Güncelleme Tarihi:
Beklenen büyük Marmara depremi için başta İstanbul olmak üzere Türkiye'de bulunan tüm tarihi eserlerle ilgili de hazırlıklar yapıldı. Meclis Deprem Araştırma Komisyonu’nda bilgi veren Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı, büyük bir İstanbul depreminde hasar görecek müzelerdeki tarihi hazinelerin işgal döneminde olduğu gibi gizli depolara taşınacağını söyledi. Sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Nurhan Atasoy ise DHA'ya yaptığı açıklamada kendisinin de yıllar önce bu konu üzerine çok uğraş verdiğini söyleyerek yetkilerin şimdi bu konuyla ilgili çalışma yapmasının çok yerinde olduğunu söyledi.
"MÜZELERİ MÜZECİLERDEN DAHA ÇOK DÜŞÜNÜYORDUM"
Müzelerde bulunan tarihi eserlerin tüm insanların ortak malı olduğunu söyleyen sanat tarihçisi ve yazar Prof. Dr. Nurhan Atasoy, "Olası İstanbul depremiyle ilgili tedbirler alan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı'yı tebrik ediyorum. 1980’li yıllarda bu konuyla ilgili çok dertlendim ve çalışmalar yapmak istedim. O dönem müzeleri müzecilerden daha çok düşünüyordum. Yine aynı yıllar içerisinde J. Paul Getty Müzesi’ne gittim. O müzede depreme karşı ne gibi önlemler alındığını öğrenmek ve alınan tedbirleri kendi ülkemizde de uygulamak istemiştim. Konuyla ilgili birçok araştırma yaptım. J. Paul Getty Müzesi'nin bütün depolarına gittim. Fark ettim ki müzedeki eserler olası bir deprem anı için tek tek sabitlenmiş. Çalışmalarım devam ederken sen neden bu işlere karışıyorsun gibi bir tepkiler almaya başladım. Ancak bu araştırmaları yapmak için elimde yetki mektubum vardı. Ama Türkiye'ye geldiğimde hiçbir lafım dinlenmedi. O yıllarda eserlerin depolanmasını istenmişti. Bunu için Topkapı Sarayı’nın bazı depoların sahildeki binalara taşınacağı söyleniyordu. O dönemde bu çalışmaya karşı geldim. Marmara denizinde tsunami olursa ilk vuracağı yer burası dedim" diye konuştu.
"DEPOLARDA BULUNAN TARİHİ ESERLER ŞİMDİDEN TAŞINMALI"
Tarihi eserlerin bulundukları yerlerde de muhafaza edilebileceğini belirten Prof. Dr. Atasoy, "Müzelerde bazı eserler sergilenir. Sergilenen eserler kadar sergilenmeyen eserler depolarda saklanır. Olası İstanbul depremiyle alakalı sergilenen eserlerin depolanması öyle kolay bir çalışma değildir. Bu sebepten dolayı öncelikle depolarda bulunan tarihi eserleri daha emniyetli nasıl koyabiliriz diye düşünmeliyiz. Buradaki mesele öncelikle depodaki eserlerin şimdiden güvenli ve gizli depolara taşınmasıdır" diye konuştu.
"TARİHİ ESERLERİN SAKLANACAĞI GİZLİ DEPOLAR ŞEHİRDEN UZAK OLMALI"
İstanbul depreminde tarihi eserlerin saklanacağı gizli depoların şehrin yerleşim yerlerinden biraz uzakta olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Atasoy, "Herhangi bir deprem riski oluştuğu zaman savaş döneminde olduğu gibi eserlerin sandıklayıp taşınması pratik olarak mümkün değil. Onun için eserlerin bulunduğu binaların yıkılmayacak şekilde olması gerekir. Ya da eserlerin bulundukları yerde hasar görmeyecek şekilde sabitlenmesi gerekir. Olası İstanbul depreminde tarihi eserlerin saklanacağı gizli depolar da şehrin yerleşim yerlerinden biraz uzakta olmalı. Bu yerleşim yerlerinde yapılacak depoların ise zeminleri çok sağlam olmalı” dedi.
"ŞU AN ESERLER DÖNÜŞÜMLÜ OLARAK SERGİLENİP VE DEPOLANABİLİR"
Depremler sonrasında hırsızlık olaylarının da arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Atasoy, olası bir İstanbul depreminde öncelikle Topkapı Müzesi, Arkeoloji Müzesi, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi başta olmak üzere bütün tarihi eserin depolanması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Atasoy, sözlerine şu şekilde devam etti:
"Sergilenecek 200 eser varsa bunların 100 tane sergilenir. Geri kalan eserlerde depoya kaldırılır. Ya da eserler dönüşümlü olarak sergilenir ve depolanır. Bu şekilde hiç olmazsa beklenen İstanbul depreminde yarı tarihi eser çok sağlam bir şekilde korunmuş olur."
"İŞGAL DÖNEMİNDE DE TARİHİ ESERLER GİZLİCE GÖTÜRÜLDÜ"
İşgal döneminde tarihi eserler mümkün olduğu kadar gözden ırak yerlerde saklandığı söyleyen Prof. Dr. Atasoy, "İşgal döneminde saklanan eserlerin bir kısmı gizlice götürülmüştür. Özellikle kolaylıkla taşınabilecek eserlerse sandıklayıp trenle depo alanına ulaştırılmıştır. O dönemin Mehterhanesi olan günümüzdeyse Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin bulunduğu yer olarak bilinen binada Osmanlı çadırları bulunuyordu. Mehterhane’de bulunan tek memur, işgal döneminde düşmanların gelip tarihi eserleri almasından endişelenince dönemin müzeler müdürü Osman Hamdi Bey'e bir mektup yazmış. Mektupta kıymetli tarihi eserlerin düşmanlar tarafından el konulabileceğini bu nedenle eserleri daha güvenli bir yere saklanmasını talep etmiş. Dönemin önemli eserlerinden olan ve tek parçası 300 kilogram ağırlığında olan çadırlar, bir günde Sultanahmet’ten kaldırılıp Arkeoloji Müzesi Eski Şark Eserleri Müzesi’nin bodrum katına yerleştirilmiş" dedi.