Güncelleme Tarihi:
BELÇİKA’nın Anvers kentinde faaliyetlerini yürüten "Partners Metal" şirketinin, Türkiye’de 2 milyon 800 bin dolar dolandırıldığı ortaya çıktı. Belçikalı firma, Ankara’da sahte Avustralya pasaportuyla "Well East Metal" adı altında bir şirket kuran Tayvan kökenli Gary Cheng ile bağlantıya geçti. Mersin limanından Çin’e 24 kontener sarı pirinç gönderilmesi karşılığı 2.8 milyon dolar ödeyen firmanın malları Çin’e ulaştığında "demir hurdası" çıktı.
SARI PİRİNÇ YOLLADI: Mersin Savcılığı’nın soruşturma başlattığı olay şöyle gelişti: Belçika firması Partner Metal, asıl adı Cheng Yu Shao olduğu anlaşılan ve 2003’de sahte Avustralya pasaportuyla Ankara’ya gelip bir şirket kurduğu ortaya çıkan Gary Cheng ile bağlantıya geçti. Bu firmadan, Çin’e göndermek için 24 konteyner 2 milyon 800 bin dolar karşılığı sarı pirinç aldı ve malların Mersin limanından gönderilmesi için anlaştı. Önce 4 konteyner Çin’e gönderildi. Malların yola çıkarılmasından önce kontrolünü yapan uzman firma "Alex Steward", konteynerların "sarı metal pirinçle" doldurulduğunu tespit etti raporunu yazdı ve konteynerlar mühürlendi. Mallar, birkaç gün sonra Çin’e yollandı. Çin’de açılan konteynerların, demir hurda ile dolu olduğu görüldü.
DEMİR HURDASI DOLDURULDU: Belçikalı firma, konteynerların içindeki malların nasıl değiştirildiğini anlamak için ikinci kez Türkiye’de 4 konteyner pirinç daha hazırlattı. Mersin limanında yine uzman firma Alex Steward tarafından kontrolü yapıldı ve sarı pirinç olduğunun tespitinden sonra, yeniden mühürlenerek kutular kapatıldı. Belçikalı firmanın sahibi Didier Beck bu kez bizzat Mersin’e giderek malların gemiye yüklenmesinden önce açılmasını istedi. Bu talebi reddedilen Beck, bu kez Mersin savcısının eşliğinde kutuları açtırdı. Kutuların olduğu gibi demir hurdası ile dolu olduğu tespiti yapıldı. Uzman firmanın kontrolünden sonra kutuların bir kez daha açılıp, Mersin Limanı’nda demir hurdası ile doldurulduğu anlaşıldı. Tayvan kökenli olan ve iki adet sahte Avustralya pasaportlu Cheng’in Ankara’da "Well East Metal" adlı firması bulunuyor. Gary Cheng’in, Hindistan ve Çin’le bağlantılı olan birçok firmayı dolandırdığı iddia edildi.
Tayvan kökenli Cheng Türkiye’nin imajını zedeliyor
BELÇİKALI firmanın sahibi Didier Beck Hürriyet’e, Türkiye’de bu firma tarafından 2 milyon 800 bin dolar zarara uğratıldığını, yataklara düştüğünü, tüm metal firmalarını Türkiye’deki bu "dolandırma" olayı nedeniyle uyardığını kaydetti. Mersin Limanı’nda "yolsuzluk" olduğunu iddia eden Beck, Mersin Savcılığı’nın 25 Aralık’ta bu konuyla ilgili Cheng’i sorgulama altına almak için celp çıkardığını belirtti. Tüm dünyada malların kontrolünü yapmakla sorumlu olan "Alex Steward" firmasının suç duyurusunda bulunduğunu belirten Beck, bu firma yetkililerinin Cheng tarafından birkaç kez tehdit edildiğini de söyledi. Önümüzdeki hafta Ankara’ya giderek konuyla ilgili bir basın toplantısı yapacağını da sözlerine ekleyen Beck, tüm Avrupa’daki metal firmaları nezdinde Türkiye’nin imajının zedelendiğini kaydetti.
TEKZİP
21.12.2007 tarihli Türkiye genelinde yayınlanan Hürriyet Gazetesi’nin Ekonomi sayfasında (11.sayfa) ve aynı gazetenin internet sayfasında yer alan (www.hurriyet.com.tr) “Belçikalı Firma Mersin limanında dolandırıldı” başlığı altında yayınlanan haber ile müvekkilin şahsına ilişkin olarak, basın ahlak ve ilkelerine aykırı şekilde, herhangi bir doğruluğu olmayan bir takım ima ve iddialar ortaya atılmıştır. Şöyle ki;
1-Öncelikle müvekkil Avustralya vatandaşı saygın bir işadamıdır. Sözkonusu yazıda yer alan “2003 ‘de sahte Avustralya pasaportuyla Ankara’ya gelip bir şirket kurduğu ortaya çıkan Gray Cheng” ve “ iki adet sahte Avustralya pasaportu olan Grey Cheng” ifadelerinin hiçbir doğruluğu yoktur. Zeynel Lüle isimli gazetecinin hiçbir araştırma yapma gereği dahi duymadan kaleme aldığı bu iddialar hem gerçeğe hem de akıl ve mantık kurallarına aykırı olup müvekkil hakkında olumsuz peşin hüküm oluşturacak niteliktedir. Ayrıca müvekkili küçük düşüren bu haberde özensiz bir biçimde “Grey Cheng’in Hindistan ve Çin’de birçok firmayı dolandırdığı iddia edildi” ya da “ kutuların birkez daha açılıp Mersin Limanında demir hurdası ile doldurulduğu anlaşıldı” ifadeleri kullanılarak müvekkilin dolandırıcı ve sahtekar olduğu izlenimi verilmektedir. Oysa sayın Lüle haberi yazarken aşağıda ki sorulara yanıt aramış olsa idi, müvekkilin itibarını zedeleyen haber yayınlanabilirmiydi düşüncesindeyiz.
a)Avustralya vatandaşı olan bir kimse neden kendi ülkesine ait sahte pasaport kullanır?
b)Madem ki kendisi sahte pasaport kullanmıştır, nasıl olup da Türk Cumhuriyeti makamlarını bunca sene kandırıp şirket kurmayı, oturma ve çalışma izni almayı başarmıştır?
c)Sahte pasaport kullanan bir kişi nasıl olup da yıllardır Türkiye’ye giriş çıkış yapabilmektedir?
d)Daha da önemlisi nasıl olup da müvekkil hem Ankara Cumhuriyet Savcılığı hem de T.C. Emniyet Genel Müdürlüğü Pasaport Şubesi memurlarınca ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştır? Sahte pasaportu olan bir kişi nasıl serbest bırakılmıştır?
2-Maalesef Zeynel Lüle isimli gazetecinin yaptığı “yanlışlıklar” bununla da kalmamıştır; Kamuoyuna müvekkili Türkiye de sahte şirket kurup dolandırıcılık yapan bir şahıs gibi göstermeye çalışan bu gazeteci, eğer biraz araştırma yapmış olsa idi: müvekkile ait şirketin yurt dışına yaptığı ihracatlar ile son 4 senede Türkiye Cumhuriyeti ekonomisine yüzbinlerce amerikan doları katkı yaptığını, vergilerini ödediğini ve bugüne kadar ne müvekkil ne de Well East şirketi hakkında bir tek şikayetin dahi olmadığını rahatlıkla görebilirdi.
3-Zeynel Lüle’nin kamuoyunu yanlış bilgilendirmesine yol açan yazısı sadece müvekkilin şahsını karalamak ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda yazı konusu olayın içeriği ve aşamaları da çarptırılmıştır. Bunu en basit örneği olarak söz konusu yazı da “Alex Steward firmasının suç duyurusunda bulunduğunu ve bu firma yetkililerinin müvekkil tarafından birkaç kez tehdit edildiği” ifadeleri yer almıştır. Oysaki suç duyurusu Alex Steward tarafından değil, bütün bu mesnetsiz iddiaların sahibi Belçikalı şahıs tarafından yapılmış olup, müvekkilen Alex Steward yetkililerini tehdit etmesi gibi bir şey söz konusu dahi değildir. Aksine, müvekkile gönderdiği ve terbiye sınırlarını aşan elektronik postalar ve telefon ettirdiği aracılarla Belçika Didier Beck müvekkile ve çalışanlarına ağır hakaretlerde ve tehditlerde bulunmuştur.
4-Kendisinin hiçbir bilgisi olmadığı bir konuda yazı yazan Zeynel Lüle eğer gümrük prosedürü hakkında biraz bilgi sahibi olsaydı, denetim şirketince mühürlenen konteynerlerin daha sonra hiçbir şekilde müvekkil tarafından açılamayacağını dolayısıyla söz konusu olayla ilgili olarak müvekkilin hiçbir sorumluluğu olmadığını kolaylıkla anlayabilirdi. Müvekkil, kendisine ait malları antrepoya göndermiş, Belçikalı şahsın onay verdiği denetim şirketine inceleme yaptırmış ve mallar bizzat bu denetim firmasının uzmanlarının direktifleri le ve kontrolleri altında konteynerlara yüklenmiştir. Denetim firması kendi mührünü koyduktan sonra mallar Gümrük Muhafaza memurları tarafından da kontrol edilerek mühürlenmiştir. Müvekkilin, daha sonra gelecek konteynerlardaki malları demir hurdayla değiştirdiği iddiası akıl ve mantık kurallarına aykırıdır. Müvekkilin, T.C Devletinin gümrüğünde 24 saat kontrol altındaki bir limanda mühürlü olarak bulunan konteynerleri açıp, saatlerce kimseye görünmeden sarı pirinç metali tonlarca ağırlıktaki demir hurdayla değiştirdiği iddiası komik olmaktan öteye gidemez. Kaldı ki, müvekkil tüm suçlamalara konu olan olaylar sırasında Türkiye’de dahi değildir.
5- Burada bir kez daha üzülerek belirtmek isteriz ki, Belçikalı bir şahsın Hürriyet gibi saygın bir gazeteyi kendi küçük şahsi oyunlarına alet etmesi ve kamuoyunda yanlış intiba yaratarak bağımsız Türk yargısını etki altına almaya çalışması kabul edilemez. Hiçbir doğruluğu olmayan bir takım iddiaların, sorumlu gazeteciliğe, basın meslek ilkelerine ve basın yasasına tamamıyla aykırı bir şekilde hiçbir araştırma yapılmadan yayınlanması üzüntü vericidir.
Bilindiği gibi, basın görevi, kamu yararını ilgilendiren olaylar hakkında kamuoyunu aydınlatmak, okuyucuyu doğru bilgilendirmek ve kişileri nesnel ve objektif bir şekilde bilinçlendirmektir. Ancak söz konusu yazı bütün basın ilkelerine açıkça aykırıdır ve Anayasamızın temel ilkelerini hiçe sayarak, kamuoyunda yanlış intiba uyandırmıştır.
Sonuç olarak, söz konusu yazıda kullanılan ifadelerin basın özgürlüğü ile hiçbir ilgisi olmayıp, sadece ve sadece, müvekkil hakkında kamuoyunda yanlış intiba yaratılarak Türk yargısını etki altına almaya çalışıldığı aşikardır. Burada belirtmek isteriz ki, yapılan yayımla yargının etkilenmeyi çalışılması 5187 sayılı Basın Kanunun 19. maddesine aykırı olup tekzip metnimizin süresinde yayınlanmaması halinde Hürriyet Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürleri ve Zeynel Lüle hakkında müvekkil tarafından suç duyurusunda bulunulacaktır.