Güncelleme Tarihi:
Bu öyküyü ben bir kurgu sanıyordum. Meğerse gerçekmiş. Berlin’e yerleşeli daha bir sene olmadı ve fırsat buldukça kenti tanımaya çalışıyorum. Öykünün gerçek olduğunu, geçtiğimiz hafta Köpenick’e gidip Belediye Sarayı’nı ziyaret edince, öğrendim.
***
Köpenick, Berlin’in bir ilçesi. Dahme ile Spree nehirlerinin birleştiği yerde şirin, henüz yeni gelişmekte olan bir belde. Köpenick Yüzbaşısı olayı da Belediye Sarayı’nda geçiyor.
***
Belediye Sarayı kapısının önünde Köpenick Yüzbaşısı’nın bir heykeli var. Bıyıklı ve üniformalı yüzbaşı heykeli ziyaretçileri sert bakışla karşılıyor. Gerçek öykünün kahramanı 1849 Doğu Prusya doğumlu Friedrich Wilhelm Voigt. Kendisi babası gibi bir ayakkabı ustası. Ama daha 14 yaşından itibaren suç olaylarına karışır. Bir mahkemenin veznesini soymaya kalkışır. 15 yılı aşkın hapis yatar.
Friedrich Wilhelm Voigt, iyi bir ayakkabı ustası olduğu için hapisten çıktıktan sonra iş bulur, kabarık suç dosyası nedeniyle polis oturma izni vermez. Berlin’de kaçak kalan Voigt, eskici dükkanlarından topladığı yüzbaşı üniforması içinde 1906’da 16 Ekim sabahı sokağa çıkar. Berlin’de nöbet değiştirmekte olan bir manga askeri yanına çağırıp peşinden gelmelerini emreder. Emir komuta zincirine uyan askerler peşine düşerler. Bir tramvaya binip Köpenick’e gelirler.
Sahte yüzbaşı Voigt, askerlerle belediye sarayına girip binayı işgal eder. Kapılara nöbetçi asker diker. Belediye çalışanlarına kimse odasından dışarı çıkmasın emri verir. Herkes hiç sorgulamadan bu sahte yüzbaşının emirlerine uyar. Köpenick Yüzbaşısı belediye başkanının odasına girip kendisini tutukladığını açıklar. Ardından vezneden belediyenin tüm hesaplarını ve parayı ister. Postaneden belediye hesabındaki paralar çekilip getirilir. Köpenick Yüzbaşısı toplam 3 bin 557 markı (bugün yaklaşık 21 bin Euro), bir torbaya doldurtup ağzını mühürletir.
***
Askerlere yarım saat daha belediye binasında asayişi sağlamaları emrini veren Köpenick Yüzbaşısı, esas duruştaki askerlerin arasından ve dışarda olup bitenleri merakla izleyen kalabalığın içinden geçip istasyona gider. Burda da hiç kimse, “Sen kimsin, ne yapıyorsun?” diye sormaz.
Yüzbaşı üniformasıyla birinin sivil hükümeti devre dışı bırakması olayı Almanya’da büyük yankı uyandırır. Herkes, Almanların asker ve otoriteye itaatıyla dalga geçer. Olay Almanya sınırlarını da aşıp Amerika’ya kadar ulaşır. Olaydan 10 gün sonra bir cezaevi arkadaşının ihbarı üzerine yakalanan Voigt 4 yıl ceza giyer. Ancak olayı duyunca, katıla katıla gülen İmparator II. Wilhelm, “Bu adam bir harika. İşte disiplin bu. Kimse bu konuda bizim elimize su dökemez” der ve daha sonra Voigt’u affeder.
***
Olayla ünlenen Voigt dışarı çıktıktan sonra öyküyü her yerde pazarlar. Tiyatrolar, öyküler, senaryolar yazılır. Voigt belirli bir refaha kavuşur ve ilk otomobil sahibi olanların arasına girer. Ancak 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla Voigt ününü kaybeder ve 1922 yılında fakirlik içinde Lüksemburg’ta ölür.
***
O zamanki Almanya ile bugünün Almanyası arasında dağlar kadar fark var. Hele son yıllarda Almanya hızla hoşgörülü ve dünyaya açık bir topluma dönüşüyor. Bir zamanlar yabancılara pek hoş geldin gözüyle bakılmayan Almanya’da bugün halkın yüzde 68’i kalifiye göçün ülkenin yararına olduğunu düşünüyor. Ben dünyaya açık, hoşgörülü, sorgulayan bu Almanya’yı seviyorum.