Güncelleme Tarihi:
Fazilet Partisi lideri Recai Kutan evinin kapılarını ilk kez Hürriyet'e açtı
Malatya'nın suyundan mı, kayısısından mı bilmem, Recai Kutan da hemşerileri İsmet İnönü ve Turgut Özal gibi torunu yaşındakilere bile pes dedirtiyor gezilerinde. İlk buluşma noktamız Gerede'ydi Kutan'la. Gerede Panayırı'nın açılışından kapanışına gezdi, konuştu, ıslak kumlarda at üstünde dolaştı. Fazilet Partisi'nin 70 yaşındaki lideri bir delikanlı gibiydi sanki. Güneş batmadan Ankara yoluna koyulduk ‘‘Recai Kutan’’ yazan kırmızı plakalı Mercedes'iyle. Bir baktım ki ibre 220'yi gösteriyor. Aynı model bir başka Mercedes'te özel korumalarla bizi sağ yan gerimizden izliyor. Yol boyu konuştuk Kutan'la, sonra Oran'daki Meclis Lojmanlarının B2 gökdeleninin 16.katındaki dairesinde devam ettik sohbetimize. Pırıl pırıl bir eve girdik, bizim için çevrilen terlikleri giyerek. Misafir salonunda açık renk kumaşla döşenmiş zarif maun oturma ve yemek takımları vardı. Sohbetimizin ilerleyen bölümlerine 46 yıllık eşi Mebrure hanımla oğlu Murat, gelini Feyza ve iki şirin torunu da katıldı. Ve sonunda yıllardır kendini gizleyen Mebrure hanım, ilk kez Hürriyet'e konuştu, fotoğraf çektirdi. Aklınıza gelen, gelmeyen her şeyi açık açık sordum Recai Kutan'a. Demirel'den Özal'a, Tayyip Erdoğan'dan Fethullah Hoca'ya ve elbette Erbakan'a. Hepsine hiç düşünmeden, anında takır takır cevap verdi. En keskin sorularımda bile değil sinirlenmek, yüzünden gülücüğü eksik olmadı. Eğer takıyye yaptıysa vallahi pes, tallahi aşkolsun. Bayanlar, baylar... Karşınızda 5 Haziran 1930 Malatya Sancaktar Mahallesi doğumlu İsmail oğlu Hatice'den doğma Recai Kutan.
Baba sözü dinlemedim
Babamın çocukluğumuzda siyasete girmeyin diye ben ve ağabeylerime telkinde bulunurdu. 1980'de tutuklanıp hapse girdiğimde en memnun olduğum şeylerden biri de, anne ve babamın hayatta olmayışlarıydı. Eğer yaşıyor olsalardı benim bu halimi görüp kahrolurlardı.
Yemek davetinden haberim bile yoktu
Fazilet Lideri Recai Kutan, Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı döneminde konutta verilen ve sarılkı, sakallı şeyhlerin davet edildiği yemek hakknda şunları söyledi:
‘‘Yener bey, Erbakan Hocanın Başbakanlık'ta din görevlileri için düzenlediği yemek organizasyondan benim haberim yoktu. O yemeğe davetli olarak gittiğimde gördüm. O yemekte bulunanların yüzde 80'i Diyanet İşleri, Ankara İlahiyat hocalarıydı. Ötekiler de Doğuda din alimi diye bilinen kimseler. Ben 9 yıl o bölgede kaldığım için onları hiç yadırgamadım. Ancak bu tip yorumların olabileceğini bildiğimden, ben olsam o yemeğe sadece Diyanet İşleri ile İlahiyat Fakültesinden arkadaşları çağırırdım. Fikrim sorulmuş olsaydı bunları aynen söylerdim.‘‘
RECAİ BEY ÇOK HASSASTIR
Mebrure hanım, 46 yıllık hayat arkadaşı Recai Kutan hakkında şunları söylüyor: ‘‘Recai beyle anne tarafından uzaktan akrabalığımız var. Amcasının kızıyla da komşuyduk. Rahmetli babam, kayınpederimin öğrencisiymiş. Dört ay kadar nişanlı olduktan sonra evlenmeye karar verdik. Recai bey çok anlayışlıdır, hassastır, herkese hak verir. Evde son derece uyumluyuzdur, hepimizin sözünü dinler. tek başına olduğumuzda da ona Recai bey diyorum. evlendiğimiz zamanlarda ona adıyla seslenmiştim, babam duydu ‘O nasıl laf kızım' diye kızmıştı bana. Ayrıca ona duyduğum saygıdan ötürü Bey diye hitap ediyorum.’’
ATATÜRK’Ü GÖREMEDİM
Benim uzun süre en büyük üzüntüm oldu. İlkokul 2'deyken bir ekim günü dediler ki, Atatürk Malatya'ya gelecek. Hepimizi beş kilometre uzaklıktaki istasyona götürdüler. Bekle bekle gelen yok. Sonunda 1, 2 ve 3'üncü sınıfları geri götürdüler. Ağabeylerim iki saat daha beklemişler, Atatürk gelmiş. Rahmetli iki ağabeyim de Atatürk'ü görmüş. Fevkalade mutlu olarak eve geldiler, bize anlattılar. Atatürk'ü görememiş olmam uzun süre benim üzüntü kaynağım oldu.