Güncelleme Tarihi:
Bozdağ şunları söyledi:
“Son günlerde Diyanet İşleri Başkanlığımız üzerinde kopartılan fırtınayı da iyi değerlendirmekte fayda vardır. Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’nin ve Türk milletinin Anayasal kuruluşlarından bir tanesidir. Diyaneti de yıpratmak isteyen çok çevreler var. Herkes farklı gerekçeye sahip, ‘Diyanet şunu yapıyor, niye yapıyor? Şunu yapmıyor, niye yapmıyor?’ Herkes buradan bir şey okuyor. Bakın ben buradan çok net söylüyorum, eğer Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı olmasın, memleket cami cami bölünür, emin olun. Ben öyle inanıyorum. Ha bunu ben söyledim diye bana çok kızacak olan var ben biliyorum ama Diyanet bir çatı kuruluş esasında, bütün farklılıkların üzerinde hiçbir grubun, hiçbir ekibin emrinde olmayan sadece Kur’an ve sünnet eksenli İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden bir teşkilat. Hiç kimseye yakın değil, hiç kimseye uzak değil. Herkesin yanında herkesle beraber. Diyanet İşleri Başkanlığımızın varlığı, milli birliğimizin, beraberliğimizin gerçekten en önemli çimentolarından biridir. Diyaneti yıpratmak, Diyanet İşleri Başkanlığını buradan çekip almak emin olun Türkiye’ye çok büyük zarar verir.
Diyaneti kuranların niyeti ne olursa olsun, Diyanetin bugün geldiği noktada Türkiye ve İslam Alemi için hatta çok büyük örneklik olduğuna ben yürekten inanıyorum. Afganistan’a gittik biz, Cuma namazına gideceğiz, Büyükelçimize dedik ki, ‘Cuma namazının vakti ne zaman?’ Büyük elçi dedi ki, ‘Ben sizi götürürüm’ ‘Vakit geçiyor’ dedik, ‘Yok, burada Cuma namazı her camide ayrı kılınır, bizim gideceğimiz caminin Cuma namazı şu saatte kılınıyor.’ Yani diyelim, İstanbul’da Cuma namazı 13.00’te oluyorsa, biz saat 15.00’te gittik Cuma namazı kıldık o camide. Neden? Ayrı bir grubun camisi onlar öyle kılıyor. Vahdet nerede? Efendim olabilir ama onlar kendileri öyle yapıyorlar.
Onun için de ben her yerde Diyanet İşleri Başkanlığının bu birleştirici, bütünleştirici, her türlü siyasi görüş ve düşüncenin üzerinde ve dışında kalarak rolünü yerine getirmesini son derece önemsediğimi buradan bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum.
Büyük bir iftiradır
Diyanet İşleri Başkanlığını, hadis düşmanlığı yapanlara veya hadis üzerinden farklı algılar oluşturmak isteyenlere, sünnete karşı olanlara destek veriyor gibi göstermek büyük bir iftiradır ve yalandır. İnsanlara da yalan söylemektir, Allah’a da yalan söylemektir. Bunun da Allah indinde de, insanlar nezninde de elbette bir karşılığı vardır. Diyaneti, ehli sünnetin veya hadisin karşısında göstermek isteyenlerin farklı bir ajandaları olduğuna ben tereddütsüz inanıyorum. Bu son derece önemli olduğunu buradan ifade etmek isterim.
Burada şunun da altını çizmekte fayda görüyoruz, son günlerde bir soruşturma gündeminde, medyada, şurada burada, bir sürü Diyanete iftiralar var. Deniyor ki, ‘Ayet okudu, hadis okudu diye birisini Diyanet açığa aldı.’ Bunu diyenler yalanın alasını söylüyorlar.
AK Parti’nin iktidar olduğu dönemde Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bey’in Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, bu ülkede Müslümanların yaşadığı sorunların nasıl çözüldüğü, özgürlük alanlarının nasıl genişlediği ve dini konularda nasıl bir rahatlama olduğu gün gibi ortadadır. İmam Hatip lisesi mezunları sadece ilahiyata gidebiliyordu, polis okuluna gitmesin diye de kanun çıkardılar, polis akademisine gitmesin diye de kanun çıkardılar, üniversitelere, ilahiyatın dışındaki yerlere gitmesin diye de kat sayı engeli getirdiler. Peki ben şimdi soruyorum, Türkiye’de İmam Hatip liselerinin önünde harp okulu dahil, gidemediği bir okul, giremediği bir yer var mı? Kim kaldırdı bunu? Kur’an kurslarını siz benden çok iyi biliyorsunuz. 12 yaşını doldurmadan yaz Kur’an kursuna gitme yasağı, 15 yaşını doldurmadan da örgün Kur’an kursuna gitme yasağı vardı. Bale kursuna gider serbest, spor kursuna gider serbest ama 12 yaşına kadar bu milletin çocukları camide bile Kur’an eğitimi alamazdı. Hafızlık 15 yaşına çıkarıldı yasaklandı. Yeniden hafızlığı, yeniden Kur’an’a hizmetkar olan bu neslin oluşmasına hangi siyasi iktidar katkı sağladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu kadro bunu sağladı. Başörtülü kadınlar parlamentoya girer miydi? Girmezdi. Merve Hanım girdi, parlamentoyu dar ettiler. Üniversiteye de giremezdi. İkna odaları var, ‘ya açacaksın ya da gideceksin.’
İlahiyat fakültesi sayısı 100'ü geçti
Ortaöğretimde var mıydı? Orada kimse akıl dahi edemezdi. Peki ben şimdi soruyorum, ortaöğretimde, yükseköğretimde, parlamentoda ve kamuda başörtüsü yasağı diye ilkel çağlardan kalma, ortaçağlardan kalma bir hukuk dışı uygulama var mı bugün Türkiye’de? Bütün alanlar özgürleştirildi mi? Özgürleştirildi. Kim yaptı? Bu kadro yaptı bunu. Ve büyük bir değişimin önünü açtık bir senede Kur’an-ı Kerim’i, herkes bu milletin evlatları Müslüman kendi dinin kitabını İmam Hatibe gitmeyen yavrularımız da öğrenme imkanı bulsun, bu dinin Peygamberini öğrenme imkanı bulsun diye Peygamber Efendimizin hayatını ve dini bilgilerle ilgili bir başka dersi seçmeli ders haline biz getirdik, koyduk. Ben soruyorum, Allah için de elinizi vicdanınıza koyun, 2002’de ortaöğretimde, liselere Kur’an-ı Kerim dersi konacak denseydi İstanbullular inanır mıydınız? Ama şimdi bunların hepsi oldu. Bakın ilahiyat fakültesi sayısı kaçtı şimdi 100’ü geçti. İmam Hatip liselerinin sayısı hakeza öyle. Ne için yapıyoruz bütün bunları, emin olun dinimizin doğru öğrenilmesini, öğretilmesini, sağlamak, sahih dini bilgiyle bu milletin evlatlarını buluşturmak ve bu ülkede dinin gerçek anlamda doğru bir şekilde herkes tarafından bilinirliğini yaşamak istiyorsak yaşanabilirliğinin önünü açmak için yaptık.
Ayet okudu diye soruşturma açılması sözkonusBu adımları attık ama bir bakıyorsunuz, bütün bu adımları atanlara, yav yapılmadık küfür, yapılmadık hakaret, edilmedik şey kalmıyor. ‘Diyanet, şöyle böyle…’ efendim neler, neler. Benim dilim varmıyor, okuduğumu siz okudunuz mu bilmiyorum. Ben şimdi okuyunca eğer bu adamlar böyle insanlar yetiştiriyorlarsa yandık biz. Yani böyle bir şey olabilir mi? Dini bilen bir insan, Allah’ın emirlerini bilen bir insan, hakaret küfür, iftira yalan, tehdit, şiddet, bunların içerisine girebilir mi? Giremez. Ama maalesef bakıyorsunuz, çok feci bir şekilde bunların yapıldığını görüyor ve bundan da fevkalade üzüldüğümüzü ben buradan ifade etmek isterim. Hatta çok değer verdiğimiz bazı insanlar bile, ben bakıyorum, insan bir perde arkasında ne varmış, bir şey var sosyal medyada geziyor. Doğru mu? Hiç doğruluğunu teyit etmeden hemen altına yazıp yazıp gönderiyorlar. ‘O zaman fasığın biri size bir haber getirince bunun arkasını araştırın yoksa pişman olursunuz’ diyen ayeti bunlar hiç okumadı mı? Bakıyorsunuz, televizyonlarda ahkam kesenlerde bir sürü var içinde. Millete anlatıyorlar ama biraz da kendilerine anlatmaları lazım, belli ki kendilerine anlatmıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Onun için de bizim bu noktada İslam’a dair bir şey söylüyorsak, önce nefsimize söylememiz lazım sonra da başkalarına bunu söylemimiz lazım.
Buradan bir kez daha söylüyorum, kesinlikle hiç kimseye Türkiye’de , ‘Kur’an’dan bir ayet okudu, Peygamber Efendimizden bir hadis nakledildi’ diye soruşturma açılması söz konusu değil, böyle bir soruşturmayı kimse açamaz biz iktidarda olduğumuz sürece.”