Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2009 00:00
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ıslak imzalı ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’yla ilgili, “Eğer o belge gerçekten doğru bir belgeyse, hazırlayanlar mutlaka ortaya çıkarılmalı, yargıda gereken işlem mutlaka yapılmalı” dedi.
Baykal, CHP’yi ‘Eylem Planı’yla ilişkili gösteren muhbire de, “Çık ortaya da hesaplaşalım” diye seslendi. Baykal’ın CHP Grubu’ndaki konuşması şöyle:
TSK’nın özeleştirisi
Bu belge gerçekse, imzası olan ve işbirliği içinde olan kim varsa, yargıda gereken işlem derhal yapılmalı. Bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Biz, Silahlı Kuvvetler’in içinde böyle cuntalaşmaları çok sakıncalı sayarız, bunları Türk Ordusu’na yakışmayan bir tablo olarak görürüz. Çalışma emir kumanda içindeyse, arkasındaki insanlar için de gereğinin yapılması gerekir. Sadece bir albayın ve etrafındakilerin çalışmasıysa, orada çalışmalarına göz yumanlar da en azından çıkıp bir özür dilemeli, özeleştiri yapmalıdır.
Muhbirin iç yüzü
Bu muhbir vatandaş, ‘CHP de bu sürecin içindedir’ dedi. Bu ithamın senin iç yüzünün ne olduğunu bize daha iyi gösteriyor. Çık ortaya ve CHP’nin de bu tertibin içinde olduğu iddianı ispatla. Belgeyi 4.5 ay saklamış, daha sonra göndermiş. Hükümetin bu gecikme sırasında kanun çıkarmış (askerlere sivil yargı yolunu açan kanun) olmasını, birlikte çalışılmış olduğunun işareti olarak düşünme anlayışı içindeyiz. Süreç, bu belgeyi sunduğu iddia edilen kişinin, kapsamlı bir siyasi ithamnamesi dönüşmüştür. Kanun çıktıktan sonra belgenin ortaya çıkması tesadüf mü?
Islak imza soruları
Adli Tıp’ta 3 kişi, benzerlik ifade eden formülle, bu mümkün olabilir demiş. Peki bu kişiler kim? Bunlar grafolog mu? Peki bu insanlar Adli Tıp’ta böyle durumlar karşısında, 3 kişi olarak toplanıp karar mı alırlar? Yoksa tesadüflerin şekillendirdiği bir kadro mu yapar? Bunlara dikkat edilmiş mi? Edilmemiş. Verilen hüküm, nihai hüküm bile değil.
TSK hedef tahtası
Böylesine büyük bir belgenin zarfın içine konularak posta yoluyla savcılığa ulaştırıldığı iddiaları bile sürecin bir planın parçası olduğunu düşündürüyor. Bu tertibin içinde kimler var? Tüm bunların ortaya koyduğu gerçek, TSK’nın özellikle hedef tahtası haline getirilip, etkisizleştirilmesi kararının iç ve dış ortaklıkla yürütülen bir plan olduğudur.
Muhbir vermiş olabilirmiş
Hükümetin tavrı, suret-i haktan gözükerek, itibarsızlaştırma kampanyasının tahriplerini ortaya koymasına sessiz kalıyor. Deniz Feneri’yle ilgili ‘Devlet Sırrı’ gerekçesiyle sessis kalan bakanlar... Bu konuda muhbir mektubu göndermiş, mektup ertesi gün gazetelerde. Şimdi savcılık açıklama yapıyor, biz vermedik, muhbir vermiş olabilir. Peki Adli Tıp’ın kararını da muhbir vatandaş mı verdi? Adalet Bakanı, Başbakan, savcılar bunu seyrediyor.
Bayrakların yarıya indiği günde açılım konuşacağız
BAYKAL, 10 Kasım’da TBMM’nin gündemine gelecek olan “Demokratik Açılım” projesiyle ilgili olarak, “Bu açılımın TBMM’ye Türk bayrağının yarıya indiği bir günde getirilmiş olmasının çok özel bir anlamı vardır. Türk bayrağının yarıya indirildiği bir günde, Meclis’te biz bu açılımı konuşacağız” dedi. Baykal, dün grupta şunları söyledi: “Kürt açılımının
Atatürk’ün ölüm gününde Meclis gündemine getiriliyor olması derin bir anlam mı taşıyor? Atatürk artık aramızdan ayrıldı, şimdi biz bunları yapabiliriz mi demek isteniyor? Başbakan, ‘Yıl sonuna kadar bekleyemeyiz’ diyordu. Başbakan birilerine, ‘Biz bunları yapacağız’ diye söz mü verdi? Onun telaşı mıdır bu? Başbakan ABD’ye gitmeden Meclis’e bir şeyler sunulacak.”
‘Türk bayrağına alerji var’ ağlattı
BAYKAL, polisin şehit derneği üyelerine yönelik müdahalelerini, “Şehit yakınlarına polis dayağı yakışmıyor. Türk bayrağı konusunda da bu iktidar alerji içinde. Ancak, PKK bayrağına alerji yok. PKK bayrağı serbest, Türk bayrağı taşıyan insanlara cop ve saldırı mubah” sözleriyle eleştirdi. Baykal’ın “Bayrak Alerjisi” değerlendirmesini yaptığı sırada grup toplantısını izleyen bazı CHP’liler gözyaşlarını tutamadı, salondaki gaziler de Baykal’ı alkışla destekledi.