OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 04, 2000 00:00
BEN JÖN TÜRKÜN ELEKTRİKLENMİŞ HALİNİ SEVERİM Yeni taciz polemiğimiz bir ziyafet olarak her kanalda sunulurken; halâ kadınlar için "kuyruk sallama" tabirinin kullanıldığına inanamadım...Kuyruk nedir? Kuyruk...Neyse ki Serpil Çakmaklı olaya ılımlı yaklaştı ve "Bir elektriklenme olmuş olabilir" dedi. Daha sonra Banu Alkan programa bağlandı ve tabi ilk önce Serpil Hanıma "Sen bilmiş bilmiş konuşma bakiim", dedi. Sonra o da aynı konuda "Tabi ki karşınızdaki erkekten elektrik alırsanız çok daha iyi oynarsınız" dedi. Bu konuda hemfikiriz. Elektrik var mı elektrik? Elektrik lazım tabi... Her şartta, ne olursa olsun yani. Bu elektrik muhakkak lazım!Elektrik olmadan hiç bir şey olmuyor. Kimse kimseye bakmıyor, iki çift laf etmiyor. Motivasyon ve oyunculuk olmuyor. İnsanlar pili bitmiş oyuncak gibi kamera karşısında şaşakalıyor. Meğersem bu tanım hiç de yeni bir şey değilmiş. Taa 1893'te Amerika'ya ve Avrupa'ya giderek anılarını "Geçirdiğim Günlerin Hesabına Aid Dağınık Yapraklar" isimli tefrikasında toplayan Ubeydullah Efendi de elektriklenmiş. Hayatta aklıma gelmezdi, sen kalk o senelerde, Ubeydullah suretinde, trende karşılaştığın kızdan elektriklen!Yalnız bu kadar samimi, bu kadar cici bir elektriklenme zannetmiyorum bir daha. Hele de anlatılsın... Şimdi Ubeydullah Efendi çok çapkın bir zat zaten. Amerika'da tüm kalma çabalarına rağmen ikibuçuk sene sonra Türkiye'ye dönmüş fakat New York'uydu, Washington'uydu... Cirit.Hadise, Paris'ten Londra'ya giden trende vuku buluyor. Gerçi Ubeydullah Efendi'nin hiç aklından çıkartmadığı bir Ms. Mason var İngiliz. Bu büyük aşkta çok elektrik var fakat icraat olarak ancak şapırtılı şupurtulu bir veda. Ama bu trendeki de elektrik işte. Ms. Mason falan dinlemiyor. Ubeydullah efendi bir müddet Allah'tan, nimetlerden ve kızın güzelliğinden bahsedip hanfendiyi güzelce kafaladıktan sonra, kendi halinin analizini pek güzel yapmış:"O güzel kızla bölmenin mukabil peykelerinde çaprazlama otururken, diğerleri kalkıp oturdukça karşı karşıya geldik. Ben bununla da kanaat edemiyordum. Lakırdı söylerken hareketler yaparak oturduğum yerin önüne doğru kaymaya çalışıyordum. Maksadım diz dize gelmekti. Tuhaf değil mi?"Vallahi inanılmaz! Neyse ki kızda da anyın temayül var. Esas unutulmayan galeyan anı şu şekilde tezahür etmiş:"Dizlerimiz birbirine temas edince ben gayetle tatlı bir hararet hissettim. O hararet elektriğe münkalib oldu, elektriklendim: Bana bir sükut arız oldu. Ama dudaklarım açık kaldı. Güzel kıza baktım. O da bir şey söylemek istiyormuş da söyleyemiyormuş gibi onda da dudaklar açık olarak bir sükut var. Anladım ki o da ELEKTRİKLENDİ!. Tutulduğumuz cerayanın şiddetinden mi, kuvvetinden mi bilmem; mırıldanmakta oldukları halde ara-sıra bize bakmakta gaflet etmeyen diğer kızlar da, hatta papaz efendi de cereyanın tesiri altına girmişler gibi sükuta vardılar."En kuvvetli cümleye geliyorum: "Hepimize bir ALIKLIK GELDİ"Ben tefrikanın bu bölümünde bir kahkaha kopardım. Sonra gördüm ki Ubeydullah Efendi de koparmış. Nitekim ne zaman bir cereyana tutulursa kurtulduğu zaman kendisini zabtedemez, böyle bir gülermiş. Yalnız vagondaki papaz "Amma iblis" yorumunda bulunmuş. Kız ise mütebessimane "Mon Dieu" diyerekten kurtulmuş cereyandan. Bütün bu kudretli hisler yetmezmiş gibi, Ubeydullah Efendinin daha sonra kızın elini koklayarak taciz etmesi de var. Ubeydullah Efendinin düşüncesine göre "biçare kızın bu buseden elleri gıcıklanmış". Ubeydullah Efendi'nin haberi yok tabi
film seti motivasyonundan. Kendi kendine takılmış. Olsaydı o da büyük aktör olacaktı. Artık gel git motivasyon. Devamlı... Herneyse papazın hiddetli bakışları arasında trendeki kızın hikayesi son buluyor. Bize tatlı bir alıklık çöküyor. Eda ALANSON - 4 Ekim 2000, ÇarÅŸamba Â
button