Ben Chimera, merhaba!

Güncelleme Tarihi:

Ben Chimera, merhaba
Oluşturulma Tarihi: Ekim 16, 2005 00:00

‘Bana Typhoeus ve Echidna hayat verdi. Vücudumun ön tarafı aslan, orta kısmı keçi ve bir yılan kuyruğundan oluşmakta. Ağzımdan alev üflerim. Lycia’yı sığırları öldürdüğü için acımasızca katlettiğim, Bellerophon tarafından öldürülene dek, hayatımı oraya buraya ateşe vererek geçirdiğim rivayet edilir... Evet ben Chimera, Antik Yunan mitolojisi kahramanlarından biri... Şimdi ise insanlar beni modern tıp alanında ölümsüzleştiriyorlar. Kök hücre teknolojisinin kobayı yapıyorlar. Beyninin yarısı insan hücrelerinden oluşan maymunlar, insan kalbi taşıyan fareler...’

Chimera gerçek olup da konuşabilseydi sanırız bunları söylerdi. Yok, yok bilim kurgu değil... Tıp araştırmaları uğruna yaratılmak istenen ve belli oranda insan hücreleri taşıyan hayvanlar, daha doğrusu yeni yaratıklar bunlar. Peki ne oranda insan hücresi, yüzde 10 mu yoksa kimi zaman yüzde 50’ye kadar çıkacak mı? Ve her zaman olduğu gibi karşımıza çıkan etik tartışma...

CHİMERALAR ÇOKTANBERİ HER YERDE VAR

İlk bakışta kök hücre araştırmalarına ilişkin alelade teknik bir rapor görünümünde. Ancak okudukça irkiliyorsunuz. ABD Ulusal Bilimler Akademisi’nin geçen nisan ayında yayımladığı embriyonik kök hücre araştırmalarına ilişkin raporda, bilimden öte bilimkurguyu andıran deneyler çıkıyor karşınıza. ‘Türler arası karışım’ başlıklı bölümde raporun yazarları, hem insan hem de hayvan hücrelerini bir araya getirerek ‘Chimera yaratmanın’ bilimsel nedenlerini sıralıyorlar.

Aslında laboratuvarlarda Chimera tarzı yaratıklar çoktan beri bulunuyor. İnsanın bağışıklık sistemi, kas dokusu ve derisine sahip fare ve diğer laboratuvar kobaylarının tümü, insana ilişkin hastalıkların daha iyi anlaşılabilmesi için yaratılmış durumda.

Bilim dünyası, yine uzun süreden beri insanın, işlevini göremeyen organlarının yerine hayvanlardan aldıkları parçaları naklediyorlar. Örneğin kalp hastalarına domuzların kalp kapakçıklarının takılması bilinen olaylar...

Ancak transplantasyonu yapılan parçalar çok küçük ve bedenin gözle görülmeyen yerlerinde olmasından dolayı bu gelişmelerin hiçbiri kamuoyunda bu kadar ilgi ve infial uyardırmadı. Burun ameliyatında bir domuz burnunun insana transplantasyonu sanırız ciddi tartışmalara yol açardı...

Yine de kök hücre teknolojisi bunlardan bütünüyle farklı. Daha etkili ve daha kolay yollardan insan-hayvan karışımları elde edilebiliyor. Zaten araştırmacılar, çoktan beyinlerinin bir bölümü insan beyninden oluşan maymunlar, göz retinalarında foto-reseptör insan hücreleri bulunan fareler, kimi organlarında yüzde 40 oranına kadar insan hücrelerinin kullanıldığı koyunlar yarattılar bile. Hatta tümüyle insanın sinir hücrelerinden meydana gelen bir beynin fareye yerleştirilmesi söz konusu.

ORGAN NAKLİ UYUMUİÇİN KULLANILIYOR

Bu deneysel araştırmaların hiçbirinin ardında kötü niyet yok: Chimera’lar biyomedikal araştırmalarda kullanılacak.

İnsanın embriyonik kök hücreleri, gelişimin ilk evresinde bedenin herhangi bir hücresinde şekillenme yeteneğine sahip. Yani günün birinde kalp rahatsızlığı, şekeri olan hastalara ya da doku zedelenmesi sorunu olanlara rahatlıkla organ nakli yapılabilmesi mümkün.

Zaten kök hücre konusundaki araştırmalar tüm hızıyla sürüyor. Ancak yeni bedene nasıl uyum sağlayacağı, uyuşmazlık olup olmayacağı bilinmiyor. Bunları insan bedeninde test etmek imkansız. Bu yüzden Chimera türü yaratıklar oluşturuluyor. En başlıca sorun, nakli yapılan insan hücresinin hayvanın bedeninde ya da organlarında nasıl bir gelişim göstereceğinin bilinmiyor olması.

Tamam, ancak insan ve hayvan organizmalarının birbirleri ile karıştırılma oranları ciddi biçimde soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Belki yüzde 1’i insandan oluşan fareye itiraz olmaz. Peki bu oranın yüzde 10 olması, hatta yüzde 50’lere kadar ulaşması söz konusu olunca?

Ya oluşturulan bu yaratık insan davranışları göstermeye başlarsa?

Oluşturulan garip yaratık, insan ile diğer hayvan dünyası arasında kendine özgü etik ve yasal bir mesafe koyan topluma nasıl bir yeni sorumluluk yükleyecek?

ETİK TARTIŞMA SÜRERKENTIP BİLDİĞİNİ OKUYOR

Sonuçta etik tartışmalar sürerken tıp bilimi bir yandan da bildiğini okuyor. Uzmanlara göre hem tıbbi araştırmaları engellemeyecek hem de etik soruna duyarlı olacak bir yasalar sisteminin acil olarak geliştirilmesi şart. Şimdilik ülkeler kendi inisiyatifleri ile kök hücre araştırmalarının dozunu ayarlıyorlar.

Örneğin İngiltere ve Kanada’da yetişkin bir hayvana, insan embriyonunun kök hücrelerinin nakledilmesi o hayvanda çok yapısal değişimlere yol açmadığından, belli oranlarda nakil izni var. Henüz doğmamış ya da bir-iki günlük bir yavruya nakile ise izin verilmiyor. Keza ABD’de de sınırlamalar söz konusu.

Ancak görünen o ki, yakın gelecekte kök hücre araştırmaları üzerine yatırım yapan özel şirketlerin lobilerinin de etkisi ile tartışmalar daha da alevlenecek.

HAYVAN RAHMİNDE İNSAN EMBRİYONU

Bundan birkaç yıl önce Nevada Üniversitesi’nden İsmail Zanjani adlı bir bilim adamı, insanın kök hücrelerini bir kuzu embriyonuna yarı yarıya nakletti. Gelişen kuzunun hemen hemen tüm dokularında ayrıca kanında, ciğerlerinde, kalbinde ve sinir sisteminde insan hücreleri oluşmuştu. Hatta kimi organların yüzde 40’ı insan hücrelerinden meydana gelmişti. Zanjani’nin koyunu insan özellikleri göstermiyor olsa da bu tür deneyler iki ciddi sorunu beraberinde getiriyor:

Bunlardan biri hayvanın fetüsüne enjekte edilen embriyonik insan kök hücresinin gelişerek bir insan spermi ya da yumurtası haline dönüşmesi ve ileride iki Chimera’nın çiftleşmesi durumunda bir hayvanın rahminde bir insan embriyonunun gelişme olasılığı.

Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi buna izin verilmeyeceğini söylüyor. Ancak tabii bu yalnızca bir söz!

İkinci sorun beyin ile ilgili. Yani oluşturacağınız yaratığın hayvan bedenine ve insan beynine sahip olma olasılığı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!