKİN - ‘KARDEŞLERİNE BAKIYORDU’
Serpil Alkan, Hürriyet’e, birlikte ölüme giden kardeşlerin tek tek özelliklerini anlattı: “Oya benden 5 yaş küçüktü. 1986 yılında tanıdım, 18 yaşına yeni girmişti. Aynı yıl birlikte yaşadıkları anneannesi pencereden atlayıp intihar etmişti. Annesi kolundan tutup Cengiz Özer’in yanına getirdi. Kızımı dansçı yapın diye. Birlikte Cengiz Özer’in ekibinde şarkılar söyleyip dans ediyorduk. Alışveriş yapmayı çok severdi, hiç para biriktirmezdi. Annesi elindeki parayı hep alırdı. Kızına kötü davranırdı. Diğer kardeşlerine ve eve bakıyordu. İlk tanıdığım yaşlardan itibaren psikolojik tedavi görüyordu, ilaçlar kullanıyordu. Ek para kazanmak için modellik yapıyordu. Asabi biriydi, çabuk sinirlenirdi. Modellik dışında sporla da uğraşıyordu. Karate ve aerobik dersleri veriyordu.”
KAMURAN YETİŞKİN - ‘ÇOK GÜZEL SESİ VARDI’
“Gençliğinde şarkıcılık yapıyordu. Diğer kardeşlerine göre daha olgundu. Bana ‘abla’ derdi. Evlerine çok giderdim, birlikte kalırdık. Neşe dolu bir insandı, ancak geçim sıkıntıları nedeniyle üzülüyordu. Yaşı ilerleyince ve annesi ölünce ağır depresyon geçirdi. Evden dışarı çıkmıyordu. Kilosundan dolayı sahne onu kaldırmıyordu. Bana ‘İş bul birlikte sahneye çıkalım’ diyordu. Çok güzel bir sesi vardı. En son geçen hafta konuştum. Erkek kardeşlerinin çalışmamasından şikâyetçiydi.”
CÜNEYT YETİŞKİN - ‘ANNESİ EN ÇOK ONU SEVERDİ’
“Anne Safiye hanım en çok Cüneyt’i severdi. Onu sakınırdı, dışarı bile göndermezdi. Bu nedenle evden dışarı çıkmayan, asosyal bir kişi oldu. Ben dışarı çık, gez, gör derdim. Ama sürekli evde bilgisayar başında dururdu. Saçları çok erken beyazladı. Çok bakımsızdı. Annesi onu askere göndermemiş. Bu nedenle asker kaçağıydı. Korkusundan bir yere gitmezdi. Yakalanırım diye abisi Yaşar’ın kimliğini kullanırdı bir yere gittiğinde. Korkak bir çocuktu, hayatında hiç çalışmadı. Hiç arkadaşı yoktu. Seni askeriyeye şikâyet edeceğim diye takılırdım. Bir odaya kapanır, konuşmazdı bile.”
YAŞAR YETİŞKİN - ‘BİR MOTORU VARDI SATTI’
“Cüneyt’e göre biraz daha sosyaldi. Anneleri kız çocuklarını erkek gibi, erkek çocuklarını da kız gibi yetiştirdi. Yaşar sessiz, sakin, kimseyi incitmeyen bir kişiydi. Bir motoru vardı. Çiğköftecide kuryelik yaptı. Motorla ufak işlerle uğraşıyordu. Son yıllarda borçları nedeniyle motorunu sattı. Annesi öldükten sonra bunalıma girdi. Eve kapandı. Ablası Oya’nın kendi gibi modellik yapan Dora adında yabancı uyruklu bir arkadaşı vardı. Onunla bir süre arkadaşlık yaptı. Son günlerde iş bulmak için çabalıyordu. Keyfi yoktu.”
SIR EVİN SIRDAŞI ANLATTI
Fatih’teki evlerinde ölümü birlikte kucaklayan dört kardeşin 33 yıllık sırdaşı Serpil Alkan, o gecenin sinyallerinin aslında çok önceden geldiğini söyledi: “Geçen yaz Oya ile Silivri’de tatil yaptık. ‘Hepsi benim elime bakıyor. Bana bir şey olsa onlar ölür. Ben ölürsem onlar da ölmeli. Yoksa perişan olurlar’ dedi. Kamuran ile de olaydan 5 gün önce konuşmuştuk. ‘Bize bir şey olursa bizimle ilgilen’ dedi. Anlamamıştım o cümlesini o zaman.”
Kapısında “Dikkat siyanür var, polisi arayın, içeri girmeyin” notu, içeride etrafa saçılmış çok sayıda antidepresan bulunan evlerinde ölen Yetişkin kardeşlerin bilinmeyen öyküsünü, hayattaki tek yakınları Serpil Alkan anlattı. Soruşturma kapsamındaki ilk incelemeler de Serpil Alkan’ın anlattıklarını destekler nitelikte: Kardeşlerden Oya Yetişkin’in diğerlerinden daha sonra öldüğü belirlendi. Siyanürlü meyve suyunu önce kardeşlerine içirdiği sonra da kendisinin içtiği ihtimali üzerinde duruluyor. İstanbul Valiliği, Adli Tıp’tan gelen ön otopsi raporunda ölümcül miktarda siyanür tespit edildiğini, ölüme yol açacak başka bir bulgu olmadığını açıkladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada ise 4 kardeşin ölüm saatinin ardışık olup olmadığının Adli Tıp Kurumu’nca hazırlanacak rapor sonucunda belli olacağı ifade edildi. Ayrıca siyanür notunun dış kapıda değil, salonun kapısında asılı olduğu belirtildi. Polisin, evde biri kadın, biri erkek iki kardeşi yan yana sırtüstü yatar vaziyette bir odada, diğer kardeşleri de ayrı odalarda biri sırtüstü, biri yüzüstü yatar vaziyette bulduğu belirtildi.
ANNE ERKEK ÇOCUKLARINI SEVERDİ
Şarkıcılık ve modellik yapan Oya Yetişkin ile ilk olarak 1986 yılında tanışan oyuncu ve dansçı Serpil Alkan, Yetişkin kardeşlerin o günlerden bu günlere hikâyesini Hürriyet’e anlattı:
“Cengiz Özer’in ‘Çarlistonlar’ adında bir dans grubu vardı. Ben orada çıkıyordum. Oya ilk geldiğinde 18 yaşındaydı. Çok küçüktü. Ailesi ile o yıllarda samimiyetim arttı. Evlerine gider gelirdim. Babaları küçük yaşta terk etmiş. Anneleri Safiye hanım erkek çocuklarını çok severdi. Kızları sürekli çalıştırmaya gönderirdi. Yaşar askere gitti. Geldiğinde oğlu Cüneyt’i göndermedi. Çocuk hayatı boyunca asker kaçağı olarak yaşadı. Kızlarını şarkı söylemesi için gönderirdi. Onlara iyi davranmazdı. Ama kızlar ve erkekler annelerine çok düşkündü. Annelerine olan bağlılıkları beni çok şaşırtıyordu. Safiye Hanım öldükten sonra aile dağıldı. Moralleri çok kötüydü. Kamuran kiloluydu, eve kapandı. Cüneyt evden çıkmazdı. Yaşar da günlük işlerde çalışırdı. Bir tek Oya düzenli çalışırdı. Aileye o para verirdi. Bütün kardeşler onun eline bakardı.
KARDEŞLERİNE KIZIYORDU
Son dönemlerini yokluk içinde geçirdiler. Babaları Mersin’de yaşıyordu. Vefat ettiğinde bir miras kalmış bunlara. O sıralar ev sahibi de Oya ve Kamuran’dan borç para istemiş. Bunlar o parayı vermiş. Bankadan da kredi çekmişlerdi. Oya’nın maaşına haciz geldi. İstanbul’da modellik yaptığı işten iyi para kazanamıyordu. Bursa’da modellik işi bulmuştu. Son üç dört yıldır Bursa’ya gidip geliyordu. Orada kalıyordu bazen. Eve para yolluyordu. Kardeşleri de çalışmadığı için durumları kötüydü. Geçen yaz birlikte Silivri’de Oya ile tatil yaptık. Yol parasını gönderdim. Bunalımdaydı. Kardeşleri çalışmadığı için kızıyordu. Bana ‘Kardeşlerimin hepsi benim elime bakıyor. Bana bir şey olsa onlar ölür. Ben de yaşamak istemiyorum. Ben ölürsem onlar da ölmeli. Yoksa perişan olurlar’ dedi. Ben çok şaşırdım bu cümle karşısında. ‘Yok öyle şey olur mu’ dedim. Parasızlık moralini bozuyordu. Her yere borçları varmış, bana hepsini anlatmazdı. Sonradan öğrendim.
Ben Oya’ya para yardımı yapıyordum. Ama kimseden yardım almak istemiyordu. Ramazanlarda evlerine erzak gönderiyordum. Kabul etmiyordu. Zorla veriyordum. Geçen yıl haciz gelmişti evine. Gittiğimde eşyaların yarısını topladıklarını gördüm. Devletten yardım alması için ikna etmeye çalıştım. Kamuran bana ‘Bizden daha kötü durumda insanlar var’ diyerek istemiyordu. Gururlu insanlardı. Bir defasında zorla Yaşar’a alışveriş kartı verdim. Aynı zamanda kardeşlere iş bakıyordum.
Kamuran ile en son, olaydan beş gün önce konuşmuştuk. Parasızlık olaylarından dolayı morali bozuktu. ‘Bize bir şey olursa, bizimle ilgilen’ dedi. Anlamamıştım o cümlesini o zaman. Ama ben siyanür içme olayının Oya’dan kaynaklandığını düşünüyorum. Siyanürü nasıl buldu, nasıl aldı bilmiyorum. Oya biraz asabi, çok laf dinlemeyen bir insandı. Duyduğuma göre Oya kapıya not bırakıp son olarak o canına kıymış. Parasızlık ve muhtaçlık duygusu onu perişan ediyordu. Hiç keyfi yoktu. Sürekli ek işler bulmaya çalışıyordu.”
CENAZELER SAHİPSİZ KALDI
Cüneyt Yetişkin (48), Oya Yetişkin (54), Kamuran Yetişkin (60) ve Yaşar Yetişkin’in (56) cenazeleri hiçbir akrabaları olmadığı için Adli Tıp Kurumu’nda bekletiliyor. Prosedüre göre cenazeleri yalnızca kan bağı olanlar teslim alabiliyor. Cenazeler 21 gün içinde teslim alınmazsa kimsesizler mezarlığında toprağa veriliyor. Yetişkin kardeşlerin tek yakını olan Serpil Alkan, cenazeleri teslim alabilmek için soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
BÜSTÜNE ÇİÇEK
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde model olarak çalışan Oya Yetişkin’in ölümünün ardından büstü okulda sergilenmeye başlandı. Öğrenciler tarafından yapılan büstün yanına çiçekler konuldu.
UZMANLARA GÖRE ‘ÖLÜM MUTABAKATI’
İÇECEKTEKİ SİYANÜR FARK EDİLİR
Adli bilimler uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy: “Bıraktıkları uyarı notu, uzun zamandır üzerinde plan ve çalışma yaptıklarını, tamamen bir cinnet ve şuur kaybı olmadığını gösteriyor. Benzer bir örnek hatırlamıyorum. Siyanür kesin ölüm demek. Maalesef siyanür kolay erişilen bir madde. Genelde kuyumcuların elinde oluyor. Belli kısıtlamaları var mutlaka ama kolayca erişilebiliyor. Çok muazzam kokar siyanür. Otopsiyi yapanlar cenazeye yaklaştığı zaman bile kokuyu alır. Bazı insanlar ender olarak genetik bir kusur olarak siyanürün kokusunu alamazlar. Nadir bir durumdur. Acıbadem kokusu vardır. Sıcak bir şeye katılınca daha çabuk fark edilir. Mesela kahveye katılınca daha çabuk kokar ve anlaşılır.”
İÇLERİNDEN BİRİ LİDERLİK YAPMIŞTIR
Psikiyatrist doktor Muzaffer Uyar (Panikatak Derneği Başkanı): “Birisinin bu fikre liderlik etmiş olması muhtemeldir. 4 kişi aynı cinneti yaşamaz. Ancak karşılıklı bir plan ve mutabakat neticesinde olmuştur. 4 kişinin böyle kolektif karar vermesi çok zordur ama imkânsız da değildir. Birinin veya ikisinin öncülük etmesi gerekir. Birisinin diğerlerini zehirleyip kendisini en son zehirlemesi ihtimali de var. Ailenin umutsuzluğu, hayata bağlılığının kopması, bitmeyen sıkıntılar, öfke, çaresizlik hali aile liderine diğerlerini bu ıstıraptan kurtarma sonra da kendisini öldürme fikrini getirir. Bu tür olaylarda bireylerin psikiyatrik problemleri de etken oluyor. Paranoya veya ağır depresyon halleri en çok görülen haller. Derin umutsuzluk ve ağır bir öfke temel faktörlerdir.”
Uzman Psikolog Serkan Elçi (Üsküdar Üniversitesi): ‘Cinnet anlık bir durumdur. Bir anda olay gerçekleşir. Mevcut durumda böyle bir cinnet hali görülmüyor. Planlanmış ve kararı alınmış bir süreç var. Bu sürece götüren birçok sebep olabilir. Bu aile hayat ile mücadele halinde. Birçok sıkıntıları var. Ailede anne sevgi, ilgi ve şefkat tarafıdır. Annelerinin ölümünden sonra bu ailede herşey Oya hanımın üzerine kalmış gibi görünüyor. Annenin yerini o almış. Oya hanımın yaşadığı bir travma, tükenmişlik hali nihai kopuşu tetiklemiş olabilir’
Prof. Dr. Rüya Kılıç (İntiharın Tarihi adlı kitabın yazarı): ‘İntihar vakaları aslında Osmanlı son döneminden itibaren resmi kayıtlara giriyor. Özellikle istatistikler tutuluyor. Erken Cumhuriyet döneminde de intihar mühim bir toplumsal mesele olarak görülüyor. Gazetelerde de çok gündeme geliyor bu mesele. Toplu intihar örneği göremedik. İncelediğimiz örnekler, bu gibi vakalara sadece acıma veya kınama hissiyle yaklaşmamak gerektiğini, ferdi ve toplumsal arka planını iyi görmek gerektiğini gösteriyor ‘ (Musa KESLER)
BORÇLAR İÇİN MAHALLELİ SEFERBER OLDU
Yetişkin ailesinin bakkala olan 1282 lira borcu için mahalleli seferber oldu. 72 yaşında Nezaket Aydın isimli bir vatandaş bakkala gelerek ölen kardeşlerin borçlarını ödemek istediğini söyledi. Bakkal Yusuf Deniz “Kadın yürümekte zorlanıyordu. Borçlarını sordu. ‘Benim 1250 lira emekli maaşım var, her ay sana 250 lira veririm. Borçları kapansın’ dedi. Çok duygulandım. Ben helal ettiğimi söyledim. Para vermene gerek yok dedim. Ama vereceğini söyledi. İnsanlık ölmemiş” dedi.